ÜRETİM DEVRİMİ

Genel Başkanımız Dr. Doğu Perinçek, Üretim Devrimi yazı dizisi ile üretimde çıkış yolunu yazdı

ÜRETİM DEVRİMİ

 

DOĞU PERİNÇEK

Vatan Partisi Genel Başkanı

 


BİR: BÖYLE GİTMEZ

Türkiye’nin neresine gitsek aynı saptama: Böyle gitmez!

 

Çiftçiyle, işçiyle, esnaf ve zanaatkârla, memurla, sanayici ve tüccarla, kiminle konuşsak aynı feryat: Böyle gitmez!

 

Gazetelere baksak, uzmanlara kulak versek, aynı görüş: Böyle gitmez!

 

Evet, böyle gitmez! Çünkü:

 

İflaslar başladı, devamı kapıda.

 

Fabrikalar, iş yerleri kapanıyor, işçiler sokağa atılıyor. TÜİK’in verilerine göre Mart 2018 - Mart 2019 arasında, bir yılda işsiz sayısındaki artış 1 milyon 309 bin. Bunların 718 bini bir işi olup da işini kaybedenlerdir.

 

Dört gençten biri işsiz.

 

Çiftçinin ürünü para etmiyor. Toprağı sürmek, tohum ve gübre atmak, ilaç kullanmak için elde para yok.

 

Çarşılarda işler kesat.

 

Sanayici ve tüccar zor durumda.

 

Herkes borçlu, millet borçlu, devlet borçlu. Dış borç 500 mil-yar Dolara dayanmış. Çevrilmesi gereken borç 175 milyar Dolar. 80 milyar Dolarının acil çevrilmesi gerekiyor. Nisan 2019 itiba-rıyla kredi ve kart borcundan dolayı bankaların takibine düşmüş borçlu sayısı 3 milyon 541 bindir. Toplam kredi kartı borcu 114 milyar TL. Batık kart borcu 7.6 milyar TL. Bireysel kredilerin (kartlar dâhil) toplamı 541 milyar TL. Bireysel kredi batıkları 21 milyar TL.

 

Önümüze bakıyoruz, durum parlak gözükmüyor.

 

Yıllık dış ödemeler dengesi açığı 2017 yılında 47 milyar Dolar, 2018 yılında 27 milyar Dolar. Geçen yıl ilk beş ayda 35.2 milyar Dolar olan dış ticaret açığı bu yıl aynı dönemde 11.6 milyar Dolara düştü. Geçen yılın tamamında 55 milyar Dolar dış ticaret açığı verildi. Ticaret açığı mı, ödemeler açığı mı? Hükümet bu yıl 26 milyar dolar cari açık öngördü. İlk dört ayda 3.3 milyar Dolar cari açık verildi. Cari açıktaki düşüş, ihracat artışından değil ithalatın sert daralması nedeniyle yatırımlardan vazgeçilmesi nedeniyle oldu.

 

Merkez Bankası toplam brüt yedeği 74.2 milyar Dolar düzeyinde. Bu düzeye 110 milyar Dolarlardan gelindi.

 

2019 için 80.6 milyar liralık bütçe açığı öngörülmüştü. Merkez Bankası’ndan aktarılan 38 milyar liralık temettü gelirine rağmen, beş aylık açık 66.5 milyar lira oldu. Beş ayda açık yüzde 225 arttı.

 

Türkiye’de Nisan sonu itibarıyla 136.7 milyar Dolarlık fon yatırımı bulunuyor. Yabancıların hisse ve devlet tahvillerinde ve devlet iç borçlanma senetlerinde stokladıkları tutar 50.9 milyar Dolar.

 

Toplam batık kredi tutarı (sektörler dâhil) 115.4 milyar TL. Yapılandırılan ve yüzdürülenlerle yüzde 4.5’lik oranın yüzde 8 ile 11 arasında olduğu tahmin ediliyor.

 

 

İKİ: BURAYA NASIL GELDİK

 

1.Küresel Sermayenin
Sopalı Dayatması

Buraya 1980 yılında yürürlüğe konan programla geldik.

 

24 Ocak 1980 Kararlarıyla başladı bu yıkım süreci. “Dünya Ekonomisiyle bütünleşiyoruz” diye ilan ettiler yeni ekonomi politikasını. KİT’ler özelleştirildi. Çiftçiye destek akçaları kal-dırıldı. Gümrükler indirildi, kimi mallarda kaldırıldı. Yabancı paranın giriş çıkışı serbest bırakıldı. Devlet küçültüldü.

 

Arkasından bu programın sopası geldi. Çünkü Turgut Özal’ın Programı, ancak sopayla uygulanabilirdi. 12 Eylül 1980 Amerikancı Darbesi, siyasal partileri feshetti, sendikaları ve halk örgütlerini bastırdı. 1980’lerin ortalarına geldiğimiz zaman, emekçiler alım gücü olarak gelirlerinin yarısını kaybetmişlerdi.

 

2. İdeolojik Karşıdevrim: “Üretici Kambur”

24 Ocak 1980 Kararlarına giden süreci ve sonrasını hatırla-yalım. Dünya Ekonomisiyle Bütünleşme Programının memuru olan Turgut Özal gibi siyasetçiler, Neoliberal iktisatçılar ve yazarlar, pervasız bir ideolojik kampanya yürüttüler:

 

Millî sanayiciye avantacı damgasını vurdular. Türkiye, sanayicinin kapalı av alanı idi. Millet, onların çürük çarık mallarını yüksek fiyatla tüketmek zorunda bırakılıyordu!

 

KİT’ler kâr etmiyordu, ülke ekonomisi için bir yüktü. İşçinin maliyeti yüzünden bu kurumlar rekâbet yeteneğine sahip olamazdı. Özelleştirme şarttı. O zamana kadar hükümetler, fabrika açmakla övünürdü, artık övüncün kaynağı, fabrika kapatmaktı!

 

Sendikacılar Jaguar arabaya biniyordu. İşçiler, genel müdürlerden ve generallerden daha çok gelire sahipti. Emek ucuzlatılmalıydı. Sendikalar ve iş güvenliği maliyetleri yükseltiyor ve dünya pazarlarında rekâbet olanaklarını yok ediyordu!

 

Köylü, milletin sırtında kamburdu. Tarıma destek akçaları bütçenin belini büküyordu!

 

Küçük ve orta sanayicinin desteklenmesi, teknolojik gelişmeye vurulan pranga idi! Bursa ve Denizli’den Konya ve Samsun’a, Kayseri ve Gaziantep’e, Trabzon ve Diyarbakır’a kadar küçük ve orta sanayici de “kambur” sayıldı. Bunlar geri teknolojiyle çalışı-yordu, ürettikleri ara malları pahalıydı. Dışardan satın almalıydık.

 

Gümrüklerimiz avantacılığı, geri teknolojiyi, verimsizliği, imtiyazları koruyordu. Yıkılmalıydı. Yalnız malların giriş çıkışı değil, paranın giriş çıkışı da serbest bırakılmalıydı!

 

Kamu hizmeti de neydi, beleş bedava hizmet olmazdı, hizmetin fiyatı olmalıydı. Belediyeler şirketleşmeli, Köy Hizmetleri, kısacası Sosyal Devlet bütün kurumlarıyla tasfiye edilmeliydi.

 

Üretmeyeceğimize göre, üretim çarkı için nitelikli ara eleman yetiştiren mesleki ve teknik eğitimi güçlendirmeye gerek yoktu; isteyen sanayici kendi ara elemanını yetiştirebilirdi.

 

Türkiye Cumhuriyeti, son sosyalist devletti. Devlet fil gibi şişmiş, azmanlaşmıştı, devlet küçültülmeliydi. Devletin satılması devrine geçildi!

 

Özetlersek, verimsizlik, yüksek maliyet, enflasyon, bütçe açığı gibi bütün ekonomik sorunların suçlusu bulunmuştu. Üretmek suçtu, üretici suçlu ilan edildi. Millî Devlet suçluların koruyucusu ve dış piyasalarla bütünleşmenin önündeki en korkunç engeldi. Devlet, en büyük haramî, en zalim soyguncu idi.

 

Velhasıl bir ideolojik karşıdevrim yaşandı. Atatürk, “Köylü milletin efendisidir” diyordu. Cumhuriyet yönetimi, devletin elindeki en önemli gelir kaynağı olduğu halde, köylü üzerindeki ağır Aşar vergisi yükünü kaldırmış, üretimi ateşlemiş, kendisini “Köylü Hükümeti” olarak ilan etmişti. O zaman Efendi ilan edilen köylü artık “ülkenin kamburu” olmuştu.

 

1980 Karşıdevrimi, yalnız köylüyü değil, işçiyi, her boydan sanayiciyi, tüccarı, bütün üreticileri kambur olarak görüyordu. Emekçiler bastırıldı, sanayici ve tüccar sistemin kenarlarına sürüldü. Artık efendi olan, dünya finans merkezleri idi. Bu süreçte Sıcak Para Komisyoncuları, Büyük Faizciler, Dolar ve Borsa vurguncuları, İhale ve Tarikat Rantçıları saltanat sahibi oldular. Böylece bir deprem yaşadık. Millî ekonominin değerleri o depremin altında kaldı.

 

Karşıdevrimin programına göre, ekonomik faaliyetin amacı, Atatürk zamanındaki gibi milletin bütün sınıflarının ortak çıkarı olamazdı, işletme kârı esastı.

 

Üretim odaklı ekonomik programın yerini, dış satım humması aldı. Bütün ekonomik faaliyete dışsatım açısından bakıldı. Sözümona dışsatım odaklı bir ekonomi kuracaklardı. Sanayi ve tarımda emekçi gelirleri bastırılacak, dışardan alınan girdilerle maliyetler düşürülecek, böylece ürünlerimiz dış piyasalarda rekâbet yeteneği kazanacak, mallarımız dünya pazarlarında satılacaktı. Ancak dışsatım humması, dışsatımın değil dışalımın ateşini yükseltti.

 

Sermaye-Yoğun Üretim saplantısı, ekonominin tahtına oturtuldu, Emek-Yoğun Üretim aşağılandı, bastırıldı.

 

Türk Lirası ve Merkez Bankası başta olmak üzere millî olan bütün kurumlar aşağılandı ve değer kaybetti. Dolar saltanatı kuruldu.

 

Ekonomi mafyalaştı, siyaset mafyalaştı. Özetle Mafya-Gladyo-Tarikat rejimi inşa edildi.

 

3. Sonuç: Üretimde Yıkım ve Borç Batağı

İşte bu ekonomik program sonucu,

 

-Pamuğu Söke, Bakırçay, Çukurova, Adıyaman ve Iğdır’da üretmek yerine Amerika, Yunanistan ve Çin’den alır olduk.

 

-Kömürü Zonguldak dağının altından çıkarmak yerine, Ukrayna’dan, Rusya’dan ve Güney Afrika’dan getirdik.

 

-Küçük ve orta sanayimizin tezgâhlarını paslanmaya terkettik, ara mallarını dışardan almaya yöneldik.

 

-Yabancı şirketlere AVM’ler, süpermarketler açtırdık, bakkalımızı, kasabımızı iflasa sürükledik. Kendi iç pazarımızdaki alışverişin kazançlarını bile yabancı şirketlere sunduk.

 

-Merkez Bankası’nı döviz büfesine çevirdik, üretimi destek-leyen Millî Bankaları ve kamu bankalarını zayıflattık, parasal sistemi yabancı bankalara teslim ettik.

 

Bizi borca batıran bu sisteme “Neoliberal Ekonomi” diyorlar, “Dünya Ekonomisiyle Bütünleşme” diyorlar, “İhracat odaklı ekonomi” diyorlar.

 

Diyorlar da diyorlar. Biz üreticinin haline bakıyoruz. Çarşılara pazarlara bakıyoruz. Evlerde kaynayan tencerenin içine bakıyoruz. Akşam evine ekmek götüremeyen, işsiz babanın ve ananın ıstırabına bakıyoruz. Üniversiteyi bitirip de hâlâ işsiz gezip ana-dan babadan harçlık isteyen gencimizin utancına bakıyoruz. İflas eden fabrika ve dükkân sahibinin çaresizliğine bakıyoruz. Artan suçlara, yitirilen umutlara bakıyoruz. Başka neye bakabiliriz ki!

 


ÜÇ: IMF’NİN ÖCÜLERİ

Her ekonomik sistemin arkasında bir ideoloji vardır. Her sis-temin parlattığı melekleri vardır, korkutma amacıyla kullandığı öcüleri de vardır. Borçlanma ekonomisi, ideolojik karşıdevrimle getirildi. 1980’e kadar şöyle böyle ayakta kalan Kemalist Devrimin geniş iç pazara dayanan ekonomisi, yıkıma uğratıldı.

 

Borçlanma Ekonomisi adını verdiğimiz Neoliberal sistem üreticiyi suçlayarak gelmiş ve üretimi batırmıştır. Getirdiği yıkımı dayatabilmek için, toplumu öcülerle korkutmuştur. Biz bu öcülere IMF’nin Öcüleri diyoruz. İşte o öcüler:

 

1. Korumacılık Öcüsü

Gümrükleri kaldırıp yabancı mallara kapıyı pencereyi açmak için, toplumu “Korumacılık” ya da “İthal ikâmesi” öcüsüyle korkuttular. Yerli üreticiyi korumayalım, dünya ölçeğindeki serbest piyasanın kucağına atalım ki, rekâbet yeteneği kazansın dediler. Ağılların kapısını açtılar, koyunu canavarın dişlerine teslim ettiler.

 

2. Devletçilik Öcüsü

KİT’ler iplik üretiyordu, bez üretiyordu, şeker üretiyordu, demir çelik üretiyordu, maden çıkartıyordu, elektrik üretiyordu KİT’ler, buğdayımızı pamuğumuzu alıyordu, etimizi sütümüzü işliyordu, milyonlarca işçinin ekmek kapısıydı. Çarşılarımızın müşterisi KİT’lerde çalışıyordu. Devletçiliği öcü ilan ettiler. Sonuç: Samanı bile dışardan alır hale geldik. Artık dövizimiz yetmiyor, zorlanıyoruz. Dışalım pahalılaştı. Maliyetler yükseldi. Fabrikalar iflas ediyor. Kendimizi fabrika kapısının önünde bulduk.

 

3. Geri Teknoloji Öcüsü

Her boydan sanayicimiz, geri teknoloji kullanmakla suç-landı. Başka hangi teknolojiyi kullanacaktık? Elimizde olan hangi makine ve araç varsa, onlarla üretmeye mecburduk. İleri teknolojiler üretmenin yolu buydu. Bu yoldan vazgeçirdiler. Geri teknoloji öcü olunca, Çorlu’nun, Bursa’nın, Denizli’nin, Konya’nın, Samsun’un, Kayseri’nin, Gaziantep’in, Malatya’nın, Trabzon’un makineleri ardiyelere atıldı, paslanmaya terk edildi. Oysa o tornalar, o frezeler, katma değer üretiyordu.

 

4. Enflasyon Öcüsü

Biz de biliyoruz, enflasyonun zararlarını. Ama enflasyon öcüsünün zararlarını da artık öğrenmek durumundayız. Eğer Zonguldak dağının altındaki kömürü çıkaracak isek, eğer pamuğu Söke ovasında üretecek isek, eğer kumaşı Denizli’nin tezgâh-larında dokuyacak isek, maliyetlerde belli artışları göze almak zorundayız. “O zaman enflasyon olur” diye bizi korkutanlara inanırsak, bütün o malları dışardan alırız ve bir süre sonra da alamaz hale geliriz. Talep enflasyonundan elbette korkacağız, çünkü o zaman üretim gelişmez ama fiyatlar artar. Ancak millî üretimi artırmak için bir süre için maliyet enflasyonunu göze almak durumundayız. Enflasyonun dar gelirliler üzerindeki etki-sini ücret ve aylıkları dengeleyerek giderebiliriz.

 

5. Merkez Bankası Öcüsü

IMF’nin en tehlikeli öcülerinden biri budur. Ak Parti, CHP, MHP ve İyi Parti, sistemin bütün partileri, küresel dayatmalara boyun eğerek, krizden çıkış için Merkez Bankası’nın bağımsız olmasını savunuyorlar. Tayyip Erdoğan yönetimi, son zaman-da Merkez Bankası’nı dünya merkezlerinin yönetimine teslim etmenin sonuçlarını görmeye başladı.

