İP Önceki Genel Başkanvekili Gültekin son savunmasını yaptı: Biz buradan başımız dik, alnımız ak çıkacağız. Erdoğan-Gül-Gülenler hesap verecek!

İşçi Partisi Merkez Karar Kurulu Üyesi ve Eski Genel Başkan Vekili Mehmet Bedri Gültekin esas hakkındaki mütalaaya karşı son savunmasında Tayyip Erdoğan’ın da görüntülerinin F-tipi çete tarafından tutulduğunu açıkladı.

Silivri Cezaevi’ndeki duruşma salonunda

Tarih:

İşçi Partisi Merkez Karar Kurulu Üyesi ve Eski Genel Başkan Vekili Mehmet Bedri Gültekin esas hakkındaki mütalaaya karşı son savunmasında Tayyip Erdoğan’ın da görüntülerinin F-tipi çete tarafından tutulduğunu açıkladı.

Silivri Cezaevi’ndeki duruşma salonunda İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nce görülen Ergenekon davasının dünkü duruşmasında İşçi Partisi Merkez Karar Kurulu üyeleri Mehmet Bedri Gültekin ve Erkan Önsel esas hakkındaki mütalaaya karşı son savunmalarını gerçekleştirdi. Duruşmaya 300’e yakın İşçi Partili de katıldı. Salondaki izleyici koltukları yetmeyince İşçi Partililer duruşmayı dönüşümlü olarak izledi.

Sabahki oturumda ilk olarak İP MKK üyesi Mehmet Bedri Gültekin’in savunması alındı. Gültekin, darbe yargılaması yapıldığını ancak sanıkların suç tarihlerinin farklı olduğuna dikkat çekti ve “Bu darbe girişimi hangi tarihte oldu? Sanıkların suç işleme tarihleri farklı zamanlarda. Bizim yaptığımız basın toplantıları 2009 yılında. 2009 yılında darbe teşebbüsü nerede? Mütalaa temel iddiaları bakımından çürük bir zemine dayanmaktadır. Hatta hiçbir zemini yoktur” dedi.

Davanın Silivri’de görülerek Türk Milleti’nden kaçırıldığının altını çizen Gültekin, “Tertibi tezgahlayanlar Türk Milleti’nin bu davayı kabul etmeyeceğini biliyorlardı. Bu dava kaçırılırsa tepkiler ortadan kaldırılabilirdi. Sözüm ona bu kadar ciddi iddialar var neden yargılama milletin gözü önünde yapılmıyor?” diye sordu. “. Yargılama mümkün olduğu kadar tecrit edilmeye çalışılmıştır. Madem millet adına yargılama yapılıyor o zaman bırakın millet bu davayı izlesin” diyen Gültekin, basının görüntü almasının sanıkların güvenliği için engellendiğini ancak sanıkların tamamının duruşmanın bir televizyon kanalında naklen verilmesini istediğini anlattı.

Dosya kapsamında 130 milyon sayfa delil toplandığını buna karşılık 15 dakika konuşma hakkı verildiğini hatırlatarak Naip Hakim Hüsnü Çalmuk’un Genelkurmay Başkanlığı’ndan gönderilen harddisklerle ilgili 2 buçuk yıl inceleme yaptığını belirtti. “Bu örgüt davasıysa ben sadece adımın geçtiği yerden sorumlu olamam” diye konuşan Gültekin, “2271 sayfalık mütalaada bana ayrılan yer 1 buçuk sayfadır. Yarım sayfası hakkımda istenen cezadır. Geri kalanında da savcılık sorgumun özeti yapılmış. Burada yaptığım savunmaya bile yer verilmemiş” eleştirilerinde bulundu.

Gültekin, parti faaliyetleri nedeniyle suçlandığını ifade ederek Talat Paşa Komitesi yürütme kurulundaymışım, basın toplantıları yapmışım, parti yöneticileri ve üyeleriyle telefonda konuşmuşum. Bununla ilgili ne savunma yapayım ben? Neresinde suç var bunların?” sorularını yöneltti. Talat Paşa Komitesi yönetim kurulu üyesi olmaktan onur duyacağını ancak bu görevi yapmadığını anlatan Gültekin, “Bunun belgesini getirdim ama dikkate alınmıyor. Hakkımdaki iddiaların tersi olduğunu kanıtlarını getirerek ispatladık. Bunun bir anlamı yok mu? Eğer anlamı yok diyorlarsa yargılamanın da bir anlamı yok” dedi.

