Kuşkusuz herkes özgürdür. Ergenekon tutukluları, önlerindeki seçenekleri kişiliklerine ve mutluluk tanımlarına göre özgürce yeğleyeceklerdir.
Bir savaş veriyoruz.
Türkiye’ye karşı Ergenekon tertibiyle savaşıyoruz. Bugün faşist tırmanışa karşı mücadelenin merkezi görevi budur.
Bireysel kurtuluş
Ne kadar kurtuluş?
Bu savaşta bireysel kurtuluşlar, ne kadar kurtuluştur; “kurtuluş” tanımına göre değişir. Ama daha somut konuşursak, acıma duygularına seslenerek, tahliye şansı yoktur. Tam tersine eğer zaaf gösterirsen, düşman senin suyunu çıkarma planına geçer.
Toplumdan beklenen duygusallık ile Pensilvanya’dan beklenecek merhamet arasında sıradağlar yoktur; davetkâr kapılar mevcuttur.
Benim önerim, Ergenekon-Balyoz-Poyrazköy- İrtica Eylem Planı tutukluları olarak, bu tertibi uygulayan ABD güdümlü Fethullahçı Gladyo’ya karşı hep birlikte kararlı mücadele yürütmektir.
Bu konularda Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay gibi değerlerden, birikimleriyle ve kişilikleriyle örnek olmaları beklenir. Güveniyoruz.
Hepimiz öğrenmiş olmalıyız
Hepimiz için geçerlidir: Bireysel çözümlere iltifat etmeyelim, ilerde üzülürüz.
Ergenekon tutuklusu, bir düşman harekâtıyla savaştığını artık öğrenmiş olmalıdır. Bugün en büyük suç, en büyük ayıp, “Ben suçsuzum, onlar suçlu” sığınağına kaçmaktır. Bunu söyleyenlerin, bazı korkuları olduğundan şüphe edilir.
Türkiye’de zulüm bugün Silivri ve Hasdal duvarları üzerinde duruyor.
Görev, bu duvarları hep birlikte yıkmak
Ve o duvarlar yıkılacaktır. İçimizden sağa sola kaçışanlar ve hatta düşman tarafına geçenler olsa da yıkılacaktır, emin olun.
Birlikte yıkalım o duvarları; milletimizin bizden beklediği budur.
Ricciardone’nin özgürlük talep ettiği gazetecilerden olacağımıza, Nazım Hikmet’in o şiirinde “Postalları havaya bakan Afyon ovasındaki Deli Erzurumlu” olalım.
Türkiye halkı bu savaştan büyük çözümle, devrimle çıkacak, bunun iyi bilelim.