 

Dünyanın parasal merkezleri, “Merkez Bankalarını biz yöne-teceğiz” demezler, “bağımsız olsun” derler ve diyorlar. O neden-le “Merkez Bankası’nın bağımsızlığı”nın tek bir anlamı vardır: Dünya sermaye odaklarına bağımlı olsun! Merkez Bankası’nı dünya para piyasalarındaki dalgalanmalar yönetsin! Merkez Bankası, ilgili ülkenin hükümetinin millî siyasetinin bir aracı olmasın! Merkez Bankası, millî ekonominin direnme aracı olmasın!

 

Nitekim küresel merkezlerin ve IMF’nin Türkiye’ye dayatmalarının başında, “Merkez Bankası bağımsız olacak” politikası vardır.

 

Merkez Bankası’nı biz yönetmezsek, dünya finans piyasalarındaki akıntılar, dalgalanmalar, hatta fırtınalar yönetir. Böylece dümeni küresel para merkezlerine teslim edersiniz!

 

Merkez Bankası, dünyanın hiçbir ülkesinde bağımsız değildir ve bağımsız olamaz. Ya Millî Hükümetin millî siyasetlerinin merkezî aracıdır ya da küresel güçlerin güdümündedir.

 

“Merkez Bankası bağımsız olsun” dayatması, “Türkiye’nin hükümeti olmasın” anlamına gelir.

 

Merkez Bankası’na hükmetmeyen bir hükümet, ekonomiyi yönetirken neye hükmedecektir?

 

O hükümet, dalgaların üzerinde karpuz kabuğu gibi sallan-maktan başka ne yapacaktır?

 

Merkez Bankası bağımsız olursa, ne ülkenin bağımsızlığı olur, ne devletçilik olabilir, ne de halkçılık olabilir!

 

Geriye bir tek, bağımlılık kalır.

 

Merkez Bankası’nın bağımsızlığı, Türkiye’nin bağımlılığı anlamına gelir.

 

Güçlü Merkez Bankası, ekonomik kalkınma için şarttır.

 

6. Türk Lirası Öcüsü

Hâlâ anlamadık mı, Küresel Merkezler, “sıkı para politikası” başlığı altında kendi millî paramızı basma egemenliğimizi bile elimizden alıyorlar. Onlara göre, Merkez Bankası ile birlikte Türk Lirası da bir öcüdür. Dayatmalarının amacı biliniyor: Türk Lirasını çarşılarımızdan kovalım, piyasalarımızda Dolar ve Avro dolaştıralım. Böylece ABD ve Avrupa’ya haraç ödeyelim.

 

Türk Lirası öcüsü yüzünden, ABD ve Avrupa’ya bu fakir halimizle iç piyasada dolaştırdığımız 100 milyar Dolar miktarında borç vermiş oluyoruz. Öcüden korkmaya devam edecek miyiz, ne dersiniz?

 

7. Kontrollü Kambiyo Öcüsü

IMF’nin son öcüsü, kambiyo rejimi konusundadır. Kambiyonun Millî Devlet tarafından kontrol edilmesi, Dünya para-babalarının en büyük korkusudur. Onlara göre, döviz fiyatları dalgalanmaya bırakılmalıdır ve paranın giriş çıkışı kesinlikle serbest bırakılmalıdır.

 

11 Ağustos 1989 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararname, yabancı paraların yurt içinde alınıp satılması, serbestçe dolaşıma tabi olması ve bankalarda açılan mevduat hesaplarında serbestçe değerlendirilmesi rejimini getirdi. Bu düzenleme sonucu özelikle Amerikan Doları ve başta Avro olmak üzere Batı Avrupa para birimleri piyasalarımızı işgal etti ve Türk Lirasını kenarlara sürdü. Böylece Serbest Kambiyo Rejimine geçildi. Dolar ve Avro, yeni rejimin verdiği fırsatlar-dan yararlanarak, Borsa İstanbul, Devlet Tahvili, Hazine Bono-su, gayrimenkul vb. gibi yatırım alanlarına girdi ve bu piyasalara yön vermeye başladı. Küresel merkezlere biat eden iktidarlar, Türkiye’de kamu ve özel sektörün borçlanmasının önünü açarak, 2019 yılı itibariyle Türkiye’nin yurt dışı borçlarının 500 milyar Dolara dayanmasına neden oldular. Borsa İstanbul’un ortalama yüzde 65’i yabancı yatırımcıların eline geçmiştir. Bu oranın bugün 2019 yılı Temmuz ayındaki değeri, 90 milyar Doların üzerindedir.

 

Sonuç olarak 24 Ocak 1980 yılında uygulanmaya başlayan sözde Serbest Piyasa Ekonomisi ve 1989 yılında yayımlanan 32 Sayılı Kararnameyle yabancı para giriş çıkışının serbest bırakılması sonucunda, Türkiye bugün dışa bağımlı hale düşmüştür. Yabancı yatırımcılar, sıcak para denilen kaynaklara hükmederek, Türkiye’nin politikalarını yönlendirme fırsatını ele geçirmişlerdir. Türkiye, bugün tüketim ve dışalım tabanlı imalat yapısı sonucu gerek cari açığını fonlama, gerekse dış borçları erteleme zorunluluğu yüzünden yabancı paraya bağımlı durum-dadır. Yeterli döviz bulunamayınca, yabancı para kurlarında ani artışlar yaşanmaktadır. Yabancı para kurlarını düşürmek ya da fazla artışın önüne geçmek için faizler yükseltilmekte, sonuç olarak ekonomimiz sürekli yıpranmakta, enflasyon artmakta, çalışanların gelirleri düşmekte ve artan maliyetler nedeniyle fabrikalar kapanmakta, işsizlik büyümektedir.

 

Küresel merkezler, ülkemizde kurdukları Borcu Borçla Çevirme Sistemini sürdürmek için, kambiyo kontrolünü öcü olarak gösteriyorlar. Çünkü yabancı paranın giriş çıkışının denetlenme-sini istemiyorlar.

 

8. Öcülerden Korkarsanız...

Bütün bu öcüler, küresel sermayenin hâkimiyet ve denetimi içindir. Serbestlik adına, başka deyişle liberalizm adına talep ettikleri her şey, Dolar saltanatının diktasına hizmet etti. Eğer bu diktaya boyun eğmez, öcülerden kokmazsanız, IMF’nin kapısını bile çalamazsınız, dahası yaptırımlar da gelir, cehennem zebanileriyle tanışırsınız.

 

 

DÖRT: STRATEJİK HEDEF:
ÜRETİM DEVRİMİ

 

1.Borçlanma Ekonomisinin İflası ve Yükselen Avrasya Uygarlığı

1980 sonrasında Neoliberal dedikleri ekonomiyle Türkiye’yi getirdikleri yer, borç batağıdır ve iflastır. Ak Parti yönetimi, daha 2014 yılı Kasım ayı başında ekonominin çıkmaza girdiğini saptamıştı. Zamanın başbakanı Davutoğlu, 6 Kasım 2014 günü 11 bakanını yanına alarak yaptığı basın toplantısıyla borçlanma ekonomisinin iflas ettiğini ilan etmiş oldu. Artık çarkı çevirmekte zorlanıyorlardı. “Yapısal Dönüşüm Hamlesi” başlığıyla yeni bir sisteme geçme mesajı verdiler. Hükümet gazeteleri, “Ekonomide altın çağ” (Yeni Şafak) ve “Dokuz şiddetinde ekonomik devrim” başlıkları atıyordu (Akşam).

 

Yalnız Türkiye’de değil, bütün dünyada Neoliberal ekonominin yaldızları, dökülmüştür. Dünya, yeniden Karma Ekonominin, kalkınma için kamu girişiminin, korumacılığın, ithal ikamesinin, güçlü Merkez Bankasının, millî paranın, planlamanın, kooperatifçiliğin, özetle Sürdürülebilir Üretim Odaklı Ekonominin değerlerini keşfediyor.

 

Türkiye’de ve bütün dünyada, Neoliberal Ekonomi ile Üre-tim Ekonomisi arasındaki çelişme, Atlantik Sistemi ile Avrasya Uygarlığı arasındaki çelişme ile örtüşmektedir.

 

Atlantik sistemi ile yükselen Avrasya Uygarlığı arasındaki çelişme, emperyalistler arası çelişme değildir. Atlantik, çürüyen emperyalizmi temsil ediyor. Avrasya ise, kamucu, paylaşmacı, demokratik, insancıl değerlerin iklimidir.

 

Yeni bir uygarlık doğuyor. Avrasya Uygarlığı, önümüzdeki süreçte Atlantik sisteminin emperyalist-kapitalist prangalarından temizlenerek gelişecek ve kendi kamucu kimliğini yaratacaktır.

 

Türkiye, 1980’de vurulan Neoliberal zincirleri kıracağı bir döneme giriyor. Bu yeni dönem, Kemalist Devrimi tamamlama dönemidir. Yeni dönemin ekonomik ve siyasal iklimi, Avrasya’dır.

 

Atalarımızın “Kul dara düşmezse, Hızır yetişmez.” sözü bugünler içindir. Türkiye dardadır ve Hızır yetişecektir. Türkiye, çok köklü kararlar almak ve uygulamalara girişmek durumundadır. Ekonomi ve güvenlikte karşılaştığımız zor koşullar, Türkiye’ye devrimi dayatıyor. Türkiye, Üretim Devriminin eşiğindedir.

 

2.Fırtınalı Dönem

Türkiye, fırtınalı bir döneme girmiştir.

 

Fırtınalı bir dönemin en önemli ekonomi sorunu, dış ödemeler açığıdır.

 

Borç batağından çıkmak için büyük zorlukları yenmek gerekiyor.

 

Yalnız ekonomide değil, güvenlikte de ağır tehditlerle karşı karşıya bulunuyoruz.

 

İçte ve dışta ABD’nin teröristleriyle savaşıyoruz. Suriye’nin ve Irak’ın kuzeyindeki ABD üsleri durumun ciddiyetini artırıyor. Kars, Ardahan, Iğdır’daki PKK/HDP yuvalanması, Türkiye’nin İran, Azerbaycan ve hatta Asya ile ilişkilerini kesmeye yöneliktir.

 

Ancak daha önemlisi, Doğu Akdeniz ve Ege’de karşılaştığımız durumdur. ABD, İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Mavi Vatanımızı ve Hava Sahamızı tehdit eden askerî tatbikatlarını sıklaştırdılar. Noble Dina ve Nemesis gibi Tevrat’tan isim verilen askerî tatbikatlar, açıkça Türkiye’yi hedef alıyorlar. Öte yandan Libya’daki iç savaş da uluslararası bir savaşa dönüşmüş bulunuyor. Bu iç savaşta mevzilenen güçler, aynı zamanda Doğu Akdeniz’deki boy ölçüşmenin de taraflarıdır. Bilindiği gibi ABD’nin ünlü Millenium Challenge2002 Tatbikatı, Kıbrıs’ta başlayan bir senaryodan sonra Türkiye’nin işgalini öngörmektedir.

 

Ancak bütüne bakarsak yaşadığımız süreç, Türkiye’nin Atlan-tik sistemine daha çok bağlanması yönünde değil, Avrasya’daki bağımsız konumuna yerleşmesi yönünde gelişmektedir. ABD, bu sürece ekonomiden askerî yöntemlere kadar uzanan uygulamalarla yanıt vermektedir. Doğu Akdaniz’den Hürmüz Boğazı’na kadar uzanan bir cephede, Türkiye’nin de içinde bulunduğu Bölge ülkeleri ile ABD ve İsrail arasındaki gerginliğin tırmanışına tanık oluyoruz. Bu koşullarda ekonomi ve güvenlik sorunlarımız birbirine sımsıkı bağlanmıştır.

 

3. Kısa Süreli Çözüm ve Stratejik Çözüm

Bulunduğumuz koşullar, Birinci Cihan Savaşı’nın başlarını andırıyor.

 

Türkiye, bu durumda kısa süreli çözümler düzlemi ile stratejik çözüm düzlemini birbirinden ayıracaktır.

 

Stratejik hedef, Üreten ve Birleşen Türkiye’dir. Stratejik çözüm için göreli uzun süreli bir programın uygulanması gerekiyor. Üretim Devrimi Programına girişirken, bu programın getireceği sorunları aşacak göreli kısa süreli bir program da yürürlüğe konacaktır. Kısa süreli program, Stratejik Program için kalkan görevi yapacaktır.

 

Stratejik çözüme Üretim Devrimi diyoruz.

 

Üretim Devrimi sürecinin zorluklarını göğüslemeye yönelik kısa süreli programımızın başlığı ise, Millî Direnme Ekonomisi’dir. Önce bu programın esaslarını belirleyeceğiz.

 

 

BEŞ: ÜRETİM DEVRİMİNİN KALKANI:
MİLLÎ DİRENME EKONOMİSİ

 

Vatan Partisi olarak, daha 2005 yılında Türkiye’nin Millî Direnme Ekonomisi dönemine gireceğini belirlemiş ve programını da hazırlamıştık. Bu programı, 2006 yılı sonundaki 7. Genel Kurultayımızda kabul ettik.

 

Millî Direnme Ekonomisi, bir tür Savaş Ekonomisidir. Dört maddelik bir uygulamayı gerektiriyor:

 

1.Gıda güvenliği: Üretim Devriminin hedeflerine ulaşana kadar bütün vatandaşlarımızın karnını doyurmak ve insanca yaşamı güven altına almak, en temel meseledir. Çünkü hiçbir hükümet, açlığın sorunlarına dayanamaz.

 

2. Güvenliğin güvenliği: Ekonomi ile güvenliğin iç içe geçtiği koşullarda, Ordumuzun ve Polis Örgütümüzün güvenliğini sağlamak yaşamsal önemdedir. Savaş tehditlerinin geçerli olduğu ve Üretim Devrimini baltalayan dış ve iç tehditlerin gündeme geleceği bir süreçte, Güçlü Devlet, Güçlü Ordu, Güçlü Güvenlik, Disiplinli Toplum şarttır. Ordunun ve Polisin her tür ihtiyacını Üretim Devrimi amacına uygun ölçülerde karşılamak, Üretim Devriminin başarıyla ilerlemesi için temel güvencedir.

 

3. Sağlığın güvenliği: Millî Direnme Ekonomisi sürecinde devlet, vatandaşlarımızın her tür sağlık hizmetini görmeyi üstlenir. Sağlıklı vatandaş, Üretim Devriminin insan kaynağıdır.

 

4. Eğitimin güvenliği: Üretim Devriminin kendisi, devrimin başarısına hizmet eden bir eğitim sistemini gerekli kılar. Devlet, hem genel eğitim hizmetini yürütmek hem de Üretim Devriminin insan kaynaklarını eğtitmekle yükümlüdür.

 

 

ALTI: ÜRETİM ODAKLI EKONOMİNİN ESASLARI

 

1. Üreticilerin Millî Hükümeti

1980 sonrasının iktidar formülü şöyleydi: Türkiye’yi bölme programına teslim olarak borç bulanlar hükümet olur.

 

Artık iktidar formülü şöyledir: Üretim Ekonomisini kuranlar ve Türkiye’yi birleştirenler iktidar olacaktır.

 

Üretim Ekonomisini kurma işi, Üreticilerin Hükümeti ile başarılır. Üreticilerin hükümeti, millidir. Başlıca görevi, milletin bütün üretici sınıflarını kucaklayan Üretim Devrimine önderlik etmektir.

 

Üretim Devrimi, işçi, çiftçi, esnaf, zanaatkâr, sanayici ve tüccardan oluşan Üretici Sınıfların devrimidir.

 

Üretim Devrimi, üretimi boğan emperyalist dayatmaları göğüsleyecek ve içte üretimi baltalayan faizci, sıcak para komisyoncusu, dolar vurguncusu ve rantçı zümrelerin yönetimini tasfiye edecektir.

 

2. Üreticiye Dayanan Bağımsız ve Güçlü Devlet

Temel sorun, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bağımsız karar vermesidir. Türkiye, Washington ve Brüksel’den yönetilmeyecek, Ankara’dan yönetilecektir!

 

Devlet, küresel sermayenin çıkarlarına teslim olmayacak, milletimizin refahını gözetecektir!

 

Devlet, bu zorlu dönemi aşmak için güçlü olacak. Gücünü Türk milletinden alacak. Halka dayanacak. Böylece toplumun güvenini kazanacak ve toplum üzerinde otorite kurabilecektir.

