İP Sendika Bürosu Başkanı Mehmet AKKAYA:İşçi sınıfımıza en büyük saldırıyı, AKP Hükümeti yaptı

AKP, 26 Ağustos 2010 tarihli gazetelere verdiği tam sayfa ilanda, ‘işçilerin birden fazla sendikaya üye olmasının sağlanacağını’ ve ‘rekabetçi sendikacılık ortamının yaratılacağını’, emekçilerin yararına durumlarmış gibi sunuyor, AKP anayasası ile, ‘grev hakkı...

Tarih:

AKP, 26 Ağustos 2010 tarihli gazetelere verdiği tam sayfa ilanda, ‘işçilerin birden fazla sendikaya üye olmasının sağlanacağını’ ve ‘rekabetçi sendikacılık ortamının yaratılacağını’, emekçilerin yararına durumlarmış gibi sunuyor, AKP anayasası ile, ‘grev hakkının önündeki tüm engellerin kaldırılacağını’ iddia ediyor.
Grev hakkının önündeki tüm engellerin kaldırılacağı koskoca bir balondur. Ne AKP Anayasasında, ne de değiştirmek istedikleri 2821 sayılı yasada bu iddiayı doğrulayan bir plana rastlanmıyor
Kamu çalışanlarımız için 25 Ağustos tarihli gazete ilanında, iyi gelişmeymiş gibi sunduklarını, bir gün sonra işçilerle ilgili olan ilanda da tekrarlamışlar. ‘Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararlarının memurların toplu görüşmeleri için bağlayıcı olmalarını sağlayacakları, bu sayede memurun devlet karşısında pazarlık gücünün artacağı, özetle memurlarımızın her alanda daha güçlü olacaklarını’, ‘bunun için de çifte bayram yaşamalarını sağlayacak Anayasa değişikliğine evet demeleri gerektiği’ çağrısını işçilerimize de yapıyorlar.
AKP döneminde işçilerimize, işçi sınıfı tarihinin en büyük saldırısı yapıldı.
1- 4857 sayılı işçi düşmanı iş yasası çıkarıldı
Sendikalarımız kölelik yasası diye adlandırdılar. Esnek çalışma kurallarını getiriyor, taşeron sistemi için daha elverişli ortamı güvenceye alıyor ve işçilerin işten atılma sebeplerini arttırıyordu.
2- SSK gasp edildi.
Özel kanunla kurulmuş ve işçilere ait olan SSK ya el konularak gasp edilmişti.
SSK ve devlet hastaneleri insan sağlığını öncelik alan temel prensibinden uzaklaştırılmış, karı esas alan sistem getirilmişti.
SSK eczaneleri tasfiye edildi. Emekliler dahil, ilaçtan ve muayeneden katkı payı alınmaya ve ücretsiz sağlık sistemi paralı hale getirilmeye başlandı
3- Mezarda emeklilik yasası çıkarıldı
İşçilerin emekli olması giderek imkansız hale getirildi. Ortalama ömür yaşının 65-70 (erkek-kadın) sene olduğu ülkemizde, kademeli olarak emekli olma süresini 36 seneye ve 65 yaşına çıkardılar.
4- Yüz binlerce işçi sokağa atıldı
Özelleştirmeci hükümetlerin, kamu kuruluşlarını satarak cumhuriyet hukukunu yok etme girişiminin şampiyonu AKP hükümetidir. Telekom, enerji, bankacılık, ulaşım gibi strateji kurumlar bile yabancılara altın tepside sunuldu. Yeni istihdam yaratılacak denilen bu kurumlardan yüz binlerce emekçi sokağa atıldı, kalanlar ise sendika güvencesini yitirdiler.
5- 4-c adlı ucube yasayı çıkardılar
Özelleştirilen yerlerde işten atılanların yıllar süren mücadelesinden sonra, işçilere reva görülen 4-c oldu. 657 sayılı Devlet Memurları Yasasının 4. Maddesine getirilen c bendindeki ekle, ne işçi, ne memur olan, köleler yaratıldı. Cumhuriyetin hukukçuları değişikliği yasa yoluyla köle yaratmak diye tarif ettiler.
