İP Genel Başkanı Doğu Perinçek: Günün görevi, halk önderlerini öncü partide birleştirmek; millete önderlik edecek örgütü inşa etmektir!

“Partiler üstü” kalanlar her zaman taraf olmuşlardır. “Partiler üstü” kalmak, bu açıdan bir sistem yalanıdır; bir sistem safsatasıdır ve bir teslimiyet markasıdır.
Türkiye’yi ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi görevlilerinden kurtarmak, artık bir varlık yokluk s...

Tarih:

“Partiler üstü” kalanlar her zaman taraf olmuşlardır. “Partiler üstü” kalmak, bu açıdan bir sistem yalanıdır; bir sistem safsatasıdır ve bir teslimiyet markasıdır.
Türkiye’yi ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi görevlilerinden kurtarmak, artık bir varlık yokluk sorunudur. Tayyip Erdoğan yönetimi, yasadışıdır. Kurdukları rejim, yasadışıdır. Cumhuriyeti yıkmışlardır ve yıkılacaklardır. Nasıl? İşte soru budur ve gündem de budur. Çözümler de tarih sahnesine çıkmaktadır.

GODOT’YU BEKLEMEK
Bir çözüm, milletin görevini askeriyeye havale etmektir. Karamsar aydınlar arasındaki umutsuz sızlanmalarda “Godot” beklenmektedir. “Senin bilmediğin durumlar var, Godot yatağından kalkıp terliklerini bile giymiş” türünden müjdeler verilmektedir.

Bu Godot’yu bekleyenlerin beklemedikleri ve istemedikleri iş, öncülerin örgütlenmesidir. Zamanın bulunmadığını söylemektedirler. Halktan umutları yoktur. Sürekli duruşları, “partiler üstü” olmaktır. Çünkü Godot, “partiler üstü” kalmaları siparişini vermiştir. “Partiler üstü” konumda olmazlarsa, kendilerinin önemli görevlere davet edilmeyeceklerini düşünmektedirler.

DENETLENEBİLİR KALABALIKLAR
ABD güdümlü rejim, örgütsüz kalabalıkların denetlenebilir güç olduğunu kuşkusuz biliyor ve uyguluyor. Bu iktidarı yıkmak ve Türkiye’yi Atatürk Devrimi temelinde yeniden kurmak, öncelikle bir örgütlenme meselesidir. Siyasal iktidara yönelik bir parti olmadan, halkın bir güç haline getirilmesi ve milli demokratik devrimin tamamlanması olanağı yoktur. O nedenle Amerikancı rejimin çaresi, öncüleri “partiler üstü” konuma bağlamaktır. Halk önderleri yeterince partileşmediyse, her askeri müdahale, sistemi yeniden üretmek dışında bir şey yapamaz. Halksız bir komuta kademesi, hangi güçle ABD denetiminin dışına çıkacaktır? Mafya-tarikat rejimi örgütlüdür; ABD’yi arkasına almıştır; devleti ele geçirmiştir ve kendi toplumunu (cemaatini) kurmuştur. Bu gücün karşısına örgütlü bir güç koyamayanlar, ABD tehdidiyle nasıl baş edeceklerdir? “Partiler üstü” kalmak, aslında Türk Ordusunu mafya-tarikat rejimine teslimiyet zorunda bırakmak içindir.

BELİRLEYİCİ GÜÇ
Silahlı güç olmadan kuşkusuz iktidar olunmaz ve iktidarda kalınmaz. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin vatan ve Atatürk Devrimi mevzisinde durması, millî hükümetin önkoşuludur. Ancak bu yetmiyor.

Dünya tecrübeleri bir yana, iki yüzyıllık millî demokratik devrim sürecimiz ve yakın geçmiş, öncü partinin belirleyici rolünü kanıtlamıştır. 1908 Devrimi, İttihat Terakki’nin öncü örgütlenmesiyle gerçekleşti. 1908 öncesi Anadolu’daki halk hareketleri ve genç subayların Balkanlar’da dağlara çıkması, hep o fedailer partisinin eseridir.