Mütalaada AKP kapatma davasına destek vermesinin suç sayıldığını dile getiren Gültekin, sözlerine şöyle devam etti: “Evet AKP kapatılmalıdır. Bu suç değildir. Türkiye büyük felaketlerin içine girmiş vaziyettedir. Reyhanlı’da hayatını kaybeden vatandaşlar ölmesin diye biz AKP kapatılsın dedik. Benim 2 yıldır tutuklu olmamın sebebi budur. Bundan dolayı kimse tutuklanamaz. Tutuklanmamın bir başka sebebi de Ekim 2009’da Tayyip Erdoğan’ın KKTC Başbakan’ı Mehmet Ali Talat’la yaptığı telefon görüşmesiyle ilgili basın açıklaması yapmamdır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin Başbakan koltuğunda oturan zat, başka bir devletin başbakanıyla, o devletin cumhurbaşkanı için kumpas çeviriyor. Biz ise siyasi parti olarak görevimizi yapmışız. Bu suçu açıklamışız. Bu suçların üzerine gidilmediği için Türkiye şimdi nerede? Teröristlere yataklık yapıyor.”

Gültekin’in konuşmaları sırasında üye hakimler Sedat Sami Haşıloğlu ve Ercan Fırat’ın bilgisayarlarında yazı yazması üzerine Gültekin, “Sayın üye hakimler bunları sizin için de söylüyorum” dedi. Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese ise “Kişiselleştirmeyin” karşılığını verdi.

Gültekin, Tayyip Erdoğan’ın karanlık telefon görüşmelerine ilişkin basın açıklamasıyla ilgili mütalaada “Gizli örgüt 2004’te Tayyip Erdoğan’ı dinledi. Sonra sanıklara aktardı” şeklindeki iddialara ise şu yanıtı verdi: “Tanık dinlettik. Dönemin Vatan Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Tayfun Devecioğlu Ankara bürolarına bu ses kayıtlarının geldiğini söyledi. Biz de içeriğini girmeden haber yaptık dedi. Biz ise Vatan Gazetesi’nde bu haber yayımlandıktan 7 ay sonra basın açıklaması yapmışız. Kayıtlar her yere gitmiş. Her tarafa gönderilmiş. Kimisi sorumsuzdur. Türkiye diye bir derdi yoktur. Kimisi korkaktır. Hapise girmekten korkmuştur. Biz ise sorumluluğumuzun gereğini yaptık. Hapise girmekten korkmak bize zul gelir. Abdullatif Şener ‘Bu dinlemeleri Tayyip Erdoğan’ın kurduğu özel örgüt yapıyor’ dedi. Söz konusu dinlemeleri F-tipi cemaat yapmıştır. Eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanları Emin Arslan ve Sabri Uzun da Meclis Telekulak Komisyonu’nda dinlemelerin devlet içinden yapıldığını söyledi.”

Ergenekon davasının arkasında ABD iradesi olduğunun altını çizen Gültekin, savcılık sorgusu sırasında Savcı Cihan Kansız’ın kendisine “Amerikan’ın Ortadoğu’ya açılan kapısının önünde terör seti oluşturdunuz mu?” diye sorduğunu bu sorunun da emniyetten geldiğini söyledi. Gültekin, “Türkiye Cumhuriyeti mensubu kimsenin bu soruyu soramayacağını biliyorum” deyince Mahkeme Başkanı Özese araya girerek “Mahkememizin haysiyetini, şerefini zedeleyecek şeyler söylemeyin. Bu uyarımı dikkate alın” dedi. Gültekin ise “Söylediklerimin sizinle bir ilgisi yok; siz de bunu dikkate alın” karşılığını verdi. Özese, “Burada hukuki bir yargılama yapılıyor. Siyasi bir dava değil” diye konuştu. Bunun üzerinde salondaki izleyicilerden gülüşme sesleri yükseldi. Gültekin de “Bu dava siyesi bir davadır. Davanın sahibi BOP eşbaşkanlığı ve Amerika’dır. Tayyip Erdoğan geçen haftalarda yaptığı konuşmalarda İşçi Partisi’yle oturdu. İşçi Partisi’yle kalktı. Esas muhalefet olarak İşçi Partisi’ni tarif etti. Demek ki bir partiyi yöneticilerini içeri atarak susturamazsınız. İşçi Partisi şimdi çok daha büyük, çok daha güçlüdür. AKP’nin tabanı da olmak üzere herkes bize daha fazla kulak veriyor. Bu tertibin merkezinde Amerika vardır. Bununla ilgili istediğiniz kadar kanıt sunabilirim; günlerce konuşabilirim” dedi. Gültekin, Fehmi Koru, Nazlı Ilıcak ve Tuncay Güney’in beyanları, Türkiye’ye gelen 35 kişilik CIA ekibi, Wikileaks belgeleri, Ziir Vadisi’ndeki polis kamerası kayıtları gibi 80 maddeyi anlattı.
“Gizli tanıkların hepsi ihtiyaca göre bulunmuş” diyen Gültekin, “Osman Yıldırım kız kardeşinin kızını pazarlamış” deyince salonda bulunan Osman Yıldırım küfürler savurmaya başladı. Jandarmaların zaptedemediği Yıldırım’a Mahkeme Başkanı Özese “Osman Bey sakin dinleyin” diye seslendi. Yıldırım küfürlerine devam edince eski Aydınlık Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım ayağa kalkarak bağırdı. Osman Yıldırım ise Deniz Yıldırım’a kitap fırlattı. Yıldırım’ın koluna 3 jandarma girerek ağzı kapatıldı ve salondan zorla çıkarılabildi. Mahkeme Başkanı, Gültekin’e dönerek “Burada sanıkların kişilikleri, etnik kökenleri ve dini görüşleri yargılanmıyor” dedi. Gültekin Yıldırım’ın cezasının mahkeme kararıyla sabit olduğunu belirtince Özese, “Burada kimseyi tahrik edici şeyler, disipline aykırı şeyler söylemeyin” dedi.

