İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek:10 KASIM DERSLERİ

“Tadında bırakın” kampanyasının arkasında kim vardı? Derya Sazak yönetimindeki Milliyet hangi görevi yapıyor? Tandoğan’a barikat kuranlar ve yardımcıları kimlerdi? Maskeli Genç Mit’çiler niçin sahneye sürüldü? Can Ataklı neyi gördü? Sözcü gazetesi kimin reklam a...

Tarih:

“Tadında bırakın” kampanyasının arkasında kim vardı? Derya Sazak yönetimindeki Milliyet hangi görevi yapıyor? Tandoğan’a barikat kuranlar ve yardımcıları kimlerdi? Maskeli Genç Mit’çiler niçin sahneye sürüldü? Can Ataklı neyi gördü? Sözcü gazetesi kimin reklam ajansı gibi çalıştı? YCHP, sizi niçin Güven Park’a çağırdı ve siz niçin oraya gitmediniz? Dokuz’u beş geçe Tandoğan Meydanı manzarası? O resim, Aydınlık’ta niçin minnacık yayınlandı? Hürriyet’in maskeli Genç MİT’çiler aşkı nerden geliyor? Sizin niçin rahatınızı bozuyorum? Atlarınızı ve arabalarınızı kim örgütledi?

İşçi Partisi, 29 Ekim’den sonra BOP Eşbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı 10 Kasım günü saat dokuzu beş geçe Tandoğan Meydanı’na davet etti. Gelmedi, Brunei Sultanlığına sığındı. Ama davetin asıl sahibi yüzbinler, saat dokuzu beş geçe Tandoğan Meydanı’ndaydı.

“Tadında bırakın” kampanyası
Barikatları aşmanın her durumda uygun yöntemi vardır. 10 Kasım’da Tandoğan’da toplanmak, saat dokuzu beş geçe barikatları aşmış olmak anlamına geliyordu.
BOP Eşbaşkanlığı, karşı taktik geliştirdi. “Tadında bırakın” talimatı çeşitli köşelerden, en son Ertuğrul Özkök tarafından seslendirildi.
Arkasından Derya Sazak yönetimindeki Milliyet gazetesi 29 Ekim öncesindeki gibi yine “gazetecilik” görevini yaptı. “Ulus Meydanı’nda toplananlar bölündü” diye başlık attı. Haber, “Tandoğan’da toplananlar TGB’lilerdir ve yine barikatlara saldıracaklar” diye özetlenebilir.
Milliyet, ertesi gün göreve devam etti, “Anıtkabir gerginliği” başlığı altında, TGB hedef alınıyordu.
Tayyip Erdoğan yönetimi barikatını açıkça TGB’ye karşı kuruyordu. Tandoğan’da toplananlar yalnız bırakılmalıydı.

Tandoğan’a barikat!
29 Ekim günü, Tayyip Erdoğan’ın Ulus Meydanı barikatı yıkılmıştı. Bu kez barikat, Tandoğan’a kurulmuştu. Saat dokuzu beş geçe orada cılız bir topluluk olmalıydı!
Kılçdaroğlu yönetimindeki YCHP, hemen konumlandı. Halkın Tandoğan’da toplanmasını engellemek için “Saat 10’da Güven Park’ta toplanın” çağrısı yaptı. Aynı Hatay’da ve 19 Mayıs’ta yaptıkları gibi!
Yalnız Kılıçdaroğlu mu, 10 Kasım öncesinin ve 10 Kasım gününün holding gazetelerine bakınız, Tandoğan Meydanı’na karşı buz gibiydiler. Milliyet, görevinde yalnız değildi. Atatürk düşmanı rejim, halkın Tandoğan’da toplanmasını istemiyordu; isteyenler tek tek Anıtkabir’e gidebilirdi.
Aydınlık’tan ve Ulusal Kanal’dan başka Tandoğan’da toplanma çağrısına yer veren tek bir basın organı yoktu.

Maskeli Genç MİT’çiler sahnede
Hatta bu arada 2003 yılında, Üniversiteler Yürüyüşü’nde “Ordu Göreve” kışkırtmasında görev yapan Genç MİT’çiler, Atatürk maskesi takılarak sahneye sürüldü. “Genç Türk” ilanları Sözcü, Cumhuriyet ve Yeni Çağ’da günlerce yayınlandı. 1960’lı yıllarda Dev-Genç’e karşı örgütlenen Kuvvayı İnzibatiye’nin bir yenisiyle tanışıyorduk.
“Darbeciler yargılansın” diye Balyoz ve Ergenekon soruşturmalarına tempo tutanlar, bu kez de aynı tertibin elemanlarını destekliyorlardı. “Orducular Göreve” pankartçıları her zaman emirlerindeydi.
Olayı Vatan gazetesindeki köşesinden Can Ataklı gördü (10 Kasım 2012). Bu maskeliler bu kadar parayı nereden buluyorlardı ve Tayyip Erdoğan rejimi niçin onlara bu kadar şefkat gösteriyordu.

Sistem böyle çalışır
Sözcü, ise, maske takmış, “Ordu Göreve” görevlilerinin reklam ajansı gibi çalıştı.
Çok açık söyleyelim, kimse alınmasın, sistem böyle çalışır. Hedef aldığı güçleri, yalnız cepheden değil, dostları arasından da kuşatmak ister. İsteyenler bu rollerine devam edebilirler. Biz de onların bu tür ek görevlerini halka anlatırız.

