İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı E. Korgeneral Yaşar Müjdeci, bugün (2 Haziran 2009) partisinin İzmir il merkezinde bir basın toplantısı yaparak; Suriye sınırındaki mayınların İsrailli firmalar tarafından temizlenmesinin Türkiye için yaratacağı sorunları ve çözüm yollarını açıkladı. E. Korg. Müjdeci, açıklamada şunları söyledi:
Mayın temizleme işinin özü şudur: Ottowa Konferansı’nda varılan karara göre, ülkeler mayınlanmış olan arazilerdeki mayınları 2014 yılının sonuna kadar temizleyeceklerdir.
Mayınlardan arındırılacak sınır bölgesi stratejik bir önem taşıyor. Uluslararası sorun olmaya aday olan sular buradan geçiyor. Ayrıca bu bölge Suriye sınırıdır aynı zamanda!
Sınırın hemen ötesinde Kamışlı'da petrol bulundu.
Türkiye sınırında, TPAO'nun açtığı kuyuların on tanesinden günde 2.000 varil petrol çıkarılıyor.
Aynı bölgenin Suriye tarafında ise, 560 civarındaki kuyudan günde 450-500.000 varil petrol çıkarılıyor.
TPAO yetkilileri, yeni açılacak 12 kuyudan yaklaşık 2.500 varil petrol çıkarılabileceğini tahmin ettiklerini söylüyorlar.
Türkiye'nin, 55 Dolarlık petrol varil fiyatı hesabıyla, buradan yılda 250 milyon Dolar civarında gelir elde ettiği ve bu gelirin, yeni kuyular açıldıkça daha da artacağı ifade edilmektedir.
KRİTİK DURUM
Burada kritik durum şudur:
TPAO yetkilileri, buradaki petrol haklarının yasa gereği bizde olduğunu söylüyorlar. Ancak, sınırın uluslararası bir firmaya verilmesi durumunda, ilerde bir anlaşmazlık olursa, geçerli olacak olan Türk yasaları değil, uluslararası yasalar yani tahkim olacaktır!
Başbakan Tayyip Erdoğan, Suriye sınırının mayınlardan temizlenmesi karşılığında 44 yıllığına İsrailli firmalara verileceği eleştirilerine,"Paranın dini, milleti olmaz. Bu faşizan bir yaklaşımdır" diyerek yalanlamamıştır.
Sınır bölgesinde bulunan 615.419 mayın temizlendikten sonra; 510 km. uzunluğunda ve ortalama 350 m. genişliğinde bir toprak parçası oluşacaktır. Bu toprağın alanı 178.500.000 metrekaredir. Yasaya göre temizlenen araziye bağlı olan (mücavir) bölgeler de, Ceylanpınar gibi katılınca, ortaya 216.000 dekar ölçüsünden bir toprak çıkıyor.
Bu toprak, 50 yıldan fazla üzerinde tarım yapılamadığı ve adeta gönüllü olarak nadasa bırakıldığı için çok verimlidir ve ideal bir organik tarım alanıdır.
Genelkurmay Başkanlığı'na göre; mayın temizliğinin; bedeli ödenmek kaydıyla, hizmet alımı yöntemi ile yapılması ve bu kapsamda uluslararası deneyime sahip NAMSA'nın (NATO İkmal ve Bakım Teşkilatı) öncelikle dikkate alınması uygun bir hareket tarzı olarak düşünülmüştür.
SIKINTI YARATAN SINIRLARDIR
Mayınlı arazi Türkiye'nin başka yerlerinde olsaydı, temizleme işinde bu kadar sorun olmazdı.
Sorun, mayınlı arazilerin Türkiye-Suriye sınırı boyunca uzanmasıdır.
Asgari 3 yıl sürecek olan bu çalışmalar sırasında Türkiye ile Suriye ilişkilerinin arasına yabancı bir şirketin veya şirketlerin girmesi kabul edilemez. İstenmeyen şey ise,mayın temizleme işinin İsrailli şirketlere veya İsrail ile ilişkili şirketlere verilmesidir.
Temizleme işini "NAMSA yapsın" teklifi ise, müteakip paragraflarda açıklanacağı gibi yine sorun yaratır. Çünkü NAMSA'nın elinde; aleti, makine ve teçhizatı, uzman personeli hazır olarak bekleyen bir birim mevcut değildir.
