Doğu Perinçek: TKP’nin kuruluş tarihi

Kendi omuzlarımızın üzerinde kendi kafamızı taşımak, Türkiye halkıyla birleşebilmenin ön koşuludur.

TKP geleneğiyle en küçük ilgisi olmayan bazı gruplar, “kuruluş yıldönümü” olarak bugün “100. yıl” kutlamaları yapıyorlar.

 

10 Eylül 1920’nin kuruluş tarihi olarak belirlenmesi dahi, TKP mirasının dışında olduklarını gösteriyor.

 

 

SIĞINMACILARIN İCAT ETTİĞİ KURULUŞ TARİHİ


Doğu Almanya’da “TKP” adını kullanarak faaliyet yürüten sığınmacılar, kendilerine göre bir “TKP tarihi” imal etmişlerdi. Çünkü Sovyetler Birliği’ni kapitalizme götüren Kruşçev-Brejnev kliğine bağlanmışlardı. Kuruluş tarihini de bu konumlarına göre belirlediler.  

 

 

22 EYLÜL 1919 GÜNÜ İSTANBUL’DAKİ KURULUŞ


Mustafa Suphi önderliğinde yurtdışında harp esirlerinin kurduğu Komünist Örgütün ilk kongresinin 10 Eylül 1920 günü Bakû’da yapıldığı doğrudur. Birinci Cihan Savaşı'nda Rus ordusuna esir düşen Türklerin önemli bir kesimi, 1917 Ekim Devrimi sonrasında Komünizmi benimsedi ve Mustafa Suphi önderliğinde örgütlendi. Ancak TKP, yurtdışındaki kuruluştan değil, İstanbul'daki kuruluştan gelişti. TKP'yi örgütsel olarak sürdürenler, Rusya'daki savaş esirleri değil, İstanbul'daki kuruluşu gerçekleştiren Şefik Hüsnü ve arkadaşları oldu. 

 

TKP'nin kuruluşu, 10 Eylül 1920'de yapılan Bakû Kongresi değil, bir yıl önce 22 Eylül 1919'da Türkiye İşçi Çiftçi Sosyalist Fırkası'nın İstanbul’da örgütlü mücadeleye başlamasıdır. 

 

 

TKP’NİN KABUL ETTİĞİ TARİH


Kuruluş tarihi konusunun TKP’nin 1926 Kongresinde ve sonraki kongrelerinde ve toplantılarında konuşulduğunu ve karara bağlandığını da biliyoruz.

 

TKP, resmî olarak İstanbul’daki kuruluş tarihini benimsemişti. Örgütlü mücadelenin 1919’dan 1957’ye kadar önderliğini yapan Şefik Hüsnü Değmer, TKP'nin Bakû'da değil, İstanbul'un işçi yataklarında kurulduğunu vurguluyordu ve buna önem veriyordu. 1968 yılında kaybettiğimiz Reşat Fuat Baraner de aynı tutumu paylaşmıştır.

 

 

KOMÜNİST ENTERNASYONAL’İN KABUL ETTİĞİ TARİH


Komünist Enternasyonal, TKP’nin kuruluş tarihi olarak 22 Eylül 1919’u kabul etti. Komünist Enternasyonal’in merkezî yayın organı olan “Komünist Enternasyonal” dergisinde çıkan yazılarda, Komünist Enternasyonal’in Türkiye şubesinin İstanbul’da kurulan “Türkiye İşçi ve Çiftçi Fırkası”ndan çıktığı belirtilir. “TKP’nin 1919 yılında milliyetçi hareketin örgütlenmesi ile aynı zamanda doğduğu” vurgulanır (Bkz. Doğu Perinçek, Komünist Enternasyonal Belgelerinde Türkiye, Kaynak Yayınları, İstanbul, Nisan 2020, s.444 ve 494). TKP Önderi Şefik Hüsnü’nün B. Ferdi takma adıyla yazdığı bu yazıların tarihleri 16 Kasım 1926 ve 21 Haziran 1927’dir.

 

 

YURTDIŞINDA KURULUŞ KABUL GÖRMEDİ


Bu konuyu Hikmet Kıvılcımlı, Mihri Belli, Mehmet Ali Aybar, Kerim Soyka (Modelci Kerim), Emin Sekün, Kunduracı Ahmet, Erdoğan Berktay, Vecdi Özgüner, Sevinç Özgüner, İlhan Berktay, Şaban Ormanlar, Alparslan Berktay, Şevki Akşit, Enver Gökçe, Abidin Dino, Saim Bugay, Rasih Nuri İleri, Kutber Akalın, Raife Akal, Halim Spatar yanında 1960’larda ve 1970’lerde hayatta olan diğer TKP’lilerle de görüştüm. İçlerinde yurtdışındaki kuruluşu benimseyen yoktu. Dahası, kuruluşu ülke dışına bağlayan görüşün önemli bir ideolojik hata olduğunu vurguluyorlardı. Hepsi, Partinin resmî görüşüne göre, kuruluşun 22 Eylül 1919’da İstanbul’da olduğunu önemle belirtmişlerdir. 

