Kıbrıs’ta Batı yanlısı “Yes Be Annemcilerin”, Türkiye aleyhtarı mitingi ile başlayan, Eşbaşkan Recep Tayyip Erdoğan’ın Kıbrıs operasyonu, Büyükelçi değişikliği ile sürüyor.
Tüm Kıbrıs halkına “besleme halk” gözü ile bakan Erdoğan’ın altı ay önce atadığı büyükelçiyi, hariciyeci olmayan bir “büyükelçi” ile değiştirmesi, ne Kıbrıs halkının, ne de Türk halkının çıkarınadır.
Annan Planını Türk Halkına kabul ettirmek için “Kırk yıllık çözümsüzlük çözüm değildir” diyen Erdoğan’ın ver-kurtul siyaseti, Kıbrıs Rum kesiminin referandumda “hayır” demesi ile kesintiye uğramıştı.
Gelişen olaylardan anlaşılmaktadır ki, Batı Kıbrıs’ı Türkiye’den almakta kararlıdır.
Kıbrıs’ta Anavatana bağlılığı ile bilinen KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nu Kıbrıs’ta zor duruma düşürmek sadece Batının ekmeğine yağ sürer.
Amerika’nın Kıbrıs ile ilgili taleplerinde de bir değişiklik söz konusu değildir.
Amerika’nın ve Avrupa’nın tüm gücü ile Kıbrıs’a abandığı bir dönemde, Kıbrıs’taki “yes be annemcilerin” bir kez daha Türkiye aleyhinde kullanılmaları söz konusudur.
Böyle bir durumda, Kıbrıs’a yeni bir büyükelçi atanması, üstelik de atanan yeni elçinin, elçilik kariyeri değil de yardım toplama heyeti başkanı olması, Türkiye Cumhuriyeti için garabettir.
Türkiye Cumhuriyeti günlük şahsi kızgınlıklar, ya da keyfi değerlendirmeler ile yönetilecek bir ülke değildir.
Hiçbir ciddi devlet, altı ay önce atadığı bir büyükelçisini keyfi, sebepler ile geri çekemez.
İşçi Partisi’nin Milli Hükümet Programı’nda da belirtildiği gibi AKP’nin alet olduğu;
“ABD’nin ‘Birleşik Kıbrıs’ planı yapaydır ve emperyalist amaçlara hizmet etmektedir. Bir Kıbrıs Milleti olmadığı gibi, ‘Birleşik Kıbrıs devlet’inin başka bir temeli de yoktur. KKTC’nin Türkiye ile bütünleşmesi, Kıbrıs’ın her iki toplumu yanında Türkiye ve Yunanistan halklarının yararınadır ve dünya barışı için en doğru çözümdür. Milli Hükümet, bölge ve Avrasya ülkelerinin de desteğini alarak, KKTC’nin Türkiye ile bütünleşmesini adım adım gerçekleştirecektir.”