Anayasa Mahkemesi çoğunluğu devlet zaafının merkezinde

Dr. Doğu Perinçek: Anayasa Mahkemesi çoğunluğu devlet zaafının merkezinde

Tarih:

Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi başkan ve üyeleri hakkında suç duyurusu kararı, Millî Devleti zaafa sürükleyen bir sürece ve mahkeme olmaktan çıkan bir örgütlenmeye isyan niteliğindedir.

 

 

- Türkiye Cumhuriyeti devleti, bağımsızlığını, egemenliğini, toprak bütünlüğünü ve yurtta barışı koruma konusunda zaaf içindedir. Anayasa Mahkemesi çoğunluğu, en son HDP’yi kapatma davasını süründürerek ve HDP üzerinden bölücü terör örgütü PKK’ya 540 Milyon TL hazine yardımı sağlayarak, Türkiye’nin bağımsızlık ve bütünlüğüne karşı oluşturulan iç cephede özel bir rol üstlenmiştir. Yıllardır ısrarla sürdürülen bu konumlanma, en başta bir devlet sorunudur, millet sorunudur, dolayısıyla Anayasa sorunudur.

 

- Atlantik’ten yönlendirilen Başkan ve yakınlarının yönetimindeki Anayasa Mahkemesi, Vatan Partisi’nin son yıllarda sık sık vurguladığı üzere mahkeme olmaktan çıkmıştır.

 

- Yargıtay, Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunarak, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin egemenliğini, bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü, devlet ve millet bütünlüğünü hukukumuzun temeline oturtmuş bulunuyor. Herhangi bir hukuk kuralı veya usûle ilişkin madde ya da içtihat vb, Yargıtayın temel hukuka dayanan bu tarihî çıkışını geçersiz kılamaz ve gölgeleyemez.

 

- Büyük Devrimci Önder Atatürk’ün fizikî varlığını kaybetmemizin 85. Yılında alınan Yargıtay kararı, Atatürk’ün millî devrimci kararlılığının sağlam mirasçılarının nöbette olduklarını göstermesi açısından da güven ve gurur kaynağıdır.

 

- Vatan Partisi olarak, Anayasa Mahkemesi önünde bölücü teröre destek veren kararları yıllardır protesto ettik, nöbetler tuttuk. Bu tarihî duruşumuz yenilmezdir.

 

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi’nin 25.10.2023 tarihli hak ihlali kararı üzerine aldığı 08.11.2023 tarihli kararıyla, Türkiye Cumhuriyeti devletinin varlığıyla ilgili temel bir sorunu cesaretle gündeme getirmiş bulunuyor.

 

ANAYASA MAHKEMESİ ÇOĞUNLUĞU ISRARLA TÜRKİYE DÜŞMANI CEPHEDE KONUMLANIYOR

 

Türkiye Cumhuriyeti devleti, bağımsızlığını, egemenliğini, toprak bütünlüğünü, güvenliğini ve yurtta barışı koruma konusunda zaaf içindedir. Bu zaafı oluşturan devlet kurumlarının başında Anayasa Mahkemesi bulunuyor.

 

“Mahkeme adını taşıyan” bu örgütlenme, Vatan Partisi’nin son yıllarda sık sık vurguladığı üzere mahkeme olmaktan çıkmıştır. Anayasa Mahkemesi başkanı ve bazı üyeleri, özellikle bölücü terörün sözde yasal partisini koruyan ve besleyen kararlarında sürekli direterek, karanlık rollerin içine sürüklenmiş bulunuyorlar. Anayasa Mahkemesi başkanı ve çoğunluğu, en son HDP’yi kapatma davasını süründürerek ve HDP üzerinden bölücü terör örgütü PKK’ya 540 Milyon TL hazine yardımı sağlayarak, hukukun dışına çıkmanın ötesinde Türkiye’nin bağımsızlık ve bütünlüğüne karşı oluşturulan iç cephede özel bir rol üstlenmiştir.

 

Bu konumlanma, en başta bir devlet sorunudur, millet sorunudur, dolayısıyla Anayasa sorunudur.

 

MİLLÎ DEVLETİN ZAAFA SÜRÜKLENMESİNE İSYAN EDEN YARGITAYI KUTLUYORUZ

 

Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi başkan ve üyeleri hakkında aldığı suç duyurusu kararı, tarihî önemdedir. Bu karar, Millî Devleti zaafa sürükleyen bir sürece isyan niteliğindedir. Bu isyan, aslında hukuka çağrıdır, Anayasanın ilk dört maddesine çağrıdır.

