İP Genel Başkan Vekili Mehmet Bedri Gültekin: Şimdi daha büyük bir disiplin ve çalışkanlıkla görevlerimize sarılma zamanı

İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Mehmet Bedri Gültekin, 12 Haziran 2011 akşamı İzmir Doğu Perinçek Ana Seçim Merkezi'nde toplanan Cumhuriyet Güçbirliği Gönüllüleri^'ne hitaben bir konuşma yaptı. Kampanyası ve seçim sonuçlarını değerlendiren Gültekin şunları söyledi:<...

Tarih:

İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Mehmet Bedri Gültekin, 12 Haziran 2011 akşamı İzmir Doğu Perinçek Ana Seçim Merkezi'nde toplanan Cumhuriyet Güçbirliği Gönüllüleri^'ne hitaben bir konuşma yaptı. Kampanyası ve seçim sonuçlarını değerlendiren Gültekin şunları söyledi:

CUMHURİYET GÜÇBİRLİĞİ
Herkesin gördüğü, takdir ettiği geceli gündüzlü büyük bir çalışma yaptık. İzmir’de her iki bölgede de ulaşmadığımız insanın kalmadığı bir çalışma.
Kapı kapı bütün İzmir’i dolaştık. Türkiye’nin nerelere gitmekte olduğunu ve Cumhuriyet Güç Birliği(CGB)’nin bu koşullarda hangi programla ortaya çıktığını, adaylarının neden bağımsız olduğunu anlattık.

Buna ek olarak ne yapabiliriz diye düşünüyoruz? Elbette her zaman yapılan çalışmanın daha iyisini yapmak mümkündür. Ama mali olanaklarımızla, arkadaşlarımızın fiziki güçleriyle, yapılabileceğin en iyisini yaptığımız kanaatindeyiz. Çalışan bütün arkadaşlarımız kutlanmayı hak etmişlerdir. Hepinizi kutluyoruz.

CGB büyük bir olaydır ve Türkiye’nin içinde bulunduğu çıkmazdan biricik çıkış yolunu göstermektedir. Programıyla ve önüne koyduğu mücadele stratejisiyle bu milletin eninde sonunda etrafında toparlanacağı biricik çıkış yoludur. İzmir’de yoğun bir çalışmayla CGB’ni İzmir halkına anlatmaya çalıştık. Şu iki aylık dönem içerisinde elde ettiğimiz sonuçlar, işte en son 14 değişik siyasi partiden 42 yöneticinin CGB etrafında birleştiğini ilan etmesi, yine kitle örgütlerinden sendikalardan önemli desteklerin ortaya çıkması, bunlar da son derece önemlidir. Milleti birleştirebilme yeteneğine sahip biricik oluşum oldu CGB. Dolayısıyla seçim bitti, öyleyse CGB geride kaldı diye bir tespit de doğru değil. CGB bundan sonra da yine daha büyük bir ağırlıkla gündemimizde olmaya devam edecektir.

DÜZEN PARTİLERİ ZOR GÜNLERDE OLMAYACAK
Üçüncüsü; yine bir olumlu noktaya dikkat istiyorum. Türkiye iç çatışmalara gidiyor. Türkiye iç savaşa gidiyor. Bakın Suriye’de yarın Türkiye’de olacakların provası yapılıyor. Şimdi bu çalkantılı döneme girildiği zaman kim ayakta kalacak. Çalkantılı dönemde CHP kalmayacak. Bu çalkantılı dönemde MHP de kalmayacak. Bu partilerin hiçbirisi kalmayacak. O çalkantılı dönemde şu an da arkamızda kalan iki ayrı dönemde İzmir’de işçi partisi üyeleri ve CGB gönüllülerinin oluşturduğu o sıkı mücadeleci birliktelik, zor dönemde yükün altına girmekten kaçınmayan birliktelik, ayakta kalacaktır. O öne fırlayacaktır. Seçimlerde alınan sonuçların bu anlamda fazla bir önemi yoktur. Fazla bir öneminin olmadığı ortaya çıkacaktır.

Bakınız CHP’nin yüzde 26’ya yakın bir oy oranına ulaştığı anlaşılıyor. Hiçbir önemi yoktur. Hiçbir önemi yoktur yani o iç çatışmalar ve çalkantılı döneme doğru girerken bir kıymeti harbiyesinin olmadığı ortaya çıkacaktır. CGB’nin İzmir’de bu kampanyada yarattığı 30 bin kişilik güç, İzmir’in de, Türkiyenin de geleceğidir ve zor dönemde iş yapacak olan da o otuz bin kişidir. Yaratılan bu güç, Türkiye’nin nereye gittiğini gören, bilen ve ona karşı bir mücadele kararıyla bir araya gelen, yükün altına girmeye hazır omuzlamaya hazır bir öncü güçtür. Dolayısıyla bu seçim kampanyası İzmir’de öncüleri birleştirme anlamın da çok büyük bir başarının örneğidir.

