İşçi Partisi MKK Üyeleri Orhan Ayber (E. İnşaat Mühendisleri Odası Şube Başkanı) ve Prof. Dr. Cengiz Çakır (E. Ziraat Mühendisleri Odası Şube Başkanı) ile İl Yönetim Kurulu üyeleri Atilla Türköz (E. Makine Mühendisleri Odası Şube Yöneticisi-Genel Kurul Delegesi) ve Nejat Gürsoy (Elektrik Mühendisi), bugün partilerinin il merkezinde AKP iktidarının çıkardığı ve yabancı Mühendis ve Mimarlara Türkiye’de serbest çalışma hakkı tanıyan yasa hakkında açıklamalarda bulundular. Ortak açıklamayı yapan Atilla Türköz şunları belirtti:
TBMM'nin 27 Ocak tarihli oturumunda kabul edilen "torba yasa" olarak nitelendirilen Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 8. Maddesine;
"Mesleki hizmetler kapsamında çalışacak yabancılara akademik ve mesleki yeterlilik ile ilgili işlemleri tamamlanıncaya kadar, ilgili mevzuat hükümleri saklı kalmak kaydıyla bir yılı geçmemek üzere ön izin verilebilir. Mesleki eğitim alanı dışında istihdam edilecek yabancı uyruklu personel için bu Kanunda belirtilen görüşler alınmaz. Bu kişiler, akademik ve mesleki yeterlilik ile lisans talep ve yeterlilik uygulamasına tabi değildir" ibaresinin eklendiğini ve bu ekin yasallaştığını kaydetti.
Bu madde 2004 yılında "Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliği" maddesi olarak düzenlenmiştir. Bilahare TMMOB tarafından açılan dava sonucu bu yasa Danıştay tarafından iptal edilmiştir.
AKP Hükümeti'nin yönetmelik düzenlemesini yasa teklifi haline getirip 23 Mayıs 2007'de yasalaştırmış, ancak dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer yasayı Anayasa'nın eşitlik ilkesine ve hiçbir etkinliğin ulusal çıkarlara aykırı olamayacağı kuralına aykırı bularak TBMM'ye iade etmiştir. İktidarın, Anayasa'ya aykırı olduğunu bilmesine karşın torba yasa içinde saklayarak konunun yeniden yasalaşmasını sağlamıştır.
Bu yasayla diplomalarına bakmaksızın, mühendis ve mimar olduğunu beyan eden tüm yabancılara çalışma izni verilebilir. Bu yasa maddesi ile akademik ve mesleki yeterliliğini kanıtlamasına gerek olmaksızın her yabancının mühendis ve mimar unvanını kullanabilmesinin önü açılarak, yabancılar için 6235 sayılı TMMOB Yasası ve 3458 sayılı Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Yasa'nın uygulanmayacağı teminat altına alınmıştır.
Bu yasa maddesi, her şeyden önce ülke mühendis ve mimarlarına yönelik bir darbedir. Uluslararası sermaye lehine, fakat ülke mühendis ve mimarları aleyhine bir yasal düzenlemedir.
Mühendis ve mimarların kendi ülkelerinde yabancı konumuna düşürülüp, haksız rekabete teslim edilmesi ve ülkemizin kıt kaynakları ile yetiştirilen insan gücümüzün yok sayılması kabul edilemez.
Bir önceki Cumhurbaşkanı tarafından tespit edilen iade gerekçeleri dikkate alınarak ve Devlet Denetleme Kurulu raporunda yer alan tespitlere uygun olarak Yasa'nın ilgili maddesi TBMM'ye ivedilikle iade edilmelidir.
Devlet Denetleme Kurulu'nun; 'Mühendislik ve mimarlık hizmetinin akademik ve mesleki yeterlilik denetiminden muaf olamayacağı' tespitine uygun davranılmalıdır.
TÜRK MÜHENDİSLİĞİ İMKANSIZI BAŞARMAKTADIR
Televizyonda izlediğimiz “TÜRK MAKINELERI TIKIR TIKIR ÇALIŞIYOR” reklamını ele alalım. Makine imalat sanayi bütün dünyada olduğu gibi ülkemizin sanayileşmesinin de itici gücüdür ve gelecekte de ülkemizin gelişiminin temel taşı olacaktır. Türk makine sanayi 1990 yılından bu yana yaklaşık %20 oranında yıllık büyüme göstermiştir. 1994 yılında 478 milyon dolar ihracattan 2008 yılında 11 milyar dolar ihracat seviyelerine gelinmiştir. Sadece makine imalat sektörünün yerli ihtiyacı karşıladığını da dikkate alırsak; ödemeler dengesine 20 milyar dolar’dan fazla katkısı sözkonusudur.