Normal olarak NAMSA da böyle bir durumda uluslararası bir ihaleye çıkacaktır. Bu arada, bilinen bir gerçektir ki; ABD'nin hakim etkisiyle, NAMSA'nın ve NATO EHF'in ihalelerini, Yahudi ve Yahudi bağlantılı olmayan şirketler, her nasılsa alamazlar.
Bu nedenle de NAMSA'nın ihalesini böyle bir şirket veya şirketler grubu alacaktır.
Sonunda da iş NAMSA referanslı olduğu için, Türkiye itiraz da edemeyecektir.
Böyle bir durumda ise Suriye, askeri ve siyasi açıdan anlaşamadığı İsrail ile bu defa,Türk topraklarında sınırdaş olacaktır! Çıkacak sıkıntılardan Türkiye de nasibini alacaktır.
Yalnız burada dikkate alınması gereken şey şudur. İş NATO işi değildir ve parası Türkiye Cumhuriyeti tarafından verilmektedir. Yani veballi bir iştir! Bu nedenle, nereden gelirse gelsin, zorlama kabul edilmemelidir!
KONU NEDEN BU KADAR ÖNEMLİDİR?
Asgari 3 yıl boyunca, Türkiye-Suriye sınırı uzantısında; 510 km. uzunluğunda ve 350 m. ortalama genişliğinde olan ve mücavir alanlara da sahip bu topraklar üzerinde; çeşitli şantiyeler, patlayıcı depolar, çeşitli binalar, yollar, dehlizler, köprüler yapılacaktır. Buralarda binlerce işçi, uzman, mühendis ve muhafız çalışacaktır.
Buraların günde 24 saat takip ve kontrollerini yapmak çok zor ve ayrı bir teşkilatlanma ister. Yani paradan kaçma yerine para harcamak gerekir.
Bu faaliyetler devam ederken, yine 2009 yılının sonunda başlamak üzere ABD, 100-120 bin askerini, tankını, topunu, füzelerini, uçaklarını, helikopterlerini Irak'tan geri çekecektir. Bu maksatla Türkiye'den izin beklenmektedir.
Bu geri çekiliş de, bu arada yeni çatışmalar çıkmazsa, asgari 2 yıl sürecek ve Habur’dan başlayarak Türkiye-Suriye sınırına paralel olarak, 1.000 km. boyunca devam edecektir.
Yani bu 2 faaliyet iç içe devam edecektir.
Yani, bu durumda Türkiye ile Suriye'nin arası ''çifte bariyer'' ile kapatılmış olacaktır.
Oluşan bu resimdeki olaylar tesadüf olamaz!
ŞÖYLE BİR SENARYO OLAMAZ MI ?
Diyelim ki, tam bu faaliyetler üst üste bindiği bir sırada, Irak-ABD görüşmeleri, beklendiği gibi iyi gitmedi ve müzakereler kesildi!
Bu arada, ABD ile anlaşarak veya ABD'yi zorlayarak İran ile savaşa sokmak üzere İsrail; İran'ın NATANZ dahil nükleer silah tesislerine, daha önce Irak'ın Osirak nükleer santraline ABD'nin teşvikiyle yaptığı gibi, havadan klasik veya nükleer bombalarla saldırdı!..
BÖYLE BİR DURUMDA OLAYLAR ŞÖYLE GELİŞECEKTİR:
Şu andaki menzilleriyle İsrail uçakları; ABD uçaklarını ve pilotlarını kullanmak hariç, İran'ın Natanz dahil nükleer silah üretim tesislerini vurup geriye yani İsrail'e dönemezler. Zira yakıtları yetmez!
Havadan yakıt ikmali ise, İran'ın kara savunma sistemi içinde olacağından çok risklidir. Her zaman uygun olmayabilir.
Bu durumda İsrail uçakları; zorunlu iniş isteyerek veya kasten planlı olarak Türk meydanlarına iniş yapma durumunda kalabilirler.
İran ise böyle bir durumda, düşmanına yardım eden hedeflere saldıracağını önceden ilan etmiştir.
Peki, böyle bir senaryoda; Türkiye neden ve nasıl oluyor da İran ile savaşa zorlanıyor ve bunun sonucunda da bölgede yalnızlaştırılıyor ve ABD'ye adeta zamk ile yapıştırılmak isteniliyor.
Peki bundan Türkiye'nin çıkarı ne olacaktır?
Bunlar dikkate alınmadan ''Ne var yani? Altı üstü bu mayınların temizlenmesidir. Sonra, burada İzak değil Hasan çalışacaktır'' demenin mantığı var mıdır?