 

Devlet, hızlı karar alacak ve uygulamada kararlı ve çevik olacak. Ekonomiye yön veren kararlar, milleti seferber ederek uygulanacaktır.

 

Bütün bunları başarabilmek için, önümüzdeki dönemde Güçlü Yürütme gerekir.

 

3. Disiplinli Toplum

Milletin Üretim Devrimi ve Vatan Güvenliği için seferber edilmesi, aynı zamanda toplumda disiplin gerektirir. Önümüzdeki dönem, laylaylom dönemi değildir. Devlet ile halk arasındaki birlik, özgür ve örgütlü halkla ve disiplinle sağlanır. Özgürlüklerin sınırı, Türkiye’nin bağımsızlık ve bütünlüğüdür, laik ve devrimci Cumhuriyettir. Disiplinin amacı ise, millî ekonominin halk seferberliğiyle hızla geliştirilmesi ve halkın refahıdır.

 

4. Ekonomide Öncelik: Halkın Refahı

Ekonomide öncelik, halkın refahıdır. Türkiye’mizin varlığını tehdit eden dış ve iç güçlere karşı Millî Direnme Ekonomisi yapılandırılacak, ülkenin doğası ve kaynakları korunup geliştirilecek, bölgeler arasında dengesizlikler giderilecektir.

 

5. Üretici Baştacı

Türkiye, bu çetin koşullardan Üretim Odaklı Ekonomiyle çıkacaktır. Refaha ulaşmanın, zenginleşmenin biricik yolu, üretmektir. Dışsatımı artırmanın yolu da, üretimi artırmaktır, üretime odaklanmaktır. Çünkü ancak ürettiğimizi dışa satabiliriz. Öte yandan dışalımı azaltmak için de, iç piyasanın taleplerini içerde üreterek karşılamak durumundayız. Dış ödemeler dengesini bu iki yönlü çabayla sağlayabiliriz. O nedenle Üretime Odaklanmak, önümüzdeki dönemin çözümüdür. Üretimi geliştiren her iş doğrudur, üretimi baltalayan her uygulama yanlıştır. Üretme işi, üreticiyle yapılır. O nedenle günümüzün temel sloganı bellidir: Üretici baştacı!

 

6. Ekmek Teknesini Korumak ve Geliştirmek

Üreticilerin bugün temel sorunu, Ekmek Teknesini korumaktır. Ekonomik kriz nedeniyle fabrikalarımız kapanmasın, işyerlerimiz ayakta kalsın, üretim yapımız çökmesin ki, üzerine Üretim Ekonomisini inşa edelim. İşsiz kalmayalım, evimize ekmek götürelim. Yeni iş alanları açılsın, işsizlerimize iş sağlayalım!

 

İşte bu temel görevi, “Ekmek Teknesini koruyalım ve geliştirelim!” diye özetliyoruz.

 

Ekmek Teknesini korumak, Üretim Çarkını korumaktır.

 

İş güvencesi ve iş talebi, bugün emekçilerin en önemli talepleridir. Bu talepler, aynı zamanda en temel üretim gücü olan insanın üretimdeki yerinin korunması ve Üretim Devriminin temel gücünün ayakta kalmasıdır.

 

Bugün sanayicilerin öncelikli sorunu da, iflas tehlikesini bertaraf etmek, ellerindeki sermayeyi, makine ve donanımı koruyabilmek ve geliştirebilmektir.

 

İşçiden sanayiciye kadar bütün üreticilerin çıkarı, Ekmek Tek-nesini korumakta ve geliştirmekte birleşiyor.

 

Ekmek Teknesini korumak ve geliştirmek, bütün halkın öncelikli sorunudur. Ekonomik atılımı, bu temelde gerçekleşti-receğiz. Üretim Devrimi, Türkiye’nin bütün üretim birikiminin değerlendirilmesini gerektiriyor. Sanayi ve tarımdaki atıl kapa-siteyi üretim sürecine sokacak, emek-yoğun ve sermaye-yoğun bütün üretim olanakları, uygun teknolojilerle seferber edilecektir ki, Türkiye bu dar boğazdan çıksın, ekonominin çarkı dönsün, sermaye büyüsün, emekçinin yaşam koşulları düzelsin, kıdem tazminatı haklarımıza dokunulmasın, kimse emeklilik yaşına takılmasın!

 

Bütün bu üretici talepleri, Ekmek Teknesini korumak ve Üre-tim Devrimi hedefinde odaklanıyor.

 

7. Zorlukları Paylaştırmak

Üretim Devriminin başarılması için, zorlukların paylaşılması şarttır. Yaşanan ağır kriz, toplumun emekçi kesiminin sırtına yıkılamaz. Emekçilerin çalışma ve üretme şevkinin ateşlenmesi için, insanca yaşama koşullarını sağlayacağız. Zorluklar toplumun bütün kesimleri arasında paylaştırılacaktır. Herkes geliri ve serveti oranında fedakârlıkta bulunacaktır. Bunun için zorlukları paylaştıran Üreticilerin Millî Hükümetinin kurulması, başarının ön şartıdır.

 

8. İşsizliğe Son, Emek Seferberliği

Türkiye’mizin genç ve dinamik bir nüfusu var. Bu, Üretim Devriminin başarısı ve ekonomik kalkınma için, en önemli üstünlüğümüzdür. Türkiye’nin olanca emek gücünü üretim için seferber etmek, Üretim Devriminin anahtar görevidir. İşsizliğe son vermek için, sermaye-yoğun modeller yanında emek-yoğun çözümlerin de devreye sokulması şarttır. Kamu kaynaklarının kullanılmasında emek seferberliğine yönelmek, özellikle genç işsiz yığınlarını üretim süreçlerinde değerlendirmek, çalışabilecek insanımıza sadaka dağıtmak yerine iş vermek, ekonomik kalkınma yanında, toplumsal sağlık ve ahlâk için de gereklidir.

 

Ekonomik, toplumsal ve teknolojik gelişmenin ve iç barışın sağlanabilmesi için, emek özgürleştirilecek ve ülkenin insan kaynağı bütünüyle seferber edilecektir.

 

Devlet, belediyeler, kooperatifler ve diğer toplumsal kuruluşlarla işbirliği yaparak, yeni tarım alanları açma, toprağı islah etme, teraslama, sulama, dağları şenlendirme, orman alanlarını genişletme, denizlerimizi ve ırmaklarımızı koruyarak su ürünlerimizi geliştirme, doğal güzelliklerimizi bütün halkın yararlanmasına elverişli hale getirme, turizmi geliştirme, yol, liman, baraj ve bent yapma gibi emek - yoğun işler yapılmasına önderlik ederek, bugün boşta gezen milyonlarca işsize iş ve gelir sağlayacak, üretimi, hizmetleri ve refahı geliştirecektir.

 

9. Üretim Amaçlı Kamu Mülkiyeti, Özel Mülkiyet ve Toplum Mülkiyeti

Üretim Devrimi, milletin refahını, üretimi artırmayı ve verimliliği amaçlayan uygun mülkiyet biçimleri devreye sokularak yürütülecektir.

 

Devlet kaynakları, kamu mülkiyetine dayanan Kamu İktisadî Teşeküllerine (KİT’ler) ayrılarak, kapsamlı ve verimli bir yatırım seferberliği yürütülecektir.

 

Üreticinin özel mülkiyeti üretimi geliştirmek amacıyla desteklenecek ve özendirilecektir.

 

İflas eden üretim kurumlarında Ekmek Teknesinin korunması ve üretimin sürdürülmesi için, kamu mülkiyetini, çalışanların toplu mülkiyetini ve işletme sahibinin özel mülkiyetini birleşti-ren karma mülkiyet biçimleri devreye sokulacaktır.

 

Özellikle tarımda çiftçinin özel mülkiyetini korumak ve geliştirmek, büyük işletme olanaklarını değerlendirmek, üretim araçlarını verimli kullanabilmek ve ürünlerin pazarda değer fiyat bulabilmesi için, kooperatifler özendirilecek ve geliştirilecektir.

 

Bu mülkiyet biçimleri, aynı zamanda Üretim Devriminin bütün toplumsal güçlerini üretimi geliştirmek amacıyla birleştirmektedir. Ekmek Teknesini korumak ve geliştirmek için, her durumda kamu mülkiyeti, özel mülkiyet ve ortak mülkiyet biçimleri arasında uygun çözümler ve bileşimler uygulanacaktır. Kamu sermayesi ve emekçilerin üretimde sorumluluk üstlenmesine hizmet eden ortak mülkiyet yanında, özel sermayenin tecrübeleri ve kâr amacı da, üretimi geliştiren etkenler olarak değerlendirilecektir.

 

10. Verimlilik Etkeni Olarak Piyasa ve Rekâbet

Piyasa koşulları ve rekâbet, kaynakların verimliliğe göre dağılması, üretimin artması, teknolojinin gelişmesi, kalitenin yükselmesi ve halkın taleplerinin karşılanması amacıyla düzenlenecektir.

 

11. Kalkınma Planı

Plansız, başıboş ekonominin ne büyük kaynak israfına ve verimsizliğe yol açtığı ortadadır. Konut stoğunun 2 milyon 200 bine ulaşması bunun göze çarpan öneğidir. İçinde insan yaşama-yan bu konutların maliyetinin ortalama 300 bin Lira olduğunu dikkate alırsak, 700 Milyar Türk Lirası gibi olağanüstü bir kaynak yerinde ve zamanında kullanılmamıştır.

 

Tasarrufun ve yatırımın artırılması, işsizliğe son verilmesi, kaynakların halkın ihtiyaçlarına göre verimli kullanılması, kalkınmanın hızlandırılması, sağlık, eğitim ve adalet başta olmak üzere kamu hizmetinin kaliteli olarak görülmesi için, Kalkınma Planı yapılacaktır.

 

Ülke kaynaklarının halkın ihtiyaçları için, verimli ve etkin kullanılmasını sağlamak, böylece ekonomik gelişmeyi kesin-tisiz sürdürmek amacıyla, Devlet Planlama Teşkilatı yeniden örgütlenecektir. Beş yıllık genel ve yıllık özel kalkınma planları uygulanacaktır. Millî ekonominin lokomotifi olan kamu kesimi ile piyasa mekanizmaları arasındaki ilişkinin düzenlenmesinde, çalışmanın ve üretimin özendirilmesi, ekonominin etkin işleyişi ve üretim ile hizmetlerin halkın gerçek ihtiyaçlarını karşılaması esasları gözetilecektir.

 

Bugünkü hükümet 11. Kalkınma Planını yapmaktan vazgeçmiş görünüyor. Vatan Partisi, bu işi üstlenmiştir. 11. Kalkınma Planını hazırlıyoruz ve yakında kamuoyunun değerlendirmesine sunacağız.

 

12. Uygun Teknoloji

Türkiyemizin bütün üretim kapasitesini değerlendirmek durumundayız. Üreticiyi “kambur” ilan ettikleri dönemde atıl bırakılan sermayenin yeniden üretim süreçlerine sokulması, üretimi artırmak yanında, ileri teknolojiler için birikim yaratacaktır. Bu nedenle ileri teknoloji saplantısına son verilecek, elde bulunan bütün donanım, tezgâh ve makinelerde üretim yapılması için gerekli koşullar oluşturulacaktır.

 

13. Komşularla İşbirliği

Türkiye’nin enerji güvenliği, komşuları olan Irak, İran, Azerbaycan ve Rusya dostluğundadır. Suriye, Lübnan, Mısır ve Libya ile işbirliği, Doğu Akdeniz ve Ege’deki kaynaklarımız ve vatan güvenliğimiz açısından yaşamsal önem taşımaktadır.

 

Bütün komşularımız, ekonomik kalkınmamız ve güvenliğimiz için değerli ortaklarımızdır. Çevremizde ürünlerimiz için çok geniş bir pazar var. Türkiye’nin güney komşuları yanında, Karadeniz’e çevre ülkelerle, Kafkas ve Balkan ülkeleriyle her alanda işbirliği kurumları oluşturulacaktır. Bu bölgelerde ortak gümrük alanları kurulacak, ortak enerji, ulaştırma ve turizm projeleri geliştirilecek, çifte vergilendirmeyi önleyen anlaşmalar yapılacak, ortak yatırım ve kalkınma bankaları kurulacak, özellikle büyük ölçekli yatırımlar için ortaklıklar oluşturulacak, bölgesel ticareti özendiren sistemler geliştirilecek, bilim, teknoloji, kültür ve eğitim alanlarında işbirliği yapılacaktır.

 

14. Avrasya İkliminde Ortak Yatırım ve Paylaşarak Gelişme

Yeni bir dünya kuruluyor. Atlantik Çağı arkada kalmaktadır. İnsanlık, Asya Çağına giriyor. Sanayicilerimizin de artık sık sık vurguladıkları gibi, Dünya ekonomisinin ve siyasetinin ağırlığı Asya’ya kayıyor. Üretim Asya’dadır. Teknolojik gelişmenin ve buluşların kıtası artık Asya’dır.

 

Birinci ticaret ortağımız Rusya, ikincisi Çin ve üçüncüsü Almanya. Özetlersek, biz Avrasya ülkesiyiz ve Asya ile Avrupa’nın merkezindeyiz. Türkiye’nin Yükselen Asya içindeki yerini alması, köklü çözümleri içermektedir. Bu sürece Atatürk’ün Çağdaş Uygarlık programının hayata geçirilmesi olarak da bakabiliriz.

 

İstanbul, İzmir, İskenderun ve Trabzon limanları, İpek Yolu’nu karadan, denizden ve havadan dünyaya açan kapılardır. Çin’in Kuşak Yol girişiminde Türkiye’nin yeri ekonomik açıdan da, ulaşım açısından da, güvenlik açısından da eşsizdir. Çin ile işbirliği, Türkiye’mizi bir üretim üssü haline getirme olanağı sunmaktadır. Millî paralarla ticaret, iki ülke arasındaki ticaret hacmini genişletecek ve kazanç sağlayacaktır.

 

Türkiye’den Çin’e gıda ürünleri dışsatımını geliştirmeye hizmet edecek Gıda Güvenlik Anlaşması yapmak için yürüttüğümüz çalışmaların sonuç vereceği bir aşamaya gelmiş bulunuyoruz.

 

Dünya uygarlık birikiminin yurdu olan Türkiye toprakları, Rusya ve Çin’in kültür ve tarih merâklısı uygar insanları için bir turizm cennetidir.

 

Parolamız bellidir: Paylaşarak gelişme! Üreteceğiz ve paylaşacağız. Birlikte yatırım yapalım, üretelim ve paylaşalım.

 

Ekonomik kalkınmamız yanında güvenlik ve barış için, Orta Asya Cumhuriyetleri ve bütün Avrasya ülkeleriyle işbirliği ve dayanışma güçlendirilecektir. Türkiye’nin güvenliği, Rus-ya’dan ve Çin’den başlar. Çin’in ve Rusya’nın güvenliği ise Türkiye’den başlar. Türkiye, Şanghay İşbirliği Örgütü içindeki bağımsız yerini alacaktır. Böylece ülkemizin ABD ve AB ile ilişkilerini normalleştireceği ve karşılıklı yarar esasına oturtacağı koşullar da yaratılmış olacaktır.

 

Uluslararası alanda ABD yaptırım, baskı ve tehditlerine karşı koyan çok geniş bir dünyanın dostluğunu kazanma şansına sahibiz. Bu durum, dış ödemeler açığını kapatmak, enerji güvenliğimizi sağlamak ve Üretim Ekonomisini kurmak için geniş olanaklar barındırmaktadır. ABD’nin neredeyse dünyanın geniş bölümüne uyguladığı yaptırımların önümüze koyduğu fırsatları değerlendireceğiz.

 

İran, komşumuzdur. İki ülke arasındaki dostluğu hiç kimse bozamaz. İran’a yönelik yaptırımlara uymayarak enerji güven-liği ve ticaret alanında büyük olanaklar elde edeceğiz. Ayrıca Dünyanın İran ile ilişkilerinden büyük kazançlar sağlayacağız.

 

ABD’nin Çin’e açtığı Ticaret Savaşı koşullarında Türkiye, bazı ürünlerin dışsatımında ABD’nin yerini alabilir.

 

ABD’nin Rusya’ya yönelik ekonomik yaptırımları da Türkiye’ye geniş olanaklar sunmaktadır.

 

Devlet Başkanı Beşar Esad’ın yönettiği Suriye hükümeti, ülkesinin bütünlüğünü sağlama yolundadır. Suriye yeniden inşa edilecektir. Türkiye, sanayi birikimiyle, inşaat müteahitliğinde kazandığı tecrübelerle, becerikli insan kaynaklarıyla Suriye’nin imarında büyük iş olanakları üstlenebilir.

