İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı E.Hv.Pilot Korgeneral Yaşar Müjdeci 4 Ağustos 2008 günü partisinin İzmir İl Merkezinde yaptığı basın toplantısında; “İP, Ordu İçinde Örgütleniyor!” iddiaları hakkında açıklamalarda bulunmuştur. Açıklama şöyle;
Bugün; TSK, İP, Vatansever aydınlar ve milletin çoğunluğu dese ki; "Sam Amca, sen ne diyorsan kabul, sen ne istersen vermeye hazırız!" Ertesi gün :
- Ne Kıbrıs sorunu
- Ne Ege'deki hak ve menfaatlerimiz,
- Ne Ekümenik Patriklik,
- Ne Ruhban Okulu konusu,
- Ne Pontus sorunu,
- Ne Kuzey Irak'taki Kukla Devlet ile ilgili sorunlar...
Bunların hepsi ile ilgili sorunlar çözülmüş ve ortalık, bu konularla ilgili olarak, uluslararası arenada "süt liman" hale gelmiş olur.
Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın!
Ama bu işin sonunda ne olur?
Şunlar olur:
Madem ABD ile her konuda anlaştık, yani Türkiye ABD'nin baktığı yöne; ABD'nin gözüyle bakacaktır. Yani ABD ile şimdi stratejik ortak olduk!...
Önce Türk askerini Irak'a ve Afganistan'a gönder ki orada ABD'yi düştüğü bataklıktan çekip çıkarsın!
Bununla Birlikte Türkiye sathını ABD ve yandaşlarına aç!
Hava sahanı; hava alanlarını, limanlarını, tüm üs ve tesislerini, tüm imkan ve kabiliyetlerini aç ki, İran seferinin hazırlığını yapmak üzere Türkiye'de üsleneyim, konuşlanayım!
Türkiye'de İran hava saldırıları için Hava Savunma tesisleri kurayım ki; İran İsrail'e havadan saldırı düzenleyemesin ve ABD İsrail'e, Irak'a destek olsun!
Bu arada İran'ın Türkiye'ye yönelik muhtemel saldırısını ben önlerim!
Sonra 3 Nisan 2003 tarihinde Colin Powell ile Abdullah Gül arasında imzalanan Antlaşma gereğince TSK'yı ABD komutanlarının komutasına ver. Bunu yap ki, ben İran'ı tepeleyeyim. Bu suretle de Ortadoğu'ya, hem özgürlük, hem demokrasi getireyim ve hem de İnsan haklarına saygı sağlayayım!
Ayrıca ilerde Suriye'ye, Afrika'ya ve hatta Patagonya'ya seferim olduğu zaman da bana yine bunları sağla! Sağla ki Johnny ve Hans öleceğine Mehmetçik ölsün!
Bunları şimdi, lütfen, ütopik düşünceler olarak algılamayın! Bunların çoğu zaten antlaşmalarla sağlanmıştır. Ben burada sadece durumu özetliyorum. Aslında bunların çoğunu benden iyi biliyorsunuz! ABD'nin hedefi şudur; “Türkiye'de ABD'nin Ortadoğu planlarına mutlak uyum sağlayacak ve emir - komuta zinciri içinde çalışacak" bir yönetim ve altyapı oluşturmak!
Şimdi durum bu halde iken; TSK direniyor, İP direniyor, Milliyetçi Aydınlar direniyor, Türk halkının çoğu direniyor!
Kime karşı direniyor? ABD'ye ve onun yandaşı olan AB'ye ve bunların yandaşı olan AKP'ye karşı!
ABD Başkanı Bush "ya benimle olursunuz, ya da benim karşımda olursunuz!" demedi mi?
Peki benim bu saydıklarımın, Bush'un dediklerinden farkı var mı?
İşte TSK, İP, Vatansever Aydınlar ve ulusun büyük bir kısmı, Bush'dan yana olmayı, yani ateşte yanmayı kabul etmedikleri için, tabiidir ki, Bush'un karşısındadır!
Düşünelim bir defa! Tüm imkanlarına rağmen, ABD'nin teşvik ve destekleriyle, Fethullah ve Fethullahçılar; yapısını bozmak ve kendi çizgilerine çekmek için; TSK içine sızamamakta ve girememektedirler. İP ve Vatansever Aydınlar ile milletin büyük kısmı ikna edilememekte ve yandaş yapılamamaktadır.
Sevgili Dostlar;
Diğer taraftan da Mr. Bush'un acelesi vardır. Devr-i ikbali 6-7 ay sonra bitecektir.
İktidarı müddetince müsbet ve başarılı sayılabilecek bir iş yapamadığı gibi, aksine, hep başarısız oldu! İşte Afganistan, işte Irak!
İşte ABD ve Dünya ekonomisinin durumu; ABD'nin isteklerinin aksine Rusya ve Venezuella dâhil petrol üreten ülkelerin zenginleşmesi ve palazlanması, diğer ekonomilerde durgunluk ve bazı ekonomilerin çökmesi!
Şimdi Bush'un önünde kendisini zorlayan şartlar ve özellikle de Evangelist Mezhebine mensup olmak nedeniyle yakın olduğu İsrail'in zorlamalarıyla açmayı düşündüğü İran Seferi var. Bahane olarak İran'ın sahip olmaya çalıştığı nükleer silahlar konusu palavradır. Bu silahlardan kendisinde de var, İsrail'de de var. İran'da olunca tekeli kırılmış oluyor, üstünlükleri dengeleniyor ve İsrail tehdit altına girmiş oluyor. Sebep bu!
Ayrıca siz olsanız ABD'nin yerinde; hem aceleniz var, hem de AKP gibi yandaş bir partiyi bulmuşsunuz, ama önünüzde direnen bir TSK, bir İP, bir Vatansever Aydınlar, bir milletin çoğunluğu var!