Ayrıca, TBMM'ye gelecek olan yasal düzenlemeye gerekçe olarak gösterilen Ottowa sözleşmesi, sadece Suriye sınırındaki mayınları değil geriye kalan diğer sınırlardaki 305.661 mayının temizlenmesini de kapsıyor.
Yasal düzenlemede bunların da sözleşme gereği 2014'e kadar temizlenmesine ilişkin bir hükmün yer almaması, bu düzenlemenin gerçek nedeninin başka olduğunu gösteriyor.
Ayrıca, söylemek gerekir ki, İran-ABD, İran-İsrail savaşı; Suriye'yi ve Hizbullah nedeniyle Lübnan'ı, Hamas nedeniyle Gazze'yi, böyle bir durumda ayaklanması beklenen İsrail'deki Arapları da içine alır ve bu bir Ortadoğu savaşı haline getirilir.
Zira, bu hafta içinde İsrail Hava Kuvvetleri, İran'ı hedef alan bir tatbikat düzenledi. Yine bu hafta, İsrail ordusu, bir taraftan Hizbullah, Suriye ve Hamas ile savaş, diğer taraftan İsrail’deki Arapların ayaklanması durumunda alınacak eş zamanlı önlemlere yönelik ''Dönüm Noktası-3'' adlı bir simülasyon gerçekleştiriyor.
Hizbullah, İsrail'in yeni bir savaşa hazırlandığını öne sürüyor.
İsrail Başbakanı B. Netanyahu, daha önce 7 Haziran’da yapılacak Lübnan seçimlerinde Hizbullah'ın bir seçim zaferi kazanmasının ''tehlikeli'' ve ''kaygı verici'' olduğunu söylemişti.
Ayrıca, Doğu Akdeniz’de de sular ısınıyor. GKRY; Mısır, Lübnan ve Rusya'nın ardından şimdi de bir ABD şirketini devreye sokma girişiminde bulunmuştur. Rumların geçen yıllardaki girişimi üzerine 1 Şubat 2007 tarihinde bir Türk savaş gemisi, Rum kara sularına girerek bayrak göstermiş ve arama faaliyetinde bulunarak Norveç gemisini bölgeden uzaklaştırmıştı.
Şimdi işe ABD petrol şirketi, bu nedenle de ABD burnunu sokmaktadır. Hem de böyle bir karmaşık ve Türkiye'nin dört bir taraftan kuşanmak istendiği bir zamanda!
BİR İTİRAZIMIZ DAHA VAR
Şimdi herkes; "Biz mayınların temizlenmesine değil, toprakların 44 yıllığına yabancılara teslim edilmesine karşıyız. Mayın temizleme işini istediğinize verin. Yeter ki, organik işinden ayırın!" demeye başladı.
Bu da mantıklı bir cevap değildir.
Temizleme işi asgari 3 yıl sürecektir. Eğer bu iş için İsrail firmaları veya konsorsiyumu seçilirse veya iş NAMSA'ya verilirse, daha önce anlatılan senaryonun içine girer konu! Yani elin adamı bizi, briçteki gibi "El çaka, yer çakaya" getirir!..
PEKİ NE YAPILMALIDIR ?
Bu topraklar Türkiye'nin yer altı ve yer üstü kaynakları bakımından en önemli yerlerinden biridir.
Türkiye bu toprakları kendi imkanları ile kurtarabilirse, yani kendi kaynaklarıyla mayın temizliği işini yapabilirse, sadece Suriye sınırının temizlenmesi işinde 500.000 kişiye 3 yıl süreyle istihdam imkânı sağlar.
Ayrıca, diğer mayınlı sınırlarımızdaki 305.661 mayının temizlenmesi işi için de 200-300.000 kişiye uzun süreli iş imkanı yaratılır ki; şu ekonomik kaosta bulunmaz fırsattır bunlar!
Mayın temizleme işi, başarılamayacak bir iş değildir. Birikimleri ve yetişmiş fakat emekli olmuş personeli nedeniyle TSK ve TSK'nın önderliğinde teşkil edilecek Türk firması veya firmaları bunu başarabilir. Makina, teçhizat satın alınabilir ve/veya yurtiçinde imal edilebilir.
Bu şekilde ülkemiz hem para kaybetmez, hem de iş imkanları yaratılarak ülkeye istihdam sağlanır, refah artar.
Ayrıca diğer ülkelerde de, bu konuda, ihalelere girerek, hem prestij, hem de para kazanılır!