 

ABD’nin Almanya’yı hedef alan ekonomik baskılarından yararlanma olanaklarımız var. Bu olanak, yalnız ekonomide değil siyaset ve kültür alanında da değerlendirilecektir.

 

ABD, Venezuela ve Küba gibi ülkelere uyguladığı yaptırımlar-la da Türkiye’ye Okyanus Ötesi dostluk olanakları sunmaktadır.

 

 

YEDİ: ÜRETİM DEVRİMİNİN PROGRAMI

 

1. Sanayi ve Tarım Envanteri

Üretim Devriminin gerçekçi ve hızlı yönetimi için Sanayi ve Tarım Envanteri yapılacaktır.

 

2. Millî Yazılım Sistemi

Devlet yönetiminin, güvenliğin, ekonominin ve toplumumun ihtiyacına uygun ve güvenli Millî Yazılım Sistemi kurulacaktır.

 

3. Yatırım için Tasarruf

Atatürk, Sakarya Savaşı öncesinde çıkardığı Tekâlifi Milliye Kararlarıyla, iki öküzü olanın bir öküzünü alarak savaşı kazandı. O sayede 1925 yılında Âşar Vergisini kaldırarak köylüye bir anlamda ikişer öküz vermiş oldu. Savaşı kazanmak için alınan bir öküz, insanlarımıza iki öküz olarak geri verildi. Oysa Türkiye, düşmanın eline geçse, bütün öküzler düşmanın olacaktı.

 

Türkiye büyük sarsıntılardan çıkmak için, tasarruf oranını artırmak ve yatırıma yönelmek zorundadır. 2002 yılında yüzde 25 olan tasarruf oranı, 2018 yılında yüzde 12’ye düşmüş bulunu-yor. TÜİK’in millî gelir verilerinde yapılan revizyon ile tasarruf oranları yüzde 23’e çıkarılmıştır. Bu rakam gerçeği yansıtmıyor.

 

Tasarruf oranını kapsamlı devlet uygulamalarıyla kademeli olarak üç yıl içinde yüzde 25’e çıkarmak durumundayız. İşsizliğe son vermenin, dış ödemeler açığını kapatmanın, üretim ekonomisini kurmanın başka bir yolu bulunmuyor. Tasarrufun ve yatırımın artırılmasında, her vatandaşın serveti ve geliri ile orantılı özveride bulunacağı sistemler oluşturulacaktır.

 

4. Devlet Görevlileri Sâde Yaşayacak Gösteriş ve İsrafa Son Verilecek

Cumhurbaşkanlığı Sarayı, kurulacak olan Bilimler Akademi-sine tahsis edilecektir. Cumhurbaşkanları, Cumhuriyet’in Çan-kayasında görev yapacaklardır.

 

Devlet görevlileri, Cumhurbaşkanından sıradan kamu çalı-şanına kadar halkın yaşam koşullarını paylaşacaktır. Cumhur-başkanının, bakanların ve milletvekillerinin aylıkları yeniden düzenlenecek, yüksek görevlerde bulunanların sâde yaşaması devlet geleneği haline getirilecektir. Devlet görevlilerine tahsis edilen uçaklarda, arabalarda ve diğer kaynaklarda, verimli çalışma, sâde yaşama ve zorlukları paylaşma gereği esaslı tasarrufa gidilecektir. Törenlere ve gösterişe ayrılan kaynaklar, yatırıma yönlendirilecektir.

 

Maliye Bakanlığının bütçesinde Danışmanlara verilen 30 Mil-yar Türk Lirası, yatırıma ayrılacaktır.

 

5. Üretici Olmayan Yatırımlara Son

Kanal İstanbul, bazı hava meydanları ve otoyollar gibi önceliği olmayan ya da gösterişe yönelik yatırım projeleri durdurulacak, kaynaklar yatırıma ayrılacaktır.

 

Beton, rant ve tüketim ekonomisinin kredilendirme, vergi bağışıklığı ve istisnaları türünden bütün teşvikleri derhal kaldırılacaktır. Kredi kartları, borçlandırma aracı olmaktan çıkartılacak, ödeme aracına dönüştürülecektir.

 

6. Sadakaya Ayrılan Kaynaklar Yatırıma ve İş Yaratmaya Yönlendirilecek

Yaşlılara, sakatlara, hastalara insana yakışır hayat koşulları sağlamak, devletin görevidir. Ancak eli ekmek tutan insanların sadakayla beslenmesi, hem ekonominin gereklerine hem de toplumsal sağlığa aykırıdır. Yaptığımız hesaplara göre bugün devlet bütçesinden 30 Milyar Türk Lirası kadar kaynak, çalışabilir durumda olan vatandaşlarımıza dağıtılmaktadır. Bu kaynaklarla yatırım yapılacak, fabrikalar açılacak, sadaka dağıtılan sağlıklı vatandaşlarımıza iş verilecektir.

 

7. Üretim Ekonomisine Katkıda Bulunan Yabancı Sermaye

Yabancı sermayenin dolaşım ve faaliyeti, Üretim Ekonomisinin gelişmesine katkıda bulunma şartına bağlanacaktır. Yabancı sermayenin iki yıldan önce Türkiye dışına çıkartılması yasakla-nacaktır.

 

Vatan Partisi, Türkiye’mizi bir Üretim Üssü haline getirmek için, Çin Halk Cumhuriyeti ve Avrasya ile işbirliği yolunda sonuç alıcı çalışmalar yürüterek, bu alanda Üretim Ekonomisinin inşasına başlamıştır.

 

8. IMF ile Bağlantı Kurulmayacak

IMF’nin dayatmasıyla kabul edilen tarıma destekleri kaldırma, gümrükleri indirme, KİT’leri özelleştirme, kamu hizmetini kaldırma, paranın giriş çıkışına kontrolü kaldırma politikalarına son verilecektir. Bu nedenle IMF ile bağlantı kurulmayacaktır.

 

9. İstanbul Borsası Yeniden Düzenlenecek Avrasya Borsası Kurulacak ve Emtia Borsaları Canlandırılacak

İstanbul Borsası’nın yatırıma, üretime ve ekonominin verimliliğine katkısı bulunmayan, tersine kaynakları çarçur eden, küçük birikim sahiplerinin kandırılmasına ve kumar benzeri haksız kazançlar sağlanmasına olanak veren, en önemlisi emperyalist para operasyonlarıyla dışa kaynak aktarılmasına neden olan bugünkü işleyişine son verilecektir. İşlem gören kağıtlarla ilgili yeni düzenleme yapılarak Sermaye Piyasası Kurulu’nun yetki ve sorumlulukları yeniden belirlenecektir.

Emtia borsalarının ekonominin etkin işleyişine katkısı geliştirilecektir.

 

Dünya fındık ve kayısı borsaları Türkiye’de kurulacaktır.

 

10. İflas Eden İşletmelerin İstihdamı Korumak ve Üretimi Sürdürmek Amacıyla Kamulaştırılması

Türkiye ekonomisinin içine girdiği derinleşen kriz koşulların-da, özellikle konkordato taleplerinin ve iflas tehdidinin ağırlaşması karşısında,

 

-İşten çıkartmaları önlemek, çalışanları korumak,

 

-Üretimi sürdürmek,

 

-Kamu mülkiyetini güçlendirerek ve işçinin yönetime katılmasını sağlayarak verimliliği artırmak,

 

-İşçilerin işletme mülkiyetinden pay edinmesi ve iş güvencesine kavuşması sayesinde, işletmenin verimli çalışması için sorumluluk üstlenmesini sağlamak,

 

-Ekonomik krizin yüklerini ve krizden çıkışla elde edilecek kazanımları milletçe paylaşmak amacıyla kamulaştırmaya gidilecektir.

 

Kamulaştırmanın uygulama alanı 300’den fazla işçi ve memur çalıştıran ya da yıllık cirosu 100 milyon Türk Lirasını geçen Ticaret Kanununa bağlı şirketlerdir.

 

Kamulaştırma için, işletmenin Ticaret Mahkemesi hükmüyle iflasına karar verilmiş olması gerekir.

 

İşletme, Bakanlar Kurulu kararıyla kamulaştırılır ve kamulaştırma Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle ilan edilir.

 

İşletme, kamulaştırmayla birlikte Kamu İktisadi Teşekküllerinin (KİT) hukuki statüsüne girer.

 

Kamulaştırılan işletmenin mülkiyetinin

 

-Yüzde 51’i kamu mülkiyetine geçirilir.

 

-Yüzde 44’ü iflasa hükmedildiği gün işletmede çalışan işçi ve memurlar arasında ücretleriyle orantılı olarak pay edilir. Bu paylar satılamaz ve devredilemez. Beş yıl içinde işletmeden ayrılan emekçinin payı, işletmede çalışan emekçiler arasında paylaştırılır. Ölüm halinde Miras Hukuku hükümleri geçerlidir.

 

-Yüzde 5’i işletmenin iflas tarihindeki sahibine verilir ya da sahipleri arasında özel mülkiyet paylarına göre paylaştırılır.

 

-Mülkiyetin kamu, emekçiler ve şirket sahipleri arasında paylaştırma oranları, özel durumlarda Ekmek Teknesini Geliştirme amacına göre düzenlenir.

 

İşletmenin mülkiyetine ortak olan işçi ve memurlar, Yönetim Kuruluna ve diğer yönetim organlarına aralarından seçecekleri temsilciler aracılığıyla katılırlar. İşletmenin yeni mülkiyetinde pay sahibi olan özel mülk sahibi ya da sahipleri, yönetim ve denetim organlarına uygun sayıda üyeyle katılır.

 

İşletme borçlarına ilişkin olarak, özel mülk sahiplerinin sorumluluğu İflas Hukuku hükümlerine göre devam eder.

 

İşletmenin kamu borçları üretimin sürdürülmesi açısından uygun süre ertelenir.

 

İşletmenin özel kurumlara ve kişilere borçlarının ödenmesi, işletme kaynaklarının yetersizliği durumunda devletin güvencesi altındadır. Devlet, bu borçların ödenmesini üretimi sürdürme ve istihdamı koruma amacına göre planlar ve uygular.

 

11. Kamu Hizmeti Kamu Eliyle

“Devleti küçültme” adı altında kamu hizmetinin ortadan kaldırılmasına, belediye hizmetlerinin özelleştirilmesine son verilecektir. Kamu hizmeti, esas olarak kamu eliyle yapılacaktır. Köy hizmetleri, kaynak ayrılarak güçlendirilecektir. Kamu inşa-atlarını ve hizmetlerini gerçekleştiren kamu kurumları yeniden örgütlenecektir. Böylece on yıllardan beri vurguna, israfa ve rüşvete giden kaynakların, kamu kaynağı olarak halkın refahı için kullanılması sağlanacaktır.

 

12. Vergide Adalet ve Üretene Kolaylık

Devletin bütün gelir ve gidereri tek bir bütçe içinde toplanacaktır.

 

Kaynakların yatırıma ve üretime yönelmesini özendiren adil vergi siyaseti izlenecektir. Vergilendirmede üretene kolaylık sağlanacaktır. Yatırıma ve üretime yönelmeyen gelirlerden daha çok vergi alınacaktır.

 

Devletin vergi gelirlerinde dolaylı verginin payı azaltılacaktır.

 

Dar ve sabit gelirliler, ücretli ve aylıklılar, esnaf ve zanaatkâr üzerinde doğrudan ve dolaylı vergi yükünü azaltmak, yatırı-mı özendirmek ve istihdamı artırmak için, vergi hukuku, ülke ekonomisine ve milletlerarası ölçülere göre yeniden düzenlenecektir. Vergi kayıp ve kaçakları giderilecek, vergi bağışıklığı ve istisnaları gözden geçirilerek vergi yükümlülüklerinde adil dağılım sağlanacak ve vergi kanunları sadeleştirilecektir.

 

Ekonomik işlemlerin esas olarak isme yazılı senetlerle ve kâğıtlarla yürütülmesi için gerekli düzenleme yapılacak, taşı-yana yazılı kâğıt ve işlemler sınırlanacaktır. “Servet beyanı ve gider bildirimi” kararlı olarak uygulanacaktır.

 

Emlâk ve arsa vurgunculuğundan elde edilen kazançlardan Rant Vergisi alınacaktır.

 

Borsa İstanbul’daki yabancı sermaye kazançları vergilendirilecektir.

 

Bir kereye mahsus olmak üzere servetlerden Üretime Destek Vergisi alınacaktır.

 

Vergi idaresi güçlendirilecek, bu bağlamda personelin özlük hakları iyileştirilecek, maliye hizmetleri sınıfı oluşturularak “kariyer memurluk” haline getirilecek, yeterli bina, araç ve gereç sağlanacak, vergi istihbarat arşivinin oluşturulması çalışmaları bir an önce tamamlanacaktır. Vergi idaresi, vergi süreçlerini etkin olarak izleyebilen dinamik bir yapıya kavuşturulacaktır.

 

Vergi denetimi dağınıklıktan kurtarılacak, güçlendirilecek ve bağımsızlaştırılacaktır. Bunun için bütün vergi denetimi aynı örgütlenme çatısı altında toplanarak keyfî müdahalelerden kurtarılacaktır.

 

13. E-Devlet Sistemiyle Daha Etkin ve Daha Hızlı Yönetim

E-Devlet uygulamaları, kamu idarelerinin işlemlerinin kağıt-sız ortamda tek pencere sistemi içinde yürütülmesi ve e-fatura uygulamasının genelleştirilmesi için çalışmalar hızlandırılacak, E-Devlet sistemi ihtiyaca en elverişli nitelikte, en kısa sürede kurulacaktır.

 

Kamu idarelerinin ürettiği evraklar ile malî ve ticarî kayıtların dijital ortama aktarılmasıyla,

 

- Veri ve istatistiklerin daha hızlı toplanması sayesinde ekonomiyi yönetmede daha yerinde ve daha hızlı kararlar alacağız.

 

-Kayıt dışı ekonominin önüne geçeceğiz.

 

-Kamu denetiminin etkinliğini yükselteceğiz.

 

-Denetim ve işlem maliyetlerini düşüreceğiz.

 

-İşlemleri hızlandıracağız.

 

14. Ülke Dışına Kaçırılan Döviz Etkin Uygulamalarla Geri Getirilecek

Çeşitli yollardan dışarıya kaçırılan Türk vatandaşlarına ait yabancı bankalardaki döviz mevduatlarının 130 milyar Dolar olduğu tahmin edilmektedir. Türk şirketlerin yurtdışı iştiraklerinin işlem amacıyla tuttukları döviz dışındaki mevduatlar etkin uygulamalarla geri getirilecek ve Türk Lirasına çevrilecektir.

 

15 .Bankalardaki Dışsatım ve Dışalım Amaçlı Olmayan Döviz Türk Lirasına Çevrilecektir

Bankalardaki dışsatım ve dışalım amaçlı olmayan döviz Türk Lirasına çevrilecektir.

 

16. İç Borçlar Ertelenecek

Devlet Tahvili ya da Hazine Bonolarından vadesi 10 yıl içinde dolacak olanların ana para ve aylık, üç aylık, altı aylık ya da yıllık faiz ödemeleri, yeni bir ödeme planına bağlanarak ve adalet ilkesi gözetilerek ertelenecektir. Küçük tasarruf sahiplerine olan borçlar düzenli olarak ödenecektir. Böylece millî devlet borç ve faiz batağından kurtarılacak, kamu kaynakları büyük bir yatırım planı uygulamak, üretimi artırmak ve iş sahaları açmak için değerlendirilecektir.

 

17. Dış Borçlar Yapılandırılacak

Alacaklı ülke ve kuruluşlarla görüşülerek, dış borç ana para ve faizlerinin, Türkiye ekonomisinin gelişme olanaklarını tahrip etmeyen, yıllara yayılan yeni bir ödeme planına bağlanması sağlanacaktır. Dış borçların ödenmesinde yıllık dışsatımın belirlenecek oranı aşılmayacaktır. Bu oran, dışalım için gerekli dövize göre saptanacaktır.

 

18.Küresel Merkezlerden Bağımsız Güçlü Merkez Bankası

Soruyoruz:

 

“Merkez Bankası özerk olacak” diyenler, para politikasını hangi araçlarla yürütecekler?

 

Dışardan gelen tertipleri hangi araçlarla bozacaklar?

