İP Genel Başkanı Doğu Perinçek: Millî Hükümet, özelleştirmeyi iptal eden ve durduran yargı kararlarını derhal uygulayacaktır.

Türk-İş Konfederasyonu'nun düzenlediği "Özelleştirmeyi Durduran Yargı Kararları Uygulansın" başlıklı Özelleştirme Kurultayı, 27 Ocak 2007 günü Ankara'da toplandı.
Kurultaya İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek de konuşmacı olarak katıldı.
Doğu Perinç...

Tarih:

Türk-İş Konfederasyonu'nun düzenlediği "Özelleştirmeyi Durduran Yargı Kararları Uygulansın" başlıklı Özelleştirme Kurultayı, 27 Ocak 2007 günü Ankara'da toplandı.
Kurultaya İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek de konuşmacı olarak katıldı.
Doğu Perinçek, konuşmasında şunları belirtti:

• “Hepimizi Ermeniyiz” pankartı altında bilerek yürümek, yılışıklıktır. Bunu yapanlar, Ermenileri korumuş olmuyorlar; yalnızca ABD’ye yılışmaktadırlar. Hrant Dink’i katlettiren de ABD emperyalizmidir; cenaze töreninin başını çeken de ABD emperyalizmidir. Türkiyemize karşı bir vatansızlaştırma, milletsizleştirme ve şerefsizleştirme operasyonu yürütülüyor.
• Millî Hükümet, özelleştirmeyi iptal eden ve durduran yargı kararlarını derhal uygulayacaktır. Böylece kamu kuruluşlarının işgaline son verilecek, bu kuruluşların kamuya iadesi sağlanacak, bugüne değin kamunun uğradığı zarar, ilgili kuruluşlara ve Danıştay kararını uygulamayan hükümetlerin mensuplarına tazmin ettirilecek ve sorumlular cezalandırılacaktır.

ŞEHİT DİPLOMATLAR GÜNÜ’NDE ŞEHİTLERİMİZİ DERİN SAYGIYLA ANIYORUZ
Bugün “Şehit Diplomatlar Günü”dür. 33 yıl önce bugün Başkonsolosumuz Mehmet Baydar ve Başkonsolos Yardımcımız Bahadır Demir, Los Angeles’te teröristler tarafından şehit edildiler. Los Angeles’teki büyük acımız, büyük acıların başlangıcıydı. 41 dışişleri görevlimiz, ABD emperyalizminin tetikçileri tarafından peş peşe şehit edildiler. Onları derin saygıyla anıyoruz.

Bizim yalnız diplomatlarımız şehit edilmedi. Fabrikalarımızı, ekmek kapılarımızı, cumhuriyetin kamu ekonomisini de emperyalizme kurban verdik. Bu nedenle özelleştirme kararlarının uygulanması amacıyla düzenlenen bu toplantının Şehit Diplomatlar Günü’ne rastlaması, çok anlamlıdır.

“HEPİMİZ ERMENİYİZ” PANKARTI ALTINDA YÜRÜMENİN ANLAMI
“Hepimizi Ermeniyiz” pankartı altında bilerek yürümek, yılışıklıktır. Bunu yapanlar, Ermenileri korumuş olmuyorlar; yalnızca ABD’ye yılışmaktadırlar. Hrant Dink’i katlettiren de ABD emperyalizmidir; cenaze töreninin başını çeken de ABD emperyalizmidir. Irak ve Afganistan’da yüzbinlerce insanı katleden ABD büyükelçisinin kuyruğuna takılanlar, ABD’nin kanlı ellerini yıkamışlardır. Bu eylem, bir cenaze töreni olarak değil, fakat Türkiye’ye ve Türk milletine karşı düşmanlık yürüyüşü olarak planlanmış ve uygulanmıştır. Hrant Dink’in katledilmesi ve sonrasında yapılanlara bakıyoruz, Türkiyemize karşı bir vatansızlaştırma, milletsizleştirme ve şerefsizleştirme operasyonu yürütülüyor. Ancak bu uygulamalar, milletimizin emperyalizmi daha yakından tanımasını sağlamış ve büyük bir öfke seline yol açmıştır.

