Doğu Perinçek: Cumhurbaşkanlığı seçimi nasıl kazanılır

Önümüzde Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Millet Meclisi seçimi var. Olağan seçim Kasım 2019’da. İki yıldan fazla zaman var gibi. Ancak Türkiye bir bunalım dönemindedir. Erken seçim olasılığı da gözden uzak tutulamaz.

 

 

BAŞBAKAN SEÇECEĞİZ


Cumhurbaşkanı seçimi, eskisine göre iki kat önem kazandı. Çünkü eskiden Cumhurbaşkanı seçiyorduk. Şimdi Cumhurbaşkanı ile Başbakanı birlikte seçeceğiz. Çünkü Cumhurbaşkanı, artık başbakan görevi yapacak. Bakanlar Kurulunu O kuracak. Türkiye’yi yönetecek hükümetin başında olacak. Bugün başbakan diye bildiğimiz hükümet adamı, önümüzdeki seçimde Cumhurbaşkanı adını taşıyacak.


Bunu üçtür yazıyoruz, belki sizleri bıktırdık. Ama galiba yazmaya devam edeceğiz. Çünkü siyasal partilerin genel başkanları bile anayasa değişikliğinin farkında değiller.

 


KİM KAYBEDECEK


Cumhurbaşkanı seçimi, elbette yüzde 51 oyla kazanılacak. Birinci turda olmazsa ikinci turda.


Peki o yüzde 51 oyu almanın anahtarı nedir?


Kemal Kılıçdaroğlu, Deniz Baykal ve kimi CHP yöneticileri, yüzde 49 olan Hayır oylarına dayanarak bir çözüm bulma iddiasındalar. Buradan hareketle HDP ve FETÖ ile işbirliğinden vazgeçemiyorlar. Hapishane kapılarında hükümet arayışı içindeler. Abdullah Gül çevresinde bir araya gelme planı da bununla bağlantılıdır.


İşte büyük yanılgı buradadır. Çünkü önümüzdeki Cumhurbaşkanını kazanacak olan kimdir sorusundan önce kaybedecek olan kimdir sorusunun yanıtı bellidir: HDP ve Fetullah “mağdurlarıyla” ve Abdullah Gül’le işbirliği yapanlar, Cumhurbaşkanı seçimini kesinlikle kaybederler.

 


YÜZDE 49’U İYİ TANIMLAYALIM


Yüzde 49’u iyi tanımlayalım: O oyların büyük çoğunluğu vatansever oylardır. Vatan Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi muhalifleri ve Saadet Partisi’nin Hayır kararlılığı, yüzde 49’u belirlemiştir. Hem de CHP’ye rağmen. Çünkü CHP, HDP ve Fetullah “mağdurlarından” vazgeçmeyen tutumu ile Hayır cephesine oy kaybettirdi.


CHP’nin HDP ve Fetullah takımıyla iktidar projesi daha en başında çıkmazdadır. “Hayır cephesi” diye yola çıkanlar, yüzde 49’dan başlamayacaklardır. Bir elleri HDP’de bir elleri Fetullah “mağdurlarında” olanların başlangıç sermayeleri çok çok aşağılardadır. ABD tanklarının namlularını Türkiye’ye çevirdiği bir ortamda, onlar için yüzde 19 bile iyimser bir rakamdır. Koşullara göre, o süreç yüzde 9’lara kadar gider. DSP’nin düştüğü haller unutulmamalıdır.

 


ABD TANKLARIYLA İKTİDARA İLERLEME ŞANSI YOK


Evet-Hayır cepheleşmesi arkada kaldı diye yüksek sesle söylememizin nedeni, önümüzü görmek içindir. Cumhurbaşkanı seçimi, Evet diyenler ile Hayır diyenler arasında olmayacaktır. Cumhurbaşkanı seçiminin sonucunu belirleyecek olan, Türkiye’nin vatan bütünlüğü ve üretim ekonomisi ihtiyacıdır.


Artık cephe, ABD tankları ile Türkiye arasındadır.


HDP ve Fetullah artıkları, ABD tanklarının gölgesinde barınıyorlar. O tanklarla iktidara gelme şansı yok. Türkiye, ne Irak’tır, ne de Libya’dır. Hele günümüz koşullarında.