 

Hangi araçlarla üreticiyi destekleyecekler?

 

Merkez Bankası’ndan vazgeçenler, Merkez Bankası’nı dünyadaki dalgalanmalara teslim edenler, aslında Türkiye’yi yönetemeyeceklerini ilan ediyorlar.

 

Biz de ilan ediyoruz:

 

Merkez Bankası’nın adı “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası”dır. Nasıl Cumhuriyet Savcısı Cumhuriyet adına yargı sürecine katılır, Cumhuriyet Merkez Bankası da ekonomide Cumhuriyet adına görev yapar. Merkez Bankası, küresel sermayenin bankası değildir ve olamaz. Merkez Bankası’nın adı, sahibini, amacını ve işlevini de belirliyor. Türk milletinin ekonomisine hizmet etmesi, Türkiye Cumhuriyetini yöneten Üreticilerin millî iradesinin emrinde olması ve Türkiye Cumhuriyeti’nin para ve ekonomi politikalarını uygulaması Merkez Bankası’nın varlık sebebidir.

 

Merkez Bankası, Üreticilerin Millî Hükümetinin yönetiminde olacaktır. Ekonomiyi millî amaçlara göre yönetmek ve kaynakları üretime yönlendirmek için, para siyasetlerini Merkez Banka-sı aracılığıyla belirlemek zorundayız.

 

Küresel merkezlerden dayatılan sıkı para politikası, küresel merkezlerin çıkarı içindir. Para siyasetimizi, Üretim Ekonomisinin emrine vereceğiz.

 

Hele kriz dönemlerinde, Merkez Bankası’nı Millî Hükümetin yönlendirmesi, çıkış yolunun açılması için şarttır.

 

Millî Hükümetin Millî Direnme Ekonomisini ve Üretim Ekonomisini inşada en önemli araçlarının başında Merkez Bankası gelir.

 

Merkez Bankası, üretimi geliştirmek ve üreticiyi desteklemek hedefinin emrinde olacaktır.

 

Merkez Bankası, Türkiye’yi dolar saltanatından kurtaracak!

 

Merkez Bankası, Türk Lirasını koruyacak!

 

Şu anda Mezkez Bankası ekonomiye karşılık gelen bankonotun sadece yüzde 15’ini basmaktadır. Merkez Bankası, Türkiye Devletinin emriyle iç piyasadaki para dolaşımının bütününü karşılayan para basımında bulunacaktır. Özel bankaların kaydî para üreterek elde ettikleri senyoraj geliri kamu gelirine dönüştürülecektir.

 

Merkez Bankası, Türkiye’ye bağımlı olacak, Türkiye’nin üre-tim hedeflerine bağımlı olacaktır!

 

Vatan Partisi, Türkiye’yi bu krizden çıkartacak biricik partidir. Çünkü Merkez Bankası’nı yönetecektir.

 

19.Sermaye Hareketleri Denetlenecek Türk Bayrağı Altında Türk Lirası

 

-Halkımızın kur ve faizlerdeki artış sonucu gelir kaybına uğramasına ve işsiz kalmasına son vermek için,

 

-İş dünyasının önünü görebilmesi ve yatırım, üretim ve satışlarını doğru planlaması için,

 

-Köylümüzün üretimde kullandığı mazot, gübre, tohum, tarım ilacı gibi en önemli girdilerde ani fiyat artışları karşısında çaresiz kalmaması için,

 

-Türkiye’de Dolar ve Avronun saltanatına son vermek ve Türk Lirasının millî piyasada rakipsiz dolaşımını sağlamak için, yurda sermaye giriş çıkışı ve kısa vâdeli para hareketleri denetim altına alınacaktır.

 

1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu’na göre yeni kararlarla ve Merkez Bankası tebliğleri çıkarılarak, eski kararlara göre devredilen yetkiler kaldırılacak ve mevzuat yeniden düzenlenecektir. Döviz üzerinden işlem ya da sözleşme yapılması izne bağlanacak ve denetim altına alınacak, bankaların dövizle borçlanma ve döviz pozisyonu tutma yetkileri sınırlandırılacaktır. Yabancı para talebi kontrol altında tutularak döviz kurlarında anî baskıların önüne geçilecektir. Döviz tevdiat hesapları Türk Lirası mevduat hesaplarına çevrilecek, döviz büfeleri kapatılacaktır.

 

Devlet ihaleleri, kamusal ve özel sözleşmeler ve ekonomik işlemler, Türk Lirasıyla yapılacaktır.

 

Döviz kurları Merkez Bankası’nın belirleyeceği kurlar üzerinden işlem görecektir. Beklenmeyen kur ataklarının önüne geçilerek iş hayatındaki planların uygulanabilir hale getirilmesi sağlanacaktır.

 

Gerekirse katlı kur politikası uygulanarak, özellikle üreticinin ve halkın temel talepleri olan doğal gaz, petrol, gıda, ilaç, yatırım ve ara mallara farklı kur uygulanarak maliyetlerin ve fiyatların denetim altında tutulması sağlanacaktır.

 

Karaborsayı önlemek için etkin önlemler yürürlüğe konacaktır.

 

Bütün bu uygulamalar, planlı ekonomik düzen içinde, üreticiyi koruyan dışalım ikamesi siyasetiyle birlikte yürütülecek, ekonomiyi düzenleyen kurumlar arasında uyum sağlanacaktır.

 

20. Üretimi Destekleyen Millî Bankacılık

Bankacılıkta yabancı sermaye hâkimiyetine izin verilmeyecek, bankacılık sektörü millileştirilecektir.

 

Devletin ekonomiyi toplum yararına yönlendirmesi, millî planın uygulanması, devletin yüksek faizlerle borçlanmasının önüne geçilmesi, devletin tefeciliğine son verilmesi, gelir dağılımında adaletin sağlanması, dışarıya kâr aktarımının denetim altına alınması için, bankacılık ve kredi sistemi etkin bir biçimde kullanılacak ve yeniden düzenlenecektir.

 

Yatırım ve üretime yönelik sektör bankaları geliştirilecektir. Bankacılık sisteminin üreticiler üzerinde terör uygulamasına son verilecek, bankalar üreticinin çözüm ortağı olacaktır.

 

Hızlı kalkınmanın aracı olarak kamu uzmanlık bankaları ile kalkınma ve yatırım bankaları örgütlenecektir. Devlet bankalarının sermayesi güçlendirilecektir. Kooperatifçiliği geliştiren özel kredi yöntemleri uygulanacaktır. Hazinenin, KİT’lerin ve yerel yönetimlerin parası, kamu bankalarına yatırılacaktır.

 

Tekelci sermaye bankacılığı önlenecektir. Bankacılığın belli sermaye gruplarının denetimi altına girmesine, bankaların ticarî ve sınaî holdinglerle bütünleşmesine izin verilmeyecek, bu amaçla kamulaştırma dâhil her önlem alınacaktır.

 

Tasarrufu özendirmek, üretimi artırmak, planlamanın önceliklerini gözetmek, gelir bölüşümünde adaleti sağlamak ve tefeciliğe meydan vermemek amacıyla etkin faiz politikası izlenecektir.

 

21. Türkiye’de Üretilen veya Yeterince Üretilebilecek Mallar Dışardan Alınmayacak

Türkiye’de yeterince üretilebilecek malların, lüks tüketim maddelerinin ve ikame edilebilen malların dışalımına son verilecek, yerli üretimin verim ve kalitesinin artırılması için sanayi ve tarım üreticisi desteklenecektir. Dışalım, millî ekonominin ayakları üzerinde doğrulmasına, üretimin artmasına, millî teknolojinin gelişmesine, halkın vazgeçilmez ihtiyaçlarının karşılanmasına ve millî savunmanın gereklerine bağımlı kılınacaktır.

 

Üreticilerin Millî Hükümeti, Dünya Ticaret Örgütü’nün eşit-sizliğe dayanan yapılanmasını değiştirmek, özellikle malî kuru-luşlarımıza, tarımımıza, küçük ölçekte üretim yapan sanayi işletmelerimize ket vuran düzenlemeleri etkisiz hale getirmek için, her düzlemde mücadele yürütecek ve Gelişen Ülkelerle işbirliği yapacaktır.

 

22. AB ile Gümrük Birliği Yerine Serbest Ticaret Sözleşmesi

1/95 sayılı Ortak Konseyi Kararıyla Türkiye ile Avrupa Birliği arasında kurulan Gümrük Birliğinin kaldırılması sürecini düzenlemek için, AB ile görüşmeler başlatılacak ve Gümrük Birliği Sözleşmesi yerine Serbest Ticaret Sözleşmeleri yapılacaktır. Böylece AB ile ticaretimizin millî ihtiyaçlarımıza göre gelişmesi sağlanırken, Türkiye’nin dış ticareti üzerinde, ülkemizin AB kapısına bağlanmasından kaynaklanan engeller ortadan kaldırılacaktır.

 

Ekonomimizin ve sanayimizin altyapı, makine, ekipman, yedek parça, üretim girdileri itibariyle AB ağırlıklı bir yapı-da olması nedeniyle, ekonominin kilitlenmemesi için kaynak değişikliği kısa sürede olanaklı gözükmeyen zorunlu kalemlerin dışalımında uygun koşulların sağlanması için AB ile uygun sözleşme koşulları sağlanacaktır.

 

Uzun yıllardan beri uygulanan ve dışalım üzerinde korumacı gümrük vergisi etkisi yapan, 12 Mayıs 1988 tarihli ve 88/12944 sayılı kararla düzenlenen Kaynak Kullanımı Destekleme Fon (KKDF) Ödemesinin kapsamı genişletilecek ve oranlar artırılacaktır.

 

KKDF uygulamaları yanında, tüketim malları, mobilya, vitrifiye, otomobil, lüks elektronik, tekstil, ayakkabı, dekorasyon, cam eşya, sebze, meyve, peynir vs. gibi ülke içinde üretilen ya da ekonomi için zorunlu olmayan ürünlerin alımında gümrük idarelerinin uygun yöntemleri kullanılarak dışalımı kısıtlayan uygulamalara gidilecektir.

 

23. Millî Paralarla Ticaret

Komşularımızla ve büyük ticaret ortaklarımız olan Rusya, Çin ve İran gibi ülkelerle millî paralarla alış veriş yapacak ve uluslararası bankacılığı geliştireceğiz. Bu ülkelerle birlikte Avrasya Bankasını kuracağız ve etkin olarak işleteceğiz.

 

Millî paralarla alış verişin gerektirdiği Ruble ve Yuan yedeklerimizi yeterli hale getirmek yanında takas ve mahsup yönteminden de yararlanacağız.

 

24. Yargı Reformu

Türkiye’nin bağımsızlığını koruyan, kaynakların verimliliğe göre kullanılmasını sağlayan, üreticiyi destekleyen bir Hukuk Düzeni ve Yargı Kurumlaşması sağlanacaktır.

 

25. Nereden Buldun Kanunu ve Yolsuzluk Mahkemeleri

Üreticilerin Millî Hükümeti, yolsuzluklara geçit vermeyecek, kamu görevlilerini liyakât esasına göre atayacaktır.

 

Kambiyo ve Gümrük mevzuatında, Bankalar Kanunu ve Vergi Kanunlarında, gerekli düzenlemeler yapılarak, millî ekonomiye hizmet etmeyen teşvikler kaldırılacak, bu kanunların etkin ve kararlı bir şekilde uygulanması sağlanacaktır. Bu amaç-la Servet Beyanında bulunma yükümlülüğü getirilerek Nereden Buldun Kanunu çıkarılacaktır. Uyuşturucu, silah ve nükleer madde kaçakçılığından elde edilen bütün servetlere, kara paraya el konacak; hortumculuk, bankaların içini boşaltma, rüşvet, yolsuzluk ve son dönemelerde giderek artan ihale yoluyla yapılan soygun ve vurgunlarından elde edilen bütün haksız kazançlar kamuya aktarılacak.

 

Yolsuzluk Mahkemeleri kurularak, yolsuzluk suçları işleyenler hızla cezalandırılacak ve yolsuzlukla gasp edilen kaynaklar kamu kaynağına dönüştürülecektir. Soruşturmalar üç ayda ve yargılamalar en geç altı ayda tamamlanacaktır.

 

26. Kalkınmada Lokomotif Sektörler

Kalkınmada öncelikli sektörler, üretim kurumlarının katılı-mıyla devlet önderliğinde belirlenecektir.

 

27. Teknoloji Atılımı

Ekonomide dışa bağımlılığa son verilmesi, esas olarak özgücümüze dayanan bir ekonominin kurulması, milletlerarası rekabet yeteneğimizin geliştirilmesi, yüksek katma değer sağlanması, gelişme hızının artırılması, topyekûn kalkınma ve millî savunma sanayisinin geliştirilmesi amacıyla Teknoloji Atılımı gerçekleştirilecektir.

 

“En büyük üretici güç insandır” gerçeğinden hareketle, bilgi piyasanın engelleyici etkilerinden kurtarılacak ve yaygınlaştırılacak, insan kaynaklarımız planlı olarak geliştirilecek ve verimli kullanılacak, bilimsel-teknolojik araştırma ve geliştirmeye öncelik verilecektir.

 

Devlet, Yapay Zekâ ve Genetik Mühendisliği alanlarında yatırımlara önderlik edecektir.

 

28. Sanayide ve Tarımda Atıl Kapasitenin Üretim Süreçlerine Sokulması

İmalat sanayimizin kullanım kapasitesi yüzde 74’tür. Üretim kapasitesini üç yılda yüzde 90’a çıkaracağız. Örneğin Türkiye’de gübre fabrikalarının kapasitesi 6 Milyon ton dolayındadır. Yıllık tüketimimiz ise 6,5 Milyon tondur. Bu tüketimin 3,5 Milyon tonu dışardan alınmaktadır. 3 Milyon tonu iç üretimden sağlanmaktadır. Yani gübre sanayimiz yüzde 50 kapasiteyle çalışmaktadır. Gübre dışalımını vergilendirerek üretim kapasite-sini yüzde yüze yükselteceğiz.

 

Tarım arazilerinde ekili alan oranı yüzde 70 dolayındadır. Nadas, çok ortaklılık, ilgisizlik gibi nedenlerle arazinin yüzde 30’u ekilmiyor. Bu toprakların ekilmesi için, üzerinde tarla kaydı olan mülk sahipleri, toprağı ekmekle veya bir icar sözleşmesiyle kiraya verip ekilmesini sağlamakla yükümlü kılınacaklardır. İl ve İlçe Tarım Müdürlükleri, ekilmeyen toprakların kiralanmasına yardımcı olacaklardır. Topraklarını ekmeyenler veya kiraya vermeyenler, dönüm başına Tarımsal Ürün Kaybı Cezası ödeyeceklerdir.

 

29. Yurt Düzeyine Yayılan Sanayileşme Herkese İş

Hızlı ve etkin bir yatırım programıyla fabrikalar yurt düzeyine yayılacak, herkese iş sağlanacaktır. Halkın ihtiyaçlarını karşıla-yan, ileri teknoloji kullanan, kaliteli üretim yapan, yurt dışında yarışabilen millî sanayinin kurulmasına, kamu iktisadî kuruluşları öncülük edecektir. Ülke çıkarları ile uyumlu özel sektör yatırımları özendirilecektir. Tarım ürünlerini işleyen sanayi işletmelerinin kurulmasına önem verilerek tarım ile sanayinin uyumlu gelişmesi sağlanacaktır.

 

Devlet olanaklarıyla özel şirketleri ve mafyayı zenginleştiren teşvik siyasetlerine son verilecek, kamu kaynakları öncelikle kamu yatırımlarında, kamu hizmetinde ve millî tarım ile sanayinin gelişmesinde kullanılacaktır.

 

Ara mallar ve yatırım malları üreten sanayi birimleri ve küçük sanayi siteleri geliştirilecek, yeni teknolojilerle donatılacak, küçük ve orta sanayi işletmeleri desteklenerek iç pazar genişletilecek, ekonomimiz ve güvenliğimiz dışa bağımlılıktan kurtarılacaktır.

 

30. Kaliteli İşgücü için Eğitim

En büyük üretici güç, insanın kendisidir. Üretim Devriminin başarısı için kaliteli işgücünün eğitilmesi devletin görevidir. Ülkemizde, ortaöğretimde mesleki ve teknik liselerde okuyanların payı yüzde 35’tir. Üretmeyen Türkiye’yi, bu oran bile ifade etmektedir. Üniversiteye giriş sistemini ortaöğretime dayandırarak, başarılı öğrencilerin genel lise ve üniversiteye, daha az başarılı olanların ise mesleki ve teknik eğitime yöneldiği hatalı anlayışa son vereceğiz.

