Erdal Yavuz, tipik bir neo-liberal. “Türbana özgürlük” bildirisinin imzacılarından. 68’in öğrenci liderlerine Yavuz’u sorduk, tanıyan çıkmadı! Tanıyan da sıradan bir öğrenci olduğunu söylüyorlar. Ne öğrenci lideri, ne de cemiyet başkanı. Anlattıkları akıl ve mantık dışı. Amaç, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni darbeci göstermek ve yıpratmak.
Önce Radikal’in 24 Şubat 2008 günlü “İki” ekinde çıktı. Yazının başlığı “Yanından dönmek.” Prof. Dr. Erdal Yavuz, “SBF Talebe Cemiyeti Başkanı” olarak, 12 Mart öncesi bir anısını, Türkiye’nin bir darbeden nasıl kıl payı kurtulduğunu anlatıyor.
Bir gün sonra Hürriyet, “Profesörün 12 Mart iddiaları” başlığıyla yazıyı yeniden verdi.
26 Şubat günlü Zaman’da haberin başlığı “Tarihî ifşaat: Anıtkabir'e yürüyen hocaları 'darbe yapmak' için öldüreceklerdi” oldu.
Yavuz’un Radikal’deki yazısı özetle şöyle:
“1 Mayıs 1969 günü bir haber ortalığı karıştırır. Yargıtay Başkanı İmran Öktem vefat etmiştir ve Maltepe Camii'nin imamı, onun ‘Tanrı'yı insan yarattı’ sözünden hareketle Müslüman addedilemeyeceği için cenaze namazını kıldıramayacağını söyler... 4 Mayıs 1969 akşamı SBF yurdunun önüne gelen bir araba beni alır ve bilmediğim bir yerlere götürür. Karşımda üç kişi kendilerini ‘albay’ olarak tanıtırlar.
“Bana beklemediğim kadar çok açık ve cesurane söyledikleri şudur: İmran Öktem'in cenaze namazı olayından sonra gelişen infial sonucu 7 Mayıs günü cübbelerini giymiş yargı ve üniversite mensupları Kızılay'da toplanıp Anıtkabir'e yürüyeceklerdir. Bu yürüyüş hepimizin beklediği değişimi gerçekleştirmek için önceden planlanmıştır. Ordunun yönetime el koyması için gereken fırsat bu fevkâlâde “ciddi’ yürüyüşe yöneltilecek bir saldırıdan yaratılacaktır. Bana açıkça ve kısaca söylenen şudur: ‘Bu yürüyüşte ateş açılacak, ölenler olacak ve bunun üzerine biz duruma el koyacağız. Eğer öğrenciler bu yürüyüşe katılacak olursa bu tepkinin ciddiyetini bozacaktır. Siz Ankara'daki öğrenciler üzerinde etkilisiniz, bu yürüyüşe öğrencilerin katılmasını engelleyin."
Bunun üzerine Yavuz harekete geçer. Uğur Mumcu, Doğu Perinçek, Mahir Çayan ile görüşür. Konuştuğu herkes “tamam katılmayacağız” der. Yavuz’un yazısı şöyle bitiyor:
“Ertesi gün bütün grupların tartışma ve çekişmelerinden sonra bir “ortak karar’ çıktı: ‘Yürüyüşe öğrenciler katılacak’. O yürüyüşte dağıtılan ve orduyu göreve çağıran dört satırlık bir bildiri de başka çare kalmadığı için bu anıları anlatan kişinin kaleminden çıktı ama bu yazıyı hazırlarken eski defterleri ve kutuları kurcalayıp o bildiri metnini arayıp bulmaya yeltenmedi ve belki de gücü yetmedi. O biraz yorgun çünkü şu andaki gelişmeler hiç de eskileri de aratmıyor.”
Erdal Yavuz’un “bulmaya yeltenmediği” bildiriyi Aydınlık buldu! Bildiri şöyle:
" 4 Mayıs 1969
Türkiye'de her millici ve demokratik harekete saldıran, milli ve demokrasiden yana her unsuru hedef alan irtica, çirkin yüzünü sayın İmran Öktem'in cenaze töreninde yine gösterdi.
Kaynağını ve cüretini Amerkan emperyalizmi ve onun işbirlikçisi iktidardan alan bu karşı devrimci güçlere karşı bütün bağımsızlık ve demokrasiden yana güçleri mücadeleye çağırırız.
Her saldırı bizi zafere bir adım daha yaklaştırmaktadır.
Yaşasın tam bağımsız ve gerçekten demokratik Türkiye.
