Hiç kimseyi o hallerde görmek istemeyiz, üzer bizi. Birileri başlarını öne eğsin diye yazmıyorum; Türkiye, o eksikliği, o utancı bir daha yaşamasın, “deliğe süpürülen” bir yöneticisi olmasın diye yazıyorum.
Deyim, AKP liderlerinden Cüneyt Zapsu’nun. ABD yetkililerine, “Deliğe süpürmeyin, kullanın onu” diye ricada bulunmuştu. Deyimin İngilizce aslı daha da ağır. Büyük utancı, bütün milleti yaralamıştır.
GİYOTİN TAKSİM MEYDANINA KURULDU
Olanlara bakıyoruz, bir süredir Tayyip Erdoğan yönetimi ne yapsa, daha çok batıyor. 1Mayıs sanki Tayyip Erdoğan’ları götürmek için icat edilmiş. Taksim Meydanı açılsa hükümet yine perişan olacaktı. İnişe geçen iktidarların sonu böyle oluyor. Ne yapsa nafile! AKP içinde ve basındaki bir grup Tayyip Erdoğan’ı “gaza getiriyor”. Dışarıdan da tepesine biniliyor.
Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül ikilisini bir ABD operasyonuyla Türkiye’nin tepesine oturtan hâkim güçler, giyotini Taksim Meydanı’nda kurmuşlardı bile. Tayyip Erdoğan da infaz tebligatını aldı ve kafasını giyotine uzatmış bulunuyor.
BASINDAKİ İNFAZ MANGASI
En son Cengiz Çandar, Ali Bayramoğlu, Ahmet Altan, Mehmet Barlas, Hasan Cemal, İsmet Berkan ve Sedat Ergin gibiler de “deliğe süpürme” eylemine katılınca, Washington’da alınan kararın infaz aşamasına gelindiği apaçık ortaya çıktı. Basındaki süpürgecilere birkaç gün sonra Fehmi Koru, Murat Belge ve Nazlı Ilıcak da katılırsa hiç şaşırmayın.
MİLLET YIKTI
“Deliğe süpürme eylemi ile yıkma eylemini birbirine karıştırmamak gerekir.
Tayyip Erdoğan iktidarını 2007 baharında başlayan Cumhuriyet Mitingleri, işçi eylemleri, Mehmetçik yürüyüşleri, üniversitelerin ve yargının direnişi yıktı. Şehit cenazelerinde yuhalanan bir iktidarı hiçbir kuvvet kurtaramaz.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın kapatma iddianamesi, toplam olarak Türk milletinin iddianamesidir. Türk Ordusu’nun sınır ötesi harekâtları da, aslında sistemin sınırlarını geçmiştir ve bu eylem de Cumhuriyet’in iddianamesinin içindedir.
DURUM 2002’DEN FARKLI
ABD açısından sorun Türk milletinin yıktığı AKP yönetimini artık “deliğe süpürmek”tir. Ve arkasından deliğe süpürülmeyi kabul eden yeni bir BOP Eşbaşkanı ayarlamaktır.
Ancak durum, 2002 öncesinden çok farklıdır. ABD, inisiyatifi kaybetmiş bulunuyor. Irak ve Afganistan direnişi, Bush yönetimini çıkmaza soktu. Türk milletinin isyanı başladı; Türk Ordusu hizaya getirilemedi. Bu koşullarda ABD yeni bir atak yapabilecek kuvvete sahip değildir. Esas olarak mevzilerini koruma siyasetine yönelmiş gibi görünüyor. O nedenle ABD’nin gereğinde “deliğe süpürülecek” yeni bir yönetim atama şansı artık tükenmektedir. Belki geçici olarak son bir kez daha yeni bir BOP Eşbaşkanı oturtabilecektir iktidar makamına. Belki gücü buna da yetmeyecektir.
TÜRKİYE DAYATACAK
ABD’nin Türkiye’ye dayatmalarda bulunduğu dönemden Türkiye’nin ABD’nin önüne kendi koşullarını koyacağı bir sürece girilmektedir. Hesaplaşmanın asıl gündemi budur. Başka deyişle Milli Hükümete uzanan bir sürece girilmiştir. Yalnız Türkiye’nin bütünlüğü değil, bununla bağlantılı olarak ekonomik iflas da, Milli Hükümeti zorunlu kılmaktadır. Dış borç batağı, ödemeler açığı artık yeni borçlanmalarla kapatılamaz hale gelmektedir ve büyük çoğunluk ağır bir yoksullaşma içinde çırpınmaktadır.
ABDULLAH GÜL DE TAYYİP’İN KADERİNİ PAYLAŞACAK
Kemalist Devrim’in bağımsızlık, halkçılık ve Aydınlanma programı, geniş halk yığınlarının iş, refah ve dirlik talebine cevap verecek biricik çözüm olarak artık Türkiye’nin önündedir.
ABD’nin eski konumunu kaybettiği koşullarda, Tayyip Erdoğan’ı feda edip Abdullah
Gül’le devam etme gibi çözümler Ankara kulislerinde konuşulabilir, ancak gerçekçi
değildir. Tayyip Erdoğan’la birlikte Fethullah Hoca dahil, bütün Cumhuriyet yıkıcıları için film bitmiştir. ABD onları kurtarma girişiminde bulunacak mıdır, onu kestiremeyebiliriz.
Ama bunu başaramayacaktır. Cumhuriyet’in varlığı ve Türkiye’nin toprak bütünlüğü davasının şakası yoktur; çocuk oyuncağı değildir.
