Doğu Perinçek: Merhaba Kamuculuk-5

Devlet ve toplum disiplini

Bireysel özgürlük mü, devlet ve toplum disiplini mi?

 

Türkiye’nin öncelikli sorunu demokrasi ve özgürlük mü, yoksa terörü bitirmek ve üretim ekonomisi mi?

 

Bu soruların elbette farklı süreçlerde farklı yanıtları vardı.

 

Esasen siyaset dediğimiz, önceliklerin saptanmasıdır. 

 

 

TÜRKİYE’NİN ÖNCELİKLERİ

 

Aslında bu sorular, koronavirüs salgınından çok önce önümüze gelmişti.

 

Liberal çevrelerle birlikte FETÖ ve PKK dostları, terör ve ekonomi sorununu hep arka plana atmaya çabaladılar. Öncelikli siyasetleri, özgürlüktü. İşleri güçleri, birey merkezli bir özgürlük anlayışını yaymaktı. 

 

Oysa vatan savaşı veren, teröre karşı mücadele eden, borç batağındaki ekonomisini üretimle ayağa kaldırmak durumunda bulunan Türkiye’nin önceliği, Güçlü Devlet, Etkin Güvenlik, Örgütlü ve Disiplinli Toplumdu.

 

 

DEVLET VE ORDU DÜŞMANLIĞINA DÖNÜŞEN 'SİVİL İTAATSİZLİK'

 

Ne var ki, özellikle 1980’den sonra, emperyalist merkezlerin Türkiye’ye dayattıkları öncelikler vardı. IMF’nin öcüleri vardı. Devlet, devlet müdahalesi, KİT’ler, gümrükler, tarıma destek akçaları, Merkez Bankası gibi kamu çıkarını ve disiplinini temsil eden bütün kamu kurumları ve çalışmaları lanetli sayılıyordu. Bu ortamda bir ideolojik karşıdevrim yaşandı. Atatürk Deviminin değerleri baş aşağı edildi. 

 

Asıl küresel salgın o zaman başladı. Millî devleti dar ağacına çıkarmak istiyorlardı. Kötü olan her şey devlete aitti ve devletten geliyordu. “Sivil Toplum” dedikleri kavmiyetçilik, mezhepçilik ve cemaatçilik ise iyiliklerin ve özgürlüklerin kaynağı oluyordu. Böylece emperyalist merkezlerin millî devlet ve ordu düşmanlığına hizmet ettiler ve ediyorlar. 

 

Devletin silahlı gücü olan Orduya, askere, millî savunma sanayisine, güvenliği sağlayan polise düşmanlık, bunların itibar kaynağı oldu. Askere edepsizlik edene ödül verdiler, polise taş atanı alkışladılar. 

 

Nerde başıbozukluk var, özgürlük diye kutsadılar. Nerde aykırılık ve muhaliflik var, oraya koştular. Erich Fromm’ların “Sivil itaatsizliği”, bilinçsiz isyankârlık, amaçsız muhaliflik, örgüt ve disiplin düşmanlığı, yapıcılığı lanetleyen yıkıcılık, bozgunculuk, bunların mesleği oldu. Böylece FETÖ’nün ve PKK’nın yanına sürüklendiler. PKK ve FETÖ’ye özgürlük isteyen sahte Solcu ve sözde Atatürkçü, devlet ve millet düşmanı oldu. Halktan nefret eder hale düştüler.

 

 

DEVLET DÜŞMANLIĞINDAN TOPLUM DÜŞMANLIĞINA

 

Şu sıra yine sahnedeler. Koronavirüse karşı millî mücadeleye karşı bozgunculuk yapanlara bakın, yine o çevreler. Devlet ve toplum disiplinini bozmak için dedikodu yayanlara, fitne ve fesat kışkırtanlara bakın, hep onlar ya da onlardan etkilenenler. Fenalıklardan, felâketlerden mutlu oluyorlar. Devlet ve millet düşmanlıkları, en sonunda iyilik düşmanlığına dönüştü, toplum düşmanı oldular.

