İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av.Mehmet Cengiz, bugün Ankara’da bir basın açıklaması yaparak, Ergenekon Davasında verilen duruşmadan men kararlarını değerlendirdi. Cengiz’in açıklaması şöyle:
“Ergenekon Davası”nda, 5 yıldan buna tutuklu yargılanmakta olan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in dava sonuna kadar, İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Erkan Önsel ile Milletvekili Mustafa Balbay, Tuncay Özkan ve Oktay Yıldırım’ın da 16 oturum duruşmalara katılmaktan men edilmelerine karar verildi.
Mahkemenin 18.09.2012 tarihli bu kararının gerekçesi, savunmaya tahammülsüzlüğün açık bir örneğidir. Kararın gerekçesi, son tahlilde savunma hakkının kullanılmış olmasıdır. Savunmada kullanılan sözler, “duruşma düzenini bozmak”, “duruşma güvenliğini ve yargılamanın düzenli olarak yürütülmesini tehlikeye sokmak” olarak nitelendirilmiştir.
İstanbul 13. Özel Görevli Ağır Ceza Mahkemesi’nin bu kararının yasal dayanağı da yoktur.
Mahkemeye, sanıklar hakkında “oturumların tamamına veya bir kısmına katılmama” kararı verme olanağı tanıyan Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 252. maddesi, “3. Yargı Paketi” ile yürürlükten kaldırılmıştır. Daha önce, bu maddeye dayanarak benzeri kararlar vermeyi alışkanlık haline getiren Mahkeme, anılan madde yürürlükten kalkmış olmasına rağmen bu alışkanlığını sürdürmektedir.
Bu kez, aynı kanunun 203 ve 204. maddelerine dayanılmaya çalışılmıştır. Oysa, 203. maddede “duruşma düzenini bozan kişinin, savunma hakkının kullanılmasını engellememek koşuluyla salondan çıkarılması”, 204. Maddede yalnızca o “oturumun yokluğunda” yapılması düzenlenmiştir. Yürürlükten kaldırılan 252. Maddede olduğu gibi karar verilemez. Böylece başkaca oturumlar için bu kararın verilmesi mümkün değildir.
Anılan hükmü, yürürlükten kaldırılan 252. maddedeki “bir daha aynı dava ile ilgili oturumların tamamına veya bir kısmına katılmamalarına da karar verilebilir” hükmünün yenine ikame etmeye çalışmak yasa tanımazlıktan başka bir şey değildir.
Fotoğrafa bir bütün olarak baktığımızda, Silivri’de yargılama yapılmadığını, Cumhuriyet hukukunun değil, yazılı olmayan savaş hukukunun uygulandığını, yargılanan kişilerin “sanık” değil, “düşman” olarak görüldüğünü söyleyebiliriz.
Bu sözde yargılamada;
- Hiç bir yasal dayanağı olmadığı halde avukat sayısı 3’le sınırlandırılmıştır.
- Sanıkların ve avukatların savunma süresi 15 dakikayla kısıtlanmıştır.
- Dinlenen tanıklara sanıkların soru sormaları yasaklanmıştır.
- Sanıkların ve avukatlarının savunmada söyledikleri sözler nedeniyle haklarında suç duyurusunda bulunmak gelenek haline getirilmiş olup, hapis cezalarına çarptırılmaktadırlar. Örneğin, Sayın Perinçek savunmada söylediği sözler nedeniyle 20 yıl hapis cezasına çarptırılmış, ayrıca bir bu kadar daha hapis cezasıyla cezalandırılması için hakkında davalar açılmıştır.
- Bütün bunlar yetmezmiş gibi başta Sayın Perinçek olmak üzere susturulmak istenen bu sanıklar yıllardır hücrelerde tutularak tecrit edilmeye çalışılmaktadır.
Tertipçiler, dikensiz gül bahçesi istiyorlar. Ama “sandalyelerimizi yargılarsınız” diyerek topluca direniş gösteren sanıklar boyun eğmediler.
Belli merkezlerce düzenlenen ve örnekleri daha çoğaltılabilecek olan bu kanunsuzluklarla “yargılama” adı altında sürdürülen tertibe karşı mücadele hepimizin görevidir.