İŞÇİ PARTİSİ, DSP VE ADD İSTANBUL GAZİOSMANPAŞA ŞUBESİNDEN SOYKIRIM YALANINA KARŞI ORTAK TAVIR!

İşçi Partisi, DSP ve ADD İstanbul Gaziosmanpaşa şubesi soykırım yalanına karşı ortak tavır alan bir basın açıklamasında bulundular. Ortak basın açıklamasını Selma Egesoy yaptı. Egesoy şunları söyledi:

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) İşçi Partisi lid...

Tarih:

İşçi Partisi, DSP ve ADD İstanbul Gaziosmanpaşa şubesi soykırım yalanına karşı ortak tavır alan bir basın açıklamasında bulundular. Ortak basın açıklamasını Selma Egesoy yaptı. Egesoy şunları söyledi:

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek tarafından İsviçre’ye karşı açılan “Ermeni soykırımı” davasında Perinçek’in ifade özgürlüğünün ihlâl edildiğine hükmetti. Doğu Perinçek ile davaya müdahil olan Türk hükümetinin tezlerine büyük ölçüde hak veren AİHM, İsviçre hükümetinin savlarının aksine 1915 olayları ile Yahudi soykırımının kıyaslanamayacağını belirtti.
Perinçek İsviçre’de “Ermeni soykırımı”nın inkârının cezalandırılması için yasal düzenlemelerin yapıldığı 2005 yılında bu ülkeye giderek Lausanne, Opfikon ve Köniz kentlerinde üç değişik toplantıya katılmış ve bu toplantılar sırasında Osmanlı İmparatorluğu döneminde Ermenilere soykırımı yapıldığı iddialarını “uluslararası yalan” olarak nitelemiş, İsviçre-Ermenistan Derneği de bu ifadelerin “ırkçı ayrımcılık” kapsamına girdiği gerekçesiyle Perinçek’ten davacı olmuştu.
AİHM, İsviçre otoritelerinin Perinçek’i mahkum ederken kullandıkları gerekçe ve tezleri “yetersiz” buldu. AİHM, Perinçek hakkındaki mahkumiyet kararının sosyal bir ihtiyaçtan kaynaklandığı ve demokratik bir toplumda gerekli olduğunun kanıtlanamadığı sonucuna da vardı. İsviçreli yargıçların böyle yaparak yetki marjlarını aştığına kanaat getiren AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ifade özgürlüğüyle ilgili maddesinin ihlal edildiğine hükmetti. Ermeni diyasporasının soykırım yalanı böylece çökmüşken, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Ermeni sorununa ilişkin açıklaması Başbakanlığın internet sitesinde yayınlandı. İşte Başbakanlığın yayınladığı o mesaj:
“Ermeni vatandaşlarımız ve dünyadaki tüm Ermeniler için özel bir anlam taşıyan 24 Nisan, tarihi bir meseleye ilişkin düşüncelerin özgürce paylaşılması için değerli bir fırsat sunmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarının hangi din ve etnik kökenden olursa olsun, Türk, Kürt, Arap, Ermeni ve diğer milyonlarca Osmanlı vatandaşı için acılarla dolu zor bir dönem olduğu yadsınamaz.
Adil bir insani ve vicdani duruş, din ve etnik köken gözetmeden bu dönemde yaşanmış tüm acıları anlamayı gerekli kılar. Tabiatıyla ne bir acılar hiyerarşisi kurulması ne de acıların birbiriyle mukayese edilmesi ve yarıştırılması acının öznesi için bir anlam ifade eder. Atalarımızın dediği gibi ‘ateş düştüğü yeri yakar’.
Osmanlı İmparatorluğu vatandaşı herkes gibi Ermenilerin de o dönemde yaşadıkları acıların hatıralarını anmalarını anlamak ve paylaşmak bir insanlık vazifesidir.”
Kadim ve eşsiz bir coğrafyanın benzer gelenek ve göreneklere sahip halklarının, geçmişlerini olgunlukla konuşabileceklerine, kayıplarını kendilerine yakışır yöntemlerle ve birlikte anacaklarına dair umut ve inançla, 20. yüzyılın başındaki koşullarda hayatlarını kaybeden Ermenilerin huzur içinde yatmalarını diliyor, torunlarına taziyelerimizi iletiyoruz.”
Bu açıklamayı yapan Türkiye Başbakanı olsaydı, “diz çöktü” derdik. Bu açıklamayı ancak emperyalizmin sözcüsü yapabilir. Türkiye'nin toprak bütünlüğünün hedef alındığı bir ortamda
Tayyip Erdoğan ne vatanı savunuyor, ne bağımsızlığı ne de egemenliği. Öte yandan Kandilli Ermeni Kilisesi Vakıf Başkanı Sayın Dikran Kevorkyan kardeşimiz ise Türkiye Başbakanı'nın söylemesi gerekenleri dile getiriyor, emperyalistlere cephesini dönüyor ve “Bizi bölemezsiniz” diyor. BOP Eşbaşkanı Tayyip Bey ise Türkiye'yi bölen senaryonun aktörüdür. Hele son Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararından sonra bu açıklama bir ihanet belgesidir. AİHM, “Ermeni soykırımı yoktur” diyor, Tayyip Erdoğan ise vatan savunmasının gereği olan tehciri, aynı emperyalistler gibi mahkum ediyor. Bu tavrıyla Tayyip Erdoğan 1920 yılının Ermenistan Başbakanı Ovannes Kaçaznuni'nin vicdanlı ve hakikatsever tutumunu bile paylaşamıyor. Kaçaznuni tehcir için, “Bir zorunluluktu, Türkler vatanları için gereğini yaptılar.” diyordu.

Unutmayalım 24 Nisan, İngiliz - Fransız emperyalistlerinin Çanakkale'deki kara harekatının başladığı gündü. Vatan ve bağımsızlık diye bir sorunu olmayan Tayyip Erdoğan, bu kara harekatında ateşe sürülen Anzaklar'ın konumuna düşmüştür. Anzaklar'dan 100 yıl sonra Tayyip Erdoğan da bu kez ABD tarafından Türkiye'mizin üzerine sürülmektedir. Bu ihanet açıklamasından sonra Tayyip Erdoğan iktidarını yıkmanın bir vatan görevi olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır.

Emperyalizmin sözcüsü, Başbakan koltuğunda oturamaz. Tayyip Erdoğan'dan kurtulmak vatan bütünlüğü ve Cumhuriyetimiz için yakıcı sorundur.
Biz, sözde Ermeni soykırımı yalanlarına karşı seferberlik ilan ettik. Asrın iftirasıyla kimse Türk milletine, çocuklarımıza 'soykırımcı' diyemez.
Mustafa Kemal’in Askerlerinin kurduğu barikatları emperyalizm ve onun yerli uşakları asla yıkamayacaktır. Sözde Ermeni soykırımı yalanlarına karşı seferberlik ilan ettik. Asrın iftirasıyla kimse Türk milletine, çocuklarımıza 'Soykırımcı' diyemez. Türk milleti asırlar boyunca pek çok halka, kavime, millete hükmetti, düşmanlarını dize getirdi ama kimseye soykırım uygulamadı. Bu nedenle hiç kimse Türk milletini en ağır insanlık suçuyla suçlayamaz. Milletin seçeceği Cumhurbaşkanı'nın da Ermeniler'den özür dileyenleri destekleyen değil, tüm dünyaya, 'Türk milletinden özür dileyin' diyecek bir yurtsever olması için taraf olacağımızı, mücadele edeceğimizi beyan ediyoruz.