İşçi Partisi Genel Başkanı Sayın Doğu Perinçek'in, Ergenekon davasının 8 Ocak 2009 günlü duruşmasında, tertipdeki son dalgayı da değerlendiren konuşmasını aşağıda sunuyoruz:
Sayın Başkan, Sayın Yargıçlar,
Daha önceki duruşmalarda MİT’ten gönderilen ve savcılar tarafından gizlenen sözde “Ergenekon örgütü” şemasının açılması talebinde bulunmuştuk. Mahkeme, bu belgenin bir devlet sırrı olarak nitelenemeyeceğini saptamakla birlikte; beklemeye karar verdi. Ben savunmamı, dava dosyasındaki bütün bilgilere sahip olarak yapmak istiyorum. Daha da önemlisi Cumhuriyet Devrimi’ne, Türkiye’nin bağımsızlık ve bütünlüğüne, Atatürk Devrimi’ne karşı uygulanmakta olan operasyonun bütün çıplaklığıyla ortaya çıkması açısından, bu “Ergenekon örgütü şeması”nın sorgumdan önce açılmasını talep ediyorum.
Şemayı açmayarak ve tutukluluğumuzu sürdürerek siz de sorumlu oluyorsunuz. Uygulamanız, biz sanıkların hürriyetlerinin haksız yere gasp edilmesinin ötesinde, milletin bütünlüğüne karşı uygulanan tertibin sürdürülmesinin bir parçasıdır.
Bugün, “müstevlilerle çıkarlarını birleştirmiş olan” Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğanlar, Cumhuriyeti yıkmak, Türkiye’yi milli devletinden yoksun hale getirmek için son darbeyi indirmek girişimi içindedirler. Arkalarında ABD ve İsrail vardır. Yargıtay Başsavcılarımızı, Türk ordusunun değerli komutanlarını, üniversitelerin başında bulunmuş profesörlerimizi, aydınlarımızı gözaltına alabilmektedirler.
Bunda sizin de payınız var. Sizin tahliyelere karar vermemeniz, bu tertibin önünde hukuka uygun bir tavır almamanız ve bu şemayı açmamanız bunlara yol açmaktadır.
BU İKTİDAR YASADIŞIDIR
Bu iktidar yasadışıdır. Ben bunu, 6 Kasım 2002 tarihinde Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer’e yazdığım bir mektupla bildirmiştim. Ama bu artık İşçi Partisi’nin görüşü olmanın ötesinde Anayasa Mahkemesi kararı ile kesinleşmiştir. Cumhuriyet’i yıkma odağı olmuşlardır.
Tayyip Erdoğan, “Büyük Ortadoğu Projesi eşbaşkanıyım” diyor. Bu bir yasadışılık itirafıdır. Bir iktidar, Türk Devleti’nin sorumluları, kendilerini başka bir devletin hiyerarşisi, ast-üst ilişkileri içerisinde tarif edebilir mi? Türkiye’nin Başbakanı kendisini, Büyük Ortadoğu Projesi’nin, ABD Dışişleri Bakanlığı’na, Pentagon’a veya CIA’ya bağlı bir proje grubunun görevlisi olarak tarif edebilir mi? Hem Başbakanlık hem Amerika’ya ait proje görevliliği birlikte olabilir mi?
Abdullah Gül de 2 Nisan 2002 günü, Amerika Dışişleri Bakanı Powell ile iki sayfa dokuz maddelik bir gizli anlaşma yaptığını 24 Mayıs 2002 tarihinde Vatan Gazetesi’nde manşetten itiraf etmiştir. Öyle Powell’la karşılıklı koltukta oturarak, iki sayfa dokuz madde yazarak bir uluslararası anlaşma yapılabilir mi? Bu bir “hizmet sözleşmesi”dir ve bu sözleşmenin itirafı da kendilerinin bir “sözleşmeli personel” olduğunu gösteriyor.
TSK GENERALLERİNİ
DÜŞMAN ORDUSUNA TESLİM ETTİ
İşte şu anda Tuncer Kılınç, Kemal Yavuz komutanlarımızı, Kemal Gürüz profesörümüzü ve diğer aydınlarımızı içeri atan operasyon, bir başka devletin, ABD ve İsrail Devleti’nin, Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Atatürk Devrimi’ne karşı operasyonudur. TSK, generallerini ve diğer komutanlarını Türkiye’yi parçalamak isteyen bir düşman ordusuna teslim etmiştir. Gerçek budur. Bu gerçeği herkes görmelidir.
TELAFİ EDİLECEKTİR
Bu durum telafi edilecektir. Bu kriz giderilecektir. Bu böyle devam etmeyecektir. Devam etmemesi için hepimize düşen görevler vardır. Artık bu dava falanca yargılanıyor, filanca yargılanıyor davası olmaktan çıkmıştır. Bu dava, Cumhuriyet ile hesaplaşmak isteyenlerle Türkiye Cumhuriyeti ve bu vatanın bütünlüğü arasındaki büyük savaşın davasıdır. Türkiye ile Amerika arasındaki savaşın davası haline gelmiştir. Bu operasyon da o savaşın parçasıdır. Ve bu operasyonda bu görevleri yapanlar, Türk devletinin görevlileri değildir. Eşbaşkanlığın görevlileridir. Bu operasyonda görev alan savcılar Türkiye’nin savcısı değildir, onun için “F” savcısı diyoruz. Bu operasyonda görev alan polisler de öyledir.
TESLİM OLMAYIN
Ben, İşçi Partisi Genel Başkanı olarak size görevinizi hatırlatıyorum. Bu operasyona teslim olmayın. Hepimizin sorumlulukları vardır. Alacaklar, Generallerimizi götürecekler... Alacaklar, YÖK Başkanımızı götürecekler... “F” savcıları gidecek Yargıtay Başsavcısı’nın yakasına yapışacak… Bunu kabul edemeyiz! Bunu protesto ediyoruz! Bunu mahkûm ediyoruz!
Burada yüzde elli, yüzde elli bölünme yok. Türk Milleti yüzde elli, yüzde elli bölünmüş değildir. Türk Milleti, ordusunun yanındadır. Türk Milleti, komutanının, Başsavcısının yanındadır. Türk Milleti, devlet bütünlüğünün yanındadır.
ERGENEKON DALGALARINDA BOĞULACAKLAR
Amerika ve İsrail’den güç alan üç buçuk Fethullahçı, Amerika ile gizli hizmet sözleşmesi yaptığını itiraf eden Abdullah Gül, BOP eşbaşkanıyım diye kendi zavallı durumunu itiraf eden Tayyip Erdoğan, bu Ergenekon dalgalarında boğulacaklardır. Göreceğiz bunu ve onun için size görevinizi hatırlatıyorum.
Biz görevimizi yapıyoruz; sizden de bu şemayı açmanızı ve bizi tahliye etmenizi istiyoruz. Cumhuriyet yargısının tertipçilere vereceği en büyük yanıt bu olacaktır.
Şemayı açıp tertibe tavır alarak bizleri derhal tahliye ederseniz ne olur? Hiçbir şey olmaz. Size hiçbir şey yapamazlar! En fazla gelirsiniz Silivri’de beraber yatarız. Silivri Kalesinden kahramanlar gibi çıkarız. Tekrar ediyorum hiçbir şey yapamazlar! Yaparlarsa bütün millet arkanızdadır.