• Davutoğlu’nun İsviçre Dışişleri Bakanı Rey hakkındaki açıklamaları, İsviçre Federal Mahkemesi’nin Doğu Perinçek hakkında verdiği kararla çelişiyor!
• İsviçre’nin Perinçek’e verdiği mahkumiyet, Davutoğlu’nun övdüğü Micheline Calmy Rey’e dayanıyor!
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İsviçreli Bakan Micheline Calmy Rey’in Ankara’ya davet edilmesini eleştirenlere cevap verirken, Micheline Calmy Rey’in “dürüst alabulucu” olduğunu belirtti. Davutoğlu, geçtiğimiz yıllarda İsviçre’nin arabuluculuğunda Ermenistan ile yapılan gizli görüşmeleri savundu. Fransa’daki gelişmeler ile İsviçre’deki yaklaşımın farklı olduğunu belirtti.
Davutoğlu’nun bu açıklamaları, İsviçre’deki Lozan Bidayet Mahkemesi ve İsviçre Federal Mahkemesi’nin Doğu Perinçek hakkında verdiği kararlarla çelişiyor.
Fransa’da henüz proje aşamasında olan “Ermeni soykırımı”nı inkara ceza veren düzenleme, İsviçre’de fiilen uygulanmaktadır. Perinçek hakkındaki karar bunun en somut örneğidir.
Lozan Bidayet Mahkemesi, Doğu Perinçek hakkında verdiği mahkumiyet kararında referans olarak, Davutoğlu’nun övdüğü Micheline Calmy Rey’e dayanmaktadır.
Davutoğlu’nun bu kararı okumadığı anlaşılıyor. Kararı kendisine gönderiyoruz.
İsviçre mahkemesinin bu kararında;
- “Ermeni soykırımı”nın “şimdiki Dışişleri Bakanımız Micheline Calmy Rey’in başkanı olduğu Cenevre kantonunda, 25 Haziran 1998 tarihinde tanındığı”,
- “Vaud kantonunda, 5 Temmuz 2005 tarihinde tanındığı” belirtiliyor ve
- “Mahkeme, İsviçre Ulusal Konseyi’nin soykırımı tanıyan bir hipotezi (Buman hipotezi) kabul ettiğini tespit etmiş bulunmaktadır. Hipotezin kabul tarihi 16 Aralık 2003’tür... ‘Ermeni soykırımı’nı inkarı cezalandıran Ceza Kanunu’nun mükerrer 261. maddesinin hazırlanmasına temel teşkil etmiştir” deniliyor.
- “İsviçre Federal Konseyi de Ceza Kanunu’nun soykırımı inkarı cezalandıran mevcut 264. maddesine temel teşkil eden Soykırıma Karşı Konvansiyon’la ilgili 31 Mart 1999 tarihli mesajında ‘Ermeni soykırımı’nı açıkça ifade etmiştir” saptamasına yer veriliyor. Söz konusu Lozan Bidayet Mahkemesi kararının ilgili bölümünü ekte sunuyoruz.
Kaldı ki, sorunu “soykırım” sözcüğünün kullanılıp kullanılmamasına indirgeyen anlayışlarla Türkiye savunulamaz.
Türkiye’nin, hangi söylem ve biçimde olursa olsun, emperyalist dayatmalara karşı Kurtuluş Savaşımızı savunabilecek bir Milli Hükümete ihtiyacı vardır.
LOZAN BİDAYET MAHKEMESİ’NİN
DOĞU PERİNÇEK HAKKINDA VERDİĞİ
9 MART 2007 TARİHLİ KARAR
I – SANIK
Doğu Perinçek 17 Haziran 1942’de Gaziantep/Türkiye’de doğmuştur. Kendi ülkesinde yaşayan bir Türk siyaset adamıdır. 1962 ve 1963 yılları arasında Almanya’da işçi olarak on ay kadar çalıştıktan sonra, Ankara’da hukuk okumuş ve 1968’de doktorasını almıştır. Aşırı sol bir derginin kurucusudur. 1969 yılında Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi’ni kurmuştur. Doğu Perinçek’i, Lenin veya Mao’yu öven bir aşırı solcu olarak tanımlayabiliriz. Siyasi fikirleri nedeniyle seksenli yıllarda uzun yıllar hapis yatmıştır. Şu anda, Türk seçmeninin %0,5’ini temsil eden Türkiye İşçi Partisi’nin genel başkanıdır. Doğu Perinçek kültürlü ve tarihi çok iyi bilen biri olarak tasvir edilebilir. Akıcı biçimde Almanca konuşmaktadır.
(...)
