Doğu Perinçek: Şişecam işçilerinin açtığı yol

Şişecam işçilerinin mücadelesi, içine girdiğimiz dönemin habercisidir. Bu mücadeleyi cam sanayisindeki işçilerin insanca yaşama istekleriyle sınırlı görmeyelim. Dava, Türkiye davasıdır.


Türkiye, borç batağından kurtulma arayışına girmektedir. İşçi sınıfının ön cephede olması bu sürecin doğasında var. Kaçınılmaz olan Üretim Ekonomisinin dayanacağı üretici sınıfların başında işçi sınıfı geliyor. Kristal-İş Sendikamızın çabaları bu kapsamdadır.


Borçlanma Ekonomisi, Sıcak Para Komisyoncularını, dolar ve borsa vurguncularını, ihale rantçılarını ve tarikat rantçılarını öne çıkardı. Turgut Özal’dan beri kurulan sistemin efendileri onlardı. Artık onların devri bitiyor. Başka deyişle AKP iktidarının sonu gözükmüştür. 16 Nisan Halk Oylaması sonuçları da, Türkiye’nin yeni bir hükümet seçeneği aradığına işaret etmişti.

 


ÜRETENLERİN HÜKÜMET SEÇENEĞİ


Üretim Ekonomisine geçiş, kuşkusuz kolay olmayacak, ama zorunlu. Çünkü artık ekonominin çarkı borç batağında dönemiyor. Üretim Ekonomisine geçişin kuvvetini yaratmak, bugün birinci görevdir. AKP iktidarına seçenek oluşturmanın toplumsal temelini böyle oluşturacağız.


Üretim Ekonomisinin itici gücü kuşkusuz yalnız işçiler değil. Üretimin büyümesinde çıkarı olan bütün sınıfların birlikte hareket edeceği bir döneme giriyoruz. Çiftçi, esnaf, zenaatkâr, kamu emekçisi, küçüğünden en büyüğüne kadar sanayici, tüccar ve emeğiyle geçinen herkesin omuz omuza vereceği bir sürecin içindeyiz. Cam işçilerinin mücadelesi, bu süreci ateşliyor.

 


ÜRETİCİLERİN ŞEVKİ


Vatan Partisi’nin yıllardır vurguladığı Üretim Ekonomisi programı, şimdilerde moda oldu. AKP yönetimi de, Borçlanma Ekonomisinin çıkmazda olduğunun farkında. Çünkü dış ödemeler açığının borçlanarak kapatıldığı dönemin sonuna geldik. Üreten Türkiye, ufukta gözükmüştür. Güzel de, üretimin gelişmesi, en başta üreticinin şevkiyle, arzusuyla olur. Her üretim patlamasının arkasında, üreticilerin çalışma isteği vardır. Üretim Ekonomisi, üreticiyi ateşleyen bir heyecanla kurulacaktır.


İşte AKP hükümetinin çaresizliği de buradadır. Kıdem tazminatına göz dikerek, işçinin evine götürdüğü ekmeği küçülterek, grev erteleme kararlarını sıralayarak, üretenlerin çalışma arzusunu kırmaktan başka bir şeye hizmet etmiyor.

 


İŞTE MİLLİ GÜVENLİK


Aydınlık gazetemizin haberleri ve köşe yazıları, grev erteleme kararlarındaki “millî güvenlik, genel sağlık ve ekonomik istikrar” gibi gerekçelerin geçersiz olduğunu haftalardan beri bütün kanıtlarıyla ortaya koydu.


Hele millî güvenlik!


Türkiye’de millî güvenliğin sigortası, Atatürk önderliğinde kurulan Cumhuriyetin kurumlarıdır ve Cumhuriyetimize sahip çıkan milletin kendisidir, özellikle de emekçi sınıflar ve üretenlerdir. İşçi ile millî güvenliği karşı karşıya gösteren kararlar, aslında küçük bir çıkar grubunun güvenliğini gözetiyor.

 


MUSTAFA KEMAL’İN CAM İŞÇİLERİ


İşçi hareketi, yalnız Üreten Türkiye’nin yolunu açmakla kalmıyor, aynı zamanda Birleşen Türkiye’nin güvencesini de oluşturuyor. Kocaeli Gebze’nin Cam Elyaf işçileri Erkan Önsel Başkanlığındaki Vatan Partisi heyetini ve Birleşik Metal-İş yöneticilerini “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganıyla karşılıyorlar. Tıpkı Iğdır halkı gibi, tıpkı Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray tribünleri gibi.


Cam işçileri biliyor: Üretim ekonomisine geçiş döneminin sancılarını Mustafa Kemal’den kalan kararlılıkla aşacağız. Millî güvenliğimizi ve birliğimizi de o kararlılığa borçluyuz. Milletin bilincinde yer etmiştir bu tarihsel birikim.


Yüzünüzü cam işçilerine dönünüz, elinizi cam işçilerine uzatınız, onlarla yürüyünüz, millî güvenliğe omuz vermiş olursunuz!


Hiç kimse kendi özel çıkarının güvenliğini Türkiye’nin güvenliğinin üstüne koymaya kalkmasın.


Üreten Türkiye ve Birleşen Türkiye isteyen herkes, Mustafa Kemal’in cam işçilerini selamlasın.