Doğu Perinçek: Uygarlık kuran Türklerin dini Şamanlık mıydı

Hakanlık ve imparatorluk kuran Türklere büyücülük yakıştırmak, onları ilkel ve barbar sınıflaması içine atan, tarih dışı bir bilgisizliktir.

Kemal Samsun takma adını kullanan okuyucumuz, şöyle yazmış: “Elhamdülillah Müslümanım, ancak döneminde önemli işlev de görmüş ata dinimiz Şamanizmi büyücülük olarak küçümsemenizi doğru bulmuyorum... Aslında insanlığı özünde tek tanrıya götüren bu din, zamanına göre işlevini fazlasıyla yerine getirmiştir bence... Daha Müslümanlık ortada yok iken Roma'nın onca Tanrısına rağmen ATTİLA'nın yanı başında o şamanı bulundurmuş olmasını atlamamak gerek.

 

“Bir de ‘Büyük insanları din, kültür gibi birikimler ortaya çıkarıyor’ yaklaşımı doğru da olsa atladığınız bir de COĞRAFYA var bana göre... İşin ilginci dinler ve kültürler de KALİTELİ coğrafyalarda kök salıyor. Dolayısıyla Orta Asya ve Rus steplerinde arayıp da bulamadığımız Türklerden yola çıkarak mevcut kültür ve dinleri başarılı saymamız bence doğru olmaz diye düşünüyorum...

 

“Ne Selçuklu'yu ne de Osmanlı'yı yok sayıyorum, elbette var onlar, ancak ‘Diğerleri nerede?’diye mevcudu, COĞRAFYAyı ısgalayarak kutsamamız haksızlık olsa gerek...”

 

 

ŞAMANLIK DİN DEĞİL BÜYÜCÜLÜKTÜR


Sağolsun okuyucumuz, konumuza ilgi gösteriyor ve eleştirilerini yazıyor. Ancak yaygın bir yanılgıyı dile getiriyor.

 

Şamanlık din değildir, dinlerin öncesindeki kabile toplumlarında görülen bir inanç sistemidir. Kaşgarlı Mahmut, 11. Yüzyılın sonlarında yazdığı Divan-ı Lügat-it Türk’te, Şamanın Türkçe karşılığı olan Kam’ın sihirbaz olduğunu, efsun ve falcılık yaptığını belirtir.(1) Yusuf Akçura ve Ziya Gökalp gibi Türk Milliyetçiliğinin önde gelen düşünürleri ve Fuat Köprülü, Prof. D. Abdülkadir İnan, Prof. D. Osman Karatay gibi ciddî Türk tarihçileri ve Radloff ve Roux gibi Türk tarihine büyük emek vermiş bilim insanları da bu tarihsel gerçeği kabul ederler. (2)

 

Dinler nasıl yalnız Türklere ait değilse, Şamanlık da yalnız Türklere özgü değildir. Şamanlık, Tarih öncesinde, kabile döneminin toplumlarında görülür, uygarlıkla birlikte ortadan kalkar.

 

 

TÜRK KAĞANLARININ VE BEYLERİNİN DİNİ


İkincisi, uygarlık kuran eski Türklerin, Hun, Göktürk, Uygur, Kırgız, Kıpçak, Oğuz, Tatar vb hakanları ve beyleri Şaman inancında değillerdi, hepsi de Tengri dinine bağlıydılar. Bizim bugün Mete dediğimiz Modu, Kutluk Kağan, Bilge Kağan, Kül Tigin, Mu Han, Bögü Kağan, Su-lu Kağan, Almuş Han, Berke Han, Türk Kağanları ve beylerinin Şamanlıkla bir ilgileri yoktu. Otoritelerini Tengri’den alıyorlardı. Şamanizm üzerine ilk önemli araştırmayı yapan Prof. Dr. Abdülkadir İnan’ın belirttiği üzere, “Herhalde büyük imparatorlukların kurulduğu devirlerde imparatorluğa dahil bütün uluslar için Gök-Tanrı kültü müşterek ve umumi bir kült olarak kabul edilmiştir. (...) Orta Asya’da devlet kuran sülalelerin hepsinde Gök-Tanrı kültünün bulunduğunu Çin kaynakları tespit etmişlerdir.” (3)

 

Şamanizm ya da büyücülük, kuşkusuz Asya'nın örgütlenme düzeyi geri, uygarlık öncesi toplumlarında hep oldu. Hakanlıkların merkezlerinde ve beyler sınıfı içinde Tengri inancı geçerli iken, kenarlarda, orman kabileleri içinde hâlâ Şamanizme, yani büyücülüğe rastlanıyordu. (4) Büyük tarihçi Roux, Tengri’nin “her şeyden önce imparatorluk tanrısı” olduğunu belirterek işin özüne dikkat çeker. (5) Bilge Kağan’ın oğlunun adı Tengri Kağan’dır. Uygur Kağanı Bögü Kağan da, daha sonra Tengri Kağan adını almıştır.

