İŞÇİ PARTİSİ GENEL BAŞKAN YARDIMCISI SUPHİ KARAMAN'I SAYGI VE ÖZLEMLE ANIYORUZ!

İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı, devrimci Atatürk Subayı, örnek bilimsel sosyalist, 27 Mayıs Devrimi önderlerinden SUPHİ KARAMAN ağabeyimizi 15 Nisan 2004'de sonsuzluğa uğurladık. VIII. Genel Kurultayımızın arifesinde kendisini saygı ve özlemle anıyoruz. Sayın Karama...

Tarih:

İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı, devrimci Atatürk Subayı, örnek bilimsel sosyalist, 27 Mayıs Devrimi önderlerinden SUPHİ KARAMAN ağabeyimizi 15 Nisan 2004'de sonsuzluğa uğurladık. VIII. Genel Kurultayımızın arifesinde kendisini saygı ve özlemle anıyoruz. Sayın Karaman anısına, E.P.Kd.Albay Cumhur Utku'nun Aydınlık dergisinin son sayısında yayımlanan yazısı aşağıda sunuyoruz.

SENDE NE GÜZELLİKLER VAR SUPHİ AĞABEY
“... 27 Mayıs Milli bir devrimdir. Büyük Meclis’in mensupları bizler, bir bütün halinde bu meşru temele yönelecek her tecavüzü birlikte karşılamaya azimli ve kararlıyız.”
11 Ekim 1962 de yayınlanan TBMM müşterek beyannamesinden.