 

Mevcut mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarında, yatırım planlamalarına ve kalkınmada lokomotif sektörlere uygun düzenlemeler yapacağız.

 

31.Özelleştirmeye Son KİT’lerin Verimli Kılınması

Özelleştirme kapsamında bulunan ve yürütülen işlemler dur-durulacaktır. Özelleştirme kapsamına alınan ve özelleştirilen, ortaklık yapısı kısmen ya da tamamen değiştirilerek yönetimi yabancı sermaye ve işbirlikçilerine veya yerli sermayeye devredilen ya da bunlarla paylaşılan İktisadi Devlet Teşekkülleri, Kamu İktisadi Kuruluşları ve bunların iştirakleri yeniden kamulaştırılacaktır.

 

İktisadî Devlet Teşekküllerini, Kamu İktisadi Kuruluşlarını ve bunlara ait iştirakleri verimli hale getirmek için, gerekli kaynaklar bütçeden karşılanacak ve Devlet Yatırım Bankası yeniden örgütlenecektir.

 

KİT’lerin işletilmesinde, millî çıkar, üretim ve istihdam artışı, verimlilik, fiyat istikrarı, ucuz fiyat ilkeleri esas alınacaktır. Dar gelirlilerin gıda, giyim ve ısınma ihtiyaçları için üretilen mallar, satış mağazaları zinciriyle halkın ayağına götürülecektir. Ancak bunlar dışında kalan mallar, piyasa kuralları içinde oluşan fiyatlarla sunulacak, devlet eliyle kaynak aktarılması önlenecektir. KİT’lerin kendi çalışanlarına sosyal ve kültürel yarar sağlayan hizmetleri geliştirilecektir.

 

32. Köyde Demokrasi ve Hizmet için Muhtarlıkların Yeniden Kurulması

Ak Parti, Küresel Merkezerden dayatılan Yerel Yönetim Yasasıyla aslında belediyeciliği yok etti. Belde belediyelerini kaldırarak, köy muhtarlıklarını kapatarak, köylüyü ve kasabalıyı yerel siyasetin ve hizmetin dışına sürdü. Yerel demokrasiyi ortadan kaldırdı. Yerel Yönetim Yasasını değiştireceğiz, belde belediyelerini ve köy muhtarlıklarını yeniden kuracağız. Böylece halkın günlük hayatında yaşadığı gerçek demokrasiyi inşa edeceğiz.

 

33. Ucuz Mazot, Gübre, Tohum ve Kredi

Tarımda hedef, köylüyü efendi kılmak, her tür bağımlılığa son vermek, Türkiye’yi beslenme, giyim, gübre, tohum ve damızlıkta yeniden kendine yeterli bir ülke haline getirmek, üreticinin hayat düzeyini yükseltmek ve dışsatıma azami katkı sağlamaktır. Bu amaçlarla Avrupa Birliği, IMF, Dünya Ticaret Örgütü ve benzeri örgütlerin dayatmaları reddedilecek ve tarım desteklenecektir. Çiftçiye, besiciye ve balıkçıya, mazot, gübre, tarım ilacı, tarım aleti, sağlıklı tohum ve damızlık gibi tarımsal üretim girdilerinin ucuz sağlanması için gerekenler planlanacak ve uygulanacaktır. Vatan Partisi, ucuz mazot için İran Hükümetiyle anlayış birliğine varmıştır.

 

Solucanların, organik atık ve artıkları kısa zamanda yüksek kalitede değerli bir ürün olan organik gübreye dönüştürebilme kapasitesi anlaşıldıktan sonra birçok ülkede yaygınlaşan solucan gübresi üretimine önem verilecek, çiftçi ve besicilerimizin solucan ve solucan gübresi üretim tesisleri kurmaları teşvik edilecek, bu tesisler “tarım işletmesi” kapsamına alınarak yaygınlaştırılacaktır.

 

Üretim yapan her çiftçinin faizsiz ya da düşük faizli krediye ulaşması için tarım kredilerine ayrılan kaynaklar yeterli kılınacaktır. Ziraat Bankası, çiftçiye tarımsal kredi sağlamak, tarımı ve tarıma dayalı sanayiyi geliştirmek göreviyle yeniden yapılandırılacak ve yeterli sermayeye kavuşturulacaktır.

 

34. Üretimi Özendiren Destek ve Taban Fiyat

Tarıma desteklerin ve kredilerin üretimi artırma amacına uygun kullanılması için gerekli önlemler alınacaktır. Dönüm başına değil, ürün miktarına göre destek sağlanacaktır. Çiftçiye üretimi özendiren taban fiyat verilecektir. Hal Yasası değiştirilecek, üreticinin ürünlerini değerlendiren düzenlemelere gidilecektir.

 

Üreticinin alacakları, devlet ve kooperatiflerce zamanında ödenecektir. Tarıma destek siyasetleri bir yıl öncesinden ilan edilecektir. Pamuk, sıvı yağ, tütün, sigara, şeker, hayvan ürünleri gibi Türkiye’de yeteri kadar üretilebilecek tarım mallarının ve besinlerin dışalımı yasaklanacak, yerli üretim özendirilecektir.

 

Tarım üreticisinin emeğinin değer fiyat bulması ve tüketicinin uygun fiyatlarla besine ulaşması için, kamu eliyle ve kooperatifler aracılığıyla etkin ve iyi işleyen bir pazarlama sistemi örgütlenecektir.

 

Yoksul ve orta halli köylüler, tefeci ve banka borçlarından kurtarılacak, ipotekler kaldırılacaktır.

 

Tarım işçilerinin sosyal güvenlik, sendika ve bütün demokratik hakları gerçekleştirilecektir.

 

İhtiyarlık, sakatlık ya da hastalık nedeniyle toprağını işle-yemeyen köylülerin, dul ve yetimlerin geçimleri ve bakımları sağlanacaktır.

 

Tarımda biyoteknoloji veya benzeri yöntemlerle üre-tim, sadece sınırlı ve korunmuş alanlarda, devlet denetimindeki millî şirketler eliyle yapılacaktır. Tarım alanları ve ürünleri, özellikle yabancı sermayenin yol açtığı genetik kirlenmeden korunacaktır. AR-GE faaliyetleri tamamen devlet denetiminde ve devlet destekli millî sermayeli şirketler tarafından gerçekleştirilecektir.

 

35. Verimli Tarım için Eğitim

Çiftçinin eğitimi için gerekli kurumlar oluşturulacak ve araçlar devlet tarafından sağlanacaktır. Çiftçilerimize bilime ve planlamaya dayalı tarım ile yeni tarımsal teknolojiler konusunda eğitimler vereceğiz.

 

36. İşletme Ölçeğinde Verimlilik ve Kadastronun Hızla Tamamlanması

Tarımda işletme ölçeğinin verimlilik esasına göre oluşması için, gerekli hukukî ve ekonomik önlemler alınacak, kooperatifçilik ayrıca bu amaçla desteklenecektir.

 

Köy Kanunu kapasamında olan tarım ve köy arazilerinin kadastro işlemleri hızla bitirilerek, köy senetleriyle yapılan satışlar tapuya tescil edilecektir.

 

Tarımda Mülkiyeti Toplulaştırma Yasası kararlı olarak uygulanacaktır.

 

37. Ortaçağ Kalıntılarının Temizlenmesi için Toprak Reformu

Köylümüzü, yurdumuzun belli bölgelerinde hâlâ varlığını sürdüren toprak ağalığı, aşiret reisliği, şeyhlik, tefecilik gibi Ortaçağ kalıntısı ilişkilerden kurtarmak, topraksız ve az topraklı köylüyü toprak sahibi yapmak ve özgürleştirmek, yoksulluğu ortadan kaldırmak, ülke bütünlüğünü sağlamlaştırmak, tarım üretimini çağdaşlaştırmak, verimliliği artırmak, başta ormanlarımız ve sularımız olmak üzere doğal kaynaklarımızı korumak amacıyla toprak reformu yapılacaktır. Orta halli ve zengin köylülerin mülkiyetleri korunacaktır. Toprak reformunun uygulanmasına, kamu denetimi altında oluşturulacak Köy Meclisleri önderlik edecektir.

 

Herhangi bir hüküm veya belgeyle veya örf ve âdetle aşiretlerin şahsiyetlerine veya onlara dayanılarak reis, bey, ağa ve şeyhlere ait olarak tanınmış, kayıtlı kayıtsız bütün taşınmazlar, hazine toprakları ve mayından temizlenen araziler, topraksız ve az topraklı köylülere bedelsiz olarak dağıtılacak ve tapuya bağlanacaktır.

 

Köy sınırları içindeki göller, sular ve meralar köylünün ortak malıdır. Devlet bu kaynakların köylüye hizmet dışında özel çıkar için kullanılmasına izin vermeyecektir.

 

38. 2b Alanları
Orman Köylüsüne ve Halka

6831 Sayılı Kanunun 2b maddesi uyarınca orman niteliğini tam olarak kaybettiği kesinleşen ve orman rejiminden çıkarılan alanlar, orman köylüsüne mera, tarım ve yerleşim alanı olarak bedelsiz tahsis edilecektir. Yine bu alanlar dışardan alınan ceviz ve badem gibi meyveler ile tıbbî aromatik bitkiler üreten Köy Kalkınma Koperatiflerine gelirin bir bölümü Köy Tüzel Kişili-ğine aktarılmak koşuluyla bedelsiz tahsis edilecektir. Üretimin geliştirilmesi için gerekli malî kaynak, kooperatif ortakları ve devlet tarafından uygun oranlarda karşılanacaktır.

 

Fiilen yerleşim alanına dönüşmüş 2b alanları, köy, belde ve il tüzel kişiliklerine ayrılacaktır. Bunun için toplu yerleşim yeri kavramının bilimsel tanımı yapılacak; sel, taşkın, su baskını, deprem, heyelan ve sağlıksız yaşam koşullarını kaldırmaya yönelik imar planları yapılacaktır. Orman niteliğinin kaybına, orman alanlarının daralmasına ve yeni 2b alanlarının oluşmasına engel olacak önlemler alınacaktır. İşgal, haksız yapılanma ve tahsisler kamulaştırılacak ve kaldırılacaktır. Devlet ormanlarının yönetimi ve işletilmesi ekosistem işlevleri itibariyle devlet tarafından gerçekleştirilecektir.

 

Dağ ve orman köylerinin çok amaçlı kooperatifler yoluyla kalkındırılmasına özel önem verilecektir.

 

39. Yabancıya Toprak Satışı Yasaklanacak

Yabancıya toprak satışını serbest bırakan kanun kaldırılacaktır.

 

40.Tarımda Kooperatifleşme ve Kamu Hizmetinin Örgütlenmesi

4572 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri Hakkında Kanun yeniden düzenlenerek, Devletin tarım kooperatiflerini ve çiftçi örgütlerini desteklemesini engelleyen hükümler derhal kaldırılacak, kooperatifleşme özendirilecektir. Kooperatiflere ilişkin bütün düzenlemeler, tek bir yasada toplanacak ve sadeleştirilecektir.

 

Toprakların islahı, erozyonun önlenmesi, yeni tarım alanlarının açılması, dağların zeytin ve meyve ağaçlarıyla şenlendirilmesi, teraslama, sulama kanalları ve bentler yapılması, hayvancılığın islahı, balıkçılığın modernleştirilmesi, ormanların ve doğanın korunması gibi verimi artıracak ve tarımı geliştirecek önlemlerin elbirliğiyle ve imece yöntemleriyle başarılması için, özellikle üretim kooperatiflerine gerekli makine, araç, traktör, tarım ilacı, gübre, yem, tohumluk ve kredi sağlanacaktır.

 

Sulama, arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri ile tarımsal ve kırsal altyapı hizmetlerinin tamamlanması devle-tin görevidir. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Tarım Reformu Genel Müdürlüğü bu amaçla yeterli araçlarla donatılarak tarımın hizmetine koşulacaktır.

 

Tarımsal kamu yönetimi yeniden yapılandırılacak, Zirai Mücadele, Toprak-Su- Gıda İşleri, Veteriner İşleri, Ziraat İşleri Genel Müdürlükleri, Türkiye Zirai Donatım Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu, Et Balık Kurumu, Toprak Mahsulleri Ofisi, Tekel, TŞFAŞ, Yem Sanayii gibi kapatılan veya özelleştirilen kurumlar, çiftçiye hizmet anlayışıyla yeniden örgütlenecek, tarım üreticisi piyasada ezilmekten kurtarılacaktır.

 

Atatürk’ün çiftlikleri, Zirai Kombinalar, Devlet Üretme Çiftlikleri, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) ve

 

Tarımsal Araştırma Genel Müdürlüğü (TAGEM) gibi tarımın kalkınmasında önemli görevler yapmış kurumların tecrübe ve birikimleri ışığında, değişen koşullara uygun görev tanımları geliştirilecek ve kurumlaşmalara gidilecektir. Örneğin çiftçinin elindeki makinelerin verimli kullanılması, atıl makine kapasite-sini kazanmak ve makine için ayrılan sermayeyi daha elverişli teknolojiye ve özel makinelere yönlendirmek için Makine Kullanım Birlikleri ya da Makine Parkları kurulmasına önderlik edilecektir. Kooperatiflerin üreticiye yem tedarikinde karşılaştıkları teknik ve ekonomik sorunları denetim, yönlendirme ve destek yoluyla çözmek için gerekli örgütlenmeye gidilecektir.

 

Teknik, malî, idarî sorunlarla boğuşan Köy Kalkınma Kooperatiflerinin, bucak temelinde örgütlenen ve belirli bir malî ve teknik birikimi olan Tarım Kredi Koopeatifleriyle işbirliği yapması sağlanacaktır. Böylece çiftçiye girdi sağlama, ürün pazarlama ve desteklerin dağıtımında kolaylık ve kazanç getirilecektir.

 

41. Türkiye’de Türk Tüccarı ve Esnafı

Yabancı sermayeyi teşvike ilişkin düzenlemeler gözden geçirilerek tüccar, esnaf ve zenaatkâr korunacaktır. Yabancı hiper-market ve süpermarketler millileştirilecektir. Alışveriş merkezleri şehir dışında faaliyet gösterecektir.

 

Toplumun üretim ve hizmet birikiminin en büyük ölçüde değerlendirilmesi ve istihdamın genişlemesi için, esnaf, zanaatkâr ve kobiler üzerindeki vergi yükleri hafifletilecek; küçük ve orta büyüklükteki işletmeler desteklenecektir.

 

42.Turizmde Doğaya, Tarihe ve Sağlığa Yatırım

Üreticilerin Millî Hükümeti, yurdumuzun dört mevsimi bir arada yaşayan iklimini ve uygarlık birikimini, halkımızın ve insanlığın kültürel ve ekonomik gelişme ve zenginlik kaynağı olarak değerlendirecek, turizm işletmeciliğini yabancıların elinden kurtaracak ve millî işletmeleri destekleyecektir. Yabancıların kaçak çalışması önlenecektir. Türkiye’nin tarihsel ve doğal zenginlikleri, kıyıları, kaplıca ve ılıca gibi sağlık kaynakları ve kayak, dağcılık gibi spor olanakları, millî ekonominin hizmetine sokulacaktır. Tarım ve orman alanlarını yıkıma uğratan betonlaşmaya son verilecektir.

 

Vatan Partisi, özellikle Rusya, Çin, İran ve Almanya gibi ülkelerle, Orta Asya Cumhuriyetleri ve Balkan Ülkeleriyle geliştirdiği işbirliği sayesinde turizm alanında yılda 100 milyar Doları aşan bir geliri hedeflemektedir. Başı dik dış siyaset ve millî güvenlik siyasetiyle bu hedefe üç yıl içinde ulaşacağız.

 

43. Enerji Üretim, İletim ve Dağıtımında Kamuculuk

Enerji üretim, iletim ve dağıtımı kamu eliyle yürütülür. Enerji iletim şebekesi ıslah edilerek kayıplar ortadan kaldırılacaktır. Enerji Verimliliği Kanunu çıkartılarak ve diğer önlemlerle tüke-timdeki savurganlığa son verilecektir. Enerjide millî-doğal kaynaklarımıza öncelik tanınacak, dıştan alınan fosil yakıta bağımlılık en aza indirilecek, akarsu, güneş, rüzgâr, biyoenerji ve yeraltı ısısı gibi temiz ve yenilenebilir kaynaklar değerlendirilecektir. Bağımsız nükleer enerji üretimi ve teknolojisi, güvenliğe ve çevreye uyumlu olarak geliştirilecektir.