Gültekin, Ergenekon davası kapsamında tutuklanan İşçi Partililerin Gladyo örgütlenmesi konusunda çalıştıklarını belirtti ve şunları söyledi: “Söz konusu gizli örgüt Tayyip Erdoğan’ı da dinledi. Ofisine gizli dinleme cihazı yerleştirildi. Bu çok önemli bir suç değil mi? Tayyip Erdoğan’ın bürosuna mikrofon yerleştirmekle tutuklanan bir kişi var mı? Bu kişiler biliniyor. Ergenekon tertibini tezgahlayan örgüt, AKP ile ilgili de bilgi topluyor. Zaman zaman ucunu gösteriyor. Deniz Baykal’ın ve MHP’lilerin kasetlerini çıkaranların ellerinde Tayyip Erdoğan’ın da görüntüleri var. Erdoğan, Bülent Arınç’ı Pensilvanya’ya neden gönderdi? Kasetlerden korktuğu için. Bir suç örgütü bütün kanıtlarıyla gözler önündedir. Binlerce sayfalık iddianameye de gerek yoktur. En başa Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve Fethullah Gülen’ın konulması gerekir. İşlenen suçlar ortadadır. Vatana ihanetten başlar. Çünkü yabancı bir devletle işbirliği yapılmıştır. Buna Erdoğan-Gül-Gülen özel örgütü diyebiliriz. Süper NATO’nun günümüzdeki adıdır. Bütün kanunsuzlukların sorumlusu onlardır. Hedeflerinde Türk Ordusu, İşçi Partisi ve yurtsever aydınlar vardır.”

Gültekin, hayatının en mutlu günlerini yaşadığını ifade ederek savunmasını şu sözlerle noktaladı: “Partimizin çağrısına yüz binler, milyonlar kulak veriyor. Bu dava bitmiştir. Vicdanlarda çökmüştür. Mahkeme Heyeti’yle bir yıldır karşı karşıyayız. Bugüne kadar 328 kez reddedildiniz. Bu dünya hukuk tarihinde bir ilktir. Ben 329 kez sizi reddetmeyeceğim. Ben size bir çağrıda bulunuyorum. Bu davadan çekilin. Ve bizi bu davanın asıl sahipleri BOP eşbaşkanları ve Amerika’yla baş başa bırakın.”

Gültekin'in savunmasının özetini aşağıda sunuyoruz.

Bu dava milletten kaçırılarak, aleniyet ilkesi çiğnenerek ve savunma hakkı yok sayılarak yürütüldü. Şehrin 90 km. dışında, cezaevinin içinde ve kat kat bariyerlerin ardında yapılan bir yargılama örneği tarihimizde yoktur.