300’Ü AŞKIN YARGI KARARI UYGULANMIYOR
Özelleştirme, ABD ve AB emperyalizminin milli devleti yıkma, milleti etnik grup, mezhep, cemaat ve tarikatlara bölme, vatanı parçalama ve Cumhuriyet Devrimi’ni çökertme programının bir parçasıdır. Hrant Dink de aynı amaçlarla, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında, ABD-MOSSAD işbirliğiyle katledilmiştir.
Türk-İş Konfederasyonu’na yürekten teşekkür ediyoruz. Bugün bu toplantıyı düzenleyerek, ülkemizin ve işçi sınıfımızın çok önemli bir meselesini ele salmamıza zemin yaratmıştır.

AKP hükümeti, özelleştirmeyi iptal eden veya yürütmeyi durduran yargı kararlarını uygulamıyor. Cumhuriyet’in iktisadî varlığının “özelleştirme” adı altında yağması, yargı kararlarına rağmen sürdürülüyor. Özelleştirmeler hakkında 300’ü aşkın yürütmeyi durdurma ve iptal kararı verilmiştir. Yalnız AKP hükümeti değil, son yirmi yılın hükümetleri gözler önünde bu suçu işlediler. Cumhuriyetin ekonomisi katlediliyor. 1992 yılından beri kurulan DYP-SHP, DYP-CHP, ANAP-DYP, Refah Partisi-DYP, ANAP-DSP-DTP, DSP-MHP-ANAP hükümetleri, Danıştay’ın özelleştirmeyi durdurma kararlarını uygulamadılar. Bu iktidarların hepsi kamu ekonomisini yıkmayı öngören Haçlı programına teslim oldular. İşte irtica budur, hepsi irticayı temsil etmişlerdir.

CUMHURİYET EKONOMİSİNE KARŞI İLK CİNAYET
Hükümetler, 1992 yılından beri özelleştirmeye ilişkin yargı kararlarını tanımayan tutumlarını “prensip kararları” haline dönüştürmüşlerdir. İlk cinayeti, DYP-SHP ortaklığı işlemiştir. Fransızlara satılan 5 çimento fabrikasının özelleştirilmesine ilişkin işlemler hakkında yürütmenin durdurulmasına karar verildiğinde alınan, 27 Nisan 1992 tarihli “Bakanlar Kurulu Prensip Kararı” yargı kararlarına karşı yasadışı direnişin dayanağı olmuştur. DYP-SHP hükümeti, bu kararla, “Mahkeme kararlarının ileriye ve geriye dönük işlem tesisine hukuken olanak olmadığını” söyleyerek Cumhuriyet ekonomisi yanında Cumhuriyet yargısına karşı da savaş ilan etmiştir.
Daha sonra iktidara gelen ABD ve AB güdümlü özelleştirmeci partiler de bu yasadışı çizgide yürümüşlerdir. Onların yönetimindeki Özelleştirme Yüksek Kurulu, “yargı kararlarının bu kuruluşların devir tesliminden sonra gelmesi nedeniyle uygulanamayacağı” şeklinde kararlar almıştır.
Hükümetlerin hukuku çiğneyen tutumunu, Danıştay birçok kararında sert bir dille mahkum etmiştir. Örneğin, Çimento Fabrikaları ve USAŞ hakkındaki mahkeme kararlarının uygulanmaması üzerine Danıştay 10. Dairesi’nce verilen E.2002/4061, K.2004/5219 sayılı kararda şöyle deniliyor:
“…iptal hükmü idareye, iptal edilen tasarruftan, buna dayanan ve bağlı olan tüm tasarruflardan doğan sonuçları ortadan kaldırarak, bu işlemler hiç tesis edilmemiş gibi eski durumu tamamen tesis ve idame etme görevini yüklemektedir. İdare bu görevi hiçbir sebep ve bahane ile yerine getirmekten kaçınamaz”.

KAMU EKONOMİSİ İŞGAL ALTINDA
Yargı kararlarının uygulanmaması ne demektir?
Bugün hukuken kamuya ait olan çok sayıda kamu kuruluşu, hükümet desteğiyle işgal altındadır.
Siz gidip bir holdingin herhangi bir malına elkoysanız, herhangi bir taşınmazını işgal etseniz, polis yakanıza yapışır. Ama kamu iktisadi teşekküllerini işgal ettiğiniz zaman, arkanızda hükümetler bulunmaktadır.

