İP Genel Başkan Yrd. E. Sanayi Genel Müdürü Bülent Esinoğlu: MUHİMMAT FABRİKASINDAKİ PATLAMAYLA MİLLİ GÜÇLERİ İRTİBATLANDIRMAYA ÇALIŞAN AGHARTA SAVCISINI, BELGELER YALANLIYOR!

İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı E. Sanayi Genel Müdürü Bülent Esinoğlu, bugün (7 Ağustos 2008) Ankara'da bir basın toplantısı düzenleyerek, 1997 yılında Kırıkkale MKE Muhimmat fabrikasında meydana gelen patlamayı, İşçi Partisi ile irtibatlandırmaya çalışan Erg...

Tarih:

İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı E. Sanayi Genel Müdürü Bülent Esinoğlu, bugün (7 Ağustos 2008) Ankara'da bir basın toplantısı düzenleyerek, 1997 yılında Kırıkkale MKE Muhimmat fabrikasında meydana gelen patlamayı, İşçi Partisi ile irtibatlandırmaya çalışan Ergenekon Savcısına yanıt verdi. Esinoğlu özetle şunları söyledi;

22 Temmuz 2008 günlü Yeni Şafak gazetesinde, Ergenekon iddianamesine atıfta bulunularak; “Veli Küçük ile Doğu Perinçek’in TSK’ya ait 24 bin silahı Kuzey Irak’a götürüp Barzani, Talabani ve PKK’ya verdiklerini iddia eden Güney’e göre Kırıkkale’deki Silah Fabrikası da delilleri yok etmek için bombalandı” iddiasına yer verildi.

Savcı Öz’ün hazırladığı Ergenekon iddianamesinde ise bu konu; “Tuncay Güney beyanında, Kırıkkale Silah Fabrikasında meydana gelen patlama ile ilgili, Veli Küçük’ün kendisine haber yapmasını söylediğini, onun talimatı ile Çevik Bir Paşanın grubunun Fabrikaya sabotaj yaptığını, haber yaptıklarını, bu yöndeki haberlerin Aydınlık ve Hürriyet Gazetesinde çıktığını beyan etmesi Doğu Perinçek’e sorulduğunda…” ifadeleriyle yer almaktadır.

6 Temmuz 1997 tarihli Aydınlık dergisi, Tuncay Güney’in ifadelerini ve Ergenekon iddianamesini yalanlamaktadır. 6 Temmuz 1997’deki Aydınlık dergisinin Kırıkkale’deki patlamaya ilişkin başlığı şöyledir: “Emekli Binbaşı Erol Bilbilik: Kırıkkale’deki Patlama ABD’nin Genelkurmaya Cevabı.” Aydınlık’ta yer alan yazıda da görülebileceği gibi, olayı Çevik Bir ile ilişkilendiren hiçbir ifade bulunmamaktadır.

Aydınlık dergisinde yer alan değerlendirmelerde, amacın Türkiye’nin ulusal silah sanayiini önlemeye yönelik olduğu görüşlerine yer verilmiştir.

Savcı Öz’ün, iddianamede, soruşturmada tanık, sanık ve benzeri hiçbir sıfatı bulunmayan Tuncay Güney’in ifadelerini esas aldığını görüyoruz. Mevzuatımızda “mülakat” diye bir uygulama olmadığı gibi “mülakata” dayanarak iddianame hazırlandığı Ergenekon İddianamesinde ilk kez uygulanan yasa dışı bir yöntem olmuştur.

Yalan’ın içinde söylenen YALAN ise, eksilen silahların delilini ortadan kaldırmak için Mühimmat Fabrikasını havaya uçurdular iddiasıdır.

Patlama muhimmat fabrikasında meydana gelmiştir. Mühimmat Fabrikası ile Silah Fabrikasının arası 4 ila 5 kilometredir.

O zaman, delilleri ortadan kaldırmak isteyen kişi Mühimmat Fabrikasına değil, Silah Fabrikasına sabotaj yapması gerekirdi.

İddianamenin temel düzeneğinin şu olduğunu görüyoruz.

Savcı, herhangi bir Aydınlık dergisini alıyor. Amerika’nın Türkiye’deki cinayet ve sabotajlarını anlatan Aydınlık’ın savını tersine çeviriyor. Tanık olarak da CIA ajanı Tuncay Güney veya Amerika ile birlikte çalışan diğer ajanların ifadelerini delil olarak iddianamesine yerleştiriyor.

İddianamenin atıfta bulunduğu Tuncay Güney, Doğu Perinçek’in referansı ile Aydınlık’tan muhabirlerle birlikte Kuzey Irak’a geçtiğini, JİTEM subaylarının Habur’dan itibaren kendilerine eşlik ettiğini, arkalarında ise silah yüklü araçların bulunduğunu, JİTEM subayları ve gazetecilerle birlikte Irak’ın kuzeyine geçtiklerini, 12 bin silahın Barzani’ye, 12 bin silahın ise Talabani’ye teslim edildiğini, daha sonra bu silahlardan 6 bininin Türk subayların gözetiminde Cemil Bayık’a, yani PKK’ya verildiğini iddia etmektedir.

Tuncay Güney’in, Irak’ın kuzeyine götürüldü dediği 24 bin silahın, PKK’nın kullandığı türden piyade tüfeği olduğunu kabul edelim. PKK’lılarda yakalanan Kalaşnikof, G-3 ya da Amerikan M-16 piyade tüfeklerinin ortalama ağırlığı 4 kilogram (G-3: 4.250 Kg, Kalaşnikof: 4.3 kg, M-16: 3.4 kg). 24 bin piyade tüfeğinin, mühimmatsız ağırlığı ortalama 96 ton geliyor. Bu ağırlıktaki silah yükünün, üstelik önlerinde gazetecilerle birlikte, konvoy halinde Habur’dan geçirilerek Irak’ın kuzeyine götürüldüğü iddiası bir saçmalık olduğu açıktır.

Bu hususta Genelkurmay Başkanlığı’na verdiğimiz 08.05.2008 tarihli dilekçe üzerine, Genelkurmay Başkanlığı, 20 Mayıs 2008 tarihinde verdiği yazılı yanıtta, iddiaların asılsız ve mesnetsiz olduğunu açıkça belirtmiştir.

Yalan üzerine inşa edilen, düzmece belge ve iftiralarla düzenlenen iddianamenin yargıdan hak ettiği cevabı alacağından kuşkumuz yok.