 

 

ŞAMANLIK YAKIŞTIRMASI BARBARLIK YAKIŞTIRMASIDIR


Hakanlık ve imparatorluk kuran Türklere büyücülük yakıştırmak, onları ilkel ve barbar sınıflaması içine atan, tarih dışı bir bilgisizliktir.

 

Türklerin tarih boyunca tek bir dinleri olmadı. Ancak eğer en eski Türklerin dininden söz edilecekse, o din bilim dünyasında Tengricilik / Tanrıcılık diye adlandırılıyor. Ruslar, bu dine Tengri-yantsvo, Batı tarihçileri de Tengrism veya Tânrismus diyorlar. (6) Tek Tanrı düşüncesinin Öntürklerde MÖ 3. binlerde Atlı Çoban Kültürü temelinde doğduğunu Og’dan Oğur’a başlıklı kitabımızda açıklıyoruz. (7)

 

Tengricilik, felsefede Monoteist (Tekçi) idi; evrende her şeyin bir olduğunu kabul ediyordu. Bu açıdan İslâmdaki Vahdeti Vücut felsefesiyle aynı çizgidedir. Bu felsefe, siyasal alanda dünyada tek otoriteyi savunan cihangirlik ve imparatorluk ülküsünde kendisini gösterir.

 

 

OĞUZ KAĞAN DESTANI VE ORHUN YAZITLARINDA ŞAMANLIK YOK TENGRİ VAR


Oğuz Kağan Destanı'ndaki Tengri, tek Tanrı inancını yansıtır. Bu destan, Türklerde sınıflaşma ve devletin oluşması sürecinin ilişkilerini ve kurumlarını yansıtır. Oğuz Kağan'a "yer veren", Tengri'dir. (8)

 

Oğuz Kağan Destanı'nda Yeryüzü Hükümdarlığı Ülküsü, Oğuz Kağan'ın ağzından şöyle anlatılır:

 

"Men Uygurnıng kaganı bola men, kim yırnıng tört bulungınung kaganı bolsam kerek turur; sinlerdin baş çalunguluk tilep men turur." (9)

 

Günümüz Türkçesiyle: "Ben Uygurların Kağanıyım ve yerin dört köşesinin kağanı olsam gerektir. Sizden itaat dilerim."


Destanın elde bulunan nüshasının sonlarında Oğuz Kağan, hayatını özetlerken sözü şöyle bağlar:

 

"Kök Tengrige men ötedim."

 

Bugünün Türkçesiyle: "Gök Tanrıya ben [borcumu] ödedim." (10)

 

MS 8. Yüyzyılda Orhun ve Tonyukuk Yazıtları'nda Şamanizmin izine rastlanmıyor. Göktürk hakanlarının dini, tektanrıcılıktı. (11)

 

Asya'nın imparatorluk kültürünün 13. yüzyıldaki büyük cihangiri Cengiz Han da Gök Tanrı'ya tapıyordu. İlkel kabile toplumunu yaşayan Moğolların eski inancı Şamanlıktı. Ancak Cengiz onları devlet işlerine karıştırmadı. (12) Çünkü Şamanizmle devlet kurulamaz ve dünyaya hükmedilemezdi. Gibbon, Cengiz'in dininin saf bir "deizm", yani Yaradancılık olduğunu hayranlıkla belirtir. (13)

 

 

ŞAMANLIK TEK TANRIYA GÖTÜRMEZ


Şamanlık, tek Tanrıya götürmez. Tek Tanrı inancı, Şamanlığın reddi ve kenarlara sürülmesiyle ortaya çıktı ve gelişti. Yukarda Cengiz örneğini verdik. Kabile toplumlarının çözülüp Hakanlıkların kurulması süreçlerinde aynı olayı görürüz.

 

İslam öncesi Türklerle ilişki kuran bütün gezginler ve tarihçiler, Türklerin Tek Tanrı’ya inandıklarını saptarlar. Örneğin Simokattes, Suriyeli Mikhael, Kalankatlı Moses, Monto Croce, Makdisî, İbn Fadlan, Türklerin “Bir Tengri”, “T’angri Han” dediklerini belirtirler. (14)

 

 

TEK TENGRİDEN İSLAMİYETE GEÇİŞ


Tek Tengri, bir uygarlık dini olduğu için, Türklerin İslâmiyeti kabulü için uygun bir zemin oluşturdu. Türkler, 8-9. Yüzyıllarda İslam uygarlığıyla temasa geçince, Müslümanlığın Tek Tanrı inancına ve Vahdeti Vücut felsefesine yabancı değillerdi.