AMERİKA KAZANDI, TÜRKİYE KAYBETTİ
Seçim sonucunu kendi açımızdan nasıl izah etmek gerekir? Bir kaç cümleyle söylemek gerekirse, Amerika kazandı. Biz kaybettik. Türkiye kaybetti. 2002’de de Amerika kazanmıştı. 2004, 2007, 2009, Anayasa referandumu; ne yazık ki son on yıldır Amerika’nın Türkiye’de mevziler kazandığı ve bizim de mevzi kaybettiğimiz bir süreç yaşandı. Biz bu seçimleri ‘O süreci tersine çevirebileceğimiz bir fırsat olabilir mi, bu açıdan bağımsız adaylarla girelim ve bir başarı kazanalım da bununla belki AKP hemen yıkılmaz ama, bu millet Amerika’nın bu ülkenin başına geçirmek istediği çuvalı çıkarma yönünde bir irade koymuş olur ve bu mesajı verir bundan sonrası için. Mücadeleler o mesajın vermiş olduğu güçle daha etkili bir şekilde yürütülebilir’, diye düşündük. Ama bu da ne yazık ki mümkün olmadı.

Sonuç olarak iki galibi vardır, aslında bir galibi vardır bu seçimin: Amerika. Amerika iki araç vasıtasıyla bu galibiyetini elde etmiştir. Birincisi AKP’dir. İkincisi PKK’dır. 326 milletvekilini AKP çıkarmıştır, 36 milletvekilini ise PKK. Türkiye’nin etnik farklılıklar temelinde ayrışması daha da derinleşmiştir. Türk Milleti’nin millet olmaktan çıkma yolunda ne yazık ki daha fazla mesafe kat edilmiştir. Bu seçimlerle birlikte kazanan etnik ayrımlar olmuştur, inanç farklılıkları olmuştur, kazanan tarikatlar olmuştur. Kazanan sadaka toplumu olmuştur.

Hiç kimse burada demokrasi masalı anlatmasın. Türkiye’mizin başına çuval geçirilmiştir. Toplumumuzun gözüne at gözlüğü takılmıştır. Amerika’nın işaret ettiği sonuçlar sandıktan çıkarılmaktadır. Böyle demokrasi yok. Orta çağ ilişkileri ve ortaçağ güçleri ile demokrasi olmaz. Etnik farklılıklarla toplumun birbirine düştüğü yerlerde demokrasi olmaz. Tarikatların ve aşiretlerin egemen olduğu, yeniden onların borusunun öttüğü bir toplumda demokrasi olmaz. Demokrasi oyunu oynanır orda. Türkiye’de de demokrasi oyunu oynanıyor ne yazık ki.

Bu oyunu biz, İzmir’de gerçekleştirdiğimizden daha büyük bir örgütlülükle Türkiye genelinde yirmi otuz yerde gerçekleştirebilseydik, bu oyunu bozabilirdik. Ve milleti yeniden millet gibi hareket etmeye yöneltebilirdik. Ama buna da bizim gücümüz yetmedi.

Ne olacaktır? Ne yazık ki milletçe daha büyük bir bedel ödemeye doğru gidiyoruz. Daha büyük bir bedel! İç çatışmalar şeklinde ortaya çıkacak bir bedel ödemeye doğru gidiyoruz. Milletlerin tarihi bazen de işte bu şekilde cereyan ediyor. Öncünün görevi, burada milletin ödeyebileceği bedelin en az olmasını sağlamaktır. Millete önderlik ederek, anlatarak, örgütleyerek… Bizim de görevimiz budur.

BAĞIMSIZ ADAYLARLA SEÇİME GİRME KARARIMIZ DOĞRUYDU
Başka türlü hareket etseydik değerli arkadaşlar, bir başarı olabilir miydi, yani bağımsız adaylarla girmeseydik. Örneğin parti olarak girseydik, İP olarak girseydik? Veya herhangi bir partinin, örneğin DSP vardı, DSP çatısı altında girseydik?

