Doğu Perinçek: "Çözüm Türkiye-Suriye işbirliğinde: Derhal ama derhal!"

"Türkiye olarak, başkalarına sorumluluk yüklemeyi bırakalım, üzerimize düşeni derhal yerine getirelim."

Türkiye, Tayyip Erdoğan’ın Soçi Doruğu sonrasında ve dönüş uçağında yaptığı açıklamaların gereğini yerine getirmek durumundadır. O ki Suriye’deki terörü temizlemek öncelikle Suriye’nin meselesidir, herkes Suriye’ye yardımcı olmalıdır. Burada öncelikli sorumluluk, Türkiye’nindir. Çünkü tehdit, öncelikle Suriye ve Türkiye’yi hedef alıyor. Rusya ve İran’a düşen ise, Suriye ile Türkiye’nin ortak harekâtını desteklemektir. Devlet adamlığına yakışan tavır, derhal Suriye ile ortak harekât için görüşmelere geçmek ve hızla sonuca varmaktır.

 

Soçi Doruğu’ndan sonraki manzarada, Türkiye açısından artık zorunlu ve acil bir atak var: Derhal Suriye ile doğrudan işbirliğine gidecek ve inisiyatifi ele alacak. Doğrudan derken, Rusya ve İran’ın aracılığına gerek yok.

 

 

ASTANA’NIN BAŞARLARI

 

Soçi Doruğu, Türkiye için Astana Ortaklığının gerekli ve zorunlu adımıydı.

 

Astana’da kurulan Rusya-İran-Türkiye ortaklığının ilk başarısı, Irak’ın toprak bütünlüğüdür. Batı Asya Üçlüsü, Suriye’de, Irak’ta ve en son İdlib’de silahlı ağırlığını koydu. Kuvvet dengeleri artık Batı Asya ülkelerinden yanaydı ve ABD-İsrail ikilisi tek kurşun atmadan Kerkük’ü Irak yönetimine teslim etmek zorunda kaldı. Böylece Irak Devleti, Barzani’nin İkinci İsrail girişimini bozguna uğrattı. ABD’nin Irak’ı işgal ederek silahla kurduğu Barzanistan, bu kez Irak’ın silahıyla dağıtıldı. Bu süreçte Türkiye’nin ABD-İsrail ikilisini terk ederek, Rusya ve İran ile işbirliğine gitmesi dengeleri değiştirdi. Türkiye olmasa, Irak’ın toprak bütünlüğü sağlanamazdı.

 

 

SOÇİ DORUĞUNDA BİRLİK VE KAYGILAR

 

Soçi Doruğu, kuşkusuz Astana sürecindeki ilk doruk. Türkiye, Rusya ve İran devlet başkanları, ilk kez toplandılar ve Suriye sorununu çözmek için harekete geçtiler.

 

Doruk sonrasında yapılan açıklamalar, hem birlikte çözme iradesini yansıttı, hem de bazı farklı çözümleri. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin duyarlılıklarını vurgularken, kaygılarını ya da kararlılığını da dile getirmiş oldu.

 

 

ERDOĞAN’IN SURİYE’YE SESLENİŞİ

 

Erdoğan’ın açıklamasındaki en önemli vurgu, aslında Suriye’ye seslenen cümlelerdeydi. Oldukça doğrudan ifadelerle şunu anlattı: Suriye, kendi siyasal birliği ve toprak bütünlüğü konusunda, herkesten daha duyarlı olmak durumundadır.

 

Erdoğan, daha da ileri giderek, Suriye’deki terör faaliyetinin herkesten önce Suriye devletini ilgilendirdiğini belirtti.

 

 

HERKESTEN ÖNCE SURİYE’NİN BAŞINDAKİ BELA

 

Türkiye’nin bu tavrına aslında Suriye’nin teşekkür etmesi gerekir.

 

Dünyanın hiçbir ülkesi, kendi ülkesindeki ayrılıkçı teröre duyarsız kalamaz.

 

Dünyanın hiçbir ülkesi, kendi ülkesindeki bölücü faaliyeti müttefik olarak göremez. Suriye de görmüyor. Nitekim Tayyip Erdoğan, Soçi dönüşü uçaktaki söyleşisinde Suriye’nin bu konudaki duyarlılığını Putin’den aktararak dile getiriyor.

 

PKK/PYD/YPG, bugün öncelikle Suriye’nin başındaki belâdır. Arkasında ABD ve İsrail’in bulunması, belânın ciddiyetini gösterir.

 

Türkiye ise, bu belânın kendi ülkesine yönelik tehditleriyle ilgilenmektedir.