 

44. Demiryolları ve Denizyollarını Esas Alan Toplu Taşımacılık

Ülkemizin coğrafî olanaklarını ve İpek Yolu’ndaki konumunu değerlendiren, kaynakları verimli kullanan, güvenli, ucuz ve halkın ihtiyaçlarına cevap veren toplu ulaştırma ve taşımacılık siyaseti izlenecektir.

 

Karayoluna öncelik yerine, demir ve denizyoluyla ulaşım geliştirilecek ve ucuzlatılacaktır. Böylece çarpık kapitalizmin trafik anarşisine, can ve servet kaybına, enerji israfına ve çevre kirlenmesine son verilecektir.

 

Demiryoluyla ulaşıma ve taşımacılığa yatırım yapılacak, yeni demiryolları döşenecek, eski demiryolları teknolojik gelişmelere uygun olarak iyileştirilecektir. Demiryollarında elektrik enerjisi kullanılmasına yönelik yatırımlar yaygınlaştırılacaktır. Loko-motif, vagon ve diğer demiryolu araç ve gereçleri yurt içinde üretilecektir.

 

Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde denizyolunun kullanılması özendirilecek ve yaygınlaştırılacaktır. Limanlar devlet eliyle çoğaltılacak ve geliştirilecektir. Özelleştirilmiş limanlar kamulaştırılacak ve devletçe işletilecektir. Limanlarımız milletlerarası taşımacılığa uygun konteyner terminalleriyle, depolarla ve diğer araç ve gereçlerle donatılacaktır. Milletlerarası sularda taşımacılığa hizmet eden gemilerin yapımı için büyük tersaneler kurulacak, dünya ölçeğinde yarışacak deniz taşıma filosu oluşturulacaktır. Su santralleri için yapılmış baraj göllerinde ve doğal göllerde insan ve yük taşımacılığına uygun limanlar yapılacak, ülke içi bağlantılar kara ve demiryolu ağıyla sağlanacaktır.

 

Hava yollarıyla taşımacılık geliştirilecektir.

 

45. Doğal Kaynaklar ve Madenler

Millî ekonomi ve ülke savunması açısından stratejik önem taşıyan doğal kaynaklar ile bor, trona, uranyum ve toryum gibi stratejik önem taşıyan madenler kamu eliyle işletilecektir. Yabancı sermayeye verilmiş olan maden ruhsatları ve imtiyazları gözden geçirilerek, millî çıkarlara uygun olmayanlar kaldırılacaktır.

 

Doğal kaynakların bulunması yanında niteliklerinin, ekonomik değerlerinin ve işletme teknolojilerinin saptanması, korunması ve zenginleştirilmesi için, araştırma seferberliği başlatılacaktır. Bu amaçla yeni kurumlar oluşturulacak ve Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü geliştirilecektir.

 

Türkiye’nin kıta sahanlığındaki doğal kaynaklar üzerindeki hakları, her tür müdahaleye karşı korunacaktır. Denizlerdeki doğal kaynakların araştırılması ve kullanılması doğrultusunda bilgi edinmek ve teknoloji geliştirmek için bütün olanaklar değerlendirilecektir.

 

46. Kıyılar, Ormanlar, Sular ve Tarihsel Zenginlikler

Doğal ve tarihsel zenginliklerimiz ile kültür değerlerimiz kamuya aittir. Kıyılar, ormanlar, millî parklar, bitki tür zenginliği, yabani hayvan varlığı ve kültür hazineleri korunacaktır. Bu varlıkların kamu mülkiyetinde bulunması sisteminden verilen ödünler kaldırılacaktır. Bu değerler, özel çıkarcılığın neden olduğu yıkımdan kurtarılacak ve halkın yararına sunulacaktır. Kıyılar halka açılacaktır. Erozyonu önleme ve ağaçlandırma amacıyla, halkın, gençliğin ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin etkin ve gönüllü katılımıyla yoğun bir seferberlik gerçekleştirilecektir.

 

47.Mavi Vatan için Denizcilik Bakanlığı

Ülkemizin üç tarafı denizlerle çevrilidir. Mavi Vatanımız olan denizlerimizi hem ülke savunması hem de ekonomik zengin-lik için bütün olanaklarımızla değerlendireceğiz. Türkiye’mizi deniz ülkesi yapacağız. Dış ticaretin yüzde doksanını kapsayan deniz ulaşımını bölge ve dünya ölçeğinde geliştireceğiz. Vatan Partisi, denizcilik alt yapısının geliştirilmesi için planlarını yapmıştır.

 

Deniz yetki alanlarımızda hak ve çıkarlarımızı korumak üzere her önlemi almakta kararlıyız. Türkiye’nin kıta sahanlığındaki doğal kaynaklar üzerindeki hakları, her tür müdahaleye karşı korunacaktır. Denizlerdeki doğal kaynakların araştırılması ve kullanılması doğrultusunda bilgi edinmek ve teknoloji geliştirmek için bütün olanaklar değerlendirilecektir. Bu konuda yabancı güçlerin müdahale ve kısıtlama girişimlerini önlemek için, Deniz Kuvvetlerimiz ve genel olarak savunma yeteneğimiz güçlendirilecektir.

 

Denizcilikle ilgili 40’tan fazla kanun, 18 tüzük ve 100’den fazla yönetmelik mevcuttur. Değişik bakanlıkların bünyesinde sürdürülen deniz faaliyetini, yeni kuracağımız Denizcilik Bakan-lığında birleştirerek, eşgüdüm sorunlarını çözecek ve olanak ve yeteneklerimizi etkin kılacağız. Böylece ülke ekonomisini büyütecek, denizleri halkımız için bir zenginlik kaynağına dönüştürecek, denizlerimize yapacağımız yeni yatırımlarla iş alanları açacağız. Açık denizlerdeki doğal kaynaklarımızı değerlendirmek için gereken güvenlik siyasetlerini ve olanaklarını yürürlüğe koyacağız.

 

48. Doğa ile Uyumlu Kalkınma

Özel çıkarcılığın derelerimizi, ırmaklarımızı, körfezlerimizi, denizlerimizi ve toprağımızı kirletmesine ve yaşam koşullarını bozmasına izin verilmeyecektir. İnsan ile doğa arasındaki uyum ve dengeler gözetilecektir.

 

49. Rantlara Son, İnsancıl Kentler

Üreticilerin Millî Hükümeti, kapitalizmin yol açtığı hastalıklı kent yapısını planlı ve köktenci uygulamalarla değiştirecek, insanı ve doğayı gözeten, halkçı kent projelerini ve imar planlarını yürürlüğe koyacaktır. Halkı depreme, sele, toprak kaymasına ve yangına karşı korumak için gerekli kentsel dönüşümler ger-çekleştirilecektir. Büyük kentlerimizi emperyalist metropollerin çöplüğü ve batakhanesi haline getirecek “uluslararası bütünleşme” projelerinin uygulanmasına izin verilmeyecektir.

 

Havadan para kazanma aracı olan kent rantları, halkın kaynağına dönüştürülecektir. Hazine arazileri kent refahının hizmetine sokulacak ve bütün bu önlemlerle insancıl, sağlıklı, trafik sorunu olmayan, rahat ve uyumlu bir kent yaşamının ve belediye hizmetinin koşulları sağlanacaktır.

 

Köyler ve küçük yerleşim birimleri çekici hale getirilerek büyük kentlere yığılma önlenecektir. Verimli tarım topraklarında sanayi kurulmasına ve betonlaşmaya izin verilmeyecek, kentler ve sanayi merkezleri tarıma elverişsiz topraklarda kurulacaktır.

 

Hedef, nüfusu birkaç yüz bini geçmeyen, insan ilişkilerinin zengin ve toplumsal dayanışmanın güçlü olduğu, doğayla iç içe, toplumsal hizmetlerin halka kolayca götürülebildiği, kültür ve sanat hayatı canlı, halkın siyasal hayata katılma olanaklarının geliştiği, doğrudan demokrasi uygulamalarına elverişli, ferah kentler oluşturmaktır.

 

Büyük kentlerde ulaşımı felç eden, her gün milyonlarca saat zaman kaybına ve enerji savurganlığına yol açan, ömür törpüleyen bugünkü ulaşım yapısı değiştirilecek, devletin otomotiv sanayisine yaptığı desteklere son verilecek, toplu taşımacılık, bu arada yeraltı ve yerüstü raylı ulaşım projeleri gerçekleştirilecektir.

 

Şehiriçi ulaşım, elektrik ve ısınma gibi kamu hizmetleri ucuzlatılacak ve zamanla parasız hale getirilecektir.

 

Millî Hükümet, İstanbul Boğazı’ndaki betonlaşmayı yıkarak, bu eşsiz doğa güzelliğimizi halkın gezme, dinlenme, sağlıklı yaşama ve kültürel ihtiyaçlarının hizmetine sunacaktır.

 

Atatürk Orman Çiftliği, sahibi olan millete iade edilecektir.

 

50. Yeterli Ücret, Maaş ve Taban Fiyat

Ürün taban fiyatlarının, işçi ücretlerinin, esnaf ve zanaatkâr gelirlerinin, memur, emekli dul ve yetim aylıklarının artırılması yoluyla iç pazarda talep büyütülecek ve refah yükseltilecektir. Herkese parasız sağlık ve eğitim, sağlıklı konut, sağlıklı ve hızlı ulaşım, herkese kültür ve sanat olanağı gibi toplumsal siyasetler-le halka refah sağlanacak ve sanayinin tam kapasiteyle çalışması ve tarım kaynaklarının seferber edilmesi koşulları yaratılacaktır.

 

51. Herkese Sağlıklı ve Güvenli Konut

Millî Hükümet, herkese, sağlıklı, güvenli, depreme dayanıklı ve uygarca yaşayabileceği bir konut sağlayacaktır. Bu hedefe ulaşmak için konut yapımı planlanacak, kooperatifleşme desteklenecektir. Her yeni yatırım, yaratacağı konut ihtiyacıyla birlikte ele alınacaktır.

 

52. Parasız ve Nitelikli Sağlık

Bütün vatandaşlar sosyal güvenlik kapsamına alınacaktır.

 

Sağlık alanında her düzeydeki eşitsizliğe son verilecek, her-kese nitelikli sağlık hizmeti verilecektir. Sağlık hizmetleri iki yıl içinde bütün vatandaşlar için parasız hale getirilecek, işyeri, mahalle, köy ve okul temelinde yeniden örgütlenerek halkın ayağına götürülecektir. Türkiye bütün bu olanaklara sahiptir.

 

Sosyal güvenlik kurumları çökmekten kurtarılacak, hizmet için yeterli hekim ve hastabakıcı görevlendirilecek ve araç gereç tahsis edilecektir. Sosyal güvenlik kurumlarının özel kesimden alacakları hızla tahsil edilecektir.

 

İnsan sağlığını piyasaya feda eden, hastayı müşteri olarak gören ve çoğaltan sistem değiştirilecektir. Para kazanmaya değil, hastalığı önleyici sağlık hizmetine öncelik verilecektir. Halkın sağlık bilgisi yaygın eğitim kampanyalarıyla geliştirilecektir.

 

Sağlık hizmetinin planlanması, yönetilmesi ve denetlenmesine, sağlık görevlilerinin ve hizmetten yararlananların etkin katılımı sağlanacaktır. Bu bağlamda hekimlerimizin ve sağlık çalışanlarının sorunlarına çözüm getirilecektir.

 

53. Ucuz ve Nitelikli İlaç

Sosyal güvenlik kurumlarına ve halka ucuz ve nitelikli ilaç sağlanacaktır.

 

Üreticilerin Millî Hükümeti, millî ilaç sanayisini yabancı ilaç tekellerine karşı koruyacak ve destekleyecektir. Araştırma çalışmaları özendirilecek ve geliştirilecektir. Millî güvenliğin gereği olarak, Dünya Sağlık Örgütü’nün 100 temel ilacı ve aşılar Türkiye’de üretilecektir. Türkiye’de üretilebilecek ilaçlar dışardan alınmayacaktır. Yabancı ilaçlara ruhsat, sıkı kayıtlara ve süreye bağlanacaktır.

 

Sağlığa zarar veren bilinçsiz ilaç tüketiminin kışkırtılmasına son verilecektir. Halk bu amaçla eğitilecektir.

 

54. Çalışma Hakkı ve İş Güvencesi

En başta gelen hak, yaşama ve geçinme hakkıdır. Üreticilerin Millî Hükümeti, her vatandaşın yeteneğine göre bir işte çalışmasını garanti eder. Hiç kimse siyasal görüşü, inancı, ırkı ve cinsi-yeti yüzünden işsiz kalmayacak ve işten atılmayacaktır. Angarya yasaktır. Eşit değerde işe eşit ücret uygulanacaktır.

 

55. Çalışma Süresi ve Dinlenme Hakkı

Haftalık çalışma süresi 40 saattir. Yeraltında ve ağır işkollarında bu süre daha da kısaltılacaktır. Bütün çalışanların yılda en az bir ay ücretli dinlenme hakları gerçekleştirilecektir. Üreticilerin Millî Hükümeti, vatandaşlara dinlenme, eğlenme, siyaset, kültür, sanat ve başka toplumsal faaliyetlerde bulunma ve kendilerini geliştirme olanağı sağlayacaktır.

 

56. Sağlıklı Çalışma

Çalışma hayatında emekçilerin can güvenliğine ve sağlığına öncelik verilecektir. İşyerlerinde ve fabrikalarda sağlık koşullarına uyulması sağlanacaktır. İnsan sağlığına olumsuz etkileri olan çalışma alanlarında koruyucu ve önleyici önlemler alınacaktır. Kadınların ve 15-18 yaş arasındaki çocukların sağlıklı çalışma koşulları özel olarak düzenlenecektir.

 

57. Çalışanların Hakları

Çalışma hayatını düzenleyen bütün kanunlar, bu arada 4857 sayılı İş Kanunu, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve 399 sayılı Sözleşmeli Personele İlişkin Kanun Hükmündeki Kararname yeniden düzenlenerek, ücretlilerin ve kamu çalışanlarının temel hak ve özgürlükleri hayata geçirilecek ve güvence altına alınacaktır. Bütün çalışanların sendikalaşma, grev ve toplu pazarlık hakları sağlanacak, kaldırılan hak grevi yeniden yasalaştırılacak ve lokavt yasaklanacaktır. Bütün halkın ve özellikle emekçilerin ülke siyasetine ve işyerlerinin yönetimine etkin olarak katılmaları, Üreticilerin Millî Hükümeti için en büyük destek ve güvencedir.

 

58. Sıcak Yuva, Mutlu Aile

Küreselleşmenin aileyi dağıtan ve yozlaştıran ekonomik ve kültürel ilişkileri tasfiye edilerek aile korunacaktır.

 

59. Çocukların ve Yetimlerin Korunması

15 yaşından küçük çocukların çalıştırılması önlenecektir. Üreticilerin Millî Hükümeti, merkezden yerel yönetimlere kadar bütün imkânlarını seferber ederek çocukları koruyacak, çocuklara karşı her tür şiddet ve istismara kökten son verecektir. Çocukların kültürel ve bedensel gelişmeleri için parasız hizmet veren kurumlar oluşturulacak, yeterli kaynak sağlanacaktır.

 

Yetim ve öksüzlerin bakımını ve eğitimini devlet üstlenecektir. Suç işlemiş çocukların topluma kazanılması için çocuk iyileştirme evleri açılacaktır. Sokakta yatan tek bir çocuk bırakılmayacak, tinerciliğe, uyuşturucuya ve kapkaççılığa itilmiş çocuklarımız eğitilecek ve meslek sahibi yapılacaktır.

 

60. Kadının Kurtuluşu

Üreticilerin Millî Hükümeti, erkekle kadın arasındaki yasal ve fiili eşitsizliği, kadına karşı ayrımcılığı, her tür şiddeti ve cinsel tacizi bütün temelleriyle ortadan kaldırmak için, toplumun her kesiminde seferberlik yürütecektir. Kadının toplum hayatında ve üretimde yer almasını ve gelişmesini engelleyen Ortaçağ kurumları ve ilişkileri tasfiye edilecek, kadına iş ve kazanç olanağı sağlanacaktır. Kadınların siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda önder roller üstlenmesinin önündeki bütün engeller ve geleneksel anlayışlar temizlenecek, bu amaçla yeterli kreş, yuva, eğitim merkezi ve okuma yazma kursları açılacaktır. Çalı-şan kadınların analık durumlarının korunması için gerekli bütün önlemler alınacaktır. Köylük alanlarda kadınlar, sosyal ve sağlık güvencesine kavuşturulacak, kadının ekonomik girişimciliği özendirilecektir.

