*VİDEO HABER*
İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Mehmet Bedri Gültekin, 6 Mart 2009 günü Ankara'da bir basın toplantısı düzenleyerek İŞÇİ PARTİSİ SEÇİM BİLDİRGESİ'ni kamuoyuna açıkladı. Gültekin'in açıklamasını, seçim bildirgesinin tam metnini ve haberin video görüntüsünü aşağıda sunuyoruz.
Korkma, çözüm var! İl Genel Meclisi’nde oylar İşçi Partisi’ne!
Cumhuriyet döneminin en ağır ekonomik ve siyasi krizini yaşıyoruz. Her yeni güne kapanan yeni işyerleri, kapanan yani fabrika haberleriyle uyanıyoruz.
Serbest Piyasa sistemi ve onun Partileri, kriz karşısında tam bir çaresizlik içindeler. Kapanan işyerleri önüne ambulans göndermek ve sakinleştirici ilaç dağıtmak dışında bir çareleri yok.
Başbakanlık koltuğunu işgal etmiş olan ABD projesi’nin eşbaşkanı “Bana çare söyleyin, uygulamazsam siyaseti bırakırım” diyor. Yani çaresizliğini itiraf ediyor. Serbest Piyasa sisteminin muhalefet Partilerinin ise söyleyebilecekleri bir çareleri gerçekten yok.
Yaşadığımız kriz aynı zamanda derin bir siyasi krizdir. Bir tarafta Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında aralarında Türkiye’nin de olduğu 24 Müslüman ülkenin sınırlarını değiştirmek için saldırıya geçen ve bu amaçla Türkiye’de Haçlı İrtica ve Bölücülüğe harekete geçiren Amerika bulunmaktadır.
Diğer tarafta bir bütün olarak Türk milleti vardır.
Ergenekon tertibi bu saldırının bir parçası olarak sahneleniyor. Hedef Cumhuriyettir. Kemalist Devrimdir, Türk Ordusudur ve İşçi Partisi’dir.
Hukuk ayaklar altına alınmıştır. Yüz elli yıllık demokrasi mücadelesinin ürünü olan bütün kazanımlar yok sayılmaktadır.
KRİZE ÇÖZÜM PROGRAMIMIZ!
İşte bu koşullarda 29 Mart yerel seçimlerine gidiyoruz.
İşte bundan dolayı milletimize “Korkma, çözüm var!” diyoruz.
29 Mart’ta Türkiye’nin içinde olduğu o derin ekonomik ve siyasi krize bir çözüm olmayacak. Türkiye 30 Mart sabahı var olan sorunların bütün ağırlığı ile durduğunu görecek. Biz millet olarak 30 Mart sabahından itibaren krizin çözümü için yeni bir mücadeleye başlayacağız.
İşte o mücadelede Türk Milletinin İşçi Partisi’ne ihtiyacı var.
Çünkü İşçi Partisi yaşadığımız krizden çıkış için biricik çözümü olan Parti’dir. Seçim Bildirgemizde “Krize Çözüm Programı”mızın belli başlı maddelerini halkımızın değerlendirmesine sunuyoruz.
Türkiye öncelikle Gümrük Birliği’nden çıkmalı, İç borçları ertelemeli, dış borçları yeniden yapılandırmalı, hortumcunun malına el koymalı, gümrük duvarları ile lüks ithalat yasaklanmalı; böylece sağlanacak kaynaklar kamu eliyle yatırıma yöneltilerek işsiz yurttaşlara iş olanakları yaratılmalıdır.
Tarım desteklenmeli ve sanayi korunmalıdır. Çocuklarının altına yüz metrelik gemicik, eşlerin parmaklarına on milyarlarca liralık yüzük takmak için harcanan ve yandaşlara aktarılan kamu kaynakları, küçük ve orta ölçekli işletmeler başta olmak üzere milli sanayiye ve çiftçiye üretim yapmaları için verilmeli, iç piyasada yabancı paranın kullanılması yasaklanmalı, sabit kambiyo rejimi ile ülke kaynaklarının dışa akması önlenmelidir.
Türkiye Batmakta olan Avrupa kapısında sürünmek yerine İran, Irak, Suriye ve Azerbaycan başta olmak üzere komşularıyla ortak ekonomik bölge oluşturmalıdır.
Dünyanın bugün yükselmekte olan ekonomileri, Türkiye’mizin de bir Parçası olduğu mazlumlar dünyasının ve Asya’nın ekonomileridir. Krize çözüm, Türkiye’nin ait olduğu Coğrafya’nın bilincinde olarak Politika geliştirmesinden geçmektedir.
Onun için İl Genel Meclisi seçimlerinde İşçi partisi’ne verilecek her oy, Türkiye’nin krizden çıkması için ihtiyacı olan Programa ve Parti’ye güç vermek anlamına gelecektir.
İşçi Partisi’ne verilecek her oy, Türkiye’nin önünün açılması yolunda bir adım anlamına gelecektir.
MİLLETİ BİRLEŞTİRİYORUZ
İşçi Partisi, dar Parti çıkarlarından değil, Türkiye’yi düşünerek hareket ediyor.
Bunun için; “Belediyelerimizi Haçlı İrtica’dan ve Bölücülükten kurtarmak için oylarımızı hangi Parti’den olursa olsun en güçlü aday etrafında birleştirelim” diyoruz.
Güneydoğu Anadolu Bölgemizde ise Türkiye’nin İrtica ve Bölücülük seçeneklerine mahkum olmadığını göstermek için kendi adaylarımızla seçime katılıyoruz.
Öte yandan Türkiye’nin önüne bir çözüm koymak için bütün seçim çevrelerinde İl Genel Meclisi seçimlerine katılıyoruz.
İşçi Partisi’nin seçim politikası bütün milleti birleştirme politikasıdır.
ÇÖZÜM İŞÇİ PARTİSİ’DİR
29 Mart seçimleri bütün milletimizi Haçlı İrtica’ya ve Bölücülüğe karşı birleştirmek için bir fırsattır.
Aynı zamanda İl Genel Meclisi seçimlerinde baraj olmadığı için yurttaşlarımız gönüllerinde olan Parti’ye oy vererek Türkiye’nin önünün açılmasına katkıda bulunabilirler.
İşçi Partisi olarak biz şimdiye kadar katıldığımız bütün seçimlerde; “Doğru söylüyorsunuz. Gönlümüz sizde ama baraj var, oylar boşa gidecek” itirazlarıyla karşılaştık.
İşçi Partisi Belediye başkanlığı ve Belediye seçimlerinde aday göstermeyerek ve AKP ile Bölücülüğe karşı en güçlü adayın desteklenmesi gerektiğini söyleyerek milletimizin temel kaygısını dikkate aldı.
Öte yandan barajın bulunmadığı ve “Oy’un boşa gitmesi” diye bir durumun söz konusu olmadığı İl Genel Meclisi seçimlerine aday göstererek Türkiye’nin yaşadığı ağır ekonomik ve siyasi krizden çıkış yolunu milletimize göstermiş oldu.
Krize karşı halkçı devletçi ekonomi için,
Ergenekon tertibini bozmak için,
Kemalist Devrimi tamamlamak için,
Doğu Perinçeklerle dayanışma için
Ne ABD, Ne AB Tam Bağımsız Türkiye için;
Oylarımızı,
Belediyelerde, AKP ve Bölücülüğe karşı hangi Parti’den olursa olsun, en güçlü adayda;
İl Genel Meclisi seçimlerinde İşçi Partisi’nde birleştirelim!
Türkiye’nin önünü açalım!
SEÇİM BİLDİRGESİ
KORKMA, ÇÖZÜM VAR!
İl Genel Meclisi’nde OYLAR İŞÇİ PARTİSİ’NE!
Günün Görevi: Atatürk’te Birleşelim!
Yerel Yönetimlerimizi Haçlı İrtica ve Bölücülükten Kurtaralım!
İl Genel Meclisi seçimlerinde oyları İşçi Partisi’nde birleştirelim;
Türkiye’nin önünü açalım!
