İP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Cengiz: Vaizler Referandumda “Evet” Vaazı Veriyor! İddianameleri Şeyhler Yazıyor!

İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av. Mehmet Cengiz,(27 Eylül 2010) bugün Parti Genel Merkezinde düzenlediği basın toplantısında; İsmailağa Tarikatı liderinin, Kadir Gecesi, Taşoluk Camiinde, referandumda “evet” çağrısı yapan ve “Ergenekon Davası” sanıklarına...

Tarih:

İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av. Mehmet Cengiz,(27 Eylül 2010) bugün Parti Genel Merkezinde düzenlediği basın toplantısında; İsmailağa Tarikatı liderinin, Kadir Gecesi, Taşoluk Camiinde, referandumda “evet” çağrısı yapan ve “Ergenekon Davası” sanıklarına saldıran vaazının kamera kayıtlarını izletti. CHP Genel Başkanının “Laiklik tehlikede değildir” söylemini de eleştiren Cengiz, şu değerlendirmelerde bulundu:

Şimdi sizlere, Cumhuriyetimizin düşürüldüğü durumu anlatan ibretlik bir görüntü izleteceğiz.

Yer; İstanbul. Arnavutköy’deki Taşoluk Camii. Türkiye’nin en büyük iki camiinden biri. Tarih; 5 Eylül 2010, Kadir Gecesi. Halkoylamasından bir hafta önce. Vaaz veren: İsmailağa tarikatı liderlerinden Abdullah Ustaosmanoğlu. Bu konuşma aynı zamanda Albayraklar’a ait TV-Net adlı televizyon kanalından da naklen yayınlandı.

Ne diyor vaiz?

“Ergenekon Davası” kapsamında “Balyoz”, “Kafes” gibi adlarla sürdürülen soruşturma ve kovuşturmaların önemine değinerek; bu dava sanıklarını, defedilmesi gereken “belalar”. “musibetler” olarak nitelendiriyor.

Müritlerini referandumda “evet” oyu kullanmaya çağırıyor.

Bundan 4 gün sonra Recep Tayyip Erdoğan da, bayram namazı çıkışında Sultanbeyli Merkez Camii önünde cemaate yaptığı açıklamada “evet” çağrısını tekrar ediyor.

Oysa, 298 sayılı yasanın 50. maddesine göre; “Seçim zamanında …mabetlerde … toplu olarak sözlü propaganda yapılması yasaktır”. 55. madde de propagandada “dini ibareler kullanılması” yasaklanmıştır.

Tarikat şeyhi, izlediğimiz bu vaazında; yaşanan süreci, 142 yıldır yakalayamadıkları bir fırsat olarak değerlendiriyor.


142 yıl önce ne olmuştu? 1868’de -yani 142 yıl önce- Şurayı Devlet kurulmuş, yargı ile yürütme birbirinden ayrılmış, şeriata 142 yıldır unutamadıkları bir darbe indirilmişti.

Şimdi, yargıyı tümüyle ele geçirebilecekleri bir fırsat yakaladıklarını düşünüyor ve bunu açıkça söylüyorlar.

Vaazı hep birlikte dinledik:

İddianameleri artık şeyhler yazıyor, minberlerden okuyorlar.

Mahkeme kararları da bu tarikat şeyhlerince yönlendirilmeye çalışılıyor.

Recep Tayyip Erdoğan, “Ergenekon davasının savcısı” olduğunu açıklamıştı. Erdoğan “Silivri’de özel mahkeme kurduk” derken, tarikat sözcüleri de davaya müdahil oluyorlar.

Öte yandan bakıyoruz, Şırnak’ta minarelerden Abdullah Öcalan’ın konuşmaları okunuyor.

AB kapısına bağlanmış Türkiye’ye dışarıdan operasyonlar düzenlenerek; Trabzon Sümela Manastırı, Van Akdamar Kilisesi ve Ürgüp Konstantin - Eleni Kilisesi’nde “ayin” adı altında gösteriler yapılıyor. Ayasofya’da da “ayin” gibi provokatif girişimlerde bulunuluyor.

Özetle, iktidar mevzilerinden ele geçirilen Türkiye, yeniden “şeyhler, dervişler, mensuplar ülkesi” haline getirilmeye çalışılıyor.

Bütün bu gelişmeler yaşanırken, CHP Genel Başkanı, “Laiklik tehlikede değildir” diyebiliyor. “Türban sorununu biz çözeriz” diyerek, AKP ile Ortaçağ kulvarında yarışa girebiliyor.

Bu aymazlık, tehlikeyi daha da büyütmektedir. Cumhuriyet’i savunmakla görevli makamlar, boynunda Anayasa Mahkemesi’nin “Cumhuriyet karşıtı faaliyetlerin odağı olduğu yazılı” ilamıyla Cumhuriyet yıkıcısı faaliyetlerini sürdüren AKP’yi izlemekle yetiniyorlar.

İşçi Partisi bunu kabul edemez! Kemalist Devrimin “din ve dünya işlerinin birbirinden ayrılması” olarak tanımlayıp uyguladığı laiklik anlayışını benimseyen İşçi Partisi bu gelişmelere duyarsız kalmayacaktır.

Hemen yarın, başta Yargıtay C. Başsavcılığı ve Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığı olmak üzere görevli mercilere başvurarak, Cumhuriyet hukukunun ve bunun öngördüğü yaptırımların uygulanmasını isteyeceğiz.