Recep Tayyip Erdoğan’ın yasalarımıza göre suç olan bir eylemi ile ilgili olarak basın toplantısı yaptığım için iki yıldır tutukluyum. Açıkladığım telefon konuşmasında Tayyip Erdoğan 2004 yılında KKTC Cumhurbaşkanı olan Sayın Rauf Denktaş aleyhine Mehmet Ali Talat ile birlikte gizli işler çevirdiğini itiraf etmekteydi. Biz, yasalarımıza göre suç olan bir eylemi milletin bilgisine sunduk.

Bu davanın arkasındaki irade Amerikan iradesidir. Aradan geçen beş yılın ardından bu gerçeği artık herkes itiraf ediyor.

Bu dava ABD’nin, Irak’ın kuzeyindeki Kukla devletin Türkiye’ye doğru genişletilmesi planının önündeki engelleri temizlemek amacıyla kurgulanmıştır. Söz konusu plan, bugünlerde “İslam bayrağı altında”, “Türk-Kürt ittifakı” temelinde Ortadoğu’yu yeniden şekillendirmek hedefiyle uygulanmaktadır.
İşçi Partisi ve Türk Ordusu bu planın önünde engel olduğu için hedef alınmıştır.

Çoğunluğu kamu tanığı, 32’si gizli tanık olmak üzere toplam 157 tanık dinlendi.
Bir tanesinin bile Ergenekon terör örgütü diye bir örgütten haberi yok.

Doğu Perinçek ve diğer Parti yöneticisi arkadaşlarımızın tutuklanmasının dördüncü yılında bizi de tutukladılar. Savcılar iddianamelerinde açıkça “Doğu Perinçek’i tutukladık ama sanıklar faaliyetlerine devam ettiler” diye yazdılar.
Yani bizler İşçi Partisi’ne gözdağı vermek ve mücadelesini önleyebilmek amacıyla tutuklandık. Ama savcıların istediklerinin tam tersi gerçekleşti.
İşçi Partisi’nin çağrısına şimdi milyonlar yanıt veriyor. Tayyip Erdoğan, partimizden duyduğu korkuyu artık neredeyse her konuşmasında ifade etmek durumunda kalıyor.

Mahkeme burada tam beş yıldır olmayan bir örgütün yargılamasını yapıyor. Beş yıl değil 500 yıl da sürse bu yargılama, iddia edilen Ergenekon örgütü bulunmayacaktır.

Ama bütün bu tertibi tezgâhlayan, Türkiye’ye, Türk Ordusuna, İşçi Partisi’ne ve yurtsever aydınlarımıza bu saldırıyı gerçekleştiren bir “suç örgütü” var.

Bu “suç örgütü” son on yıldır çok sayıda kanunsuz eylem gerçekleştirdi. Dolayısıyla arkasında çok sayıda kanıt da bıraktı.

Savcılar bu davada toplamı 17 bin sayfayı bulan iddianameler ve 120 milyon sayfayı bulan delil klasörleri hazırladılar. Ama ne 17 bin sayfalık iddianamelerde ne de 120 milyon sayfalık delil klasörlerinde tek bir kanıt yok.

Ama Ergenekon tertibini tezgâhlayan suç örgütünün bütün suçları 100 sayfa içinde tek tek ortaya konabilir.

Savunmamda bu suç örgütünü gözler önüne seren kanıtları ortaya koyacağım.

Bu suç örgütünün adı “Erdoğan-Gül-Gülen Özel Örgütü”dür.

Bu “Özel Örgüt” ABD’ye bağlı olarak çalışmaktadır.

“Erdoğan-Gül-Gülen Özel Örgütü”, 1950 sonrasında bütün NATO üyesi ülkelerde örgütlenen Süper NATO’nun (Gladyo-Kontrgerilla) 2000’lerin Türkiye’sindeki adıdır.

“Ergenekon”, “Balyoz”, “Poyrazköy”, “Casusluk ve Şantaj”, “28 Şubat” vb. davaların hepsi bu Özel Örgüt tarafından tezgâhlandı.

Türk Milletinin yüzde 70’i burada hukuki bir yargılama yapıldığına inanmıyor. Dava naklen yayınlansın talebimiz kabul edilseydi bu oran yüzde 99 olacaktı.

Biz buradan başımız dik, alnımız ak çıkacağız. “Erdoğan-Gül-Gülen Özel Örgütü”nün suça batmış sorumluları ise “Cumhuriyet”in adaletine hesap vereceklerdir.

NOT: İşçi Partisi MKK Üyesi Mehmet Bedri Gültekin'in 23 Mayıs 2013 tarihinde Ergenekon Davasında yaptığı savunmanın özetidir.