29 MART SEÇİMLERİNE HANGİ KOŞULLARDA GİDİYORUZ?
Milli Bağımsızlığımız ve Toprak Bütünlüğümüz Tehdit Altında Türkiye, ABD ile cephe cepheye gelmiş ve bir vatan savunması dönemine girmiştir. ABD, bütün güçlerini sahaya sürmüştür. Kuzey Afrika’dan Orta Asya’ya kadar Müslüman milletlerin yaşadığı 24 ülkeyi parçalama planlarını uygulamaya koymuştur. Bu kapsamda kardeş Irak ve Afganistan’ı işgal etmiştir. Bugün ABD’nin öncelikli hedefi ise, Türkiye’yi dize getirmektir.
ABD, bu projenin uygulaması kapsamında ülkemizde Haçlı İrticayı ve Bölücü Terörü desteklemektedir. Haçlı İrtica işte bu destekle iktidar mevzilerini ele geçirmiştir.
Anayasa Mahkemesi tarafından Cumhuriyet yıkıcısı olduğu tescillenen AKP, hükümet etmeye devam etmektedir.
Tayyip Erdoğan, “ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi içinde Diyarbakır’ı merkez yapacağını” ilan etmiş; ABD’nin bu projesinde kendisine görev verildiğini, “eşbaşkan” olduğunu televizyon kameraları önünde ve en son TBMM çatısı altında 32 kez itiraf etmiştir.
Çankaya’da, ABD ile “iki sayfa dokuz maddelik gizli anlaşma” yaparak hizmet sözleşmesi imzaladığını itiraf eden Abdullah Gül oturmaktadır.
“Eşbaşkanlık” görevinin ve “hizmet sözleşmesi”nin gereği olarak, Irak’ın Kuzeyi’nde oluşturulan ve giderek Türkiye’ye doğru genişletilmeye çalışılan “Kukla Devlet”in tanınması için hazırlıklar tamamlanmakta; Milli Kurtuluş Savaşımızı “soykırım” olarak niteleyen “özürcüler”in desteğinde Ermenistan ziyaretleri yapılmakta; Kıbrıs’taki garantörlük haklarından vazgeçmeye yol açacak görüşmeler sürdürülmektedir.
Özetle; 1919’daki koşullara benzer günleri yaşıyoruz.
Türkiye Terörün Hedefi Haline Getirildi
ABD güdümünde Türkiye, din, mezhep ve etnik çatışmalara sürüklenmektedir. Ülkemiz dışarıdan beslenen terörün hedefi haline getirilmiştir. Devlet dış destekli terör ve bölücülük karşısında acze düşürülmüş, yönetilemez duruma gelmiştir.
Vatan Savunması Suç Sayılmaktadır
Bağımsızlığımızı, egemenliğimizi, vatanımızı savunmak suç sayılmaktadır.
ABD tertipleriyle İşçi Partisi ve Türk Ordusu’na hain saldırılar yöneltilmektedir.
Genel Başkanımız Sayın Doğu Perinçek ve yurtsever aydınlarımız, Türk Ordusunun komutanları, en temel hukuk kuralları hiçe sayılarak zindanlara atılmışlardır.
Kemalist Devrim’e nihai darbe sürecini hızlandırmak amacıyla, Atatürkçü, Avrasyacı, Amerika ve İsrail karşıtı vatansever seçkinlere kelepçe vurulmaya devam ediliyor.
Ergenekon tertibi Cumhuriyet Devrimi’ne, Türkiye’nin bağımsızlık ve bütünlüğüne, Atatürk Devrimi’ne karşı ABD ve İsrail tarafından uygulanmakta olan bir operasyon olarak devam etmektedir. Hedefinde İşçi Partisi ve Türk Ordusu vardır.
Bugün, “müstevlilerle çıkarlarını birleştirmiş olan” Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğanlar, Cumhuriyeti yıkmak, Türkiye’yi milli devletinden yoksun hale getirmek için son darbeyi indirmek girişimi içindedirler.
Ergenekon davası, Cumhuriyet ile hesaplaşmak isteyenlerle; Türkiye Cumhuriyeti ve bu vatanın bütünlüğünü savunanlar arasındaki büyük savaşın davasıdır. Türkiye ile Amerika arasındaki savaşın davasıdır. Dalga dalga yürütülen operasyonlar da o savaşın parçasıdır. Ve bu operasyonda görev yapanlar, Türk devletinin görevlileri değildir. Eşbaşkanlığın görevlileridir.
Bu tertibe teslim olunamaz. Hepimizin sorumlulukları vardır. Türk Milleti yüzde elli, yüzde elli bölünmüş değildir.
Türk Milleti, Ordusunun yanındadır.
Türk Milleti, İşçi Partisi’nin yanındadır.
Amerika ve İsrail’den güç alan üç buçuk Fethullahçı, Amerika ile gizli hizmet sözleşmesi yaptığını itiraf eden Abdullah Gül, ‘BOP Eşbaşkanıyım’ diye kendi zavallı durumunu itiraf eden Tayyip Erdoğan, bu Ergenekon dalgalarında boğulacaklardır.
Amerika çökmektedir. Eşbaşkan da, gizli hizmet sözleşmesi imzalayan memuru da çökmektedir.
Yıkılacaklardır.
Amerika kaybedecek, Türkiye kazanacaktır!
Emperyalist Sistemle Bütünleşmenin Faturası;
İşsizlik ve Yoksulluktur
Çökmekte olan bu güçle bütünleşmek, milli ekonomimizi iflas ettirdi. Yaşanan küresel krizin yükü işsizlik, yoksulluk, ulusal varlıklarımızın yabancıların eline geçmesi olarak bizim sırtımıza yükleniyor.
Tarım ve hayvancılığımız, berhava edilmiş; sanayimiz, uluslararası tekellerin kontrolüne bırakılmıştır.
Ulusal değerlerin, kamu değerlerinin yok edildiği, her şeyin paraya dönüştürüldüğü, iktidar imkânlarının yolsuzluk, vurgun ve rüşvetle eş anlamlı hale geldiği bir çürümeyi yaşıyoruz.
Sistem İçinde Çözüm Yok
Bütün sistem partileri, bu koşullara boyun eğmişlerdir. Muhalefetleri, sistem içi rekabetten ibarettir.
Erdoğan’a Başbakanlık yolunu açan CHP, şimdi de Haçlı İrtica ile yarışa girmiştir. Çarşafa rozet takarak, ‘her mahalleye bir Kuran kursu’ diyerek, Atatürk Devrimi yıllarını “Tek Parti’nin yasakçı dönemi” diye niteleyerek, Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlarının ekmeğine yağ sürmektedir. Çözümü, Atatürk’e sarılıp Batı’yla onurlu, eşit, başı dik ilişkiler kurmak yerine; Atatürk’ten uzaklaşıp, Batı’ya yaklaşmakta aramaktadır
Haçlı İrticayı Çankaya’ya taşıyan MHP, sahte milliyetçilikte ısrar etmekte, BOP içinde AKP’ye koltuk değnekliği yapmaya devam etmektedir.
İşte, 29 Mart yerel seçimlerine bu koşullarda gidiyoruz.
TEMEL GÖREV:
HAÇLI İRTİCA ve BÖLÜCÜLÜĞE KARŞI BİRLEŞMEK!
Bugün Türkiye’nin iki yaşamsal ihtiyacı vardır: Dış destekli gericiliği ve bölücülüğü alt edip Türkiye’nin önünü açmak; Milleti birleştirip ayağa kalkmasını sağlamak!
29 Mart seçimleri, bu görevin yerine getirilmesi yolunda önemli bir adım olabilir.
ABD güdümü altında ve AB kapısında, yoksulluğa, işsizliğe, teröre çare yoktur.
Haçlı İrtica ve Bölücülüğün, imal edilen oy yüzdelerinin arkasına sığınmasına, 29 Mart’ta son vermeliyiz.
Bu koşullarda bütün mesele, Ankara’da milletin bütün imkân ve yeteneğini seferber edecek bir Milli Hükümetin kurulmasıdır. İşçi Partisi, millî programı, tecrübeli kadroları, denenmiş cesareti ve namus birikimiyle bu görevi üstlenmeye hazırdır.
