İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir İl Başkanı Av. H. Tugay Şen, Vakıflar Meclisi’nin İzmir Musevi cemaatine vakıf statüsü tanıması ve İzmir’de bulunan yirmi iki taşınmazın cemaat vakfına devredilmesi hakkında yazılı bir basın açıklaması yaptı. Şen, açıklamasında şunları söyledi:
Vakıflar Meclisi, 12 Aralık 2011’de aldığı bir kararla, İzmir Musevi Cemaati’nin başvurusu üzerine cemaate “vakıf” statüsü kazandırdı. Böylece bir süredir ABD ve AB tarafından yapılan baskıların bir sonucu daha alınmış oldu. Bu gelişmenin öncesinde Heybeliada Rum Yetimhanesi, Bozcaada’daki Rum Ortadoks Kilisesi, manastır ve mezarlık azınlık cemaatlerine iade edilmişti.
İzmir Musevi Cemaati, Vakıflar Meclisi’nce “İzmir Musevi Cemaati Vakfı” adıyla 5737 sayılı Vakıflar Yasası’nın 16. maddesine dayanarak tescil edildi. Cemaat, vakıf yapılarak tüzel kişiliğe kavuşturuldu. Bu kararla İzmir’de bulunan 22 adet taşınmaz, Osmanlı döneminin yasaları dikkate alınarak, Hazinenin elinden alınarak cemaate iade edildi. AKP hükümetinin Vakıflar Meclisi’nin bu düzenlemesi, Cumhuriyet’in kurucu yasalarına aykırı olmanın yanında, Atatürk’ün uygulamalarının hiçe sayılması demektir.
İzmir’de bulunan ve çoğu kullanılmayan 22 gayrimenkul, tapuda Musevi Cemaati adına kaydedilmiş oldu. Böylece Atatürk devrimleri bir kenara konarak, Osmanlı döneminin şeri hukuku canlandırılmıştır. Atatürk’ün bütün amacı, Osmanlı şeri sistemine dahil 40 binden fazla cemaat vakfını 2762 sayılı Vakıflar Kanunu ile tasfiye etmek ve yurttaşlık esasına dayalı çağdaş bir Medeni Yasa’yı yürürlüğe koymaktı. Bugünse AKP Hükümeti’nin çıkardığı 5737 sayılı yeni Vakıflar Yasası ile azınlık cemaatlerinin talepleri noksansız yerine getirilmektedir.
İzmir Musevi Cemaati, bu taşınmazların Osmanlı döneminde Padişah fermanıyla kendilerine tahsis edildiğini ve söz konusu fermanın 1841’deki yangında kaybolduğunu ileri sürmektedir. Osmanlı Devleti zamanında yapılan bir tahsis, Cumhuriyet’in yapacağı bir düzenlemenin dayanağı olamaz. Hele kaybolduğu ileri sürülen ve başka bir sureti olmayan bir fermandan hareketle kesinlikle düzenleme yapılamaz.
Türkiye, yapılan bu düzenlemelerle bir cemaatler ülkesine dönüştürülmektedir. Ortaçağ’ın cemaatler ve onun vakıf müesseseleri şeklinde örgütlenmiş toplumu yerine, Kemalist Devrim “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” bir yurttaşlık sistemini koydu. Bugün doğu illerimizde mollalara devlet memurluğu şeklinde cemaat önderliği verilirken; İzmir ve çevresinde de azınlık cemaatlerine tüzel kişilik kazandırılmakta, 1936 vakıflar beyannamesi düzenlemesi ortadan kaldırılmaktadır.
Cumhuriyet yıkıcılığı Anayasa Mahkemesi kararıyla sabit olan AKP Hükümeti, yurttaşlardan oluşan toplumumuzu cemaatlere göre parçalamaktadır. Türk Milleti’nin fertleri olmak yerine, etnik ve dinsel kimliklere göre tanımlamalar ve ayrışmalar yapılmaktadır.
Kemalist Devrim tamamlanıp Atatürk Cumhuriyeti yeniden kurulduğunda, toplumumuz cemaatler şeklinde değil, devrimci ve çağdaş kurumlar etrafında örgütlenecektir. AKP Hükümeti’nin yaptığı bütün Cumhuriyet karşıtı yasal düzenlemeler de Aynı Atatürk’ün yaptığı gibi ortadan kaldırılacaktır.