II – MADDİ VAKIALAR VE HUKUK
(...)
Doğu Perinçek 7 Mayıs 2005’te Lozan’da ve sonrasında 18 Eylül 2005’te Köniz/BE’de ermeni soykırımının uluslararası bir yalan olduğunu kamu huzurunda deklare etmiştir. 22 Temmuz 2005’te sanık aynı şekilde ermeni soykırımı konusunda, Ermeni probleminin tıpkı Kürt problemi gibi aslında hiçbir zaman bir problem olmadığını ve soykırımın hiçbir zaman varolmadığını deklare ettiğini kabul etmiştir (sevk kararının 2. maddesi)
Ortada gerçekte bir problem yoktur zira Doğu Perinçek Ermeni soykırımını inkâr ettiğini kabul etmektedir. Böylelikle onu açıkça kusurlu bulan Ceza Kanunu’nun mükerrer 261. maddesi kapsamına girmektedir. Doğu Perinçek, toplu kıyımların yaşandığını kabul etmekte ancak bunları savaş hukuku adına haklı göstermekte ve Ermeni tarafındaki toplu kıyımların en az Türk tarafındakiler kadar olduğunu iddia etmektedir. Ayrıca Türk Osmanlı İmparatorluğu’nun Rus sınırındaki binlerce Ermeni’yi şu anki Suriye veya Irak’a doğru yer değiştirmeye zorladığını kabul etmekte fakat bu sürgünlerin soykırımcı karakterine kesin olarak karşı çıkmaktadır. En fazla bu sürgünlerin bir güvenlik ihtiyacına cevap verdiğini kabul etmektedir. Hatta Türk Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya’yı karşı karşıya getiren savaşta Osmanlı askerlerinin Ermenileri koruma saikiyle hareket ettikleri şeklinde değerlendirme yapmaktadır. Duruşmalarda sık sık Ermenilerin veya en azından içlerinden bir kısmının hain olduklarını çünkü imparatorluk birliklerine karşı Ruslarla ittifak yaptıklarını tekrarlamıştır. Sanığın görüşleri duruşmaya tanık olarak çağırdığı tarihçilerle aşağı yukarı birleşmiştir.
(...)
Sonuç olarak bizim ülkemizde olan nedir?
İsviçre söz konusu olduğunda Mahkeme, İsviçre Ulusal Konsey’in soykırımı tanıyan bir hipotezi (Buman hipotezi) kabul ettiğini tespit etmiş bulunmaktadır. Hipotezin kabul tarihi 16 Aralık 2003’tür. Daha geniş bir açıdan bakacak olursak, Ermeni soykırımı Ceza Kanunu’nun mükerrer 261. maddesinin hazırlanmasına temel teşkil etmiştir (Combi Raporu). Bu hipotez, meseleyi tarihçilere bırakılması gereken bir mesele olarak gören Federal Konsey’in düşüncesine karşı kabul edilmiştir. Fakat bu Federal Konsey, Ceza Kanunu’nun soykırımı önlemeye yönelik mevcut 264. maddesine temel teşkil eden Soykırıma Karşı Konvansiyon’la ilgili 31 Mart 1999 tarihli mesajında Ermeni soykırımını açıkça ifade etmiştir (Federal Föy 1999, s.4911 ve devamı). İnsan hakları konusunda bir kitap yayınlayan Lozan Üniversitesi, Ermeni soykırımını örnek olarak almıştır. Okul tarih el kitapları Ermeni soykırımını ele almaktadır. Ayrıca Vaud ve Cenevre hükümetlerinin Ermeni soykırımını tanıdığını hatırlayabiliriz: Vaud Kantonu’nda 5 Temmuz 2005 tarihinde ve şimdiki Dışişleri Bakanımız Micheline Calmy Rey’in Başkanı olduğu Cenevre Kantonu’nda 25 Haziran 1998 tarihinde tanınmıştır. Bu hızlı ufuk turu Hâkimin, İsviçre kamuoyunun düşüncesine göre Ermeni soykırımının kesin bir tarihi olay teşkil ettiği gözüyle bakmasına izin vermektedir. Federal Konsey’in hâlihazırdaki tutumu, karşı olmamasına rağmen büyük bir etkinin izini taşımaktadır. Hükümetin uluslararası ilişkileri tehlikeye atmamak için, nazik konuları özellikle ele almayı tercih etmediğini anlamak kolaydır.
(...)
Kabul etmek gerekir ki Ermeni soykırımı kesin bir tarihi vakadır.