Bunun için 29 Mart’ta İşçi Partisi’ne verilecek her oy, bağımsız, başı dik, egemen, halkçı Türkiye’yi yaratacak Milli Hükümete çağrı mektubu olacaktır.
Yerel seçimler bir fırsat olarak değerlendirilmelidir.
Bütün yurtseverler güçbirliği yaparak emperyalistlere, haçlı irticaya ve bölücülüğe esaslı bir cevap verebilirler.
29 Mart Seçimlerinde bütün yurtsever güçler, bu hedefe kilitlenmelidir!
Türkiye Çapında Seçimlere Katılıyoruz
İşçi Partisi, bu görevin bilinci ve sorumluluğuyla 29 Mart yerel seçimlerinde şu politikayı benimsemiştir:
1. 29 Mart 2009 tarihinde yapılacak yerel seçimlerde temel görev, yerel yönetimlerimizi AKP’den ve Bölücülerden kurtarmaktır.
2. Bu anlayışla İl Genel Meclisi seçimlerine Türkiye çapında katılıyoruz.
3. Koşulların gerektirdiği yerlerde ve Güneydoğu Anadolu Bölgemizde, Belediye Başkanlığı seçimlerinde kendi adaylarımızı gösteriyoruz.
4. Yerel yönetimlerimizi AKP ve bölücülerden kurtarmak temel görevimize bağlı olarak; Belediye seçimlerinde aday göstermediğimiz yerlerde, hangi partiden olursa olsun gericilik ve bölücülüğe karşı tavır alan en güçlü adayı destekleyeceğiz. En güçlü aday etrafında birliğin sağlanması için çalışacağız.
Bu politikamız, herhangi bir partinin desteklenmesi olarak anlaşılamaz. Açıkça güçbirliği yaptığımız yerlerde desteklenmesi gereken adayın adını da söyleyerek bütün oyların, o adayda birleştirilmesini isteyeceğiz.
İl Genel Meclisi seçimlerinde ise İşçi Partisi’ne oy verilmesini istiyoruz.
EKONOMİK KRİZE CEVAP:
ATATÜRK’ÜN HALKÇI DEVLETÇİ EKONOMİ POLİTİKASI
Yaşadığımız ekonomik krizin sorumlusu, 60 yıldır ülkemizi yöneten, Serbest Piyasa Sistemini uygulayan iktidarlardır.
Serbest Piyasacılar, Türkiye’mizi dünya ölçeğindeki krizlerden koruyan bütün bentleri kaldırdılar.
Paranın giriş çıkışına kontrolü ve gümrükleri,
Hizmetin, emeğin girişi önündeki korunakları,
Milli ekonomiyi güçlendiren kurum ve ilişkileri,
Kamu iktisadi teşekküllerini ve sosyal güvenlik kurumlarını çökerttiler.
Tarımın, hayvancılığın desteklenmesinden vazgeçildi.
Milli sanayi, emperyalist dev tekellere kurban edildi.
Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzlukları AKP iktidarı döneminde yapıldı. Türkiye, 20 yaşındaki çocukların altına çekilen 100 metrelik gemicikleri, hanımların parmağına takılan 65 milyarlık yüzükleri, Bakan çocuklarının yumurta, mısır ve internet üzerinden yapılan ticaret imparatorluklarını, bu saltanat özentisi AKP iktidarında gördü.
Onun için krizin nedeni dışarıda değil, içeridedir. “Devleti küçültenler”, milli piyasaları daraltanlar krizin sorumlularıdır.
Serbest Piyasa partilerinin krize çözümleri yoktur. ABD ve AB’nin ipine sarılıp Türkiye’mizi kör kuyulara atmaktadırlar.
Bir yanda Haçlı İrtica ve Bölücülük, öte yanda irticayı taklide soyunanlar!
Hepsi de ABD ve AB’ci!
Hepsi de kriz karşısında aciz ve çözümsüzdür.
Türk milleti bu seçeneklere mahkûm edilemez. Halkımız bunlara mecbur
değildir.
Türkiye, Kemalist Devrim’i tamamlamaya mecburdur.
Biricik seçenek ve çözüm Atatürk Devrimciliğidir.
Atatürk Devrimciliğinin biricik temsilcisi ise İşçi Partisi’dir!
Atatürk’ün halkçılığı, aydınlanmacılığı, devrimciliği İşçi Partisi’ndedir!
İşçi Partisi’nin Krize Çözüm Programı
İşçi Partisi krize karşı çözümü olan tek partidir! Krize Çözüm Programı’nın
belli başlı maddeleri şunlardır:
- Türkiye öncelikle Avrupa Gümrük Birliği’nden çıkmalıdır.
- İç borçlar ertelenmeli, dış borçlar yeniden yapılandırılmalıdır.
- Tarım üretiminde yeniden kendimize yeterli hale gelmek için tarımsal kalkınma programı uygulanmalı, tohum, gübre, ilaç, mazot vb. girdi ve taban fiyat destekleri verilmelidir.
- Özelleştirilen KİT’ler yeniden kamulaştırılmalı, sanayi ara mallarında dışalım oranını düşürmek için KOBİ’ler desteklenmelidir.
- Kaynaklarımızın dışa akmasını durdurmak için paranın giriş çıkışı denetim altına alınmalı, yurtdışına servet aktarımı yasaklanmalı, iç pazarda yabancı para kullanımına son verilmeli, İMKB yeniden yapılandırılmalıdır.
- Yeraltı ekonomisine son verilmeli, hortumcunun malına el konulmalı, yabancı ülkelere kaçırılmış kaynakların ülkeye getirilmesi için köktenci uygulamalar devreye sokulmalıdır.
- Öncelikle komşularımız İran, Irak, Suriye, Azerbaycan ve Rusya ile ekonomik işbirliğine önem verilmeli, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri, Şanghay İşbirliği Örgütü üyeleri, Güney ve Orta Amerika, Afrika ülkeleri ile her alanda ilişkiler güçlendirilmelidir.
Türkiye’nin enerji güvenliği sağlanmalı, dış satım olanakları komşulara ağırlık vererek genişletilmelidir.
Türkiye, bu programı ancak güçlü bir milli devlet ve örgütlü halk formülü ile uygulayabilir.
Dünyada, güdümlü ve başıbozuk ekonomiler iflas ederken, devrimci halkçı yönetimler mucizeler yaratıyor.
Atatürk’ün 1930’larda uyguladığı halkçı devletçi model, bugün Asya’dan Latin Amerika’ya birçok ülkede uygulanıyor ve krize karşı biricik seçenek olduğu görülüyor.
Çare, Türkiye’nin yeniden Atatürk Devrimi rotasına girmesidir. Atatürk Devrimi’nin Partisi ise İşçi Partisi’dir.
Halkçı Devletçi Ekonomi Programı, İşçi Partisi’nin Milli Hükümet Programı’nın bir parçasıdır.
Batı güdümlü sistemin büyük faizcileri, hortumcuları, dolar ve borsa vurguncuları; AB’nin 12 yıldızlı mavi bayrağı altında toplanırken, Türk Milleti ay yıldızlı al bayrağımızın altında birleşmektedir.
İşçi Partisi, al bayrağımızı yükselten partidir.
Türkiye’yi birleştirebilecek tek parti, İşçi Partisi’dir. Bu nedenle İşçi Partisi’nin iktidarı zorunludur ve kaçınılmazdır.
AB kapısına bağlanmış partilerin hepsi birdir; hepsi çaresizdir; İşçi Partisi tektir.
İşçi Partisi bilgilidir, birikimlidir, kararlıdır, cesurdur.
Önümüzdeki zorlukları yenecek birikim, Türk milletinde vardır.
İşçi Partisi, işte milletin bu birikimini harekete geçirecektir.
21. yüzyıl, Türkiye’nin yüzyılıdır.
İşçi Partisi, 21. yüzyılın Partisidir.