 

Bu nedenle Yargıtay 3. Ceza Dairesinin kararı Şerafettin Can Atalay davasına ilişkin geniş boyutlu hukuk tartışmalarının çok ötesindedir.

 

Anayasa Mahkemesinin başını çektiği devlet zaafını sağlam, kararlı ve cesur bir kararla gündeme getiren Yargıtayımızı kutluyoruz.

 

Yargıtay, Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunarak, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin egemenliğini, bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü, devlet ve milletin bölünmez bütünlüğünü hukukumuzun temeline oturtmuş bulunuyor. Herhangi bir hukuk kuralı veya usûle ilişkin madde ya da içtihat vb, Yargıtayın bu tarihî çıkışını geçersiz kılamaz ve hatta gölgeleyemez. Dahası Anayasa Mahkemesi, yasa koyucu değildir, kendisini TBMM’nin yerine koyamaz. Bu nedenle Yargıtay, temel hukuku, başka deyişle Anayasamızın ilk dört maddesini uyguluyor. Bütün devlet kurumlarının uyması gereken hukuk budur.

 

Anayasa Mahkemesi çoğunluğu, Şerafettin Can Atalay kararının ötesinde genel tutumuyla millî devletin ve Türk milletinin karşısında cephe tutmuştur ve bu affedilemez konumlanmanın devlet ve millet gündemine getirilmesi ertelenemez görevdi. Bu görevi şimdi Yargımızın en üst kurumu olan Yargıtay’ın 3. Ceza Dairesi yerine getirmiş bulunuyor.

 

ESAS MESELE: ANAYASA MAHKEMESİ ÇOĞUNLUĞU TÜRKİYE DÜŞMANLARININ CEPHESİNDE

 

Anayasa Mahkemesi mahkeme olmaktan çıkmıştır.

 

Anayasa Mahkemesi çoğunluğu, yargı yetkisini ısrarla Türkiye düşmanlarının cephesinden kötüye kullanmaktadır, bu nedenle kamuyu hedef alan en ağır suçu işlemektedir. Esas mesele budur!

 

Ayrıca: Anayasa Mahkemesi, Yargıtay’ın üzerinde bir temyiz mahkemesi yetkisine sahip olamaz. Bu nedenle Anayasa Mahkemesine Yargıtay’ı denetleyen yetkiler veren hak ihlaline ilişkin düzenleme, Anayasamızın bütünlüğüne, hukukun temel ilkelerine, Cumhuriyet Yargısının tarihî kurumlaşmasına aykırıdır. Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararı, hukuku kanun düzeyine indiren yanlış anlayışlara itibar etmediği ve Anayasamızın bütünlüğünü doğru yorumladığı için de hukuka uygundur ve Cumhuriyet yargısının cesaretine yakışan örnek bir karardır.

 

ATLANTİK CEPHESİNDE YA DA MİLLETİN CEPHESİNDE OLMAK

 

Atlantikçi başkan ve üyelerin yönetimindeki Anayasa Mahkemesi, Türkiye’nin önemli sorunu haline gelmiştir ve bu sorun şimdi önümüzde durmaktadır. Dikkat edilirse vaziyet alan bütün parti, örgüt ve kişiler de, Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlık ve egemenliği konusunda bulundukları cepheden değerlendirme yapmaktadır. Herkes, Atlantik cephesindeki ya da Türkiye cephesindeki konumlarıyla tavır almaktadır.

 

YENİLMEZ DURUŞ
KUTSAL NÖBET

 

Biz Vatan Partisi olarak Türkiye cephesindeki yerimizi Anayasa Mahkemesi yönetimine karşı duruşumuzla da açıklıyoruz. Anayasa Mahkemesi çoğunluğunun bölücü teröre destek veren kararlarını yıllardır mahkeme önünde toplanarak protesto ettik, nöbetler tuttuk.

 

Bu tarihî duruşumuz kutsaldır ve yenilmezdir.

 

Büyük Devrimci Önder Atatürk’ün fizikî varlığını kaybetmemizin 85. Yılında alınan Yargıtay kararı, Atatürk’ün millî devrimci kararlılığının sağlam mirasçılarının nöbette olduklarını göstermesi açısından da güven ve gurur kaynağıdır.