Her yıl sözleşme yenilemek zorunda olan, işyeri amirince sebep göstermeksizin sözleşmesi yenilenmeyebilecek ve her an yine sebep göstermeksizin isten atılma riski altında çalışan, kıdem devamlılığı, sendika ve sözleşme hakkı olmayan, hukuken ne memur ne de işçi sayılan ve asgari ücretin biraz üstünde çalıştırılan modern köleler ordusu yaratılmıştı.
AKP hükümeti şu anda 20 bin civarında olan 4-c mensuplarının sayısını, Enerji, Otoyollar ve Belediyelerde çalışanların da köleleştirilmesiyle 210 bine çıkarmak istiyor.
İşçinin başına örülmek istenen yeni çoraplar
1- Sendikal örgütlenmeyi ortadan kaldırılmaya çalışıyorlar.
Aynı anda birden çok sendikaya üye olma yasağı kaldırılıyor. Bu durum, yetkili sendikanın belirlenmesi, hangi sendikanın ne kadar üyesi olduğunun tespiti imkanını ortadan kaldıracak, sendikal alanda büyük bir kaosa yol açacak ve toplu sözleşme imkanı fiilen ortadan kaldıracaktır.
AKP reklamlarında emekçilerimize iyi gelişmeymiş diye yalan söylenen bu olay, etkili ve büyük sendikacılığı ortadan kaldıracak, güdümlü, sarı ve zayıf sendikacılığı yaratacaktır.
2- Etnik, dini ve bölgesel sendikacılığı başlatmak, ülkemizi parçalamanın sınıfsal depremini yaratmak istiyorlar.
Üniter devletin temeli emekçilerdir, emekçi örgütleridir.
Emekçiler, emekçi örgütlerinde sağ sol, doğu batı, Kürt- Türk, alevi-sünni farkı gözetmeden emekçi hakları temelinde bir araya gelerek, uluslaşmanın çimentosunu oluştururlar.
AKP, sadece Anayasada yapmak istediği değişiklikle İLO hukukunu ve kendi Anayasalarının 90. maddesini çiğnemekle kalmıyor, 2821 sayılı Sendikalar Kanunundaki değişiklikle, etnik, bölgesel ve işyeri sendikacılığını getirmeyi amaçlıyorlar.
Tasarıyla işçi sınıfı parçalanmaya, etnik, bölgesel, dini temellere dayalı örgütler yaratılarak ulus devletin çimentosuna dinamit konulmaktadır.
3- 2011 yılında bütün sendikaların yetkisini düşürmek istiyorlar
01 2011 tarihinde yürürlüğe girecek olan sendikaların üye sayılanının SGK kayıtları üzerinden hesaplanmaya başlanması yöntemi, sendikaların tamamını % 10 barajının altında bırakacaktır. Türk-İş’e bağlı 33 sendikadan ancak 3-4 sendika barajı aşabilecek, DİSK’e bağlı sendikaların tamamı barajın altında kalacak, Hak-İş’e bağlı sendikalardan ise ancak 1 sendikanın barajın üstünde kalma şansı olacaktır.
Konfederasyonlara bağlı olan ya da bağımsız 50’den fazla sendika toplu sözleşme yapamayacak, sendikalı işçi kitlesinin ise ancak % 7-8 i bu olanağa sahip olabilecektir.
Bu, toplu sözleşme ve grev hakkının fiilen ortadan kaldırılmasıdır. Bu, fiilen sendikaları ortadan kaldırmak demektir.
4 - Özelleştirmelerde yargıya başvurma hakkı yok ediliyor
125. maddede yapılan değişiklik ile idarenin eylem ve işlemlerinin yargısal denetimi önemli ölçüde sınırlandırılmış ve yargının kamu yararı gerekçesiyle karar vermesi zorlaştırılmıştır. Bu yolla kamu yararının ihlal edilmesinin ve kamunun talan edilmesinin yolu açılmıştır. Bu değişiklik özelleştirmeleri yargı denetiminden kaçıracaktır. Böylece sendikalar olarak yıllardır kamu yararını savunmak için kullandığımız bir hukuksal dayanak sınırlanmaktadır.
Bütün bu nedenlerle
Emekçiler 12 Eylül’de HAYIR demek zorundadır.