S.B.F Öğrenci Derneği
Genel Kurul Başkanı
Erdal Yavuz "
Yavuz’un “ben yazdım” dediği bildirinin tarihi 4 Mayıs. Yani “albaylarla” görüşüldüğü gün, dağıtılmış bile. “Orduyu göreve çağırmak” diye bir şey de yok!
NE GENÇLİK LİDERİ OLDU NE DE CEMİYET BAŞKANI
Bir askeri cuntanın, bir genci çağırarak yürüyüşe ateş açtıracağını ve arkasından darbe yapacağını bildirmesi! Yavuz bu akıl ve mantık dışı kurguya okurun inanmasını ve “bugün de böyle şeyler oluyor” demesini istiyor.
“Öğrenciler üzerinde etkili” Erdal Yavuz’u 68’in gençlik liderlerine sorduk. Doğu Perinçek, “Yargıtay Başkanı İmran Öktem’in cenaze töreninden sonra yapılacak yürüyüşe saldırılar olacağı konusunda Erdal Yavuz’un bana bilgi getirdiğini hatırlamıyorum. Ancak Erdal Yavuz, o sırada veya başka bir zaman SBF Öğrenci Derneği Başkanlığı yapmadı. O yılların cemiyet başkanları, Uluç Gürkan, Murat Koğacıoğlu, Cengiz Çandar ve Hüseyin Cevahir’di. 1968-1970 döneminde yaşayan herkesin bildiği gibi, Erdal Yavuz, gençlik hareketi içinde hiçbir zaman önder konumlarda olmadı” diye konuştu.
Dönemin öğrenci liderlerinden Uluç Gürkan, Tuncay Çelen ve Kamil Dede bu ismi hatırlamadılar bile!
Hüseyin Cevahir döneminde derneğin ikinci başkanı olan Kamil Dede, “Bu adam nereden öğrenci lideri oluyormuş, adını bile hatırlamıyorum” diyor. Dev- Genç Genel Başkanı Atilla Sarp, “Erdal Yavuz, Dev-Genç’in aktif militanlarından hiçbir zaman olmadı” diye konuştu. SBF’da Yavuz’la aynı sınıfta okuyan Cüneyt Akalın ise “Sıradan bir öğrenciydi. Şahin Alpay’ın yakın arkadaşıdır. Şimdi yazılarına baktığımda nerelere geldiği anlaşılıyor” dedi.
ANKARA’NIN TARİHİNDEKİ EN BÜYÜK YÜRÜYÜŞ
Erdal Yavuz tarihleri de yanlış hatırlıyor. İmran Öktem 1 Mayıs 1969 günü öldü. Maltepe Camisi’ndeki olaylı cenaze töreni 3 Mayıs günü yapıldı. 7 Mayıs günü de o güne kadar Ankara’nın tarihindeki en kalabalık yürüyüş yapıldı. Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) yürüyüşe bütün gücüyle katıldı.
Eski Başbakanlık binasının hemen karşısındaki Yargıtay binası önünden başlayan yürüyüşe Yargıtay’ın 155 asil üyesi, 100 yardımcısı, Yüksek Hakimler Kurulu üyeleri, Ankara’daki bütün yargıçlar ve savcılar, bütün illerden ve ilçelerden gelen yargıç ve savcı temsilcileri, barolar temsilcileri, Ankara Barosu, Danıştay, Sayıştay üyeleri, Ankara Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, ODTÜ, AİTİA rektör, dekan, profesör, öğretim üyesi ve yardımcıları ile bu üniversitelerin devrimci öğrenci kuruluşları ve öğrencileri, onbinleri aşan bir topluluk halinde katıldılar. Hukukçular, yargıçlar ve öğretim üyeleri, cübbelerini giymiş, sıralar halinde en önde yürüdüler.
Anıtkabir girişinde ODTÜ’lü FKF üyelerinin de bulunduğu bir grup, ODTÜ Rektörü Kemal Kurdaş’ı Anıtkabir’e sokmak istemedi. Bunun nedeni, birkaç ay önce, Kemal Kurdaş’ın, gençlerin büyük protestolarla karşıladığı, Vietnam’da bulunduğu dönemdeki faaliyetleri dolayısıyla “Amerikan Kasabı” diye anılan, Türkiye’ye büyükelçi olarak atanan Kommer’in ODTÜ’ye yaptığı ziyareti kabul etmiş olmasıydı. Bu ziyaret sırasında ODTÜ’lü gençler, Kommer’in arabasını yakmış ve bu gençlerden bazıları yakalanarak tutuklanmıştı.
