Ergenekon iddianamesinin 653. sayfasında Türkiye’nin Genelkurmay Başkanı’nın, Kara Kuvvetleri Komutanı’na suikast düzenlediği yazılıyor. Suikastı düzenleyen Hüseyin Kıvrıkoğlu, suikast düzenlenen ise Hilmi Özkök.
Aynı paragrafta, Türkiye’nin iki Genelkurmay Başkanının, 60 milyon dolar rüşvet alıp paylaştıkları yalanı da yer alıyor. Burada suçlananlar ise Genelkurmay Başkanlarımız Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu ile Org. Yaşar Büyükanıt.
Bu değerli komutanlar Ergenekon davasının sanıkları değiller. Suçla veya suçlananlarla bir ilgileri yok. Ama iddianamede çok ağır suçların failleri olarak yazılabilmişler.
Buradaki amacın, kurum olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin yıpratılması olduğu anlaşılmaktadır.
Açıkça suç işlenmiştir. Dünyanın her ülkesinde ve Türkiye’de, ancak düşman ülkeler tarafından yürütülebilecek bu tür psikolojik savaş faaliyetlerinin cezai yaptırımı vardır.
Ordusunu savunamayan, Vatanını savunamaz.
Türk Ordusu’na yönelik sözkonusu Psikolojik Savaş, Ergenekon davasının savcıları Zekeriya Öz, Nihat Taşkın ve Mehmet Ali Pekgüzel tarafından yürütüldüğünü görüyoruz.
HEDEF TSK
Her sayfasının altında adı geçen Savcıların imzasının bulunduğu Ergenekon iddianamesi, baştan sona kadar Türk Silahlı Kuvvetleri’ni ve Komutanlarımızı hedef almakta, Ergenekon’un kurucularının ve önemli yöneticilerinin asker olduğunu söylemektedir. (s. 117)
İddianame sayfa 121’de; patlayıcılar, suikast silahları ve el bombalarının TSK’den elde edildiği yazılmaktadır.
TSK ile ilgili suçlamalardan diğer bazıları ise şunlardır:
Genelkurmay, Abdullah Öcalan’ın şartlarını kabul etti ve bunlar aynen uygulandı. (s.278 – 279)
Genelkurmay, PKK’ya 6 bin silah verdi. (s. 297)
Komutanlardan bir grup, PKK’ya silah sattı. PKK ile birlikte uyuşturucu trafiğini yürüttü. (s.283)
Org. İlker Başbuğ’un da katıldığı, ATO’daki ‘Devrim Yasaları’nın 80. yılı’ Panelinde yeni bir oluşumun kurulduğu duyuruldu. (İddianame s.1488)
Bütün bu iddiaların dayandığı herhangi bir kanıt yoktur. Dolaysıyla Ergenekon İddianamesi, gerçekte Türk Silahlı Kuvvetlerini, İşçi Partisi’ni ve tüm yurtseverleri hedef alan bir “iftiranamedir”.
Cumhuriyet Savcılarının “iftiraname” yazabilmek gibi ayrıcalıkları olamaz.
HAKİMLER SAVCILAR YÜKSEK KURULU’NA BAŞVURACAĞIZ
Bu noktada kritik soru şudur:
İddianame yerine iftiraname yazan bir Savcı, Savcılık görevine devam edebilir mi?
Kanıtsız iddialar ve yalanlarla TSK’nın değerli komutanlarını ve TSK’ne saldıranlara uygulanacak bir kanun maddesi bu ülkede yok mudur?
İşçi Partisi olarak biz daha önce tam beş kez kanunsuz faaliyetlerinden dolayı Zekeriya Öz hakkında Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na başvurduk.
HSYK’nın, Zekeriya Öz hakkında herhangi bir işlem yapmasını Adalet Bakanı önledi.
Şimdi bir kez daha, bu son derece önemli konuyu tüm Türkiye’nin dikkatine sunuyoruz. En kısa zamanda Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na Zekeriya Öz’ü ve diğer Ergenekon savcılarını bir kez daha şikayet edeceğiz. Cumhuriyetin Savcıları, hiçbir kanıt göstermeden Türk Silahlı Kuvvetlerine ve onun değerli komutanlarına saldıramaz.
Saldırırsa Cumhuriyet Savcılığı görevinde kalamaz. Kalmamanın ötesinde bu suçtur ve cezai yaptırımı vardır.
TSK’NI SAVUNMAK VATAN SAVUNMASININ BİR PARÇASIDIR
Ergenekon savcıları bu ülkenin Genelkurmay Başkanını suikast yapmakla, 60 milyon doları kendi aralarında bölüşmekle, TSK’nın komutanlarını PKK’ya silah vermekle, PKK ile birlikte uyuşturucu işi yapmakla suçluyorlar.
Bütün bu pervasızlıklara karşı sorumlu durumdaki kurum ve kişilerin yaacağı bir şey yok mudur?
Bütün bu saldırıların hedefi olan TSK’nın yasal haklarını kullanarak savcı Öz hakkında gerekli yasal girişimlerde bulunması gerekir. Ordunun psikolojik savaşa karşı kanunların kendisine verdiği yetkiye dayanarak kendini savunması, vatan savunması görevinin bir parçasıdır.
Bu ağır saldırılara karşı, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’ndan duruma müdahale etmesini istemek, TSK’nın Vatan savunması asli görevinin bir parçası olduğundan şüphe yoktur.
Başta CHP olmak üzere siyasi Partilerimizin de HSYK’ya başvurarak Türk Ordusu’na yönelik bu saldırıya tavır alması gerekir.
Türkiye’ye ve Türk Ordusu’na karşı gerçekleştirilen bu tertip ve saldırılara karşı ilgili bütün kurum ve kişilere sorumluluklarını bir kez daha hatırlatıyoruz.