İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek: İKİNCİ DALGA MİLLİYETÇİLİK, YALNIZ FEODALİZME DEĞİL, ÖNCELİKLE EMPERYALİZME KARŞIDIR!

Millet, Jean Jaques Rousseau’nun “hür doğar, hür yaşar” dediği yurttaşlardan oluşur. Türkiye’de Milliyetçiliğin tarihini ve genel olarak Milliyetçiliğin dünya ölçeğindeki tarihsel – devrimci rolünü hatırlatmaya niçin gerek duyduk?
Amacımız, Aydınlık yazarı...

Tarih:

Millet, Jean Jaques Rousseau’nun “hür doğar, hür yaşar” dediği yurttaşlardan oluşur. Türkiye’de Milliyetçiliğin tarihini ve genel olarak Milliyetçiliğin dünya ölçeğindeki tarihsel – devrimci rolünü hatırlatmaya niçin gerek duyduk?
Amacımız, Aydınlık yazarı M. Ali Güller ile Yeni Çağ yazarı Servet Avcı arasındaki tartışmaya katkıda bulunmak.

Milliyetçilik, tarihseldir; feodalizmin çözülmesi çağında ortaya çıkmıştır. Bu, Milliyetçiliğin birinci büyük dalgasıdır; 18- 19. yüzyılı kaplar.
İkinci dalga, 20. yüzyıldadır. Erken milletleşen kapitalist ülkeler, Mazlumlar Dünyasındaki milletleşme süreçlerini bastıran konumundadırlar. Bu nedenle İkinci Dalga Milliyetçilik, yalnız feodalizme değil, öncelikle emperyalizme karşıdır.

Milliyetçiliğin birinci dalgası
Milliyetçiliğin doğuş ve yükseliş çağındaki tarihsel rolü, derebeylik düzeninin temizlenmesidir. Milliyetçilik, bu açıdan krallığın/padişahlığın karşısındadır. Toplumu, ağaya, beye, aşiret reisine, şeyhe bağımlılıktan kurtarır; marabayı ve yanaşmayı özgür yurttaş yapar. Bu nedenle Atatürk, “Türkiye şeyhler, müritler, mensuplar ülkesi olamaz” derken, aynı zamanda bir Milliyetçilik tanımı yapmıştır. Ama bizim zamane Milliyetçilerinin şeyhleri ve cemaatleri var. Oysa müritler ve mensuplar milleti oluşturmaz. Millet, Jean Jaques Rousseau’nun “hür doğar, hür yaşar” dediği yurttaşlardan oluşur. Bu açıdan Milliyetçilik, devrimci burjuvazinin ideolojisi olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Milliyetçiliğin 18. ve 19. yüzyıldaki vatanı, kapitalizmin boy verdiği Avrupa’dır, özellikle Batı Avrupa’dır ve Kuzey Amerika’dır.

Milliyetçilik, anavatanındaki tahtları ve taçları devirmiş, derebeyliği yıkmış ve tarihsel devrimci rolünü oynamıştır.

Milliyetçiliğin ikinci dalgası
20. yüzyıla geldiğimiz zaman, gelişmiş kapitalist ülkelerde, başka deyişle emperyalist ülkelerde, Milliyetçilik gerici bir karakter kazandı. İçerde gericilikle birleşti ve dışta da Ezilen Dünya ülkelerini boyunduruk altına alan uluslararası gericiliğin ekseni oldu.
Artık Devrimci Milliyetçiliğin vatanı, Avrupa ve Kuzey Amerika değil, Asya’dır; Afrika’dır ve Latin Amerika’dır. Mazlumlar Dünyası, devrimin ocağı haline gelmiştir ve emperyalizme karşı mücadele, insanlığın itici gücüdür.
Bu aşamada, Mazlumlar Dünyasında iki tip Milliyetçilik görüyoruz. Emperyalizmle işbirliği yapan sınıfların gerici milliyetçiliği ile emperyalizme karşı mücadele eden sınıfların Devrimci Milliyetçiliği ve yurtseverliği.
Örnekleri, kendi çağımızdan verecek olursak, Türk Milliyetçiliği, emperyalizme karşı mücadele içinde oluştu. Buna karşılık Yunan, Bulgar ve Ermeni Milliyetçilikleri, büyük emperyalist devletlerle işbirliği içinde şekillendi. Ermeni tarihçisi Karinyan, “Ermeni Milliyetçiliğinin tarihi, emperyalizmle işbirliğinin tarihidir” diye yazar. (Karinyan, Ermeni Milliyetçiliği, Kaynak Yayınları)

