İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bülent Esinoğlu, bugün (7 Haziran 2011), Ankara'da düzenlenen basın toplantısında, Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun Libya'da mualiflerin işgalindeki Bingazi'yi ziyaret etmesini değerlendiren bir basın açıklaması yaptı. Esinoğlu'nun açıklaması şöyle;
ABD ve Batı emperyalizmi, Büyük Ortadoğu Projesini gerçekleştirebilmek için, Ortadoğu’daki İslam ülkelerinde etnik ve mezhepsel çatışmaları körükleyerek kaos yaratmaktadır.
Ortadoğu’nun mazlum milletleri iç çatışmalarla kendini savunamaz duruma düşürülüp bu ülkelere silahlı saldırılar yapılarak, emperyalizmin kuklası hükümetler iş başına getirilmektedir.
Libya’daki iç çatışmaların, Batı istihbarat örgütlerinin tahrik, silah yardımı ve lojistik desteği ile gerçekleştirildiği, artık açıktan söylenmektedir.
AKP dış politikasının sahipleri Erdoğan’ın ve Davutoğlu’nun, NATO’nun silahlı saldırısı öncesinde Libya’daki emperyalizmin maşası durumundaki odaklarla görüştüğü, her iki tarafça da gizlenmemektedir.
Bu görüşmeler, en son, Davutluğu’nun 4 Temmuz 2011 tarihinde Libya’da kendilerine muhalif adını verenlerin hâkim olduğu Bingazi’yi ziyaretinde gerçekleşmiştir.
Davutoğlu bu gezisinde Libya muhaliflerinin yoğun tezahüratı ile karşılanmış, kendisinin ülkesinde bir parti propagandası çalışmasında zannına kapılan Davutoğlu, kürsüye çıkarak Arapça bir konuşma ile Libya’nın iç işlerine müdahil olmuştur.
Davutoğlu, bu konuşma ile ilgili olarak Anadolu Ajansı’na defalarca “havaalanına giderken, kalabalığı görünce selam vermek için indiği, oraya gittiğinde kürsü olduğunu da bilmediği, tamamen plansız bir konuşma gerçekleştiği” açıklamasını yapmak zorunluluğunu hissetmiştir.
Yaptığı konuşmanın devletler hukukuna, Libya-Türkiye ilişkilerine uygun olmadığını bir Dışişleri mensubu olarak çok iyi bilen Davutoğlu, kendisinin bu planın dışında olduğunu kanıtlamanın bir yolu olarak Anadolu Ajansını kullanabileceği ve böylece bu skandaldan kurtulabileceği sanısına kapılmıştır.
Davutoğlu, Bingazi’de yaptığı görüşmeler sırasında, NATO’nun Libya’ya bombalamasına arka çıkan muhaliflerin önde gelen liderlerinden Mustafa Abdülcelil’in “Sömürgecilere karşı biz Enver Paşa ve Mustafa Kemal Paşa’yla bereber savaştık” sözleriyle Libya’daki ülke karşıtı hareketle Kurtuluş Savaşını bir tutan açıklamalarına sessiz kalarak Kurtuluş Savaşı kahramanlarımızın ve Atatürk’ün kemiklerini sızlatmıştır.
Davutoğlu’nun Bingazi’de yaptığı bu görüşmeler, Türkiye’ye yönelik bölünme tehditlerinin de önünü açmıştır.
Davutoğlu, Libya’da isyancılar tarafından kurulan kürsüye çıkarak, yaptığı konuşmada, açıkça isyancıları Libya Halkının meşru temsilcisi olarak tanıdıklarını söylemiştir. Davutoğlu ayrıca, isyancılara maddi yardım da bulunacaklarını belirtmiştir.
Öncelikle şunu bilmek gerekir ki, bugün Libya’da bir bağımsızlık savaşı yoktur. Tersine, Libya’daki isyancılar, Batı güçleri ile birleşerek, meşru Libya Devleti’ni yıkma peşindedirler.
Davutoğlu’nun muhalefet adı altında Libya ve mazlum milletler karşıtı bir grupla görüşmelere oturması, onların kürsüsünden propaganda yapması, uluslararası temayüllerle aykırı olduğu gibi, “Yurtta Barış, Dünyada Barış” şiarı ile ifade edilen geleneksel Türk dış politikası ve Türk Ceza Kanunları ile de taban tabana zıttır.
Davutoğlu’nun Libya’daki bu davranışları ve açıklamaları, ABD ve Batı emperyalizmi adına dost Libya ile Türkiye’yi onarılması güç ilişkilere, hatta olası bir savaş tehlikesine taşımaktır.
Kaldı ki, Davutoğlu’nu Libyalı isyancılar ile yaptığı işbirliği için; ne Meclis kararı vardır ne de Bakanlar Kurulu kararı.
Türk Ceza Kanunu’nun 304. Maddesinde “Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı savaş açması veya hasmane hareketlerde bulunması için yabancı devlet yetkililerini tahrik eden veya bu amaca yönelik olarak yabancı devlet yetkilileri ile işbirliği yapan kişi, 10 yıldan 20 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır (…)” denilmektedir.
Türk Ceza Kanunu’nun 306. Maddesi de açıktır. O Maddede “Türk Devletini savaş tehlikesi ile karşı karşıya bırakacak şekilde (...) hasmane hareketlerde bulunan kimseye beş yıldan on iki yıla kadar hapis cezası verilir” satırları yer almaktadır.
Başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, diğer AKP yöneticilerinin sıkça tekrar ettikleri bu fiiller, iki mazlum milleti karşı karşıya getirmesinin yanı sıra, Türk Ceza Kanununda belirtilen hükümlerin ihlalidir. Bunun yoğun biçimde işlenmekte olması Siyasi Partiler Yasasında yaptırıma bağlanmıştır.
Bu nedenle, Yargıtay Başsavcısı olmak üzere ilgili Cumhuriyet Savcılarını göreve çağırıyoruz.