 

İşsiz ve kimsesiz kadınlar, çocuklarıyla birlikte güvenli ve çağdaş olanaklarla barındırılacak ve devlet güvencesine alınacaklardır. Kadınları bedenlerini satmaya zorlayan ve aileleri büyük acıların içine iten ekonomik ve toplumsal temel ortadan kaldırılacak, kadın ticaretine ve fahişeliğe son verilecektir.

 

Eğitimde ve kitle iletişim araçlarında kadını aşağılayan, küçük düşüren, gerileten anlayış ve yayınlara izin verilmeyecektir.

 

61. Emekli, Dul, Yaşlı ve Engellilerin Korunması

Üreticilerin Millî Hükümeti ve yerel yönetimler, emekli, dul, yaşlı ve engellileri koruyacak, muhtaç olanların ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılayacak, toplumsal hayata her alanda katılmaları için gerekli kurumları oluşturucak ve kaynakları sağlayacaktır. Bu anlayışla öncelikli olarak emeklilerin, dulların ve yetimlerin aylıkları insanca yaşam için gerekli düzeye yükseltilecektir.

 

Üreticilerin Millî Hükümeti, engellileri yardıma muhtaç kimseler olarak değil, ülkemizin gelişmesine katkıda bulunacak vatandaşlar olarak görür. Engellilerin toplum hayatının her alanına, üretime, hizmetlere, spora, kültüre ve sanat faaliyetine etkin olarak katılmaları için gerekli olanaklar sağlanacaktır. Devlet, engelli çocukların bakım ve eğitiminden sorumludur. Engellilerle ilgili düzenleme ve kararlarda, engelli örgütlerinin görüşleri gözönünde tutulacaktır.

 

62. Şehit Aileleri ile Gazilere Saygı ve Koruma

Türkiye’nin en değerli yeraltı zenginliği, vatan toprağı altındaki şehit kemikleridir. Şehit ailelerinin ve gazilerin korunması, Cumhuriyet’in ve vatanın savunulması görevi içindedir. Üreticilerin Millî Hükümeti, bu anlayışla toplumumuzda şehit ve gazilere minnet ve saygı bilincini güçlendirecektir. Şehitlerimizin ve kahramanlarımızın anıları yaşatılacak, mezarları ve anıtları imar edilecektir. Şehitler ve gazilere ilişkin düzenlemeler tek bir kanunda toplanarak, yadigârları olan ailelerinin kendilerine yakışan koşullarda geçim ve eğitimleri güvence altına alınacaktır. Gazilerimizin ve şehit ailelerinin dernekleri desteklenecektir.

 

63. Yurtdışındaki Vatandaşlarımız

Millî Hükümet, yeterli iş sahası açarak yurtdışına işçi göçü-ne son verecek, emek birikimimizi ülkemizin kalkınmasında değerlendiren bir yatırım, üretim ve hakça bölüşüm düzeni getirecektir. Bu sayede işsizlik, geçinme kaygısı, siyasal sığınma ve değişik nedenlerle yurtdışına göçmüş vatandaşlarımız vatanları-na dönme olanağına kavuşacaktır.

 

Üreticilerin Millî Hükümeti, yurtdışındaki vatandaşlarımızın bulundukları ülkelerdeki ekonomik, toplumsal ve kültürel taleplerinin gerçekleşmesi için çaba gösterecektir. Gurbetzedelerin gasp edilen birikimleri tahsil edilecektir. Yurda dönmek isteyenlerin uyum sorunları çözülecektir. Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın Türkiye genel seçimlerinde, yaşadıkları yerle-re yakın merkezlerde oy kullanmaları sağlanacaktır.

 

Vatan Partisi, Lozan ve Berlin meydanlarında yaptığı gibi, hükümet olduktan sonra da, özellikle devlet olanaklarını sonuna kadar değerlendirmek ve yurtdışındaki beş milyon vatandaşımızı seferber etmek yoluyla, onların ırkçılığa, yabancı düşmanlığına ve kültürel baskılara karşı haklarını ve huzurunu sağlayacaktır.

 

64. Parasız Eğitim ve Spor

Anaokulundan üniversite sonuna kadar parasız eğitim, kültür ve spor hizmeti sağlanacaktır. Eğitimde öğrencilerden ve ailelerinden katkı payı, yardım ve benzeri adlarla para alınamaz. Ailesinden uzakta öğrenim gören, kimsesiz veya yardıma muhtaç öğrencilerin beslenme, giyim, uygarca eğlenme ve kültür ihtiyaçlarını devlet karşılayacaktır.

 

65. Türkçenin Kurtarılması ve Geliştirilmesi

Üreticilerin Millî Hükümeti, “Türkiye’yi kurtarmak için Türkçeyi kurtarma” bilinciyle, bütün vatandaşlarımızın Güzel Türkçemizi iyi bilmesini sağlayacak uzun süreli bir seferberlik yürütecektir. Anaokulundan üniversite sonuna kadar eğitim ve öğretim dili Türkçe olacaktır. Yabancı diller, yetkin ölçülerde öğretilecektir.

 

Üreticilerin Millî Hükümeti, kamu yönetiminde, eğitimde, yayın alanında, ticarette, sanayide, kültürde, sanat, eğlence ve sporda yabancı dillerin Türkçeyi bozan etkilerini önlemek, Türkçemizin bir uygarlık ve bilim dili olarak gelişme olanaklarını değerlendirmek amacıyla “Türkçeyi Geliştirme Yasası”nı çıkaracak ve uygulayacaktır. Başta TRT Kanunu olmak üzere görsel, yazılı ve sözlü basınla ilgili yasalar, bu amaca uygun olarak yeniden düzenlenecektir. Türkiye’de kurulan bütün şirketler, basın kuruluşları, dernekler ve diğer kurumlar Türkçe isim, unvan ve marka kullanacaklardır.

 

Türkçenin ve Türk kültürünün öğretilmesi ve yaygınlaştırılması için, yurtta ve dünyanın önemli kentlerinde “Atatürk Devrimi Enstitüleri” kurulacaktır.

 

66. Cumhuriyet Eğitiminin Birliği ve Felsefesi

Üreticilerin Millî Hükümeti, Cumhuriyetimizin devrimci felsefesi kılavuzluğunda, bağımsız, demokratik, laik, bilimsel ve halkçı ekonominin ihtiyaçlarına cevap veren, tek bir eğitim siste-mi uygulayacaktır. Bu bağlamda emperyalist çıkar sistemine eleman yetiştiren bugünkü eğitim sistemi temelden değiştirilecek-tir. Türkçemizi iyi bilen, yurtsever, halka hizmet aşkıyla dolu, devrimci, özgür düşünceli, yaratıcı, başı dik, haksızlığa direnen, cesur, barışçı, dayanışmacı, emeğe saygılı, kamu mülkiyetine özen gösteren, paylaşmacı, insanlığa kardeşlikle bağlı, yetenekli, bilgili, sorumlu, “Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” kuşaklar yetiştirilecektir. Müzik, resim, tiyatro gibi kültür ve sanat derslerine ve faaliyetine önem verilecektir. Köy Enstitüleri tecrübesi, çağdaş eğitimin ihtiyaçlarına uygun olarak değerlendirilecektir.

 

Millî Hükümet, öğrenciyi ve öğretmeni, eğitimin merkezine yerleştirecektir.

 

67. Özel Kesime ve Tarikatlara Ait Eğitim Kurumları Kamulaştırılacak

Cumhuriyet Devrimi Kanunlarına göre yasadışı olan tarikatlara ve vakıflara ait okullar ve yurtlar ile bütün özel okullar, özel üniversiteler ve özel eğitim kurumları kamulaştırılarak, Cumhuriyet eğitiminin halka hizmet eden kurumları haline getirilecek, Eğitimin Birliği (Tevhidi Tedrisat) sağlanacaktır.

 

68. Üniversiteye Giriş Orta Öğretime Dayandırılacak

Ülkemizin yetişmiş insan gücü en önemli kamu değerlerimiz-dendir. İlk ve orta öğretim güçlendirilecektir. Bu eğitim kurumlarında yetişen gençlerimizin, hayatın her alanında yol gösterici ve nitelikli bilgi ve becerilerle donanmaları sağlanacaktır. Giriş sistemi, ortaöğretime dayandırılacak ve fırsat eşitliği gerçekleştirilecektir. Ortaöğretimin amacını, üniversite giriş sınavını kazanma becerilerinin verilmesine indirgeyen eğitim karşıtı anlayış ve uygulamaya son verilecektir. Yetişmiş insan gücümüzün dağılımı, Üniversite Giriş Sınavı’nın bozucu ve yıpratıcı etkilerinden kurtarılacaktır. Giriş sınavları ve diğer araçlar, eğitim planının uygulanmasına hizmet eden yönlendirici unsurlar olarak işlev görecektir. Üniversiteye giriş sınavı adım adım kaldırılacaktır. Gençlerimizin ilgi ve yetenekleri ile seçtikleri meslekler arasın-da uyum sağlanacaktır.

 

69. Meslek Okulları

Millî plana göre, ekonomik, toplumsal ve kültürel kalkınmanın ihtiyaçlarına cevap veren meslek eğitimi geliştirilecektir.

 

70. Üniversitelerde Bilimsel Nitelik ve Kamuya Hizmet

Üniversitelerimiz, bilimsel araştırma ve bilim eğitimi yanın-da, halka sundukları hizmetlerle, milletin geleceğinin kurulması-na katkıda bulunan Cumhuriyet kurumları olarak yeniden düzenlenecektir. Üniversiteler, çalışmalarını, bilimden ve bilimin evrensel ölçütlerinden ödün vermeksizin, oluşturulacak millî bilim gündemleri doğrultusunda yürüteceklerdir. Özel olarak bilim gücümüzün, genel olarak insan gücümüzün yetiştirilmesi planlanacak ve üniversitelerimiz bu planların uygulanmasında temel unsur işlevi göreceklerdir. Öncelikle seçilmiş bazı alanlardan başlanarak, üniversitelerimizin dünyada bilimin öncüleri arasında yer alması sağlanacaktır. Üniversite içindeki atama ve yükseltme kuralları, bu ölçütlere göre yeniden düzenlenecektir.

 

Üniversitelerimizde, Kemalist Devrimi tamamlama amacının gereği olarak, idarî, malî özerklik ve bilimsel özgürlük hayata geçirilecek ve iç işleyiş demokratik bir yapıya kavuşturulacaktır.

 

71.Bilim İnsanına Özgürlük ve Araştırmanın Özendirilmesi

Halkçı ve özgürlükçü siyasetler sayesinde bilim alanında yeteneklerin ortaya çıkması sağlanacak; gençler bilimsel buluş ve araştırmaya yönlendirilecektir. Bilimsel çalışmanın özgürleştirilmesi ve araştırmanın özendirilmesiyle yurtdışına beyin göçü durdurulacak ve dışardan yurdumuza beyin göçünün koşulları yaratılacaktır.

 

Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu yeniden özerk yapı-ya kavuşturulacak ve bu kurumlara yeterli kaynak ayrılacaktır. Türk tarihi ve dilini araştırmak için binlerce bilim insanı yetiştirilecek ve seferber edilecektir.

 

72. Devrimci Eğitim ve Aydınlanma Seferberliği

Batı destekli gericiliğin ve bölücülüğün iç çatışma olanaklarını ortadan kaldırmak, millî birliği sağlamlaştırmak, çağdaş bir ekonominin insan gücünü yaratmak ve vatandaşlarımızın yeteneklerini geliştirmek amacıyla bütün toplumu kucaklayan bir Devrimci Eğitim ve Aydınlanma Seferberliği ve sürekli eğitim yürütülecektir. Bu seferberliğin kurum ve araçları oluşturulacaktır. Radyo ve Televizyon Yasası ile Basın Yasası, bu amaca uygun olarak yeniden düzenlenecektir. Halk kütüphaneleri, müzeler ve kültür sarayları yaygınlaştırılacak ve geliştirilecektir. Halkevleri, günümüz koşullarına göre köy ve mahallelere kadar yeniden örgütlenecek, halkı eğitecek ve sanat çalışmasına katacaktır.

 

73. Yenileşme ve Güzelleşme İçin Sanat

Üreticilerin Millî Hükümeti, millî ve halkçı sanatımızın her dalda toplumu kucaklaması ve eğitmesi, sanatımızın güzellikte ve teknikte milletlerarası düzeye ulaştırılması için, gerekli kurumları oluşturacak ve yeterli kaynak sağlayacaktır. Halkımızın sanat birikimi, çağdaş ölçülerde geliştirilecektir.

 

Güzel Sanatlar günlük hayatın bir parçası haline getirilecek ve geliştirilecektir. Toplumla buluşması için sanatçının önü açılacaktır. Telif hakları titizlikle uygulanacak, fikir ve sanat eserlerinde korsanlık önlenecek, eser sahiplerinin emekleri ve yaratıcılıkları korunacaktır.

 

Radyolar, televizyonlar, basın ve yayınevleri, sinemacılık, düzeyli sanat uğraşına hizmet amacıyla desteklenecek ve özen-dirilecektir. Gençlerimizin ve vatandaşlarımızın en az bir sanat dalında yeteneklerini geliştirmeleri sağlanacaktır.

 

Devlet tiyatroları, Devlet opera ve baleleri, senfoni orkestra-ları, çoksesli korolar, sanat galerileri, sanatçı yetiştiren eğitim kurumları, Devlet konservatuarları, güzel sanat liseleri, yerel yönetimlerin sanat kurumları, halk müziği ve oyunlarını geliş-tiren kurumlar yaygınlaştırılacak ve nitelikleri yükseltilecektir. Özel sanat kurumları desteklenecektir.

 

Sanatın, halklar ve ülkelerarası bir dostluk köprüsü olması sağlanacaktır.

 

74.Yabancılaşmaya ve Tekelleşmeye Son Millî ve Özgür Basın

Yazılı, sözlü ve görsel basın, yabancı ve yerli tekellere bağımlılıktan kurtarılacak ve özgürleştirilecektır. Basında yabancı sermaye yasaklanacaktır. Basının kültürel yozlaşma aracı olması önlenecektir. Topluma gerçek haber ve bilginin ulaştırılması için eşit rekâbet koşulları sağlanacak ve basın desteklenecektir. Demokratikleşmeye hizmet eden yerel basın teşvik edilecektir.

 

75.Sağlıklı, Mutlu ve Ahlaklı Vatandaş Yetiştirmek İçin Spor

Gençlerimize ve her yaşta vatandaşımıza spor yapmaları için gerekli olanaklar sağlanacak, spor kurumları ülkemizin her köşesinde yaygınlaştırılacak ve desteklenecektir. Gençlerimiz ve vatandaşlarımız, spor yarışmalarında düşmanlığı ve bireyciliği kışkırtan kapitalist yozlaşmanın etkilerinden arındırılacaktır. Bedence ve ruhça sağlıklı, mutlu ve ahlâklı vatandaşlar yetişti-ren, toplumda dostluğu, dayanışmayı ve kardeşliği güçlendiren bir spor kültürü geliştirilecektir. Spor emekçilerinin hakları korunacaktır.

 

76. Ahlakî Çürümeye Son

Üreticilerin Millî Hükümeti, insanı vatanına, topluma, üretime ve kendisine yabancılaştıran emperyalist kültüre karşı sürekli mücadele yürütür. Vatansızlaşmayı, milletsizleşmeyi, anarşizmi, bencilliği, köşe dönmeciliği, havadan kazanmayı, açgözlülüğü, vurgunculuğu, başkalarının sırtına basarak yükselmeyi, fuhuşu, uyuşturucu ve alkol bağımlılığını kışkırtan, toplumu unufak eden, yalnızlaştıran ve yırtıcılaştıran emperyalist ve kapitalist yozlaşmaya karşı; vatanseverliği, çalışkanlığı, paylaşmayı, insan, doğa ve hayvan sevgisini, hoşgörüyü, barışı temel alan toplumcu ahlakın ve değerlerin yayılması ve kök salması için çalışır.