Türk makine imalat sektörü bu büyümeyi hiçbir teşvik almadan başarabilmiştir. Bu başarının sahibi ulusal sanayicimiz ve Türk mühendisidir. Sadece bu olay dahi Türk mühendisliğinin böyle bir haksız rekabeti hak etmediğinin göstergesidir. Türk müteahhitlerinin yurt dışında başarılarının nedeni de Türk mühendisliğidir. Türkiye bunu Atatürk’e borçludur.
Atatürk’ün hedefi;
“Türkiyemizin matematik fizik bilimleri, mühendislik ve sağlık bilimleri ve tarım bilimleri alanlarında yetkinleşmesi ve insanlığın bu ortak BİLİM mirasına katkıda bulunan saygın ülkeler arasında yerini alması” idi. 1960’da 27 Mayıs devrimi sonucu TÜBİTAK’ın kurulması çok önemlidir. Bu mühendisler Cumhuriyet’in okullarında eğitilmişlerdir.
BU KANUN, YURDUMUZUN BÜYÜK BİR TEHDİT ALTINDA OLDUĞUNUN KANITIDIR
Yurdumuz bugün büyük bir tehdit altındadır.
Yıllardır özelleştirme sayesinde ekonominin düzeleceğini iddia edenler Cumhuriyet’in ERDEMİR, TÜPRAŞ, TELEKOM gibi en değerli kurumlarını şer ittifakına peşkeş çekmişlerdir. Artık peşkeş çekilecek çok şey kalmamıştır.
12 Eylül 1980 sonrası uygulanan bu politikalar sonucu MÜHENDİSLİK, MİMARLIK mesleklerinin yapılabilmesi için gerekli olan kalkınma ve sanayileşmeden vazgeçilerek meslektaşlarımıza işsizlik ve yabancı tekellerin acenteciliği rolü biçilmiştir.
Türkiye’yi pazarladığını ifade eden siyasi iradelerden uzun dönemli bir PLANLI KALKINMA STRATEJİSİ ile bilim, teknoloji ve sanayi politikaları ile uyumlu bir ULUSAL KALKINMA beklemek hayaldir. Atatürk’ün bize vasiyet ettiği bir Türkiye yaratmak; ancak ABD güdümlü AKP iktidarından halkımızı kurtarmakla ve halkın seferberliği ile KEMALİST DEVRİMİ tamamlayacak milli bir iktidarla mümkün olacaktır. İŞÇİ PARTİSİ milli hükümet programı ile hazırdır.
Sonuç olarak;
• Böyle bir siyasi iradeyi yaratma potansiyeli vardır. Türk halkının devrimci geleneği bu iş için yeterlidir.
• Şartlar bu iş için uygundur. 2008 krizi de göstermiştir ki, ABD ve AB emperyalizmi büyük bir çöküş içindedir. İşbirlikçi iktidarlar yıkılmakta veya ancak ABD silahlı kuvvetleri ile ayakta durabilmektedirler. ABD Irak’ta, Afganistan’da yenildiğini en yetkili ağızlarından itiraf etmektedir.
• TMMOB’nin 10-11 Aralık 2009 tarihli SANAYİ KONGRESİ SONUÇ BİLDİRGESİNDE belirtildiği gibi profesörü, mühendisi, teknisyeni, işçisi, ulusal sanayicisi ile; ülkemizde DEVRİMCİ-HALKÇI milli bir hükümet ile sanayileşmeyi gerçekleştirecek bilgi birikimi vardır. Sanayileşme tarihi bize göstermektedir ki: ancak ulusal devlet sanayileşmeyi gerçekleştirir.
• Ülkemizin Avrupa kapılarında esir tutanlar bu potansiyelin farkındalar. Böyle bir Türkiye’nin Avrasya ve 3. Dünya’da etkin olması işlerine gelmiyor. Çünkü böyle bir Türkiye 10 yıl içinde birçok Avrupa ülkesini sollayacaktır.