İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek Aydınlık dergisindeki baş yazısında bu hafta çeşitli çevrelerce dile getirilen ABD'nin PKK'yı tasfiye etmeye yöneldiği iddialarını değerlendirdi. Perinçek'in yazısı şöyle;
HURAFELER ÜLKESİNİN EN KUYRUKLU HURAFESİ
Amerikancı hâkim güçler sayesinde hurafeler ülkesi haline geldik. Her dönemeçte ortalığa salınan kuyruklu hurafe ise, ABD’nin PKK’yi artık tasfiye kararı aldığıdır. Hatta Barzani ve Talabani de sözüm ona bu planın içindedir.
Oysa bırakalım tasfiye etmeyi, ABD’nin “Büyük Kürdistan” planında yönetim PKK’ye veriliyor. Başarabilecek mi ayrı soru; plandan söz ediyoruz.
ABD VE İSRAİL PLANININ MERKEZİ HEDEFİ: “BÜYÜK KÜRDİSTAN”
Önce herkes kafasını berraklaştırmalıdır. ABD ve İsrail’in Ortadoğu tasarımının merkezinde “Büyük Kürdistan” bulunmaktadır. 1991 Birinci Körfez saldırısından beri esas hedef, Kerkük’ten Diyarbakır’ın kuzeylerine kadar uzanan İkinci bir İsrail kurulmasıdır. Alınan mesafe ortadadır.
İRAN’A YÖNELİK TEHDİTİN BİLE ASIL HEDEFİ TÜRKİYE
ABD ve İsrail, Ortadoğu planlarını uzun süredir İran’a yönelik tehditler eşliğinde yürütüyorlar. İran’ı tehdit, asıl planın üzerini örtüyor. ABD ve İsrail ortaklığının İran’a karşı ciddî bir uygulamasına tanık olunmadı. Türkiye ise, bu ikili tarafından, göz göre göre parçalanmaktadır.
İran’a yönelik tehditler bile, İran’dan çok Türkiye’yi hedef alıyor ve Türkiye’ye zarar veriyor. Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül ikilisinin başında bulunduğu BOP Eşbaşkanlığı, bu tehditlerden yararlanarak, İran ile ABD planını bozacak bir işbirliğini önleyebiliyorlar. Türkiye, kaçınılmaz
dostu İran’la yakınlaşmayı değil, düşmanlığın derecesini tartışıyor. Oysa ABD-İsrail planını bozacak biricik çözüm, Türkiye-Irak-Suriye-İran işbirliğidir
ABD’nin İran’a yönelik tehditleri, bugüne kadar hep Türkiye ile İran’ın yakınlaşmasını önleyen bir siyaset olarak etkisini gösterdi. ABD’nin İran’a saldıracağı yönünde sık sık piyasaya sürülen haberler ciddî gözükmüyor. İran’a saldırı, Çin’in enerji kaynaklarına saldırıdır. Hava bombardımanları dışında ABD’nin İran’a yapabilecekleri sınırlıdır. Türkiye ise açıkça kanlı bir senaryonun içine itilmiştir.
ABD NİÇİN PKK’Yİ YEĞLİYOR
ABD bir süper devlet olarak çok iyi bilmektedir ki, Kerkük’ten Türkiye’nin içlerine kadar uzanan bir toprak parçasını, Barzani ve Talabani’lerle denetleyemez. ABD hangi verilere dayanarak,
PKK’yi tek seçenek olarak kabul etmektedir?
1. Türkiye Kürtlerinin nüfusu, Kuzey Irak Kürtleriyle karşılaştırılmayacak kadar büyüktür.
2. Feodal ilişkiler, Türkiye Kürtleri içinde, Irak Kürtlerine göre daha çok çözülmüştür.
3. Türkiye Kürtleri, daha moderndir ve daha örgütlüdür.
4. PKK, Türklerin tarihsel askerlik birikiminden çok şey almış ve önemli deneyim kazanmıştır. ABD, Kürdistan’ın askerî gücünü ancak PKK’ye dayanarak oluşturabilir. Barzani ve Talabani,
PKK’ye rakip olamazlar.
5. Kuzey Irak Kürtleri, Türkiye Kürtlerini yönetemez; ama Türkiye Kürtleri diğer Kürtleri yönetebilir. Türkiye Kürtlerinin bütün Kürtleri birleştirme ve yönetme yeteneği, Barzani ve Talabanilerden çok üstündür.
ABD’NİN TEK SEÇENEĞİ PKK
Bütün bu nedenlerle İkinci İsrail’in kuruluşunda ABD’nin tek seçeneği PKK’dir. Zamanla görülecektir, Barzani ve Talabani’lere canlarını kurtarmaktan başka çare kalmayacaktır. ABD yöneticileri bu hesabı yapmışlardır ve politikaları da kararlı olarak bu yöndedir. 1987 yılından
beri ABD’nin Türkiye’yi bölme planını açıklıyoruz. “Yok canım” diye diye gelinen yer meydanda.
KISSADAN İKİ HİSSE
Bütün bu kıssadan iki hisse çıkar. Biri Türkiye’nin payıdır. ABD ile işbirliği halinde Türkiye’yi parçalama siyasetini kararlı olarak yürüten, Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül ikilisinden beklenecek bir şey yok. Yurtseverler için söylüyoruz. Artık ABD ile birlikte PKK’yi tasfiye aymazlığında
ısrar ederlerse, Tayyipleşmekten başka bir gelecekleri yoktur. Türkiye, önündeki zorlukları görmelidir ve görecektir.
PKK’nin hissesi ise, ABD’nin Türkiye’yi bölme planı içinde rol almanın sonuçları üzerinde iyi düşünmektir. ABD’nin gözdesi olmak, iki adım ötesini göremeyenler için bir fırsat gibi gözüküyor.
Ancak ABD’nin tek seçeneği olmak, ABD bozgunundan en büyük payı almak anlamına geliyor. PKK veya BDP yöneticilerinin çoğunluğunun bunu biraz olsun fark ettiklerini gösteren bir işaret gözükmüyor. Ama Türkiye’mizin Kürtleri bu çılgınca gidişe herhalde kapılıp gitmeyeceklerdir.