 

 

RUSYA VE İRAN, ABD TEHDİDİNİN NERESİNDE

 


Rusya ve İran’ın Suriye’nin kuzeyinde sınırları yok. Türkiye’ye göre uzaktalar, ancak bunun önemi olmaması gerekir. Çünkü PKK/PYD/YPG terör örgütü, ABD emperyalizminin stratejik piyonudur.

 

Rusya’yı hedef alan ABD tehdidi, yalnız Ukrayna üzerinden gelmiyor. Karadeniz ve Doğu Akdeniz merkezli tehditlerin önündeki siper Türkiye’dir. Rusya bunu anlamayacak kadar devlet aklından yoksun olamaz.

 

 

TİMKİN İLE BİR HAFTA ÖNCEKİ GÖRÜŞMEMİZ

 

Bu tabloda, Rusya’nın PKK/PYD’yi ABD’nin elinden alma şansı yok. Bu konuyu Rus devlet yetkililerine defalarca belirttik ve açıkladık. En son daha bir hafta önce, 16 Kasım 2017 Perşembe günü İstanbul’da yaptığımız görüşmede, Putin karargâhının önemli şahsiyeti Korgeneral Timkin’e bir kez daha bütün kanıtlarıyla anlattık ve anlaşıldığımızı sanıyoruz.

 

Timkin’in ifadeleri, Erdoğan’ın uçak söyleşisinde verdiği bilgilerle de doğrulanıyor. Soçi’de alınan izlenime göre, Putin de PYD/YPG konusunda Tükiye’nin duyarlılığını paylaşmaktadır.

 

 

MOSKOVA VE TAHRAN’IN İKİRCİKLERİ

 

Ne var ki, Tayyip Erdoğan’ın vurgularından Putin’in bu konuda yeteri kadar duyarlı olmadığı yorumları yapılmaktadır. Belki de Putin, Türkiye’yi Suriye konusunda daha cesur davranması için böyle bir yolu seçmiş bulunuyor. Veya Rusya, Türkiye’nin Atlantik’ten geri dönülmez bir biçimde ayrıldığını anlamak için zamana ihtiyaç duymaktadır.

 

İran için de benzer saptamalar yapılabilir. Tahran yönetiminde Tayyip Erdoğan’a güvensizliğin açtığı yaraları o kadar gayretimize rağmen henüz kapatamamış olabiliriz. Bu eksikliği de biz üstlenelim, herkes rahat etsin.

 

 

İNİSİYATİF TÜRKİYE’DE

 

Rusya ve İran’ın tutumları bize göre kuşkulanacak boyutlarda gözükmüyor. Ancak onlar ne yaparsa yapsın, Türkiye’nin yapacakları bellidir. En önemlisi, Suriye’ye sınırdaş olan Türkiye için kaygılanacak bir durum yok. Türkiye derken, Vatan Partisi aklına ve kararlılığına sahip olan Türkiye’den söz ediyoruz.

 

Aslında şu anda bütün inisiyatif, Türkiye’nin elindedir. Çünkü Suriye’nin toprak bütünlüğü açısından hiçbir ülke, Türkiye kadar söz sahibi değildir ve etkili olamaz. Terör, Suriye-Türkiye sınırı boylarındadır. Bu durumda söz sahibi olan iki ülkeden biri Türkiye’dir. Öte yandan Türk Ordusunun çözüm gücü de, Türkiye’yi söz sahibi kılmaktadır. Dahası Türkiye, Soçi Doruğunda Suriye’de terörü temizleme açısından en kararlı ülke olduğunu göstererek, bir adım öne geçmiştir.

 

 

ULUSAL DİYALOG KONGRESİ GARİPLİĞİ

 

Suriye Ulusal Diyalog Kongresi, Suriye’de değil Rusya’da toplanıyor. Bize göre bu olayda gariplik var. Suriye’nin geleceğine karar verilecek mekân Suriye’dir ve burada inisiyatifin Suriye hükümetine bırakılması gerekir.

 

Yine Suriye Anayasası, Moskova’da veya başka bir başkentte değil, ancak Suriye’de Suriye milleti tarafından yapılabilir.

 

Türkiye, Rusya ve İran ise, Suriye’nin özgür iradesinin oluşacağı koşulların yaratılmasına yardımcı olma konumundadırlar, yoksa Suriye’nin geleceğini belirleme konumunda değil. Bu konuda temel koşul, Suriye’de terörün temizlenmesidir. Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanmasına yardımcı olan ülkeler, güvenliğin sağlanmasından sonra kendi ülkelerine döneceklerdir.

