Doğu Perinçek: Yanlışı sürdürenler: ‘Çok iyi bilenler’

Vatan Partisi, soykırım yalanlarına karşı mücadelede başarılarını sürdürüyor. İsveç’teki arkadaşlarımızı ve özellikle Kenan Gündoğdu ve Av. Sadık Kutlu’yu kutluyoruz.



İSVEÇ’TE SOYKIRIM YALANINA KARŞI KAZANILAN BAŞARI

Dün Aydınlık’ta okumuşsunuzdur: Södertaelje, Botkyrka ve Norrköping kenti belediyeleri “Süryani Soykırımı” anıtı dikme kararı almışlardı. Duyarlı vatandaşlarımızın başvurusu üzerine mahkemeler, Södertaelje ve Botkyrka belediyelerinin soykırım anıtı kararlarını iptal etmişti. Norrköping Belediyesi ise, Türk derneklerinin girişimlerine rağmen, anıtın temelini attı. Bunun üzerine Vatan Partisi Üyesi Kenan Gündoğdu ve Av. Sadık Kutlu hukuk yoluna başvurdu. İdare Mahkemesi, Belediyenin 20 Nisan 2015 tarihli anıt dikme kararını iptal etti. Şimdi Belediyenin konuyu Yüksek İdare Mahkemesi’ne götürüp götürmeyeceği merâkla bekleniyor. Götürürse, Yüksek Mahkeme’nin alacağı kararı elbette Avrupa Hukuku belirleyecektir. Bu konu artık AİHM’nin Perinçek-İsviçre Davası’ndaki içtihatlarıyla kesin çözüme kavuşturulmuştur.



SORUN HUKUK ZEMİNİNDE ÇÖZÜLDÜ

Yalnız İsveç’te değil, dünyanın başka yerlerinde de Türkiye’nin soykırım yalanlarıyla hedef alındığı görülüyor. ABD tanklarının Türkiye sınırlarında mevzilendiği koşullarda böyle olması doğal. Ancak Türkiye tarafında duranların hâlâ kazandığımızmevzinin bilincinde olmadığına tanık oluyoruz.


AİHM 2. Dairesinin ve Büyük Dairesinin Perinçek-İsviçre davasındaki kararlarından sonra olay hukukî düzlemde sonuçlanmıştır. AİHM Kararlarına göre, parlamentolar, hükümetler, belediyeler, üniversiteler vb soykırıma hükmetme yetkisine sahip değillerdir. Birleşmiş Milletler’in 1948 Soykırım Sözleşmesine göre, soykırım suçunun işlendiğine karar verecek yargı makamı bellidir. Bu konuda yalnız ve yalnız eylemin yapıldığı ülkenin yetkili mahkemesi ile Uluslararası Adalet Divanıhüküm kurabilir. Bu nedenledir ki AİHM, 1915 olaylarını Yahudi soykırımından ayırmıştır. 1915 olaylarıyla ilgili bir mahkeme kararı bulunmadığına dikkat çekmiştir. AİHM kararlarına göre, 1915 olaylarında soykırım suçunun işlendiği bir mahkeme kararıyla kanıtlanmamış ve hükme bağlanmamıştır.


Bu nedenle hukukî zeminde tartışmalı olan bir konu kalmamıştır. Türkiye’de “Ermeni veya Süryani veya Pontus soykırımı” yapıldığına dair bir yetkili mahkeme kararı bulunmadığı için, hiçbir ülkenin hiçbir devlet kurumu soykırım kararı alamaz ve buna dayanarak işlem yapamaz. Dolayısıyla soykırım anıtı da dikemez.