KIŞKIRTICI GRUPLAR
Doğu Perinçek, “O sırada bize çeşitli kanallardan bu tür haberler yollandı ve söylentiler dolaştırıldı. Bunun üzerine biz, hem gençlik hareketinin önderleri olarak, hem de yürüyüşü yöneten üniversite kadroları olarak durumu değerlendirdik. Hukuk Fakültesi’nde Prof. Dr. Hicri Fişek, Prof. Dr. Münci Kapani ve Prof. Dr. Muammer Aksoy ve benim katıldığım dörtlü toplantıyı çok iyi hatırlıyorum. Bu görüşmelerde, haber ve söylentilerin cenaze törenine ve yürüyüşe katılımı önlemek için belli merkezlerden kasıtlı olarak çıkarıldığını saptadık ve yürüyüşün en geniş katılımla gerçekleştirilmesine karar verdik” diyor.
O günleri yaşayanlar, o sırada kendilerini subay olarak gösteren, ancak subaylıkla ilgisi olmayan üç-beş kişilik bir özel görevli kışkırtıcı grubunu hatırlıyorlar. Bu ekibin TSK ile ilgisinin bulunmadığı, sahte cuntalar kurduğu ve ABD denetimindeki bilinen merkezlere bağlı hareket ettiği o zamandan saptandığını belirtiyorlar.
9 MART ÖRGÜTLENMESİ HENÜZ OLUŞMAMIŞTI
1969 Mayısında Ordu içinde darbe amaçlı bir örgütlenme henüz oluşmamıştı. 9 Mart Grubu’nda olanların anlattıklarına göre, bu örgütlenme 1969 sonbaharından sonra biçimlendi. Doğan Avcıoğlu’nun Devrim dergisi Ekim 1969’da yayınlanmaya başladı. O nedenle İmran Öktem cenazesi sırasında Ordu içindeki bir cuntayla ilişkili senaryoların gerçekle bağlantısı kurulamıyor.
Erdal Yavuz’un iddialarını, E. Deniz Binbaşı Erol Bilbilik’e sorduk. “Birileri Yavuz’u devreye sokmuş, konuşturuyor. Yavuz atıyor. Anlattıklarının gerçekle hiç ilgisi yok. İmran Öktem’in cenaze töreninde böyle bir şey düşünülmesi tamamen palavra. Hiç böyle şey duymadım” dedi.
Son zamanlarda Türk Silahlı Kuvvetleri’ni darbeci göstermek ve yıpratmak için, piyasaya sürekli olarak uydurma darbe senaryoları sürülüyor. Kuzey Irak’a kara harekâtı yapan Türk ordusuna karşı psikolojik savaşın çeşitli örnekleri sergileniyor. Yavuz’un 12 Mart anısı da bu türden.
DANIŞTAY SALDIRISI DA DARBE HAZIRLIĞI İÇİNMİŞ!
Erdal Yavuz, Hürriyet Gazetesi'nin internet sitesine yaptığı açıklamada Abdi İpekçi'nin, 12 Mart muhtırasını haklı çıkartmak için öldürüldüğünü iddia ediyor. Necip Hablemitoğlu cinayeti (18 Aralık 2002) ve Danıştay baskınıyla da (17 Mayıs 2006) yeni bir darbenin tezgâhlandığını öne sürüyor. Hrant Dink'in katledilmesinin ve PKK'nın yeniden eyleme geçmesinin de bununla bağlantılı olduğunu savunuyor. Yavuz, “Ergenekon'un” da bu durumun somut bir göstergesi olduğunu kaydediyor. Dilin kemiği yok, attıkça atıyor.
KİM BU ERDAL YAVUZ
Erdal Yavuz, SBF mezunu. ODTÜ ve Samsun Ondokuz Mayıs üniversitelerinde görev yaptı. Şimdi İstanbul Yeditepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Müdür. Radikal İki’de çıkan yazılarından derlediği kitabının adı “Sağım Solum Sobe .”
Erdal Yavuz, tipik bir neo-liberal. “Türban üzerinden kutuplaşmaya karşı demokrasi ve özgürlükleri genişletelim” başlıklı bildirinin imzacılarından. Bir süre önce, Kırşehir’deki bir okulun bazı öğrencilerinin kanlarıyla boyadıkları bayrak resmine tepki gösteren yazılar yazan Ece Temelkuran ve Perihan Mağden’in de hararetli savunucularından.
Hikmet Çiçek"