İP Genel Başkan Yrd. Av. Mehmet Cengiz Ağır Ceza Mahkemesine Başvurdu: DENİZ FENERİ İDDİANAMESİ TÜRK CEZA KANUNUNU YOK SAYIYOR!

İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av. Mehmet Cengiz,İşçi Partisi'nin 4 yıl önce yaptığı başvuruyla başlatılan Deniz Feneri Soruşturmasında ortaya çıkan iddianamenin, Alman Savcılarının saptadıkları suçları bile görmezden gelip Türk Ceza Kanunu'nu yok saydığı...

Tarih:

İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av. Mehmet Cengiz,İşçi Partisi'nin 4 yıl önce yaptığı başvuruyla başlatılan Deniz Feneri Soruşturmasında ortaya çıkan iddianamenin, Alman Savcılarının saptadıkları suçları bile görmezden gelip Türk Ceza Kanunu'nu yok saydığını belirterek, Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesine başvurdu ve iddianamenin Savcılığa iadesini istedi. Mahkemeye bir dilekçe veren Cengiz, bu konuda şunları söyledi:

Dağ Fare Doğurdu!
8 Eylül 2008 tarihinde yaptığımız suç duyurusu ile başlatılan ve “Yüzyılın yolsuzluğu” diye bilinen “Deniz Feneri soruşturması”nda dağ fare doğurdu. Ortada “örgüt” de yok, “dolandırıcılık” da!
Yürütülen soruşturma, bırakınız kanıtların toplanmasını, var olan kanıtları dahi yok saymıştır.
İddianame, daha önce görevden alınan Cumhuriyet Savcılarının topladığı ve Alman adli makamlarının saptadığı kanıtlar dikkate alınmaksızın hazırlanmıştır.

İddianame, Türk Ceza Kanununu Yok Sayıyor!
Bu, en basit yaklaşımla Türk Ceza Kanunu’nun 8 ve 9. maddelerine aykırıdır. Anılan hükümlere göre; “Fiilin kısmen veya tamamen Türkiye’de işlenmesi veya neticenin Türkiye’de gerçekleşmesi halinde, suç Türkiye’de işlenmiş sayılır” ve “Türk kanunları uygulanır”. “Türkiye’de işlediği suçtan dolayı yabancı ülkede hakkında hüküm verilmiş olan kimse, Türkiye’de yeniden yargılanır.”
Bu düzenleme karşısında, Türkiye’de kanıtları toplayıp değerlendirmeseniz dahi, Alman yargısının topladığı ve hükme esas aldığı kanıtları yok sayamazsınız.

Alman Savcıları Suç Örgütünü Saptıyor!
Alman Savcılarının hazırladığı “Deniz Feneri yolsuzluğu”na ilişkin iddianame, bazı medya kuruluşlarından (Kanal 7 vd.) Hükümet’e; dönemin RTÜK Başkanı Zahid Akman’dan Başbakan Tayyip Erdoğan’a kadar uzanan büyük bir suç örgütünü ortaya çıkarmıştır.
Alman Savcılığının 192 sayfalık iddianamesi ve binlerce belgeden oluşan soruşturma dosyası, bu suçun büyüklüğünü göstermektedir. Ortada trilyonlarca liralık zimmet ve çıkar sağlamaya yönelik AKP merkezli organize bir suç örgütü bulunmaktadır.
Alman Savcılarının iddianamesinde, halktan yardım amacıyla toplanan bu paralardan bir bölümünün sanık Mehmet Gürhan tarafından, diğer sanık Firdevsi Ermiş’ten alınarak Recep Tayyip Erdoğan’a verildiği yazılıdır.