Başlıkta kullandığımız söz, soru değil, bir övgü… 27 Mayıs Devrimi önderlerinden,
1960 Milli Birlik Komitesi Üyesi, Eski Cumhuriyet Senatosu Tabii Üyesi ve İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Emekli Kurmay Albay Suphi Karaman’ı tanıdıkça ona bu övgüyü yapıyor değerli Doğu Perinçek: “Sende ne güzellikler var Suphi ağabey?”
Suphi Karaman komutanım altı yıl önce aramızdan ayrılmıştı. Bu güzel insanı, bu devrimci aydını ve bu kahraman subayı gelecek nesillere tanıtmak boynumuzun borcudur. Onun özgeçmişini merak edenler internet arama motorlarında bulabilirler
ama onun insan yanını ve devrimci özelliklerini tanımak için onu anlayanlardan dinlemek gerekir. Değerli Perinçek Suphi Karaman’ı anlatmaya devam ediyor:
“Suphi ağabey, ‘Bir kaç saatimizi kendimize ayıralım, bir yerde dertleşelim.’
dedi. Onun o akşamki coşkusunu birlikte olduğumuz arkadaşlarla hep anarız. Suphi
ağabey sohbetin doruğunda, ‘Harp Okulu’ndayken Mustafa Kemal’i kıskanırdım.’
demişti. Hiç şaşırmamıştık. Çünkü Genç Türk devrimcisi kendisini ancak bu kadar güzel anlatabilirdi.
Bir önceki devrim kuşağını kıskanmak! Onları aşmayı hayatın amacı olarak
kabul etmek! Ne güzel bir yasaydı, ne güzel bir ahlâktı bu?”
Onun hakkında şunları da Sayın Perinçek söylemişti: ‘Ben mücadeleyi sürdürdüğüm
için böyle diriyim’ derdi. Dinç kalmanın sırrını biliyordu ve uyguluyordu.
Partizandı.
Coşkuluydu.
Herçalışmada, her eylemde en öndeydi. Seksen yaşındayken demiryolu politikasını savunmak için, Adana’da demiryolunda birkaç kilometre koşar adımlar yürümüştü. Halay çekmede, horon tepmede ve hele dansta üzerine yoktu.
Köylülerle birlikte olmaktan ayrı bir zevk duyardı. Kürt yurttaşlarımıza ayrı bir sevgi
ve ilgi gösterirdi. Onların hukukunu savunmada özel bir tavır alırdı.
Her zaman haksızlığa uğrayanların, ezilenin yanındaydı. Suphi ağabey, son nefesine
kadar devrim için çalıştı, devrim için yaşadı. Hastalığının başladığı son birkaç ayında, en zor anlarında bile yüreği, hep halkı için çarptı, düşüncesi hep Türkiye’nin geleceği içindi. ‘Düşündüm’ demişti ‘hastalığım nedeniyle Genel Başkan Yardımcılığından istifa etsem mi, ama ben İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı olarak ölmeyi, Parti için daha yararlı buluyorum.’
Senatörlüğü esnasında Türkiye İşçi Partisi’ne (TİP) yönelik saldırılara bütün gücüyle
karşı çıktı. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının ölüm cezasının TBMM’de onaylanmaması
için çaba gösterenlerin başındaydı. 12 Eylül’den üç yıl sonra, siyasal yaşamın yeniden başlaması üzerine Sosyal Demokrasi Partisi’nin (SODEP) kurucu Ankara İl Başkanlığı’nı üstlendi. SODEP ve SHP’de Parti Meclisi üyelikleri yaptı. 1989 yerel seçimlerinde SHP Çankaya İlçe Seçim Komitesi Başkanlığı, 1991 milletvekili genel seçimlerinde SHP Genel Merkezi Seçim Komitesi Başkanlığı yaptı. 1995 yılı sonlarında
CHP’nin politikalarını onaylamayarak bu partiden ayrıldı ve İşçi Partisi’ne (İP) katıldı.
Parti Merkez Komitesi üyesi olarak çalışmalar sürdürdü.14 Haziran 1997 tarihinde yapılan Parti Meclisi Toplantısında oybirliği ile Başkanlık Kurulu’na seçildi. 15 Nisan 2004 günü İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı olarak Ankara’da görevi başında öldü. Türkiye’nin yakın tarihinin en önemli tanıklarından biriydi.
Bir tiyatro oyununu izledikten sonra oyunla ilgili yorumunu şöyle yapmıştı: “Yanınızdakilerden utanıp mendilinizi çıkaramazsanız, elinizin ayası ile bozulan
görüşünüzü düzeltmeye çalışırsınız. Birden oyun sona erince ıstırap sahnelerinin
de bittiğine sevinir, bir çelişkiye düşersiniz. Bu bir oyundur diye teselli duyarsınız.”
12 Eylül yönetiminin kapattığı Türk Dil Kurumu’nun boşluğunu doldurmak için kurulan Dil Derneği’nin kurucu üyeleri arasındaydı. Yazarlara ve sanatçılara büyük saygı duyardı. Onunla tanışmam şöyle oldu: O gün 23 Ocak 2003 idi. Ankara’da Çankaya belediyesine ait sergi salonunda bir resim sergisi açılış kokteyli. Herkes ayakta ve sohbette... Ona bir sandalye vermişler, oturuyor. Oturuyor ama belli ki oturduğunun sıkıntısı içinde. Yanına gidiyorum, kendimi tanıtıyorum, ayağa kalkmanın bahanesini bulmuş gibi itiveriyor sandalyeyi kenara. İki emekli subayın sohbeti uzuyor. Uzatan o… Biri 27 Mayıs’ın direksiyonundaki, diğeri 12 Eylül’de sokaklardaki iki subayın konuşmaları uzamaz mı? Sergi açılış kokteyline davet edenlerin kalbi kırılmasın diye zorlanarak geldiği belli oluyordu.
Bir, iki ay sonra onun ölüm haberini aldım. Onu görüp gördüğüm bu kadar… Ama ona karşı ilgim, hakkında hep birçok şey söyleyecek kadar da fazla oldu.
Suphi Ağabey hakkında son anı da partili bir arkadaşımdan: “Bir gün Bakanlıklardan Kızılay istikametine yürüyordum. Yaya üst geçit merdivenlerinin altındaki büfenin önünde loto oynamak için insanlar kuyruğa girmişti. Kendi kendime ‘Ne akıl!’ dedim.
‘Şanslarını denemek için kuyruğa girenler de var bu memlekette.’ Tam bunları geçiriyordum aklımdan ki, bir de baktım Suphi Ağabey de kuyrukta…
Göz göze geldik ve kaçamadık bir birimizden. ‘Gel!’ yaptı eliyle. Gittim yanına, ‘Bol şanslar, ağabey!’ dedim gülerek. ‘Sus!’ dedi ‘Kimseye söyleme ha benim kuyruğa girdiğimi. Parti için oynuyorum. Söz verdim kendi kendime, ne kadar çıkarsa
çıksın tamamını partiye teslim edeceğim, varidata (gelirlere) aldıracağım..!”
Suphi Karaman koşulları gören, başı dik ve yeminli bir devrimciydi. Atatürk’ü kıskandığını söyleyebilecek yüreklilikte, örnek alınacak bir Türk subayıydı. İyi askerdi ve iyi devrimciydi. Bunun yanında bir o kadar da alçak gönüllüydü. İhtilalcinin hedefi devirmektir, sonrasını sonraya ve çoğu kez de başkalarına bırakır. Ama o hep memleketin sonrasını düşündüğü için ihtilalci kalmadı, hep devrimci yaşadı. Onu geç yakalayabildim. “Paralı askerlere ölmeyi emredemezsiniz!” diyerek bir ordunun
profesyonelliğiyle vatanseverliği arasındaki ayrımı ne güzel tespit etmişti!

CUMHUR UTKU (E.P.Kd.Alb.), Aydınlık, 11 Nisan 2010