1920 Devrimi öncesinde, komutanlar arasındaki tartışmanın merkezindeki soru şuydu: Önce siyasal örgütlenme mi, yoksa silahlı kuvveti oluşturmak mı? Ali Fuat Paşa (Cebesoy), Bilinmeyen Hatıraları’nda bu tartışmayı anlatır (Temel Yayınları). Atatürk, arkadaşlarının itirazlarına rağmen, ilk görevin öncüleri örgütlemek olduğunu saptamış ve Müdafaai Hukuk Cemiyeti’ni Erzurum ve Sivas Kongreleriyle birleştirmiştir. “Partiler üstü” kalsaydı, “İstanbul hükümetine karşı milleti ve orduyu isyan ettirme” görevini yapamayacak ve Türk Ordusu’na hükmeden bir devrim hükümeti kuramayacaktı. İngiliz’in dizinin dibinde oturan Padişah yönetiminin sorunu ise, aydınları “partiler üstü” konumda tutmaktı. Müdafaai Hukuk Teşkilatı, İttihat ve Terakki’nin devamı olmakla, maceracılıkla, isyancılıkla suçlandı. Yöneticileri hakkında idam kararları alındı.

TÜRK-İŞ VE ADD TECRÜBELERİ
Yakın tecrübe ortadadır. “Partiler üstü” kuruluşlar, sisteme özellikle kritik zamanlarda koruma hizmeti vermişlerdir. Halk hareketi ayağa kalktığı zaman onlar aracılığıyla denetlenir ve yeniden sistemin içine çekilir.

Türk-İş’in on yıllardır oynadığı role ve ADD’nin haline bakınız! Sistem bu tür örgütlere kendisini yıkacak güçleri sistem içi konumlarda tutacak görevler yükler. Hatta hizadan çıkanların, “operasyonlar” yoluyla hizaya getirildiği ve katledildiği bile olmuştur. Muammer Aksoy, Ahmet Taner Kışlalı, Şemsi Denizer gibi. Gelecek yazılarda bu konuları açacağız.

Türk-İş, “partiler üstü” kaldığı için, özelleştirmeye cepheden karşı çıkmaz. ADD, “partiler üstü” durduğu için, iktidar mücadelesine engelleme yapar. Böylece ortaya işçi kıyımına ve sendikasızlaşmaya teslim olan bir sendikacılık ve iktidarsızlaştırılan bir “Atatürkçülük” çıkar. İktidar, Atatürk yıkıcılarına bırakılır; “Atatürkçü”ye ise eğitim görevleri verilir.

İşçi sınıfı ve emekçi halk, korkulacak güçtür! Atatürkçü aydınlar, onlar da korkulacak güçtür! Bu güçlerin siyaset alanı dışında tutulması, sistemin sigortasıdır.

“Partiler üstü kalma” formülü, dikkat ediniz hiçbir zaman Amerikancı sistemin partilerine karşı kullanılmamıştır ve kullanılmaz. Öncüleri siyaset alanı dışında tutmak, hep devrimci partileri çelmelemek içindir. Emperyalist sistem, tarihte İttihat Terakki ve o geleneği sürdüren Atatürk’ün devrimci partileşmesine, 1960’lardan beri ise İşçi Partisi’ne karşı, halk önderlerini bu tekerlemeyle aldattı. Bugün nerede “partiler üstü kalmak”tan söz ediliyorsa, orada ABD merkezli sistemin sinsi bir eli vardır; SüperNATO’nun uzanan kolu vardır.

BİR SİSTEM YALANI
“Partiler üstü” kalanlar her zaman taraf olmuşlardır; ABD güdümlü sistemin tarafındadırlar. “Partiler üstü” kalmak, bu açıdan bir sistem yalanıdır; bir sistem safsatasıdır ve bir teslimiyet markasıdır. Düne kadar bu markayı kullanmanın verdiği zarar sınırlıydı. Ama bugün halk önderlerini siyaset dışında tutan mekanizmalarda rol almak, vatanın parçalanması ve Cumhuriyetin yıkılması suçuna yardımcı olmak anlamına geliyor.

Örgütsüz kalabalıklar, Godot’yu koro halinde çağırmaya hizmet edebilir ancak ülkeyi Atatürk devrimi rotasına sokamaz. Örgütsüz ve öncüsüz halk, ayak altında kalır.

Günümüzdeki görev, halk önderlerini öncü partide birleştirmektir; millete önderlik edecek örgütü inşa etmektir. Millî bir cephenin oluşturulması ve orduyu milletin emrinde tutmak için de gerekli olan budur. Bunun dışında kolay bir yol yoktur. Kolayı keşfettiğini sananlar, teslimiyeti bulmuşlardır.