Geriye Doğu Perinçek’in kasıtlı olarak hareket edip etmediği kalmaktadır. Doğu Perinçek’in her halükarda üç defa, Ermeni soykırımının hiçbir zaman olmadığını, söz konusu olanın uluslararası bir yalan olduğunu doğruladığına ilişkin kanıtı inkâr etmediğini, kötü davranmadığını düşünebilip düşünemeyeceği dönüp iyiniyetle sorulmalıdır.
Doğu Perinçek, tartışmalardan ve araştırmalardan, diğer ülkelerin yanısıra İsviçre’nin Ermeni soykırımını tanıdığını kabul etmiştir. Zaten, uluslararası topluluğun bunun böyle olduğunu gözönüne aldığını bilmeseydi, Ermeni soykırımını hiçbir zaman uluslararası yalan olarak nitelendirmezdi. Kendisi, İsviçre kanununun anayasaya aykırı olduğunu dahi beyan etmiştir.
Sanık hukuk doktorudur. Bir politikacıdır. Yazar ve tarihçi olduğunu belirtmiştir. Karşıt görüşte olanların argümanlarını bilmektedir. Kendisi, net ve kesin olarak Ermeni soykırımının hiçbir zaman olmadığını ilan etmek için bunları söylemeyi tercih etmiştir. Dahası, iddia makamının iddianamesinde belirtildiği üzere, Doğu Perinçek kesin bir şekilde, tarafsız bir komisyon kurulsa ve bu komisyon bir gün Ermeni soykırımının gerçekten varolduğunu söylese bile tutumunu değiştirmeyeceğini beyan etmiştir.
(...)
III – CEZA
(...)
İddia makamı iddianamesinde günlük cezayı 100 İsviçre frangı olarak belirlemeyi önermiştir. Edinilen kişisel bilgiler dâhilinde, Doğu Perinçek’in ekonomik durumunun iyi olduğu görülmüştür. Türkiye’de 3000 İsviçre frangı gelirin iyi bir gelir olduğu kesindir. Sanık, savunmasını seçtiği bir vekile bırakabilirdi. Türkiye’den İsviçre’ye gelmiş ve Beau-Rivage Palace’ta dava süresince kalmıştır. Tüm bunlar bir varsıllığı göstermektedir ve 100 İsviçre frangı tutarındaki öneri fazla olmaktan uzaktır.
Eski hukuka göre, Doğu Perinçek hakkında mahkemenin lehte bir görüşe varması mümkün değildi. Günümüzde tecil, aleyhe olan istisnai durumların haricinde kuraldır. Doğu Perinçek ülkemizde yabancıdır. Vatanına dönecektir. Kendisi, Ermeni soykırımını inkar etmekte ısrar etmesi halinde yeni bir ceza soruşturmasına konu olabileceği ve tecilin kaldırılarak yeni bir ceza alma riski ile karşı karşıya kalabileceği konusunda hâkim tarafından uyarılmıştır. Bu sebeple tecilli para cezasına hükmedilecektir. 30 gün ceza yerine kaim olmak üzere 3.000 İsviçre Frangı para cezasına hükmedilecektir.
IV – MEDENİ SONUÇLAR VE MASRAFLAR
İsviçre-Ermeni Derneği, avukatı tarafından manevi zararları için 10.000 İsviçre Frangı tutarında tazminat ve masrafları için de 10.000 İsviçre Frangı talep etmiştir. İsviçre-Ermeni Derneği statüsü ve kanun gereği manevi zararları için tazminat talebinde bulunma hakkına sahiptir. Tüzel kişi tanımı gereği, hislerden yoksun olduğu için bir derneğe bu mahiyette bir tazminat vermek zordur. Bu sebeple 1.000 İsviçre Frangı tutarındaki sembolik bir tazminat verilmekle yetinilecektir.
Dava, avukatın katkısını değerlendirmek için yeterince karışık bir hal arz etmektedir. Mahkeme, kendisini bir avukatla mahkemede temsil ettirmiş olması sebebiyle müdahil taraf lehine 10.000 İsviçre Frangı ödenmesine karar vermiştir. Bu derneğin temsilcisi olan Sarkis Shainian’a ise kişisel olarak bu miktarın ödenmesine gerek yoktur.
Doğu Perinçek, mahkeme masraflarının tamamını karşılayacaktır.
Bu gerekçelerle; Mahkeme, mahkeme kararının 10 ve 11. sayfalarında yer alan 9 Mart 2007 Cuma tarihli kamuya açık olarak okunan kararı vermiştir.
Bu hüküm gizli oturumda yazılmış ve imzalanmıştır.
Başkan
Pierre – Henri WINZAP
Mahkeme Kâtibesi
Françoise Fontenille