 

 

GÜÇLÜ DEVLET ÖRGÜTLÜ TOPLUM

 

Koronavirüs salgını çıkmasa da, Türkiye ancak Güçlü Devletle, Örgütlü Toplumla ve Disiplinle çözmek zorunda olduğu sorunlarla karşı karşıya gelmişti. Koronavirüs belâsı, çözümü yakıcı hale getirdi.

 

Devlet güçlü olmazsa, toplum kırılacak!

 

Devletin güçlü olması ise, örgütlü toplumu gerekli kılıyor. Devlet, ancak toplumu örgütleyerek ve disiplin altına alarak felâketlerle savaşabiliyor ve kamuya sağlık getirebiliyor.

 



DEVLET DİSİPLİNİ VE TOPLUM DİSİPLİNİ

 

Vatan Partisi, 1980’li yıllardan beri hep vurguluyor: İnsanlık, emperyalist mafyanın başta dolar saltanatı olmak üzere özel çıkarlarından vazgeçmek durumundadır. Büyük kamusal projeler ve devlet girişimi, insanlığın gündemindedir.

 

Bu sorunlar, işte görüyoruz yalnız tek tek devletlerin kamusal çözümlerinin boyutlarını bile zorlamakta, devletler arasında ortak kamusal çözümleri gündeme getirmektedir. Bunun ötesinde millî devletlerin sağladığı kamu disiplini ve toplum disiplini artık insanlık için biricik çıkış yoludur.

 

 

ÜRETİCİYE DAYANAN BAĞIMSIZ VE GÜÇLÜ DEVLET

 

Artık büyük çoğunluk anlamış olmalı: Sağlık sorunu, meğerse bağımsızlık sorunuymuş.

 

Ankara’dan yönetilmek, sağlık için de, üretim için de temel meseledir.

 

Devlet, küresel sermayenin çıkarlarına teslim olmayacak, milletimizin sağlığını ve refahını gözetecektir!

 

Devlet, bu zorlu dönemi aşmak için güçlü olacak. Gücünü Türk milletinden alacak. Halka dayanacak. Böylece toplumun güvenini kazanacak ve toplum üzerinde otorite kurabilecektir.

 

Devlet, hızlı karar alacak ve uygulamada kararlı ve çevik olacak. Sağlığa ve ekonomiye yön veren kararlar, milleti seferber ederek uygulanacaktır.

 

Bütün bunları başarabilmek için, önümüzdeki dönemde Güçlü Yürütme gerekir.

 

 

DİSİPLİNLİ TOPLUM

 

Milletin Kamu sağlığı, Üretim Devrimi ve Vatan Güvenliği için seferber edilmesi, aynı zamanda toplumda disiplin gerektirir. Önümüzdeki dönem, laylaylom dönemi değildir. Devletin kamusal amaçlar için, toplumu birleştirmesi ve seferber etmesi, etkin kamu otoritesiyle, örgütlü halkla ve disiplinle sağlanır. 

 

 

EVDE KALMA ÖZGÜRLÜĞÜ

 

Özgürlüğün elbette sınırı vardı. Şimdi daha iyi öğreniyoruz. Şimdilerde evde kalma özgürlüğü, insan hakları listesinin en başına kuruldu. Bugün özgürlük, sokağa çıkmak ve bulvarda volta atmak değil, evde kalmaktır. Bugün özgürlük, yürüyüş ve miting yapmak değil, evde oturmaktır.

 

Özgürlüklerin sınırı, kamunun sağlıdır. Türkiye’nin bağımsızlık ve bütünlüğüdür, laik ve devrimci Cumhuriyettir. 

 

Disiplinin amacı ise, halk sağlığının korunması, millî ekonominin üretici seferberliğiyle hızla geliştirilmesi ve halkın refahıdır.

 

Bütün bu yazdıklarımızı Vatan Partisi’nin Üretim Devrimi Programı’nda bulabilirsiniz. Güçlü Devleti, Güçlü Orduyu, Disiplinli Devleti ve Disiplinli Toplumu bugünler için milletimizin değerlendirmesine sunduk.