İŞÇİ PARTİSİ’NİN
MİLLİ HÜKÜMET PROGRAMI ÇÖZÜMÜ GÖSTERİYOR
İşçi Partisi’nin Milli Hükümet Programı hazırdır. Yaşanan krizi çözecek olan bu Programın, yerel yönetimleri de ilgilendiren şu hükümleri, yerel yönetimlerle eşgüdüm içinde tavizsiz uygulanacaktır.
Parasız Sağlık, Parasız Eğitim
Milli Hükümet önderliğinde, başta sağlık ve eğitim olmak üzere kamu hizmeti yeniden örgütlenecek ve kurumlaştıracaktır. Anaokulundan üniversite sonuna kadar parasız eğitimi gerçekleştireceğiz. Her yurttaşa bir yıl içinde parasız sağlık hizmeti, sosyal güvenlik, iş güvenliği sağlanacaktır. Köy hizmetleri yeniden örgütlenecek ve köylümüze hizmet götürülecektir.
Eğitim ve öğretimin birliğini gerçekleştireceğiz. Tarikatlara bağlı eğitim kurumlarını ve bütün diğer özel eğitim kurumlarını kamulaştıracağız. Eğitimi ve öğretimi, Cumhuriyet felsefesi ekseninde yeniden birleştireceğiz. Türkçemizi iyi bilen, yurtsever, halka hizmet ruhuyla dolu, devrimci, özgür düşünceli, yaratıcı, başı dik, haksızlığa direnen, cesur, barışçı, dayanışmacı, emeğe saygılı, kamu mülkiyetine özen gösteren, paylaşmacı, insanlığa kardeşlikle bağlı, yetenekli, bilgili, sorumlu, “Fikri hür, vicdanı hür” kuşaklar yetiştirilecektir.
Üretici Korunacak ve Desteklenecek
Avrupa Gümrük Birliği’nden çıkacak, millî sanayi, tarım ve ticaretimizi gümrüklerle koruyacağız. Başta tarım ürünleri olmak üzere Türkiye’de yeterince üretilebilecek malların, lüks tüketim maddelerinin ve ikame edilebilen malların dışalımına son verilecek; yerli üretimin verim ve kalitesinin artırılması için tarım ve sanayi üreticisi desteklenecektir.
Dışalım, millî ekonominin ayakları üzerinde doğrulmasına, üretimin artmasına, millî teknolojinin gelişmesine, halkın ihtiyaçlarının karşılanmasına ve millî savunmanın gereklerine bağımlı kılınacaktır.
KOBİ’ler Desteklenecek
Esnaf, Milli Sanayici ve Tüccar Korunacak
Yabancı sermayeyi teşvike ilişkin düzenlemeler gözden geçirilerek, millî tüccar, sanayici ve esnaf üretime özendirilecek ve desteklenecektir. Yabancı hipermarket ve süpermarketler millîleştirilecektir. Toplumun üretim ve hizmet birikiminin en büyük ölçüde değerlendirilmesi ve istihdamın genişlemesi için, esnaf, zanaatkâr ve KOBİ’ler üzerindeki vergi yükleri hafifletilecek; küçük ve orta büyüklükteki işletmeler desteklenecektir.
Cumhuriyetin
Millî, Halkçı ve Devrimci Kültürü Hâkim Kılınacak
Yedi yaşından yetmiş yaşına kadar bütün toplum, yeniden Cumhuriyetin millî, halkçı ve devrimci kültürüyle eğitilecektir.
Türkçe Kullanımı
Kamu yönetiminde, eğitimde, çarşıda, sanayide, kültürde, sanat, eğlence ve sporda yabancı dillerin Türkçeyi bozan etkilerini önlemek, Türkçemizin bir uygarlık ve bilim dili olarak bütün gelişme olanaklarını değerlendirmek amacıyla “Uygarlık Dili Türkçeyi Geliştirme Yasası”nı çıkaracak ve uygulayacaktır.
Türkiye’de kurulan bütün şirketlerin, basın kuruluşlarının, derneklerin ve diğer kurumların yabancı dillerden isim, unvan, marka vb kullanmaları yasaklanacaktır.
Sağlıklı, Mutlu ve Ahlaklı Yurttaş Yetiştirmek İçin
Amatör Spor
Gençlerimize ve her yaşta yurttaşımıza spor yapmaları için gerekli olanaklar sağlanacak, amatör spor kurumları ülkemizin her köşesinde yaygınlaştırılacak ve desteklenecektir. Gençlerimiz ve yurttaşlarımız, spor yarışmalarında düşmanlık ve bireyciliği kışkırtan kapitalist yozlaşmanın etkilerinden arındırılacaktır. Bedence ve ruhça sağlıklı, mutlu ve ahlaklı yurttaşlar yetiştiren, toplumda dostluğu, dayanışmayı ve kardeşliği güçlendiren bir spor kültürü geliştirilecektir.
Çocuklar ve Yetimler Korunacak
Sokakta Tek Bir Çocuk Bırakılmayacak
Çocuklarımızı sokağa atan, tinerci ve kapkaççı yapan mevcut düzen, temelden değiştirilecektir. Çocuklarımız her tür yozlaşmadan kurtarılacaktır.
Yetim ve öksüzlerin bakımını ve eğitimini devlet üstlenecektir.
Kadına Eşitlik ve Olanak Sağlanacak
Millî Hükümet, erkekle kadın arasındaki eşitsizlikleri, kadın üzerindeki baskıları, dayağı ve cinsel tacizi bütün temelleriyle ortadan kaldırmak için, toplumun her kesiminde ve her alanda seferberlik yürütecektir. Kentlerde ve köylük alanlarda çalışan kadının hakları gerçekleştirilecek, eşit işe eşit ücret uygulanacaktır.
Kadınların kültürel ve siyasal hayatta, yaratıcı ve önder roller üstlenmesinin önündeki engeller temizlenecektir. Bu amaçla yeterli kreş, yuva açılacaktır. Kadınları bedenlerini satmaya zorlayan ve aileleri büyük acıların içine iten ekonomik ve toplumsal temel ortadan kaldırılacaktır.
Emekliler, Dullar ve Yaşlılar Korunacak
Millî Hükümet ve yerel yönetimler, emeklileri, dulları, yaşlıları ve engellileri korur; onların ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılamayı üstlenir; onların toplumsal hayata her alanda katılmaları için gerekli kurumları oluşturur ve kaynakları sağlar.
Bu anlayışla öncelikli olarak emeklilerin, dulların ve yetimlerin aylıkları iki katına çıkarılacaktır.
Engellilere Toplum Hayatında ve Üretimde Görev Verilecek
Millî Hükümet, engellileri yardıma muhtaç kimseler olarak değil, ülkemizin gelişmesine katkıda bulunacak yurttaşlar olarak görür. Onların toplum hayatının her alanına, üretime, hizmetlere, kültür ve sanat faaliyetine etkin olarak katılmalarını sağlayacak bütün önlemleri alır ve olanakları sağlar. Engellilerle ilgili düzenleme ve kararlarda, engelli örgütlerinin görüşleri göz önünde tutulur.
Şehit Ailelerine ve Gazilere Saygı ve Koruma
Türkiye’nin en değerli yer altı zenginliği, toprağın altındaki şehit kemikleridir. Şehit ailelerinin ve gazilerin korunması, Cumhuriyet’in ve vatanın savunulması görevi içindedir. Milli Hükümet, bu anlayışla toplumumuzda şehit ve gazilere minnet ve saygı bilincini güçlendirir. Şehitlerimizin ve kahramanlarımızın anıları yaşatılacak, mezarları ve anıtları imar edilecektir.
Şehitler ve Gaziler Kanunu çıkartılacak, gazilerimizin ve şehitlerimizin yadigârı olan ailelerinin kendilerine kendilerine yakışan koşullarda geçim ve eğitimleri güvence altına alınacaktır. Gazi ve Şehit aileleri dernekleri desteklenecektir.