Türk Hükümeti’nin Siyasi Etki Çabası!
Bütün bunlardan daha vahimi, Almanya’da yürütülen bu soruşturma süresince, soruşturmalara defalarca siyasi etki yapılmaya, bilhassa Türk Hükümeti tarafından devam etmekte olan tutukluluğa mani olunmaya çalışıldığı iddianamede açıkça belirtilmektedir.
Türk Hükümeti’nin, bu eylemi örtbas edici ve suçu koruyucu tutumu nedeniyle, suç örgütünün Türkiye’ye kaçan mensuplarına, Türkiye’deki kanıtlarına, Türkiye’deki yapılanmasına ve işledikleri suçlara gereği gibi ulaşılamadığı vurgusu yapılmaktadır.
İşte bugün yaşamakta olduğumuz durum, bu sürecin devamıdır.
Tek başına TCK’nun 8 ve 9. maddeleri dahi, Alman yargısının saptadığı hususların Türkiye’de soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmasını gerektirmektedir.

Alman Savcıları, Türkiye’deki Suçları Sıralıyor!
Frankfurt mahkemesinin kararında;
• Yolsuzluğun merkezinin Türkiye’de olduğu,
• Tayyip Erdoğan ve diğer AKP yöneticilerinin suçun içinde bulundukları,
• Türkiye’deki Deniz Feneri ve Almanya’daki Deniz Feneri’nin aynı organize yapılanmanın parçaları oldukları,
• Yolsuzluğu gizlemek, para transfer etmek ve aklamak için Almanya’daki şirketlerin yanı sıra Türkiye’de de bunlara paralel şirketler kurulduğu,
• Yardım amaçlı toplanan paraların Kanal-7 ve AKP’nin faaliyetlerinin finansmanında kullanıldığı hükme bağlanmıştır.

SPK Daha Önce Yolsuzluğu Saptamıştı!
Aslında bu yolsuzluğa ilişkin kanıtlar, daha Almanya’da soruşturma başlamadan önce SPK tarafından da saptanmış ve gereği yapılmak üzere Başbakanlığa bildirilmiştir. Ancak gereği yapılmamıştır.
Bütün bu bilgileri ve belgeleri, soruşturmayı başlatan 8 Eylül 2008 tarihli
Başvurumuz ve 19 Kasım 2008 tarihli ek dilekçemizle, Ankara C. Başsavcılığı’na bildirmiştik. Bunlar halen soruşturma dosyasındadır.

Mahkeme, İddianameyi Savcılığa İade Etmelidir!
Bunca kanıta rağmen “örgüt”ü ve “nitelikli dolandırıcılık” eylemini saptamayan iddianamenin Savcılığa iadesi gerekir. Bu taleple, yani gereği gibi yapılmayan soruşturmanın tamamlanabilmesi için iddianamenin Savcılığa iadesi istemiyle Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvuruda bulunuyoruz.


11.04.2012

Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’na


Konu : “Deniz Feneri İddianamesi”nin iadesine karar verilmesi talebidir.

Açıklamalar :

