Doğu Perinçek:

Belki bir yoksula yorgan ederler Çul yanmasın Sefil Selimî yansın

Can kardeşim Selçuk Ülger, Sefil Selimî’nin “Çul yanmasın” diye kendisini ateşe attığı o olağanüstü şiirini yollamış.

 

Çulu kurtarmak için insanın kendisini yakması akıl dışı bir fedakârlık! Ama o çul belki bir yoksula yorgan edilecekse, durum değişiyor.

 

         Yol erenlerinin kendisini topluma vermişliği işte bu kadar güzel anlatılır:

         Dost zülfün boynumda urgan ederler

         El vurur sinemi al kan ederler

         Belki bir yoksula yorgan ederler

         Çul yanmasın Sefil Selimî yansın

 

Sefil Selimî’nin bu şiirini ilk kez Nejat Birdoğan ağabeyimizden dinlemiştim. Toplantılarımızda yana yana okurdu ve hepimiz yana yana dinlerdik.

 

Nejat Ağabey, Çul Yanmasın şiirini bana kendi eliyle yazarak vermişti. Şiir, yedi dörtlüktü. Selçuk Ülger ise, internetten bulmuş, 10 dörtlükten oluşuyor. Üç dörtlük fazlası var. Ancak Selçuk arkadaşımın bulduğu şiirde, Sefil Selimî’nin “çul yanmasın” diye kendisini yaktığı o dörtlük farklı:

        

         Halıya kilime nakış vurulur

         Dokuyanlar emek verir yorulur

         Gün gelir ki yar altına serilir

         Çul yanmasın Sefil Selimi yansın

 

Sefil Selimî’yi 30 Aralık 2003 günü yitirdik. Şimdi ona soramayız ki, “yar altına serilecek” çul için mi yaktı kendisini, yoksa “yoksula yorgan olacak” çul için mi?

 

 

ÇUL YANMASIN

NEJAT BİRDOĞAN YANSIN

 

Nejat Birdoğan Ağabey, bütün ozanlar gibi Sefil Selimî ile de güzel dostluğu vardı. “Çul yanmasın” şiirinin birkaç dizesine dokunduğunu söylemişti. Yoksa “Yoksula yorgan olacak çul yanmasın” diye kendisini yakan, Birdoğan Ağabey miydi?

 

Şükrü Günbulut dostumuz yaşasaydı, ona sorardık. Sefil Selimî’nin, gerçek adıyla Ahmet Günbulut’un akrabası idi. Şükrü Günbulut’un annesi Mevlüde Günbulut da bir halk ozanıydı. O da çoktan aramızdan ayrıldı.

 

         “Şarkışla’ya düşürmesin

         Allah sevdiği kulunu,”

 

diye başlayan Deniz Gezmiş Ağıtı’nı o yazmıştı.

 

 

YOKSULA KURBAN OLMAK

VATANA KURBAN OLMAK

 

Nerden nereye geldik?

 

Fedainin kendisini yoksul uğruna kurban etmesi ile vatan için kurban etmesi arasında bir fark görebiliyor musunuz?

 

Kutsal kitaplardaki hikâyeyi biliyorsunuz. Hazreti İbrahim, oğlu İsmail’i kurban etmek isterken bıçağı kesmedi. Allah, ona koç armağan etti.

 

Kurban göreneğinin insan hayatını kurtarmaya bağlanması, olayın özünü veriyor. Paylaşmak ve dayanışmak, insana en yakışan eylemler.

 

Bayramlar bize kaybettiğimiz cenneti hatırlatıyor, paylaşarak yaşadığımız o eski kabile kardeşliğini. İnsanlığımızı da diyebilirsiniz. Çünkü paylaşma olmazsa, insan olmaz. İnsan tek başına yaşayamaz. Hepimiz, her günümüzü her saatimizi başka insanların emeğine borçluyuz.

 

Bize yorgan bulmak uğruna kendisini feda eden erenler kültürü, bizi hayata bağlıyor.

 

Üzerinde yaşayacağımız bir toprak olsun diye kendisini ateşe atan fedai ruhu bizi ayakta tutuyor.

 

Yanarak yaşatmak, olağanüstü bir duygu!

 

Yeter ki fedakârlık yanmasın!

 

Yarın bayram, bayramınız bugünden kutlu olsun. 

 

 

ARAŞTIRMA KONUSU

 

Sözü uzattık, ancak soru önümüzde kaldı: Çul niçin yanmasın? Sefil Selimî’nin bu soruya yanıtı neydi?

 

Hayattayken yayımlanan kitaplarına bakmamız gerekiyor. Bakacağız. Ayrıca bilenlerin de bizi aydınlatmasını diliyoruz.

 

Sefil Selimî (Ahmet Günbulut), 26 Ağustos 1933 günü Şarkışla’da doğmuş. Altı gün sonra doğum günü. Bu durumda 25 Ağustos günlü yazımızı Sefil Selimî’ye ayıracağız. Çul Yanmasın şiirinin her iki halini de o gün bu köşede bulacaksınız.

 

Sefil Selimî nasıl öldü biliyor musunuz, evinde çıkan yangında öldü.