Ahlâkî Çürümeye Son Verilecek
İnsanı vatanına, topluma, üretime ve kendisine yabancılaştıran emperyalist kültüre karşı sürekli mücadele yürütülecektir. Vatansızlaşmayı, milletsizleşmeyi, anarşizmi, bencilliği, malı kaldırarak köşeyi dönme ruhunu, havadan kazanmayı, açgözlülüğü, kapkaççılığı, vurgunculuğu, başkalarının sırtına basarak yükselmeyi, post kapmayı ve mevki düşkünlüğünü kışkırtan, toplumu unufak eden, yalnızlaştıran ve yırtıcılaştıran emperyalist ve kapitalist yozlaşmaya karşı; vatanseverliği, çalışkanlığı, paylaşma mutluluğunu, insan ve doğa sevgisini, hoşgörüyü, barışı temel alan toplumcu ahlakın ve değerlerin yayılması ve kök salması için çalışılacaktır.
MAFYA BELEDİYELERİNE SON!
HALKÇI BELEDİYE!
2004 yerel seçimlerinde bütün yurtsever partilere güç birliği çağrısı yaptık. “Güç birliği olmazsa belediyelerimiz, Batı Destekli Haçlı İrtica ile Batı Destekli Bölücülüğe teslim edilmiş olacaktır” dedik.
Ne yazık ki bütün bu partiler çağrımıza kulaklarını tıkadılar. Bugün yerel yönetimlerimiz Batı Destekli Haçlı İrtica ile Bölücülüğün işgali altındadır. Özellikle Güneydoğu Anadolu’da halk, AKP ve PKK seçeneklerine mahkûm edilmek istenmektedir.
2009 yerel seçimi, ABD ile Türkiye arasındadır.
2009 yerel seçimi, Haçlı İrtica ve Bölücülük ile Atatürk Cumhuriyeti arasındadır.
29 Mart’ta yerel yönetimlerimiz, ya yeniden irtica ve bölücülüğe teslim edilecek, ya da gericilik ve bölücülük sökülüp atılacaktır.
Belediyeleri mafyalaştırdılar.
Kamu hizmetlerini ve kamunun mallarını özelleştirdiler. İhale komisyoncularına yağmalattılar.
Belediye kaynaklarının tarikatlara, şeriatçılara sermaye olarak akmasını sağladılar. Gericiliği beslediler.
Dünya Bankası ve uluslararası şirketlerin programlarını uygulayarak, belediyeleri borç batağına soktular.
Belediyelerin yerini şirketler aldı.
Bırakın halkın söz sahibi olmasını, denetim hakkını bile ortadan kaldırdılar. Zaten özelleştirilen hizmetleri halk nasıl denetleyecek? “Az kâr ettiniz, daha fazla edin” mi diyecek?
Belediyelerde işler komisyoncuların elinde. Belediyede işe girmek için, gene torpil, kartvizit, rüşvet sistemi işliyor. Halka hizmet için kullanılması gereken paralar, yerli ve yabancı şirketlere, komisyonculara, eşe-dosta dağıtılıyor.
Çünkü bu partiler, çalışan, üreten, değerleri yaratan çoğunluğun değil, bunlara emek vermeden el koyan küçük bir azınlığın siyasi temsilcileridirler. Böyle olduğu içindir ki, her konuda yapılması gerekenlerin tam tersini yaptılar ve yapıyorlar.
Devleti ve belediyelerimizi mafyanın ve tarikatların elinden kurtaracağız!
Devlet milletin, Belediyeler halkındır!
Özelleştirme değil kamulaştırma
Türkiye’miz son on beş yıldır Yeni Dünya Düzeni’nin özelleştirme saldırısı altında. Halkın, alınteri ve göz nuruyla kurduğu Cumhuriyet Devrimi’nin ekonomik kaleleri, yani KİT’ler, yerli ve yabancı sermayedarlara adeta hediye edildi. Kamunun elinde olan eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik kurumları çökertildi. Paran kadar eğitim, paran kadar sağlık, paran kadar sigorta politikası uygulanıyor.
Belediyeler de bu özelleştirme saldırısından nasibini fazlasıyla aldı. Emperyalizm, özelleştirme politikasıyla belediyeleri yerel ve ulusal olmaktan çıkarttı. Artık belediyeler de “küresel”! Fırıncı, tuhafiyeci, bakkal, işçi, memur buralarda söz sahibi değil. Halk yönetmiyor belediyeleri. Mafya, yerli ve yabancı şirketler, ihale komisyoncuları iktidarda.
Özelleştirme yaparsan mafyalaşırsın. Kuraldır bu. Özelleştirmeye karşı çıkmadan mafyadan kurtulamazsın.
Özelleştirme bugüne kadar, diğer yıkımların yanında, girdiği her yere mafyayı ve mafyalaşmayı taşıdı. Hatırlayalım; Türkiye’nin özelleştirme yılları, aynı zamanda mafyanın ve mafyalaşmanın da patlama yıllarıdır.
Yalnızca son yıllarda yaşadıklarımız özelleştirme-mafyalaşma ilişkisini gözler önüne sermeye yeter. Siyasetteki, iş dünyasındaki ve bürokrasideki özelleştirme şampiyonları aynı zamanda mafya babalarıyla sarmaş dolaş.
Türkiye ekonomisini mafyalaştıran, eroin gelirine bağımlı hale getirenler, belediyeleri de mafyalaştırdılar. Sistem aynı.
Belediyeleri şirketleştirdiler. Kamu hizmetlerini özelleştirdiler. Rüşveti, soygunu, yolsuzluğu önlemek bir yana, kurumlaştırdılar. Örgütlü, sürekli ve asli “iş” aşamasına yükselttiler. İhaleler için paravan vakıf, şirket ve kooperatif kurdular. Belediyenin her türlü aracına, malına el koydular.
Sonuç: Mafya, belediyeleri pençesine aldı!
Bugün gerek belediyeleri, gerekse merkezi yönetimi ve ekonomiyi mafyadan temizlemenin yolu öncelikle özelleştirmeye son vermek ve özellikle özelleştirilen Belediye hizmetlerini yeniden kamulaştırmaktan geçiyor. Özelleştirmeye karşı çıkmadan mafyaya karşı olduğunu söylemek yalancılıktır, halkı aldatmaktır.
Şirketleşen ve mafyalaşan yerel yönetimde, demokrasinin kırıntısı bile olmaz.
Halka acı çektiren, dar kafalı, kireçlenmiş, hantal, kendini kral, yurttaşı köle görmeye alışmış, hazır yiyici, işyerinde emir kulu üreten, bir ur gibi durmadan büyüyen bürokrasi yerel yönetimlerin cenderesidir. Her türlü demokrasinin cellâdıdır.
Özelleştirme, belediyeciliği yıkıma uğrattı. Kamu yararı ve kamu hizmeti ortadan kalktı. Belediyenin yerini şirket aldı.
İçme suyu, kanalizasyon, çöp işleri, toplu taşım gibi kamu hizmetleri, şirketler için yalnızca “iş”tir. Amaçları kârdır, yani özel çıkardır. Burada halkın ve kamunun yararı düşünülmez. Parayı kim verirse onun sözü geçer.
Belediyeler, yapılması gereken her türlü kamu hizmetinde, şeffaf ve denetime açık olmak zorundadır. Hizmetleri özelleştirdin mi, işin içine kâr amacı giriyor. O zaman halkın denetimi otomatikman ortadan kalkıyor. Şirketlerin yaptığı her şey, ticari sırdır. Onlar için kâr ve kazanç kavramları tartışılamaz. Bırakın halkın denetimini, belediye meclisleri bile oralara karışamaz.
Kârları için kaldırım taşlarını ikide bir değiştirirler ama yoksul halkın çamurlu yollarını düzeltmezler.
Şirketlerin daha kârlı bir hale gelmesinin bir yolu da, işçi maliyetlerini düşürmektir. Belediyelerdeki şirketlerin çoğunda sendika yoktur, az işçiyle çok iş yapılır, işçiler asgari ücretten bile düşük olan ve “piyasa ücreti” denilen köle ücreti alırlar.
Özetle; kâr ve kamu hizmeti karşı karşıyadır!