Ne yaparsınız?
Yapılacak şey, psikolojik savaşın tüm olanaklarının kullanılması, maddi olanaklarla yandaş medyanın yemlenmesi, vatandaşların beleşçiliğe, hazır yemeğe alıştırılması ve ortamın hazır hale gelmesiyle de; TSK'yı İP ile, Vatansever Aydınları milletin çoğunluğu ile birbirlerine düşürmek ve bunun için de tüm yolları denemektir. İşte yapılanlar da, sahneye konulanlar da budur! Yok İP, TSK içinde darbe çalışmaları yapıyormuş, yok ordu içinde örgütleniyormuş şeklindeki yalan ve iftiralar bir ABD tuzağıdır. Tipik CIA oyunudur.
Yoksa bütün bunlara ne TSK'nın ne de İP'nin ihtiyacı vardır..!
Dışardan etkiyle TSK darbe yapmaz! ABD bunun bir istisnasını bir zamanlar denedi Türkiye'de! Ama bunun sıkıntılarını şimdi Türk milleti hala çekiyor.Yani kişi kendinden bilirmiş işi!
ABD, bunun tekrarının, kendisinden başkaları tarafından da yapılmasına engel olmak üzere; buna mani olacak manevraları, Ergenekon ve İddianamesi vasıtasıyla yaptırmaya çabalamaktadır.
Dikkatinizi çekmiştir! Ergenekon davasında gözaltına alınıp, aylarca hapishanede tutulanların tamamı ABD ve AKP'ye karşı olanlardır. Aradaki paralellik böylece ortaya konulmuş oluyor!
Bunların içinde; TSK'nın iki seçkin Generali, ilim adamları, gazeteciler, çeşitli rütbelerden askerler ile özellikle de İşçi Partisi'nin Genel Başkanı ile seçkin kadrosu özel bir yer tutmaktadır.
Yine bilinmelidir ki; TSK emekli asker bile olsa, dışardan etkilerle darbe yapmaz, buna teşebbüs dahi etmez! Bunu bilen ve bunca yıldır Amerikancı darbelere karşı mücadele yürüten hayatının hiç bir döneminde terörle suçlanamayan ve terörle ilgili bir iddiayla karşılaşmayan İP'nin, ne darbeyle ne de darbecilerle bir işi ve ilişkisi olamaz! Darbecilikle suçlanmak İP için, yalan ve iftiranın ötesinde bir hakarettir. Anadolu da bir söz vardır: " Kötü söz ve kalp akçe sahibine aittir."
İşin bir özeti de şudur:
ABD, AB ve AKP; TSK'yı, İP'i, Vatansever Aydınları ve Milletin büyük bir çoğunluğunu ikna edememiş ve kendilerine uyduramamıştır. ABD'nin acelesi vardır. Bunun için de, bu seçkin kurumları, yandaş medyanın yanlı ve haince yayınlarıyla, yalan ve iftiralarla birbirine düşürmek, TSK'yı milletin gözünden düşürmek, savaş yeteneğini zayıflatmak, teröre karşı mücadele azmini kırmak, ayrıca İP gibi vatanseverliğin kalesi olan siyasi güçleri etkisiz kılmak için böyle somut hedeflere yönelmektedir.
Şimdi size son gelişmelere paralel olarak Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinden duyurulan açıklamalarının bazı paragraflarını okumak istiyorum. Bu şekilde yapılan “ bu tür sahtekârlıklar ile maksatlı ve gerçekdışı söylemlerin bilgi kirliliğine yol açtığı” anlaşılmış olacaktır.
Açıklama, md.4: “Şahsi çıkar sağlamak veya TSK’yı yıpratmak maksadıyla, sahte isim ve iftiralarla gönderilen ihbar mektuplarına istinaden TSK personeli veya üst düzey komutanlarının karalanmaya çalışılması, suç olduğu kadar ahlak dışı bir eylemdir.”
Açıklama, md.5: “Öte yandan Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 157. Maddesinin amir hükmüne rağmen, soruşturma konusu tüm gizli bilgi ve belgelerin, özellikle TSK’yı karalamaya yönelik yayın politikası izleyen bazı yayın kuruluşlarına sızdırılmasının ardındaki gerçek maksat, aziz milletimiz tarafından çok iyi bilinmelidir.
Soruşturma kapsamındaki bilgi ve belgelerin bazı basın yayın organlarına sızdırılması, bunların kitaplar halinde piyasada yayınlanması ve böylece ticari bir sektör yaratılmış olması son derece vahim ve düşündürücüdür.”
Açıklama, md.6: “Malum çevrelerce her olay; kanun ve hukuk tanımaz bir şekilde ve insafsızca TSK ile ilişkilendirilmeye çalışılmakta; temel İnsan hakları, anayasal teminatlar, “masumiyet karinesi”, “adil yargılanma hakkı” gibi en temel hukuk ilkeleri pervasızca ihlal edilmektedir. Mevcut gizlilik ve yayın yasağına ilişkin mahkeme kararları ile ülkenin kanunlarından bu denli sarfı nazar edilmesi, hukuk devleti ve haberleşme özgürlüğü ile açıklanabilecek bir durum değildir. Haklarında yeterli ve etkili bir şekilde işlem yapılmaması ve yapılan işlemlerin caydırıcı olmaması, bu çevreleri maalesef daha da cesaretlendirmektedir”
Bu konuda en açıklayıcı atasözü de şudur: “Arlı, arından utanır; arsız onu korkuttum sanır!”
Yapılan budur! Ama şimdiye kadar olmayan, başarılamayan bu teşebbüsler bundan sonra da olmayacak ve başarılamayacaktır.