HUKUK VE TARİH ZEMİNLERİ FARKLI

Olay uluslararası alanda artık tartışmalı değildir. AİHM kararlarından sonra yargıda ve hukuk doktrininde tartışma bitmiştir. İsviçre Federal Mahkemesi de, AİHM Kararı gereği Perinçek hakkındaki hükmü kaldırmıştır. Hukuk öğretisinde de artık AİHM Kararıyla uyumlu görüşler işlenmektedir. Avrupa hukuk ve siyaset bilimi fakültelerinde Perinçek-İsviçre Davası ders olarak okutulmaktadır.


Tarih alanındaki tartışmalar ise, tarihsel olaylar zeminindedir. Tarihçiler, kendilerini mahkeme yerine koyamazlar ve koymuyorlar. Başka deyişle soykırım suçunun varlığına dair bir tartışma yapamazlar ve yapmıyorlar. Yargının işine burunlarını sokanlara artık pek az rastlanıyor. Tarihçiler, 1915 olaylarını, soykırım suçunun varlığı açısından değil, bir tarih gerçeği olarak tartışıyorlar. Mahkeme olayları suç tanımı açısından değerlendirir ve suçun varlığına ilişkin karar verir. Tarihçi ise, olayları herhangi bir tanıma uygunluk açısından değil, tarihsel olay olarak araştırır. Örneğin bir insan kendisini savunma amacıyla adam öldürdüyse, adam öldürme suçunu işlemiş olmaz. Oysa tarihçi adamın öldürüldüğünü saptar. Mahkeme ise, adam öldürme suçunun işlenmemiş olduğuna hükmeder.



HUKUKİ ZEMİNLERDE TARİH TARTIŞMASI YANLIŞI

Biz Türkiye tarafı, yargı zemininde ve çeşitli devletlerin idarî makamlarına karşı hukukumuzu savunurken, “konunun tartışmalı” olduğunu söylemek büyük yanlıştır. Hukuki zeminlerde 1915 olaylarında kim kimi öldürdü gibi tarihsel olaylara girmek, hukuk bilmediğimizi gösterir.


Bu yanlışı ne yazık ki, Ermeni sorununu çok iyi bilenler sürdürüyor. O bilgiler, tarih tartışmalarında elbette gereklidir ve anlatılacaktır. Örneğin New York Times da yayımlanan savaş propagandasına, Şükrü Server Aya Ağabeyimiz, bu konudaki derin bilgisiyle çok esaslı yanıtlar veriyor. Bu çalışmalarımızı elbette sürdüreceğiz.


Ancak bu bilgileri hukuk mücadelesinde öne sürmenin yararı olmadığı gibi, zararı var. Çünkü hukukun konusundan ayrılıyoruz ve kazanılmış bir mevziyi tekrar emperyalizmin yalancılarına teslim ediyoruz. Bunu yapanlar da ne yazık ki Ermeni konusunu “en çok bilenler.”



HAKLIYI KEMİK MİKTARI BELİRLEMİYOR

Tarih bilebilirsiniz, hürmetimiz var. Ama soykırım suçunun varlığına ilişkin tartışma, bir tarih tartışması değil, ceza hukuku tartışmasıdır. 1948 Sözleşmesindeki suç tanımını bile bilmeden ve daha önemlisi AİHM Kararlarını incelemeden, toprağın altındaki kemikleri sayarak haklılığımızı kanıtlama çabası, artık bir cehaleti yansıtmaktadır. Çünkü soykırım suçunun varlığına, kim kimi daha çok öldürdü tartışmasıyla yanıt verilmiyor.


Konuyu bilmeyenler hiç olmazsa susuyor.Konuyu çok iyi bildiğini sananlar ise, tarih ile hukuk tartışmasını birbirine karıştırıyor. Olabilir karıştırsınlar. Ama hukuki zeminlerdeki mücadeleye zararları oluyorlar.


Tekrar AİHM kararı öncesi mevzilerde kılıç sallayarak kazanılacak bir başarı yok. Kaybedilecek çok şey var.


İsveç’te ve her yerde kamu makamlarına yaptığımız başvurularda sonuç almak için AİHM kararlarını iyi incelemeliyiz.