Türkiye, “demokratik yoldan” faşizme gitmektedir. Türkiye, “demokratik yoldan”
bölünmektedir. Türkiye halkı, “demokratik yoldan” tarikat ve cemaat ağına
hapsedilmektedir. Ülke, “demokratik yoldan” ABD denetimine teslim edilmiştir. Türk
Silahlı Kuvvetleri, “demokratik yoldan” esir alınmıştır. Bölücü Anayasa, “demokratik
yoldan” Türkiye’nin kafasına geçirilmek üzeredir. Cumhuriyet, “demokratik yoldan”
yıkılmıştır.
Gazetecilerimizin ustalarından Tanju Cılızoğlu’nun CHP’nin kıdemli önderlerinden Ali
Topuz ağabey ile yaptığı söyleşiyi umarım okumuşsunuzdur. Orada Sayın Ali Topuz,
İnönü’nün 1973 yılında, Cumhuriyetimizin 50. yılında TRT’de yapılan söyleşideki
sözlerini özetleyerek aktarıyor. İnönü, bu konuşmadan üç ay sonra aramızdan
ayrıldı. O nedenle son sözleridir:
“Unutulmamalıdır ki, demokrasi ve insan hakları şemsiyesi altında Cumhuriyetin
temeline dinamit koymak her zaman olasıdır. Devlet ve siyaset adamları bu tehlikeye
karşı sürekli teyakkuz içinde olmalıdır.” (Aydınlık, 22 Mayıs 2012)
Nerdeyse 40 yıl önce yapılmıştır bu uyarı. 50 yıllık Cumhuriyetin önündeki
tehlikeye işaret etmektedir. Ali Topuz, bu öngörüden hareketle şu saptamada
bulunuyor:
“Paşa’nın o gün dediğine bugün geldik, günümüzde demokrasi biçimsel anlayışın
ötesinde bir öz kavram olmaktan çıkmıştır ve sürekli içi boşaltılıyor.”
Türkiye’nin can alıcı meselesi
Bugün Hüsamettin Cindoruk ve Ali Topuz gibi tecrübeli devlet adamları ile İşçi
Partisi’nin önderleri dışında, ortalıkta dolaşan hiçbir siyasetçi, İnönü’nün bu sözlerini
anlayacak birikime sahip değillerdir. Bugün Türkiye’nin en kritik meselesi, o sözlerin
içinde saklıdır.
Bu ne biçim “demokrasi”
Bu ne biçim “demokrasi”dir?
Haçlı seferinde piyonluk “demokrasi”!
AB kapısına bağlanmak “demokrasi”!
Damat Ferit’i başbakan koltuğuna oturtmak “demokrasi”!
Üniversitede Saidi Nursi sempozyumu “demokrasi”!
Şeyh Sait heykeli dikmek “demokrasi”!
5 yaşındaki çocuğu Kur’an Kursuna getirtmek “demokrasi”!
Atatürk Devrimi’nin önderlerimi “Dersim katili” ilan etmek “demokrasi”!
Vatanın ormanlarını satmak “demokrasi”!
İşçinin kıdem tazminatını kaldırmak “demokrasi”!
ABD’nin Tayyip Erdoğan’ı deliğe süpürmesi “demokrasi”!
“Demokrasi” diye diye, bağımsızlık, devlet egemenliği, özgürlük çiğnenmektedir.
Özeti: “Demokrasi” diye diye demokrasi çiğnenmektedir.
Kalabalıklar “demokrasi” yalanına esir alındı
Ama en tehlikelisi, demokrasi ile hiçbir ilgisi olamayan bir Gladyo-Mafya-Tarikat
rejimi, toplumun bilincinde “demokrasi” diye tanımlanmıştır; Ali Topuz’un vurguladığı
gibi, demokrasinin içi boşaltılmıştır. Demokrasinin postunun içine saman
doldurulmuştur ve millete bu düzenbazlık da demokrasi diye dayatılmaktadır.
Kalabalıklar, “demokrasi” yalanına esir alınmıştır. Siyasetçilerin büyük çoğunluğu
çıkarları gereği “demokrasi” budalasıdır; ama asıl tehlikeli olan, kalabalıklar
“demokrasi” budalası yapılmaktadır.
Bu sözler hiç ağır değil. Sorarım size, “demokratik yoldan” esareti, bölünmeyi,
şeyhin müridi olmayı, iç savaşlara sürüklenmeyi kabul etmek, “demokrasi” budalalığı
değildir de nedir?
Türkiye, “demokratik yoldan” faşizme gidiyor
Türkiye, bugün “demokrasi ve insan hakları” perdesi altında bir mafya
diktatörlüğüne sürüklenmiştir.
Türkiye, “demokratik yoldan” faşizme gitmektedir.
Türkiye, “demokratik yoldan” bölünmektedir.
Türkiye halkı, “demokratik yoldan” tarikat ve cemaat ağına hapsedilmektedir.
Ülke, “demokratik yoldan” ABD denetimine teslim edilmiştir.
Türk Silahlı Kuvvetleri, “demokratik yoldan” esir alınmıştır.
Bölücü Anayasa, “demokratik yoldan” Türkiye’nin kafasına geçirilmek üzeredir.
Demokrasi nedir
Mustafa Kemaller, Türkiye’de gerçek demokrasinin kurucuları idiler. Onlar,
Büyük Fransız Devriminin yolundan gidiyorlardı; demokrasinin nasıl kurulacağını
biliyorlardı. Bir toplum, ancak kralların tahtlarını devirerek, ağalıktan şeyhlikten
kurtularak özgür ve demokrat olabilirdi.
Ve en önemlisi emperyalizm çağında, demokrasinin dış cephesi vardı. Bir halkın
kendi geleceğine hükmedebilmesi için, dışa karşı bağımsız olması en birinci şarttı.
Demokrasi, içte Ortaçağ ilişkilerinden kurtulmak ve dışa karşı bağımsızlıktı.
Atatürk’ün “Türkiye şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar ülkesi olamaz” parolası,
demokrasinin temeliydi.
İnönü, Atatürk önderliğinde devrimci demokrasinin kuruluşunun
önderlerindendi.
1945 sonrasında Atlantik’ten gelen sahte demokrasinin Kemalist Devrimi
tasfiyesine cepheden direnemedi.
Ama 1973 yılındaki son sözüyle o sahte “demokrasinin” içerdiği tehlikeye işaret
etti.
Büyük işaretler, büyük adamlardan gelir.