 


İKTİDAR ANAHTARI


Cumhurbaşkanı seçimini kazanmada birinci koşul, Türkiye’nin vatan bütünlüğü konusunda tutarlı ve kararlı duruştur. Bu nedenle bölücü ve yobaz terörüne karşı kesin tavır, Cumhurbaşkanlığı seçiminde belirleyici olacaktır.


Seçimi kazanmanın ikinci koşulu, borçlanma ekonomisinden üretim ekonomisine geçiş konusunda halka güven vermektir. Üreten Türkiye talebi, önümüzdeki süreçte her an teröre karşı mücadelenin önüne de geçebilir. Ancak değişmeyen bir cephe var: Küresel efendilerin dayattığı programa karşı koymak. Borçlanma ekonomisini onlar dayattı. Çözüm, ancak onlara rağmen uygulanacaktır. Çözümün adı, üretim ekonomisidir. Karşımızda bu kez küresel sermaye var. Onlar da ABD tanklarıyla aynı mevzideler.


Seçimi kazanmanın üçüncü koşulu, komşularımızla işbirliğidir. Astana süreci bu işbirliğinin hızla ilerlediğini gösteriyor. ABD, PKK ve FETÖ yine Türkiye’nin karşısında. Demek ki, önümüzdeki süreçte ABD tanklarının namlularına karşı çözüm üretmek durumundayız. Cumhurbaşkanı, bu çözümün önderi olacaktır. Bu nedenle de Türkiye’nin başına bir İngiliz lordunu veya ABD tehditlerine teslim olan herhangi birini Cumhurbaşkanı olarak getirme şansı bulunmuyor. ABD’nin cumhurbaşkanı tayin ettiği dönem geride kalmıştır. Seçilecek Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin Suriye, Rusya, Irak, İran, Çin, Hindistan ve Orta Asya cumhuriyetleriyle işbirliğini inşa edecektir. Bu inşa görevi de, ABD tankları karşısında dik durmayı gerektirmektedir.

 


TARİHSEL KOŞULLARIN TANIMLADIĞI CUMHURBAŞKANI


Önümüzdeki Cumhurbaşkanını tarihsel koşullar tanımlıyor.


Tıpkı 1908 sonrası sürecin İttihat Terakki yönetimini tanımlaması gibi.


Tıpkı 1914 sonrası sürecin Mustafa Kemal Paşa’yı tanımlaması gibi.


Tarihin tanımladığı koşullara düşmanın tanımladığı projelerle yanıt veremezsiniz.


Bir kolunuzda HDP/PKK diğer kolunuzda Fetullah mağdurlarıyla iktidara ilerlemek, düşmanın tanımladığı projedir.


CHP’nin Cumhurbaşkanı adayları, Abdullah Gül, Kılıçdaroğlu, Deniz Baykal, Muharrem İnce, Fikri Sağlar veya yarın “keşfedilecek” yeni bir Ekmeleddin İhsanoğlu, şu anda Cumhurbaşkanı seçimini kazanabilecek bir mevzide değiller. Hepsi de Atlantik projesine bağlı konumdalar. Bu konudan Cumhurbaşkanı çıkmaz.

 


TAYYİP ERDOĞAN’I YENECEK SEÇENEK


Tayyip Erdoğan, önümüzdeki seçim Cumhurbaşkanı seçilemeyecek. Bütün veriler bunu gösteriyor. Ancak Tayyip Erdoğan kendiliğinden iktidarı kaybetmeyecek. O’nu yenecek seçeneği oluşturma görevi önümüzdedir.


2019’un Cumhurbaşkanı, vatanı bütünleştirme ve üretim ekonomisine geçme görevine önderlik edecektir. Bu görevin yerine getirilmesine oy verecek seçmen kitlesi ise, Hayır oyu verenlerle sınırlı değildir. Evet oyu veren millet de terörün son bulmasını istiyor, iş istiyor, çarşılarda canlanma istiyor.


Hayır ve Evet cepheleşmesi, Tayyip Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı yapar.


Vatan Bütünlüğü ve Üretim Cephesinde konumlanmak ise, Tayyip Erdoğan’ı yenecek tek seçenektir.