Türk Milliyetçiliğinin devrimci dönemi
Türk Milliyetçiliği, bir Mazlum Millet Milliyetçiliğidir ve 20. yüzyılın başında 1908 ve 1920 devrimleriyle, emperyalizme karşı akımın önder konumlarında olmuştur. Tıpkı Çin ve İran gibi, Türk Milliyetçiliğinin de arkasında büyük imparatorluk mirası olması, çok önemli bir örgütlenme ve özgüven kaynağıdır.
Ezilen Dünyadaki millȋ devrimler, ilk önce o imparatorluk coğrafyalarında gerçekleşti. 20. yüzyılın başındaki Rus, Türk, İran ve Çin devrimleri bu açıdan birbirlerine benzerler.
Ülkemizde 19. yüzyılın ikinci yarısında Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal, Mustafa Celalettin Paşa, Ahmet Vefik Paşa ile filizlenen Milliyetçilik, daha sonra Hüseyinzȃde Ali Bey, İsmail Gaspıralı, Yusuf Akçura, Ziya Gökalp gibi düşünürlerle İttihat Terakki’nin siyasal önderliğinde devrimcileşti ve uluslararası etkileri olan iki önemli devrime damgasını vurdu. 1908 Hürriyet İhtilȃlinden sonra 1920 – 1945 Atatürk Devrimi, Milliyetçiliğin doruğudur. (Milliyetçiliğin tarihi konusunda bkz. Yusuf Akçura, Türkçülüğün Tarihi, Kaynak Yayınları)

Devrimci Milliyetçiliğin unsurları birleştirme çabası
Devrimci Milliyetçilik, cephesini emperyalizme döndüğü için, ülke içindeki Bulgar, Arnavut, Rum, Ermeni, Kürt ve Arap unsurlarını, kazanmaya çalışmıştır. Mustafa Celȃlettin Paşa’dan beri böyledir. O’nun 1869 yılında yazdığı Les Turces Anciens et Modernes başlıklı Fransızca kitabında bu tavır kendisini gösterir.
Yine İttihat Terakki, hem Abdülhamit’i yıkma mücadelesinde, hem de emperyalizme karşı savaşta Ermeniler dahil tüm unsurları kucaklamak için sonuna kadar gayret içindedir. Mustafa Kemal Paşa’nın Kurtuluş Savaşı yıllarında, Kürtleri “öz kardeş” olarak kucaklayan tavrı, zaferin en önemli etkenleri içindedir.
Devrimci Milliyetçilerin meselesi, bağımsız ve başı dik bir ülke kurmaktır.

Neden icap etti
Türkiye’de Milliyetçiliğin tarihini ve genel olarak Milliyetçiliğin dünya ölçeğindeki tarihsel – devrimci rolünü hatırlatmaya niçin gerek duyduk?
Amacımız, Aydınlık yazarı M. Ali Güller ile Yeni Çağ yazarı Servet Avcı arasındaki tartışmaya katkıda bulunmak.
Servet Avcı, solcuların Türkiye’de bölücülüğe destek olduğunu yazmıştı. M. Ali Güller ise solculuğun ayrılıkçılığın panzehiri olduğunu vurguladı. Avcı, Güller’in o yazısını da eleştirdi. (Yeniçağ, 13 Ağustos 2012)
Peki bu tartışmaya bizim katkımız ne, onu da izin verirseniz yarın sunalım.

KİTAP:Yusuf Akçura, Türkçülüğün Tarihi, Kaynak Yay.