 

Burada genç kuşaklara özellikle eski kuşak TKP’nin 1960’lardaki önderleri olan Hikmet Kıvılcımlı, Mehmet Ali Aybar ve Mihri Belli’nin değerlendirmelerini aktarmayı görev sayıyorum. Yaptığımız görüşmelerde Mustafa Suphi ile Şefik Hüsnü farkını değerlendirdik. Her üçü de, Türkiye’deki bilimsel sosyalist hareketin Mustafa Suphi kolundan gelişmediği konusunda son derece netlerdi. Hatta Kıvılcımlı ve Mihri Belli, Mustafa Suphi’nin tecrübesizliğine ve abartılı coşkusuna dikkat çekmişlerdir. Evet, atılgan bir devrimciydi, ancak teorik birikimi 19. yüzyıldan kalan kalıplardan ibaretti. Karadeniz’de katledilmesi bu nesnel gerçekleri değiştiremezdi.

 

 

KIVILCIMLI’NIN DÖRT KUŞAK SOSYALİST ÖNDERLERİ İÇİNDE MUSTAFA SUPHİ YOK


Hikmet Kıvılcımlı, 1970 yılında Sosyalist Hareketin birikimini dört kuşakta özetlemişti:

 

En eski sosyalistler: Şefik Hüsnü Değmer ve Hikmet Kıvılcımlı.

 

Eski sosyalistler: Nâzım Hikmet ve Reşat Fuat Baraner.
 
Yeni sosyalistler: Mehmet Ali Aybar ve Mihri Belli.

 

En yeni sosyalistler: Doğu Perinçek ve Vahap Erdoğdu (Devrim Zorlaması Demokratik Zortlama, Tarihsel Maddecilik Yayınları, İstanbul 1970, s,39, 43 vd).

 

Görüldüğü gibi Mustafa Suphi “En eski sosyalistler” arasında anılmıyor. 

 

 

YURTDIŞINDA KURULUŞ İCADININ ANLAMI


TKP'nin kuruluş tarihi, ayrıca bir ideolojik mücadele sorunu olmuştur. Hikmet Kıvılcımlı, Mehmet Ali Aybar ve Mihri Belli gibi Türkiye toprağına bağlı olanlar, kuruluşun yalnız bir tarih gerçeği olarak değil, Türkiye emekçisine güven açısından da İstanbul’da olduğuna dikkat çekmişlerdir. İşçi sınıfının partisi, yurtdışında kurulmaz, emekçi sınıfların bağrından çıkar. Bakû'daki olay, yurtdışındaki harp esiri Komünistlerin kongresidir. 

 

Parti'ye yurtdışında kuruluş imal edenler, Türkiye emekçilerine değil, “Enternasyonal dayanışma” adı altında, 1960 sonrasında Sovyetler Birliği’ne bel bağlayanlardı. Bu anlayış, kuruluş tarihine de yansıtıldı. Bilimsel sosyalistler, bu tavırdan emekçi devrimi ve emekçi iktidarı çıkmayacağını bilirler. Türkiye’nin Bilimsel Sosyalistleri, Şefik Hüsnü ve Reşat Fuat Baranerlerin öncü parti geleneğini sürdürmüşlerdir. TKP'nin yurtiçinde kalan devrimci kadroları, örgütsel olarak da yerlerini belirlemişlerdir. 

 

 

SOVYETLER BİRLİĞİNE BAĞLILIĞIN SONUÇLARI


Ülke dışında parti kurulmaz. Bu esası tarihsel miras olarak gelecek kuşaklara bırakmak, eski kuşakların sorumluluğudur. 

 

Sovyetler Birliği’ne bağlılığın, oradan emir almanın sonuçları önemli bir derstir: Sovyetler Birliği kapitalizme geçiş sürecine girdiği zaman, Moskova’ya bağlı olan bütün sosyalistler kapitalizm yolculuğunu onayladı. Bu tarihsel hata, onları kapitalizme giden bir sahte sosyalizm teorisine zincirledi. Böylece 1990’da Sovyet Yöneticileri kapitalizme geçtiklerini ilan edince dağıldılar. Ama Kıvılcımlı daha 1960’larda “Kızıl Bekçiler” yazısını yazmıştı. Çok önemli, tarihî bir yazıdır. Kültür Devrimindeki Kızıl Muhafızları hararetle savunur ve Mao’nun kapitalizm yolcularına karşı mücadelesinin devrimci bir hareket olduğunu gösterir. 

 

Aydınlıkçılar, 1970 öncesinde Sovyetler Birliği’nin kapitalizme gittiğini saptadılar ve o nedenle ayakta kaldılar, hem teoride hem de pratikte geliştiler.

 

Deniz Gezmiş de Sovyetler Birliği’ne bağlanmış değildi. Bana yazdığı mektubunda, Doğu Avrupa’daki gelişmeleri eleştiriyor ve revizyonizm yoluna giren bu ülkelerin sosyalizmi terk ettiklerini saptıyordu. Deniz’in, 1969 Şubatında bunu görebilmesi önemlidir. Çünkü kafasını Sovyetler Birliği Komünist Partisi’ne teslim etmemişti. Deniz’in bana yazdığı mektup için, “Arkadaşım Deniz Gezmiş” kitabına bakılabilir.

 

Kendi omuzlarımızın üzerinde kendi kafamızı taşımak, Türkiye halkıyla birleşebilmenin ön koşuludur.