Belediyelerdeki kamu hizmetinin yıkılmasında, emperyalist merkezlerin temsilcisi Dünya Bankası hep başroldedir. İşbirlikçi yönetimler, Dünya Bankası’nın programlarını kabul ederek, halkın en temel ihtiyacı olan suyu bile kamu hizmeti olmaktan çıkardılar.
Yerel kamu hizmetinin yıkımının bir göstergesi de, yatırımlar için kullanılan kredilerin dağılımıdır. Emperyalizmin ulusal ekonomileri ve kamuyu çökertme programı çerçevesinde, belediyelere merkezden aktarılması gereken kaynaklar sınırlandırıldı. Belediyeler uluslararası şirketlere, emperyalizme bağımlı hale getirildi.
Belediyelerimiz borç batağına saplanmış durumdadır. Belediyelerle Dünya Bankası ve uluslararası şirketler arasında yapılan anlaşmalarda, sömürge hukuku hükümleri yer alıyor. Şirketlerle belediye arasındaki uyuşmazlıklarda çözüm yeri Türkiye’deki mahkemeler değil.
Mafyaları, çeteleri, irticai örgütlenmeleri; belediyelerin ve Türkiye’nin başına düzen partileri bela ettiler. CHP ve DSP de bu belayı seyrettiler, görmezlikten geldiler; böylece büyümesine yol açtılar.
Ülkemizdeki, mafya düzenine karşı mücadeleyi İşçi Partisi başlattı. Susurluk’un üzerindeki sis perdesini İşçi Partisi kaldırdı. Sadece İşçi Partisi, ülkemizi de, toplumumuzu da, belediyeleri de içten içe kemiren bu sorunun üzerine kararlılıkla gitti. Mafya çetelerine büyük darbeler indirdi.
Üstelik İşçi Partisi bütün bunları, daha muhalefetteyken; parlamento avantajından, belediye ve devlet yönetiminde bulunma olanaklarından yoksun olarak yaptı.
İşçi Partisi, yönetime geldiğinde ise mafya urunu temelli ve toptan kesip atacak; kamu mallarına, halkın hak ve özgürlüklerine, yani Türkiye’ye musallat olmuş yerli ve yabancı şer odaklarının kökünü kazıyacaktır.
İşçi Partisi’nin sloganı şudur:
Mafya belediyesine son, halkçı belediye!
Belediyelerde özelleştirmeye ve yağmaya son!
Belediyelerde mafya denetimine son, halkın belediyesi!
Bütün iktidar halk meclislerine!
Belediyeleri özelleştirme, mafya, irtica batağından kurtarmak için sadece İşçi Partisi’nin programı, cesareti, kararlılığı ve gücü vardır.
Mafyayı belediyelerden ancak, mafyaya hiçbir zaman ve hiçbir şekilde bulaşmamış olan İşçi Partisi temizler.
İşçi Partisi’nin
Halkçı Belediye İçin Acil İşler Programı
İşçi Partisi’nin Halkçı Belediye İçin Acil İşler Programı hazırdır. Buna göre:
1. Milli Hükümet önderliğinde çıkarılacak “Nereden Buldun Yasası” tavizsiz uygulanacak, kamu kaynaklarını rüşvet ve yolsuzluk yoluyla yağma ettiği veya yasadışı yollardan servet yığdığı saptananların mallarına el konacaktır.
2. Belediyelerdeki rüşvet, yolsuzluk ve vurgunların önemli kaynaklarından biri olan müteahhitlik ve ihale sistemine son verilecektir. İnşaat ve hizmetler, belediyenin kendi kurumları eliyle yapılacaktır.
3. Şirketleşmeye derhal son verilecek, böylece kamu mallarını özelleştirmenin en önemli araçlarından biri ortadan kaldırılacaktır. Mevcut şirketlerin mal varlıkları belediyeye aktarılacaktır.
4. Kent halkına, belediye gelir ve harcamaları konusunda aylık raporlar verilecektir. Raporlar, özlü, açık ve anlaşılır olacak; anlamayı güçleştirecek hiçbir karmaşık ifadeye yer verilmeyecektir. Raporlar halka, yerel medya ile, cadde ve meydanlardaki panolar kullanılarak ve mahallelerde salt bu amaçla yapılacak toplantılarla sunulacaktır.
5. Belediye, ücret, maaş ve sosyal haklarını iyileştirerek personeli rüşvete muhtaç olmaktan kurtaracak; onları sade yaşayan, namuslu, halkını ve yurdunu seven, kamu yararını her şeyden üstün tutan, işini iyi bilen ve yapan, bilgili, çalışkan yurttaşlar haline getirmek için eğitecektir.
6. Belediye başkanı dahil, yöneticilerin maaşları en yüksek işçi ücretini geçmeyecektir. Yöneticiler göreve gelirken ve görevden ayrılırken mal bildiriminde bulunacaklar, açıklayamadıkları gelirlerinin ve mal varlıklarının hesabını halka vereceklerdir.
7. Rüşvet ve yolsuzluk kaynağı olan kırtasiyecilik, kayırmacılık ortadan kaldırılacak; yurttaşlar araya adam koyma, aracı bulma gibi yöntemlerden tamamen kurtarılacak; herkesin belediyelerdeki işlerini doğrudan kendisinin takip edebileceği ve hızla sonuçlandırabileceği basit, açık, yeterli personelle güçlendirilmiş aracısız çalışan bir yönetim gerçekleştirilecektir.
8. Yatırımlar ve hizmetler, kamu kaynakları kullanılarak ve gerektiğinde emek seferberliğiyle çözülecektir. Dünya Bankası gibi emperyalist sömürü kurumları belediyelere sokulmayacaktır.
Halk Meclisleri Eliyle Yönetim
İşçi Partisi, bugünkü emperyalizme bağlı iktidarın karşısında, halk meclisleri yönetimini ve halk iktidarını savunur. Her mahallenin, her ilçenin Halk Meclisi olacak, belediyeler Halk Meclisleri aracılığıyla halkın doğrudan katılımıyla yönetilecektir.
İşçi Partisi’nin parolası şudur: Basit ve ucuz yönetim. Halk Meclisleri, bürokrasinin düşmanıdır. Yurttaşların, istekleri karşısında kayıtsızlık, “bugün git yarın gel”cilik, rüşvet, iltimas, adam kayırma suçtur.
Görev başında yurttaşa hakaretin cezası ağırlaştırılacaktır.
Parasız Toplu Taşımacılık:
Trafik Cenderesine Çözüm
Trafik büyük kentleri cehenneme çevirmiş bulunuyor. Halk her gün iki-üç saat yollarda çile çekiyor. Stres milyonların sağlığını bozuyor. Boşa geçen milyarlarca saat zaman, havaya savrulan benzin, yani bunca ulusal servet yok olup gidiyor. Yaratılan hava kirliliğinin yol açtığı hastalıklar ayrı. Trafik, bugünkü düzenin aynasıdır. İki sevgilinin, ellerini birbirinden ayırmadan kaldırımlarında yüz metre bile yürüyemeyeceği kente, kent denemez. İnsanı değil, otomobili koruyan bir düzen kurulmuştur.
Bugünkü ulaşım yapısı değiştirilecek, devletin otomotiv sanayisine yaptığı büyük desteklere son verilecek, toplu taşımacılık, bu arada yeraltı ve yerüstü raylı ulaşım projeleri gerçekleştirilecektir.
Türkiye’yi yönetenler toplu taşımacılık için kaynak olmadığını söylediler ve otomobil satışlarını artırmak için ellerinden geleni yaptılar. Çünkü büyük tekellerin, yabancı sermayenin hizmetindedirler. Şurası kesindir, hesaplanmıştır; sadece trafik savurganlığını önlemek suretiyle toplu taşımacılık, bütün halk için parasız hale getirilebilir.
İşçi Partisi belediyeciliği, ulaşım sorununu kökünden çözecektir. Büyük kentlerin üstünü yaşanır hale getirmenin yolu altını oymaktır. Ulaşım hızla yerin altına indirilecek, sürekli sözü edildiği halde bir türlü uygulamaya geçirilemeyen metro sistemi gerçekleştirilecektir. Toplu taşımacılık esas olacak, kent içindeki önemli merkezler yaya alanı halinde düzenlenecektir.