EĞER CUMHURİYET’İN SAVCILARI VARSA, MECLİSİ VARSA
Danıştay kararlarında da açıkça belirtildiği gibi:
1. Anayasa’nın 138. maddesine göre, mahkeme kararlarına uymak anayasal bir görevdir.
2. Bu görevin ihmali, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 257. maddesine göre “görevi kötüye kullanmak” suçunu oluşturur.
3. Söz konusu kamu kuruluşları bugün işgal altındadır ve bu işgal sürdükçe kamunun zararı da ağırlaşmaktadır.
Eğer Türkiye’de hukuk varsa, yargı varsa, Cumhuriyet’in savcıları varsa, TBMM varsa ve diğer denetim kurumları varsa, Danıştay kararlarının derhal uygulanması ve kamu kuruluşlarının işgaline son verilmesi, sorumluların kamuya verdikleri zararın ödettirilmesi ve cezalandırılmaları gerekir.

CUMHURBAŞKANI’NA ARZ
Bu bağlamda, Sayın Cumhurbaşkanı’na da arz ediyorum: Anayasa’nın 108. maddesinde ve 2443 sayılı yasada öngörüldüğü üzere, Devlet Denetleme Kurulu harekete geçirilmelidir.

MİLLİ HÜKÜMET UYGULAYACAK
Kendisini ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanı olarak tanımlayan ve görevini de “Bu Proje kapsamı içinde Diyarbakır’ı merkez yapmak”, yani Türkiye toprağının bir bölümünü Kuzey Irak’taki İsrail devletine vermek olarak tanımlayan bir iktidar sahibinden kamu ekonomisine sahip çıkmasını beklemek, iyimserlik oluyor.
İşçi hareketi çok iyi gördü: İşimiz, ekmeğimiz, vatanımız, Cumhuriyetimiz, aynı “Hayasız akının” hedefleridir. Bu nedenle “İş, ekmek, vatan” diye yürüyoruz.
Şunu da görmek zorundayız artık: Bir Milli Hükümet kurmazsak, işimiz, ekmeğimizle birlikte vatanımızı ve cumhuriyetimizi de kurtaramayacağız.
Millî Hükümet, artık Türkiye için bir yaşam sorunudur ve nedenle kaçınılmazdır.
Mille Hükümet, Özelleştirmeyi iptal eden ve durduran yargı kararlarını derhal uygulayacaktır. Böylece kamu kuruluşlarının işgaline son verilecek, bu kuruluşların kamuya iadesi sağlanacak, kamu zararı önlenecek, bugüne değin kamunun uğradığı zarar, ilgili kuruluşlara ve Danıştay kararını uygulamayan hükümetlerin mensuplarına tazmin ettirilecek ve sorumlular cezalandırılacaktır.

İŞÇİ PARTİSİ’ NİN SENDİKALARIMIZLA BİRLİKTE KAMPANYASI
İşçi Partisi olarak, sendikalarımızla birlikte özelleştirmeyi iptal kararlarının uygulanması için kampanya başlattık. Bu kampanyayı güçlendirmek zorundayız. Özellikle işgal altındaki kamu kuruluşlarının bulunduğu kentlerimizde, bu mücadeleyi bütün yasal olanakları sonuna kadar kullanarak yürüteceğiz.
Cumhuriyet’i kamu iktisadi varlığıyla ve bütün kurumlarıyla savunma kararında olan bütün sendikalarımızı, kuruluşlarımızı ve yurttaşlarımızı bu mücadeleye çağırıyoruz.


Kurultayda ayrıca Salih KILIÇ (TÜRK-İŞ Genel Başkanı), Prof. Dr. Alpaslan IŞIKLI (AÜ SBF Öğretim Üyesi), Vural SAVAŞ (Yargıtay Onursal Başsavcısı), Çetin ALTUN (TÜRK-İŞ Genel Teşkilatlandırma Sekreteri), Ergin ALŞAN (Selüloz-İş Genel Başkanı), Murat BEKEM (T. Maden-İş Genel Başkan Yardımcısı), Av. Mehmet CENGİZ (İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Adalet Komisyonu Başkanı), Ayla YILMAZ (KİGEM Genel Sekreteri), Mustafa TÜRKEL (TÜRK-İŞ Genel Eğitim Sekreteri), Zeki POLAT (Teksif Genel Başkanı), Av. Atilla KART (CHP Konya Milletvekili), Av. Murat ÖZVERİ (Selüloz-İş Hukuk Danışmanı) ve Av. Gökhan CANDOĞAN (Petrol-İş Hukuk Danışmanı) da birer konuşma yaptılar.