22 Temmuz 2007 seçimi öncesinde temel dinamiklere bakarak AKP iktidarının
yıkılmakta olduğunu kesin ifadelerle belirtmiştik. Seçimden sonra sanki başka bir
manzara gözüktü. Ama biz yine ısrarla AKP iktidarının yasadışı olduğunu ve yıkılacağını belirttik. Biz, bu saptamaları yaparken, bütün çöken kuvvetler gibi Tayyip Erdoğan’lar maceralara kalkıştı; ABD ile gizli anlaşmalar yaptığını itiraf eden Abdullah Gül, Çankaya’ya çıkarıldı. Mafyacı ve tarikatçı karşıdevrimin anayasası hazırlandı. Türkiye’nin başına türban sarma girişiminde bulunuldu.
KEMALİST DEVRİM’İN DAVASI
Ancak bir vuruşluk canları kalmıştı. İşçi Partisi’nin yasadışı ilan ettiği AKP iktidarının Cumhuriyet yıkıcılığı, artık Cumhuriyet Başsavcılığı’nca saptanmıştır ve Anayasa Mahkemesi’nin kararı gelmektedir.
Bazıları iddianameyi Sayın Başsavcı’nın iddianamesi sanmaktadır. Bu dava Kemalist Devrim’in davasıdır; büyük bir milletin davasıdır. Bazı şaşkınların göremediği budur. O iddianamenin arkasında Atatürk’ün kişiliğinde büyük bir devrimin bulunduğunu anlamak istemiyorlar. Çünkü Kemalist Devrim’in yeni atılımı, onların kirli çıkarlarını yıkacaktır. O gerici güruhu, sultanlarının halifelerinin yıkılacağını da anlamamışlardı.
MİLLİ HÜKÜMETE GÖTÜREN SİYASETLER
Cumhuriyetin güçleri, bu hesaplaşma döneminde milletin en geniş kesimlerini kazanacak ve Türkiye’mizi milli hükümete kavuşturacak doğru siyasetler izlemek durumundalar.
ACELE ETMEYELİM
1. Acelesi olan ABD’dir. Dikkat edilsin, CIA’nın, Bilderberg’in, mafyanın bütün süpürgecileri harekete geçirildi. Hepsi dünkü efendilerine ihanet etme yarışında birbirini çiğniyor. Tayyip Erdoğan da ekonomik krizin altında kalmamak için, bir an önce iktidarı bırakıp kaçmak istiyor. Milli güçlerin ise, acelesi yok. Türkiye halkı, mafya ekonomisinin çöküşünü AKP iktidarı altında yaşamalı. Beş-altı ay, hiçbir şeyi değiştirmez. Milleti Atatürk rotasında birleştirmek için tecrübelere ihtiyaç var.
DÜZENİN İÇİNDE ÇÖZÜM YOK
2. Amaç, Türkiye’nin yeniden Kemalist Devrim rotasına girmesidir. Asya’da, Latin Amerika’da, bütün Ezilen Dünya’da yükselen eğilim, bağımsızlıktır, halkçılıktır, devletçiliktir. AB kapısına bağlı konumda neo liberal siyasetleri sürdürmek, AKP politikalarını devam ettirmek anlamına gelir ve Türkiye’nin felaketi olur. Ve o felaketin faturası da, AKP iktidarını yıkan cumhuriyet güçlerine çıkar. O nedenle Kemalist Devrim programını uygulamak ve Türkiye’yi bu dağılma sürecinden kurtarıp halka esenlik ve dirlik getirmek zorunludur.
YAPA YAPA GELİYORUZ
3. Artık gündem AKP’yi yıkmanın ötesinde, Türkiye’yi devleti ve toplumuyla yeniden inşa etmektir. Şehit Babası Emekli KomiserAhmet Aydın arkadaşımız, Tekirdağ mitinginde “yıka yıka değil, yapa yapa geliyoruz” dedi. Görev, yapmaktır!
SÜRECİ PLANLAMAK
4. Milli Hükümet hedefine ara aşamalardan geçilerek ulaşılacaktır. Bu sürecin, milletin en geniş güçlerini bağımsızlık ve bütünlük için birleştirecek siyasetler üretilerek çok akıllı planlanması ve yürütülmesi gerekir.
MİLLETİ BİRLEŞTİRMEK
5. CHP, İP, DSP, MHP ve hatta AKP bünyesindeki yurtsever güçleri Atatürk programında birleştirmek mümkündür; dış tehditler ve iç yıkıcılık bunu dayatmaktadır.
İKTİDAR FORMÜLÜ
6. Vatan savunmasının başına geçmek, artık biricik iktidar formülüdür. Türkiye’yi birleştiren iktidar olacaktır. Türkiye’yi birleştiren merkezlerden biri Diyarbakır’dır. Köylümüz, Güneydoğu’da Cumhuriyet’in gelmesini beklemektedir.
BAĞIMSIZLIK SİYASETİ BELİRLEYİCİ
7. Bugün belirleyici siyaset, bağımsızlık ekseninde birleşmektir. Bağımsızlık olmadan demokrasi olmaz. Bağımsızlık olmadan laiklik de olmaz. Demokrasi ve laiklik siyaseti bağımsızlık amacına bağımlı kılınmalıdır.
YALNIZ “AKTÖRLER” DEĞİL, KURGU DEĞİŞECEK
1980’den beri ABD’ye iktidar dayanmıyor. Uygulanan program, iktidarları bitiriyor. Halk da onları götürüyor. Bu kez milletin önüne aynı ABD güdümlü program, başka kisveler giydirilerek konuyor.
Böyle devam edemez. Artık “aktör” dedikleri kurgulanmış oyuncuları değiştirmenin ötesinde kurguyu değiştirmek gerekiyor.
Türkiye yeniden Kemalist Devrim rayına girmenin sancılarını yaşamaktadır. Zorluklar aşılacak, aydınlıklara çıkılacaktır.