Şehiriçi ulaşım, elektrik ve ısınma gibi kamu hizmetleri ucuzlatılacak ve zamanla parasız hale getirilecektir.
Hastalıklı Kentleşmeye Son
Üst üste kibrit kutuları gibi yığılmış, uyumsuz binalar, güneş görmeyen sokaklar, fabrikalar ve penceresinden beş metre ötesi gene duvar olan evlerin iç içe girdiği mahalleler! Açıkta akan lağım dereleriyle, doğal güzellikleri, yeşili ve maviyi yıkıma uğratan, tarihi ve kültürel zenginliklerin yağmalanmasına kapıyı ardına kadar açmış, insanı değil, kârı esas alan bir kentleşme! Serbest piyasa ekonomisinin milyonluk kentlerimizi getirdiği yer işte budur.
İşçi Partisi, kapitalizmin yol açtığı hastalıklı kent yapısını planlı ve köktenci uygulamalarla değiştirecek; insanı ve doğayı gözeten, halkçı kent projelerini ve imar planlarını yürürlüğe koyacaktır.
Köyler ve küçük yerleşim birimleri çekici hale getirilerek büyük kentlere yığılma önlenecektir. Verimli tarım topraklarında sanayi kurulmasına ve betonlaşmaya izin verilmeyecek, kentler ve sanayi merkezleri tarıma elverişsiz topraklarda kurulacaktır.
Hedef, nüfusu birkaç yüz bini geçmeyen, insan ilişkilerinin zengin ve toplumsal dayanışmanın güçlü olduğu, doğayla iç içe, toplumsal hizmetlerin halka kolayca götürülebildiği, kültür ve sanat hayatı canlı, halkın siyasal hayata katılma olanaklarının geliştiği, doğrudan demokrasi uygulamalarına elverişli, ferah kentler oluşturmaktır.
Halkı depreme, sele, toprak kaymasına ve yangına karşı korumak için gerekli kentsel dönüşümler gerçekleştirilecektir. Büyük kentlerimizi emperyalist metropollerin çöplüğü ve batakhanesi haline getirecek “uluslararası bütünleşme” projelerinin uygulanmasına izin verilmeyecektir.
Kentler içindeki imalathane ve fabrikalar kent dışına çıkarılacak, bunlar çevre ve insan sağlığı açısından sıkı bir denetim altında tutulacaktır.
Tarıma elverişli en verimli toprakların fabrika ve apartman arsasına dönüşmesi önlenecektir.
Tarihi eserlerin yağma ve yıkımı kesinlikle önlenecektir.
Havadan para kazanma aracı olan kent rantları halkın kaynağına dönüştürülecektir. Hazine arazileri, kent refahının hizmetine sokulacak ve bütün bu önlemlerle insancıl, sağlıklı, trafik sorunu olmayan, rahat ve uyumlu bir kent yaşamının ve belediye hizmetinin koşulları sağlanacaktır.
Spor, Sanat, Kültür Seferberliği
İşçi Partisi belediyelerinde düşünce ve sanat hayatını boğan her türlü yasak ortadan kaldırılacak, kültür ve sanat alınır satılır mal olmaktan çıkarılacaktır. Bugünkü düzende ayrıcalık konusu olan spor, kültür ve sanat kurumlarından yararlanma olanakları bütün halkın hizmetinde olacaktır.
İşçi Partisi, değişik bölge ve yörelerden gelen insanlarımızın farklılık gösteren tarihi, kültürel ve sanatsal zenginliklerini hiçbir kısıtlamaya uğramaksızın sergilemelerini, geliştirmelerini güvence altına alacak, gerekli olanakları yaratacaktır.
Halkın Refahı
Halkın refahı, İşçi Partisi belediyelerinin bütün çalışmalarının temel amacıdır. Bu belediyeler, çalışanlar için dinlenme, tatil ve boş zamanları değerlendirme olanakları yaratacak, yaşlılar ve bakıma muhtaç yurttaşlar için bugünkü gibi göstermelik değil, gerçekten ihtiyacı karşılayacak kurumlar oluşturacaklardır. Kimsesiz çocukların bakım ve eğitimi halk meclislerinin sorumluluğundadır.
İşçi Partisi’nin parolası, “Her mahalleye bir spor salonu”dur.
İşçi Partisi belediyeleri, gençler için bilim ve teknoloji kurumları oluşturacaklar, gençlerin her türlü yeniliği izleyebilmeleri için kurslar düzenleyeceklerdir.
Çocuklar için gerekli oyun parkları ve spor sahaları hazırlamak yerel yönetimlerin öncelikli işleri arasındadır.
İşçi Partisi belediyeleri, kadının baskı ve eşitsizlikten kurtulma mücadelesini bütün olanaklarıyla ve sonuna kadar destekleyecektir. Kreşlerin ve çocuk yuvalarının sayısı, kadını eve kapanmaktan kurtaracak şekilde artırılacak, çamaşırhaneler kurularak ortak kullanıma sunulacaktır.
İşçi Partisi belediyeleri, kır ve kent arasında ürün akışını doğrudan sağlayacak, üretici ile tüketiciyi aracısız karşı karşıya getirecek üretici pazarları, tanzim satış mağazaları, üretim ve tüketim kooperatifleri oluşturulmasını sağlayacaktır.
Herkese Sağlıklı Konut
Herkese sağlıklı, güvenli, depreme dayanıklı, uygarca yaşayabileceği bir konut sağlanacaktır. Bu amaçla konut yapımı, merkezi olarak planlanacak, kooperatifleşme desteklenecek, her yeni yatırım, yaratacağı konut ihtiyacıyla birlikte ele alınacaktır. Konut sorununun köklü çözümüne kadar kira artışlarını önleyecek ekonomik tedbirler alınacaktır.
Kaynak Sorunu Çözümsüz Değildir
Bugünkü belediye yönetimleri, “kaynak yok” bahanesine sığınıp yatırım yapmıyorlar, halkı hizmetten yoksun bırakıyorlar, işçilere para ödemiyorlar. Yaptıkları özelleştirmelerin gerekçesi de aynıdır; yani, “kaynak yok”. Oysa sadece bugün mafyaya aktarılan kaynaklar belediyeye döndürülebilse bütün sorunlar çözülür.
Kaynak vardır, eksik olan halkçı belediyecilik anlayışıdır. Eksik olan İşçi Partisi iktidarıdır.
İşte kaynak: Özellikle büyük kentlerde, toplu yaşama ve hızlı nüfus artışının yarattığı olağanüstü boyutlardaki rantların tümü, başta arazi rantı, istenirse topluma kazandırılabilir.
İmar, ruhsat ve diğer yasal yetkiler etkin bir şekilde kullanılacaktır. Böylece belediye mafyasıyla işbirliği halindeki arsa ve bina spekülatörlerinin cebine giden trilyonlar belediyenin kasasına girecek, toplum yararına harcanacaktır.
Büyük ihaleler yoluyla müteahhitlerin ve aracıların cebine aktarılan milyarlar da yerel yönetimlere kazandırılacaktır. Bugün belediyelerin elinde mühendisleri, uzmanları, ustaları, teknisyenleri, işçileri ve araç-gereçleri vardır. Eksikse tamamlanabilir. Yeter ki üretimci ve yatırımcı bir politika izlensin.
Basit, Ucuz, Açık, Hızlı ve Etkin Yönetim
Bürokrasi azaltılacak ve sadeleştirilecektir. Yönetim, iş ve hizmet üretecektir. Kaynakları, emeği ve zamanı israf eden, yolsuzluğa batmış, pahalı, verimsiz, hantal yönetim yapısı kökünden değiştirilecektir. Halk girişkenliğini canlandıran, halka güven veren, denetime açık, basit, ucuz, hızlı ve etkin bir kamu yönetimi kurulacaktır.
ABD ve AB güdümlü yönetime son vereceğiz!
Egemenlik milletindir!