Dokuzu beş geçe
Tandoğan Meydanı
Siz, hiç o tarihi dakikada Tandoğan’da toplanan büyük kitlenin görüntüsüne herhangi bir gazete veya televizyonda rastladınız mı?
Hayır, bir tek deneyimli gazeteci Emin Çölaşan yazdı: “Atatürkçü Düşünce Derneği binlerce kişiyle yürüyordu. Türkiye Gençlik Birliği Tandoğan Meydanı’nı doldurmuştu.” (Sözcü, 11 Kasım 2012)
11 Kasım günlü gazetelere bakınız. Atatürk’ü hatırlamak bile istemeyenlerin önemi yok, çünkü onlar Çağdaş ve Çalışan Türkiye’nin insanlarından temelli vazgeçmişlerdir.
Rejimin asıl inzibat görevini yapanlar, Hürriyet, Milliyet, Vatan’dı. Bu gazetelerin 1. sayfasında ne Tandoğan’da toplanan yüzbinler vardı; ne de Anıtkabir!
Hürriyet, orta sayfalarını maskeli “Genç MİT’çilere” ayırmıştı.
Vatan ve Milliyet, Tandoğan Meydanı’nı ve Anıtkabir’i görmemek için, birinci sayfanın bir köşesine İzmir’deki Atatürk canlandırmasını iliştirmişlerdi.

Asıl haber o minicik resimde
Öyle bir hava yaratılmıştı ki, Aydınlık gazetemiz bile, 1, 8 ve 9. sayfa üç tane kocaman Anıtkabir fotoğrafı veriyor, fakat saat 8.30’daki Tandoğan Meydanı’nı minicik görüyordu.
Oysa 10 Kasım’ın asıl haberi, işte o minicik resimdeydi. Saat 8.30’da, yani dokuzu beş geçeden 35 dakika önce, Tandoğan Meydanı tıklım tıklım dolmuş ve taşmıştı, Mustafa Kemal Paşa Bulvarı’na ve İstasyon’a giden yollar da insan seliydi. Sağanak yağmura rağmen, yüz binler toplanmıştı. Tandoğan Meydanı, herkes biliyor, ancak yüzbinlerle doluyor. Ankara dışından gelenler, 20–30 bini geçmiyordu. Tandoğan Meydanı’nı Ankaralı doldurmuştu.

Rejimin denetiminden çıkan Çağdaş Türkiye
Tandoğan manzarası, Tayyip Erdoğan-Kılıçdaroğlu-Devlet Bahçeli rejiminin denetiminden çıkan Çağdaş-Çalışan Türkiye manzarasıdır. Anketlerde yüzde 60 çıkıyor ya, işte onlar.
Aydınlık gazetemiz de, Tandoğan fotoğrafını küçültebileceği kadar küçültmüştü. İttifakları yanlış uyguladığımız zaman rejimin kendisiyle ittifak ederiz. Sağolsunlar bugün bu sayfada o tarihi fotoğrafı hakkını vererek yayımlıyorlar.

Görevim teşkilatsız dostların rahatlarını bozmak
Farkındayım, bu yazılarım birçok dostun da “tadını kaçırıyor.”
Zaten benim görevim de, kendiliğindencilik hayranı olan o teşkilâtsız dostların rahatlarını bozmaktır. Çünkü yerleştikleri düzen içi konumlarını ancak rahatsız olurlarsa, değiştirecekler ve düzenin dışına çıkacaklardır.
Teşkilâtsız olan herkes, istediği kadar parlak laflar etsin düzenin içindedir.

Ulus ve Tandoğan Meydanlarını anlamak
29 Ekim ve 10 Kasım eğer Gladyo-Mafya-Tarikat rejimine bir başkaldırı değil de, bir “anma günü” ise, heyecanlanacak bir şey yoktur, değişen bir şey de yoktur, geleceğe dair umut da yoktur.
O durumda, Atatürk’ün Cumhuriyet yıkıcılarına karşı Büyük Nutuk’un sonundaki “Ey Türk Gençliği” çağrısına cevap veren de yoktur. Veya “onlar, toplumun tadını kaçıran küçük bir gruptur.” Demek istiyorlar ki, korkacak bir şey yoktur. Atatürk Devrimi günün programı değil, fakat geçmişte kalan bir hatıradır.

Özü: Teşkilât savaşı
İşte bütün mücadele buradadır ve bu mücadelenin özü, Teşkilâttır.
29 Ekim 2012 Ulus Meydanı zaferi de, 10 Kasım 2012 Tandoğan Meydanı zaferi de, aslında Teşkilât Savaşının başarılarıdır.
Toplum, holding gazetelerinin kışkırtıcı ve bölücü talimatlarına itibar etmiyor, Güven Park’ta değil, Tandoğan Meydanı’nda toplanıyor.
Milletvekili yemininden “Büyük Türk Milleti” kavramını çıkartan CHP’nin Neoliberal yönetimi Atatürk Devrimi’nden, rahatsızdır. Onları hizaya getiren ve geri adım attıran, işte o Ulus ve Tandoğan Meydanlarıdır.
“İlle de yeni anayasa yapalım” diyen Kılıçdaroğlu, Bölücü Anayasa projesinde de Tayyip Erdoğanların önüne fırlamıştır. Bu teslimiyetlerin üzerini örterek, hangi Atatürk Devrimciliğini yapacaksınız?

Atlarınızı ve arabalarınızı örgütledik
Bazı dostlarımızın mırıltılarını elbette duyuyorum. Diyorlar ki, “Biz Tandoğan Meydanı’na herhangi bir teşkilâtın çağrısıyla gelmedik; oraya atlarımız ve arabalarımıza binerek kendiliğinden geldik.”
Biz de o zaman şu soruyu sorabiliriz: Peki niçin Kılıçdaroğlu’nun çağrısına uyarak, Güven Park’a gitmediniz de saat dokuzu beş geçe Tandoğan Meydanı’nı doldurdunuz?
Dostlarınıza çok önemli bir sırrı buradan açıklıyorum:
Biz sizin atlarınızı ve arabalarınızı da örgütledik.