 

 

TÜRKİYE’NİN KUVVETLİ ATAK OLANAĞI

 

Bu koşullarda Türkiye, elini Suriye’ye uzatarak çözüm sürecine çok kuvvetli ve belirleyici önemde bir katkıda bulunabilir. Tayyip Erdoğan’ın konuşmalarındaki ümit verici işaretler, bu açıdan önemlidir ve çıkış noktasıdır. Türkiye, derhal Suriye ile temasa geçmelidir.

 

Çok basit! Türkiye hükümeti, Beşar Esat yönetimine şu öneride bulunmalıdır: “Gel arkadaş iki komşu ülke olarak toprak bütünlüğümüzü sağlamak için bölücü ve yobaz terörünü temizleme sorunlarımızı birlikte çözelim.”

 

 

ÇOK DOĞAL VE ÇOK ACİL

 

Bu öneri çok doğal. Çünkü PKK/PYD, herkesten önce Suriye ve Türkiye’nin başındaki belâ. Başkaları ağırdan alabilir, yanlış yapabilir. Ama Suriye ile Türkiye’nin ne yanlış yapacak ne de ağırdan alacak halleri var.

 

Bu öneri çok acil. Çünkü Rusya’da toplanacak Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’nin önemli sorunları ve Atlantik ötesi ayak bağları var.

 

 

MUHALİF GRUPLARIN KARAKTERİ

 

Soruyoruz: Suriye’deki “muhalif gruplar” denen ABD eğilimli unsurları bu sürece katmanın çözüme çelme takmak dışında hangi anlamı bulunuyor?

 

Rusya ve İran bu soruya hangi yanıtı verecek? Putin ve Ruhani, büyük olasılıkla “muhaliflerin” Türkiye yüzünden bu sürece katıldıklarını söyleyeceklerdir.

 

Gelinen yer ortada. Türkiye, o “muhaliflerin” artık kendi başına belâ olduğunu görmek durumundadır.

 

 

SURİYE’NİN TEK MEŞRU OTORİTESİ

 

Suriye’nin tek temsilcisi var, o da Suriye’nin Beşar Esat yönetimidir. Suriye devleti, ABD’nin isyana ittiği silahlı muhaliflerini silahla temizledi ve meşruluğunu silahlı otoritesiyle pekiştirdi.

 

Suriye yönetimine ortaklar aramanın, Türkiye açısından hiçbir anlamı yoktur. Bu tutumda ısrar, PKK/PYD’nin temizlenmesinin önündeki iç etkendir.

 

 

NAMLUNUN UCUNDAKİ ANAYASA

 

Suriye’de siyasal çözümü, başka devletler oluşturamaz ve hayata geçiremez. Suriye, kendi anayasasını kendi meşru yönetimi altında yapar. Dünyada hiçbir anayasa, silahlı otorite olmadan yapılamaz ve hiçbir rejim silahlı otorite olmadan kurulamaz. Devlet ve rejim kuruculuğu ile dernek kuruculuğu arasındaki fark budur.

 

Bu açıdan anayasa, namlunun ucundadır. Suriye Anayasasının yapılması için gerekli silahlı otorite Suriye ordusudur.

 

Siyasal rejimin birinci koşulu yine silahlı otoritedir. Suriye’de siyasal rejim kurmanın silahlı güvencesi de Suriye Ordusudur.

 

Dolayısıyla nereden bakarsanız bakın, Suriye’de siyasal rejim, artık yalnız Suriye devletinin yönetiminde, Suriye Ordusunun yaptırım gücüyle kurulabilir.

 

 

DOĞRUDAN SURİYE İLE ÇÖZÜM

 

Türkiye, Tayyip Erdoğan’ın Soçi Doruğu sonrasında ve dönüş uçağında yaptığı açıklamaların gereğini yerine getirmek durumundadır. O ki Suriye’deki terörü temizlemek öncelikle Suriye’nin meselesidir, herkes Suriye’ye yardımcı olmalıdır. Burada öncelikli sorumluluk, Türkiye’nindir. Çünkü tehdit, öncelikle Suriye ve Türkiye’yi hedef alıyor. Rusya ve İran’a düşen ise, Suriye ile Türkiye’nin ortak harekâtını desteklemektir.

 

Bu konuda Tayyip Erdoğan’ın Beşer Esat bağlamında sıradan insanlarda görülen sorunları varsa, Türkiye bu sorunlara ödün veremez.

 

Devlet adamlığına yakışan tavır, derhal Suriye ile ortak harekât için görüşmelere geçmek ve hızla sonuca varmaktır. Ne Rusya ne İran, ne de başka bir ülke, Suriye ile Türkiye’nin kendi topraklarını terörden arındırılmasına karşı tavır alamaz, alamaz.

 

Türkiye olarak, başkalarına sorumluluk yüklemeyi bırakalım, üzerimize düşeni derhal yerine getirelim.