Hırsızın ve hortumcunun yönetimini yıkacağız!
Millî Hükümet! Halkçı belediye!
Devleti çaresizlikten kurtaracağız!
Güçlü devlet!
Vatanı bölücüden, yıkıcıdan kurtaracağız!
Vatan bölünmez!
Cumhuriyet’i haçlı irticadan kurtaracağız!
Atatürk’ün Cumhuriyeti!
İnsanımızı işsizlikten, yoksulluktan kurtaracağız!
Sadaka dağıtan belediye değil, istihdam yaratan belediye!
Herkese iş, herkese refah!
Ülkeye bolluk, topluma dirlik, çalışana varlık, çarşıya bereket!
Üretim desteklenecek!
Soyguncunun inanç sömürüsüne son vereceğiz!
İnanç vicdandadır!
Toplumu çürümeden kurtaracağız!
Temiz toplum, dürüst yurttaş!
Aileyi dağılmaktan kurtaracağız!
Mutlu aile, sıcak yuva!
İşte bütün bunlar için, İşçi Partisi iktidarı, Milli Hükümet!
Bütün yurttaşlarımızı 29 Mart’ta, bu hedef ulaşmak için İl Genel Meclisleri seçiminde İşçi Partisi’ne oy vererek ilk adımı atmaya çağırıyoruz.
İşçi Partisi’nin Programı, öncelikle bir millî direnme programıdır. Bu program, Türkiye’yi bölmekle tehdit eden emperyalist devletlerin her müdahalesine, her ambargosuna ve her hamlesine başarıyla karşı koyacak çözümleri içermektedir.
Türkiye’yi AB kapısına bağlayan ve ülke ekonomisini IMF’ye terk eden partiler, işsizlik ve yoksulluğun nedenidirler, o sebeple çare olamazlar. Onların başında oturduğu Batı güdümlü mafya sisteminde kaynaklar, “üç sülük” adını verdiğimiz, büyük tefecilere, dolar ve borsa vurguncularına ve hortumculara akıtılmaktadır. İşçi Partisi, devleti haraca bağlayan ve ülkenin kanını emen “üç sülüğü” Türkiye’nin vücudundan koparıp atacaktır. Bu sayede kaynaklar, yatırım, üretim ve hizmete akıtılacaktır.
Cumhuriyetimizi, yeniden “kimsesizlerin kimsesi” olarak örgütleyeceğiz. Bunda belediyelerin önemi büyüktür.
Her yurttaşımızı iş ve kazanç sahibi yapacak, yoksulluğun kökünü kazıyacağız!
Ülkeye, varlık, dirlik, bolluk ve bereket getireceğiz!
Belediyeleri, yeniden kamu hizmetinin merkezi yapacağız!
BİR TEK İŞÇİ PARTİSİ VAR!
İL GENEL MECLİSLERİNDE OYLAR İŞÇİ PARTİSİ’NE!
Arkada kalan otuz yıl içinde, bu partilerin hepsi denendi. Hepsi aynı programı uyguladı. Tayyip Erdoğan’a iktidarı teslim eden onlardır.
Tayyip’i getiren, Tayyip’i götüremez. Bağlandıkları ABD ve AB aynıdır. Dayandıkları hortumcular da aynı.
ABD emperyalizminin, hortumcu iktidarını, yeniden merkez sağ ve merkez sola dayandırma plan ve tertibi boşunadır. Orada göçük var. Göçük üzerinde iktidar kurulamaz.
ABD güdümünde ve AB kapısında yoksullaşma var, parçalanma var, mayın var, bomba var.
Türkiye’nin önünde iki seçenek değil, tek seçenek bulunmaktadır. Milletimiz, İşçi Partisi önderliğinde ABD güdümünden kurtulacak, AB kapısındaki zincirlerini koparacak, egemenliğini eline alacaktır.
İşçi Partisi, Türkiye’yi, Türk Ordusu’nu ve Atatürk Devrimi’ni hedef alan Ergenekon tertibine karşı mücadelede; Deniz Feneri yolsuzluğu başta olmak üzere AKP iktidarı döneminde gerçekleştirilen yolsuzlukların açığa çıkarılmasında; Cumhuriyet miting ve yürüyüşlerinin tam bağımsızlık rotasına oturtulmasında; Diyarbakırlarda milletin ve ülkenin birleştirilmesinde; özelleştirmeye karşı işçi eylemlerinde; çiftçinin yaşam mücadelesinde; Bismil ve Çat’ta ağalığa karşı mücadelede; gençliğin vatan savunmasında; üniversitelerde bilim, özgürlük ve aydınlanma hareketinde; “Dayan Denktaş, Uyan Türkiye” yürüyüşleriyle Kıbrıs’ın savunmasında; Irak Türkmen örgütleriyle el ele Irak’ın bütünleştirilmesinde; Lozanlarda, Berlinlerde, Parislerde Ermeni soykırımı yalanını çiğneme mücadelesinde; Paris istasyonunda Genelkurmay Başkanımızın resimlerini çiğnetmeyerek ülke onurunu korumada; uluslararası düzlemde Ortadoğu ve Avrasya ittifakının oluşturulmasında hep en önde olmuştur, bayrağı yüksekte tutmuştur; denenmiştir.
İşçi Partisi, Lozan Kahramanı Genel Başkanı Doğu Perinçek önderliğindeki tecrübeli, bilgili, cesur, dürüst kadrolarıyla; disiplinli örgütüyle, yiğit gençliğiyle; halka hizmet ruhu ve namusuyla sınanmış ve tek başına devletin yapamadıklarını yapmıştır.
İşçi Partisi, yıkıcı değil yapıcıdır; bozucu değil kurucudur; korkak değil cesurdur; boynu eğik değil başı diktir.
İşçi Partisi, devletin yapamadıklarını yapar. Öyleyse devletin ve hükümetin başına geçecektir. Türkiye’nin ihtiyacı budur.
İşçi Partisi, sistem partileri gibi bir yiyiciler şirketi değil; Türk Devrim tarihinin vericilik mirasını sürdüren fedakarlar örgütüdür.
Yurttaşlarımız, İşçi Partisi’ni bilmekte ve sevmektedir. Milletimiz, deneyerek kurtuluşun İşçi Partisi iktidarında olduğunu keşfedecektir.
İşçi Partisi, eninde sonunda iktidara gelecektir. Türkiyemizin bağımsızlığı, birliği, bütünlüğü ve esenliği için başka bir seçenek yoktur. Bütün mesele, gecikmemektir.
Değerli Yurttaşlar,
29 Mart yerel Seçimleri emperyalizme, haçlı irticaya ve bölücülüğe karşı milletimizi birleştirmek için bir fırsattır.
Bütün yurtseverler güç birliği yaparak emperyalistlere, haçlı irticaya ve bölücülüğe esaslı bir cevap verebilirler
Belediyelerimizi AKP’ye ve bölücülere bırakmamak için, her seçim çevresinde, en güçlü Atatürkçü aday etrafında, en geniş birliği sağlayalım.
İl Genel Meclisi seçimlerinde ise,
- Krize karşı halkçı devletçi ekonomi için,
- Emperyalist saldırıya karşı vatanı savunmak için,
- Ergenekon tertibini bozmak için,
- NATO’dan çıkmak ve teröre son vermek için,
- Parasız eğitim parasız sağlık için,
- İrticanın Ortaçağ karanlığından Türkiye’yi kurtarmak için,
- AKP’yi alaşağı etmek için,
- Halkçı belediyeler için,
- Doğu Perinçeklerle dayanışma için,
- Kemalist Devrimi tamamlamak için,
- Halk hareketine önderlik edecek ve Milli Hükümet Programı’nı iktidar
yapacak İşçi Partisi’ni güçlendirmek için,
Oylarımızı,
Belediyelerde, her seçim çevresinde, AKP ve Bölücülüğe karşı hangi Partiden olursa olsun, en güçlü adayda;
İl Genel Meclisi seçimlerinde İşçi Partisi’nde birleştirelim!
Türkiye’nin önünü açalım!
Evet mühürünü, Çoban Yıldızı’na basalım!