Aldığımız sonucun izahında en çok açıklayıcı olan, nesnel durumdur. Yani bizim hatalarımız, zaaflarımız yapamadıklarımız, elbette vardır. Ama onlar değil, nesnel durum belirleyici oldu. Bakın sonuçta kim kazandı? Amerika’nın AKP’si, onun vasıtasıyla tarikatçılık, mezhepçilik, orta çağ örgütlenmesi. İkincisi, etnik temelde, Türk- Kürt ayrımı temelinde Kürtlük adına politika yapanlar başarıyla çıktılar. Onun dışındaki bütün partiler, hepsi başarısızdır. CHP başta olmak üzere… CHP’nin aldığı yüzde 26 civarında oyun içinde, gerçekten CHP’nin o politikasına inanarak gidip oy vermiş olanların sayısı yüzde 2’yi, 3’ü geçmez. Bundan emin olabilirsiniz. Geri kalanı Türkiye’nin yöneldiği tehlikeyi görüp onun karşısında bir yerde toplanmak gerekir diye düşünüp “en büyük parti CHP oylarımızı orda toplayalım” diyen insanlardır. Aynı şey MHP için geçerlidir. Onun dışındaki bir parti çatısı altında girilseydi ne olurdu? Diğer partiler bittiler. Bakınız Saadet Partisi bir önceki seçimde 5.6 oy almıştı. Bu seçimde 1.2 . 0,8 ile Has Parti var. Toplam olarak yüzde 2 oya ancak ulaşabildiler. DSP? Bu seçim onun son seçimiydi, öyle olduğu anlaşılıyor. Yüz binin altında 0,24 oy. Diğer partiler onun da çok daha aşağısında. 0,1’lerde dolaşan partiler durumunda. Bunun biricik nedeni, birincisi dediğim gibi AKP ve BDP’ye giden oylar. Onlar neden gittiği belli. Onun karşısındaki oyların toplandığı iki parti var. O partilerin marifetinden değil, tehlikeye karşı insanların oylarını topladığı yer olduğu için. CHP ve MHP bu şekilde oyları aldılar ve bakınız 13 Haziran’dan sonra o partilerin topladığı kitleyi kendi etraflarında tutmayacaklarını da göreceğiz. Parçalanacaklarını göreceğiz önümüzdeki süreç içerisinde. Onun için İşçi Partisi olarak girseydik daha iyi bi sonuç alabilir miydik, almazdık! Yine aynı şekilde DSP ve ya bir iki partiyle bir ittifak yaparak sonuç alınır mıydı, alınamazdı! Ama kanaatimce başta İzmir’de olmak üzere, İzmir, Balıkesir, Denizli, Antalya, Tekirdağ, Kırklareli, Bursa, Trabzon, Ankara, Eskişehir, yani Güçbirliği adaylarının bir iddiayla seçime asıldıkları her yerde halka gittik CGB’ni anlattık. CGB programını anlattık. Çok önemli bir sempati ile karşılaştığımızı İzmir pratiğinden biliyoruz. İzmir’de de toplumun öncüleri ile birleşmek adına çok büyük bir mesafede aldık. O ortaya çıkan kuvvet, öncü kuvvet; bir disiplin içinde ve örgütlülüğünü devam ettirerek önümüzdeki dönemde var olacak olan Güçbirliği, İşçi Partisi olacaktır. Diğerleri olmayacak.

İŞİMİZ DAHA DA ZOR
Şimdi değerli arkadaşlar, işimiz daha zor. Bunu net olarak saptayalım. Sadece bizim değil, İP’nin veya CGB gönüllülerinin değil, Türkiye’nin işi daha zor. Artık bundan sonra daha fazla çalışmak durumundayız. Daha çok disiplinli olmak durumundayız. Daha fedakar olmak durumundayız. Başka bir yol yok önümüzde. Veya Amerika ve Avrupa’nın milletimizin önüne koymuş olduğu parçalanma, birbirine düşme ve köleleşme. Irak’ın yaşadığı kadere, Suriye’ye bugün yaşatılmak istenen kadere, Libya’nın yaşadığı kadere, Afganistan’ın yaşadığı kadere, kuzu kuzu boynumuzu eğeceğiz! Buna teslim olacağız! Bu olmayacağına göre, teslim olmayacağımıza göre, daha büyük bir fedakarlık, daha büyük bir çalışkanlık ile daha büyük bir disiplinle görevlerimize sarılacağız. Ve eninde sonunda başarılı olacağız. Tarihi biliyoruz değerli arkadaşlar, dünyayı biliyoruz.. Dünyanın nereden nereye gitmekte olduğunu biliyoruz.

AMERİKA KAYBEDECEK, BİZ KAZANACAĞIZ
Ülkemizin yaşadığı bu olumsuzluğun bölgemize has bir olumsuzluk olduğunun, dünyanın aslında şu Batı Asya toplumlarının yaşadığı olumsuzluklarının dışında olduğunu da biliyoruz. Asya bambaşka bir çağı yaşıyor şimdi. Latin Amerika bambaşka bir dönemi yaşıyor. Orta Doğu’da ise emperyalizm bütün gücüyle abanmış durumda. Çünkü onların kaderi bu bölgede yaşanacak gelişmelerle belirlenecektir. Ve onlar da bunu çok iyi bilmektedirler. Bütün kuvvetleri toplamışlardır, Türkiye’ye ve bu bölgeye abanmaktadırlar. Dolayısıyla şu 10 yıl içerisinde kaybettiğimiz mevziler düşmanın bütün gücüyle bu bölgeye abanmasının sonucudur. Ama bu abanmanın çok uzun boylu devam etmeyeceğini de biliyoruz ve görüyoruz. Dünyaya bakıyoruz ve bunu görüyoruz. Ülke ve millet olarak bir bedel ödüyoruz ve bir bedel ödemeye doğru hızla sürükleniyoruz. Bu bedelin az olması, öncüler olarak bizlerin tavrına bağlıdır.
Tekrar teşekkür ediyorum arkadaşlar, bu çalışmanın sonrasında bu akşam kısaca yapacağımız değerlendirme bu. Elbette daha geniş konuşacağız tartışacağız. Parti organlarımız toplanacaktır değerlendirmeyi yapacak, gerekli dersleri çıkaracak önümüzdeki döneme ilişkin yapacağımız görevleri bize bildirecektir.
Teşekkür ediyorum.