08.09.2008 tarihli başvurumuz üzerine başlatılan ve yürütülen soruşturma, bırakınız kanıtların toplanmasını, var olan kanıtları dahi yok saymıştır.
İddianame, daha önce görevden alınan Cumhuriyet Savcılarının topladığı ve Alman adli makamlarının saptadığı kanıtlar dikkate alınmaksızın hazırlanmıştır.
Bu, en basit yaklaşımla TCK’nun 8 ve 9. maddelerine aykırıdır. Anılan hükümlere göre; “Fiilin kısmen veya tamamen Türkiye’de işlenmesi veya neticenin Türkiye’de gerçekleşmesi halinde, suç Türkiye’de işlenmiş sayılır” ve “Türk kanunları uygulanır”. “Türkiye’de işlediği suçtan dolayı yabancı ülkede hakkında hüküm verilmiş olan kimse, Türkiye’de yeniden yargılanır”.
Bu düzenleme karşısında, Türkiye’deki kanıtlar toplanıp değerlendirilmese dahi, Alman yargısının topladığı ve hükme esas aldığı kanıtları yok sayılamaz.
Alman Savcılarının hazırladığı “Deniz Feneri yolsuzluğu”na ilişkin iddianame, bazı medya kuruluşlarından (Kanal 7 ve diğerleri) Hükümet’e; dönemin RTÜK Başkanı Zahid Akman’dan, Başbakan Tayyip Erdoğan’a kadar uzanan büyük bir suç örgütünü ortaya çıkarmıştır.
Alman Savcılığının 192 sayfalık iddianamesi ve binlerce belgeden oluşan soruşturma dosyası bu suçun büyüklüğünü göstermektedir. Ortada trilyonlarca liralık zimmet ve çıkar sağlamaya yönelik AKP merkezli organize bir suç örgütü bulunmaktadır.
Alman Savcılarının iddianamesinde, halktan yardım amacıyla toplanan bu paralardan bir bölümünün sanık Mehmet Gürhan tarafından, diğer sanık Firdevsi Ermiş’ten alınarak Recep Tayyip Erdoğan’a verildiği yazılıdır.
Bütün bunlardan daha vahimi, Almanya’da yürütülen bu soruşturma süresince, soruşturmalara defalarca siyasi etki yapılmaya, bilhassa Türk Hükümeti tarafından devam etmekte olan tutukluluğa mani olunmaya çalışıldığı iddianamede açıkça belirtilmektedir.
Türk Hükümeti’nin, bu eylemi örtbas edici ve suçu koruyucu tutumu nedeniyle, suç örgütünün Türkiye’ye kaçan mensuplarına, Türkiye’deki kanıtlarına, Türkiye’deki yapılanmasına ve işledikleri suçlara gereği gibi ulaşılamadığı vurgusu yapılmaktadır.
İşte bugün yaşamakta olduğumuz durum, su sürecin devamıdır.
Tek başına TCK’nun 8 ve 9. maddeleri dahi, Alman yargısının saptadığı hususların Türkiye’de soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmasını gerektirmektedir.
Frankfurt mahkemesinin kararında;
• Yolsuzluğun merkezinin Türkiye’de olduğu,
• Tayyip Erdoğan ve diğer AKP yöneticilerinin suçun içinde bulundukları,
• Türkiye’deki Deniz Feneri ve Almanya’daki Deniz Feneri’nin aynı organize yapılanmanın parçaları oldukları,
• Yolsuzluğu gizlemek, para transfer etmek ve aklamak için Almanya’daki şirketlerin yanı sıra Türkiye’de de bunlara paralel şirketler kurulduğu,
• Yardım amaçlı toplanan paraların Kanal-7 ve AKP’nin faaliyetlerinin finansmanında kullanıldığı hükme bağlanmıştır.
Aslında bu yolsuzluğa ilişkin kanıtlar daha Almanya’da soruşturma
başlamadan önce SPK tarafından da saptanmış ve gereği yapılmak üzere Başbakanlığa bildirilmiştir. Ancak gereği yapılmamıştır.
Bütün bu bilgileri ve belgeleri, soruşturmayı başlatan 08.09.2008 tarihli
başvurumuz ve 19.11.2008 tarihli ek dilekçemizle Ankara C. Başsavcılığı’na bildirmiştik.
Bunca kanıta rağmen “örgüt”ü ve “nitelikli dolandırıcılık” eylemine ilişkin var olan kanıtları saptamayan iddianamenin Savcılığa iadesi gerekir.

İstem : Açıklanan sebepler ve resen saptanacak sair nedenlerle; gereği gibi yapılmayan soruşturmanın tamamlanabilmesi için, “suçun sübutuna etki edeceği mutlak sayılan mevcut deliller toplanmadan” hazırlanan iddianamenin CMK’nun 174/1-b. maddesi uyarınca C. Savcılığı’na iadesine karar verilmesini talep ediyoruz.

Saygılarımızla.

İşçi Partisi v.
Av. Mehmet Cengiz