 

Müslümanlığı kabul eden Türkler ticaret uygarlığı kurmuşlardı ve ticaret yollarını denetliyorlardı. İslamiyet ticaret uygarlığının dini olarak Türklerin gelişme rotasına yanıt veriyordu. Öte yandan ilginçtir, İslamiyet önce halk kitlesi içinde yayıldı ve hakanlar halkın inandığı dini benimsediler. Türklerin kılıç zoruyla Müslüman oldukları iddiası, tarihin dışından ileri sürülen bir hurafedir. Karatay’ın vurguladığı üzere, “Kılıç Türklerin elindeydi.” (15)

 

Daha önemlisi, çağın uygarlık öncüsü, Emevî ve Abbasî imparatorlukları idi. Zamanın Arap Uygarlığı, hem o dönemin dünyasında, hem de günümüzün bütün tarihçileri, tarafından “Çağın uygarlık öncüsü olarak” kabul edilir. O nedenle Türkler, Çağın uygarlığı içinde öncü konumlara yönelirken İslâmiyeti kabul etmişlerdir. İslâmiyet, Türklerin Ortaçağ’daki uygarlaşma sürecinin doruğu olmuştur. O doruk, 19-20. Yüzyıllarda Millî Demokratik Devimlerle aşıldı. Elbette eski birikimden kuvvet alarak ve beslenerek.

 

***

 

DİPNOTLAR


1) Kaşgarlı Mahmut, Divan-ı Lügat-it Türk, çev. Besim Atalay, TDK yayını, III, s.157 ve 443.

 

2) Bkz. Ziya Gökalp, Türk Medeniyet Tarihi, Kitaplar 1, Yapı Kredi Yayınları, s.339; Abdülkadir İnan, Tarihte ve Bugün Şamanizm, 5. Baskı, AKDTYK Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2000, s.1; Osman Karatay, Türklerin İslamı Kabulü, Kripto Yayınları, 2. Baskı, İstanbul, Ekim 2018, s.124; Osman Karatay, İran ile Turan, Genişletilmiş 2. Baskı, Ötüken Yayınları, s.91 vd.; Wilhelm Radloff, Türklük ve Şamanlık, Türkçesi: A. Temir, T. Andaç, N Uğurlu Örgün Yayınları, İstanbul, Mart 2008.

 

3) Abdülkadir İnan, age, s.26.


4) George Vernadsky, Moğollar ve Ruslar, çev. Eşref Bengi Özbilen, Selenge Yayınları, İstanbul 2007, s.27.

 

5) Jean-Paul Roux, Türklerin ve Moğolların Eski Dini, çev. Prof. Dr. Aykut Kazancıgil, Kabalcı Yayınevi, s.114 vd, s.117.

 

6) H.J. Klimkeit, "Die frühe Religion der Türken im Spiegel ihrer inschriftlichen Quellen", Zeitschrift Für Religionswissenschaft 3, s.191-206; Sören Stark, Die Alttürkenzeit im Mittel - und Zentralasiens, s.112.

 

7) Bkz. Doğu Perinçek, Og’dan Oğur’a, Kaynak Yayınları, Geliştirilmiş 5. Basım, Nisan 2019, s.132 vd.

 

8) W. Bang – G.R. Rahmeti, Oğuz Kağan Destanı, İstanbul 1936, s.8, 23.

 

9) Oğuz Kağan Destanı, s.5, 21.

 

10) Oğuz Kağan Destanı, s.14, 29.

 

11) Talât Tekin, Orhon Yazıtları, s.173.

 

12) Vernadsky, Moğollar ve Ruslar, s.17 vd.

 

13) Gibbon, c.2, s.1203'ten akt. Vernadsky, age, s.18.

 

14) Osman Karatay, Türklerin İslamı Kabulü, s.122; Roux, age, s.129; A. Zeki Velidi Togan, İbn Fadlan’s Reisebericht, Leipzig 1939, s.10.

 

15) Prof. Dr. Osman Karatay, bu tarihsel olguyu Karahanlılar, Bulgarlar, Hazarlar ve diğer Türk kavimleri örneğinde tarihsel kanıtları göstererek akıcı bir dille açıklıyor. Bkz. Türklerin İslamı Kabulü, s.143-152, 197. Yine bkz. İsmail Hami Danişmend, Türklük ve Müslümanlık, Okat Yayınları, İstanbul, Mart 1959, s.

 

 

KİTAPLAR

DİZİLER


MARKO POLO VE VİKİNGLER 
 
Her iki dizi de Moğollar ve Vikingler özelinde kabile toplumundan kağanlığa/krallığa geçiş süreçlerini çok başarılı anlatıyor. Toplumsal-ekonomik kuruluşların, kültürlerin, siyasal ilişkilerin ve dinlerin tarihselliğini kavramak açısından hem eğitim, hem de sanat şöleni.