Doğu Perinçek: Silah gerçeğiyle nerde tanışmak istersiniz?

Batı Asya’da ne zamandan beri söz sahibi olan silahlardır. Silivri duruşmalarında bunu hep vurguladık. Türk Silahlı Kuvvetlerini ve Vatan Partisi önderlerini hapse atan ABD Gladyosu, aslında bize önümüzdeki dönemin bilgisini verdi.

 

 

ERGENEKON-BALYOZ TERTİPLERİNDEKİ BARUT KOKUSU

 

Ergenekon-Balyoz tertipleri, silahların konuştuğu bir döneme girdiğimizin en açık işaretiydi. ABD emperyalizmi, Türk Ordusunu savaşmadan yenme girişiminde bulundu. Bizim cepheden baktığımız zaman, Ergenekon-Balyoz tertiplerinde barut kokusu vardı. Nitekim arkasından ABD’nin Suriye harekâtı ve Irak’ın kuzeyinde İkinci İsrail Devleti’nin kurulması için referandum geldi.

 

Böylece Türkiye silahlı tehditle bir kez daha ve daha ağır, daha kapsamlı boyutlarda karşılaştı. Bir kez daha diyoruz. Çünkü Bölücü Terörle otuz yılı aşan bir süredir mücadele ediyoruz. Dökülen kanların hesabı yüreklerimizdedir.

 

 

‘BARIŞÇI ÇÖZÜM’ ALDANMALARI

 

Batı Asya’da artık söz silahındır. Çünkü İkinci İsrail’i kurma girişimi silahlıdır. Hiçbir devlet, hiçbir güç bu gerçekle tanışmaktan kaçamaz. Bu ortamda barış lafazanlıkları, aslında ABD’nin ve İsrail’in savaş siyasetinin emrindedir.

 

* ABD, Türkiye’ye Açılımı dayattı. “Barış” umudunun imalatçılarını o günlerde tanıdık. Ancak O “Barış” adı verilen dönemde, hendekler kazıldı, mayınlar döşendi. Bunun üzerine 24 Temmuz 2015 günü PKK’ya karşı silahlı harekât başladı. Bölücü teröre karşı devletin yaptırım gücünü kullanmaktan kaçınmanın bir çözüm getirmeyeceğini Vatan Partisi sürekli vurguladı ve en sonunda görmesi gerekenlerde gördü. Ne var ki, “Barış Çözümü” aldanmalarına kandığımız için, daha ağır maliyetli bir silahlı mücadeleyle tanışmak zorunda kaldık.

 

* ABD emperyalizmi, yanıtını silahla verdi. 15 Temmuz 2016 gecesi Ankara ve İstanbul’da ABD-Türkiye savaşı oldu. Aslında o savaşta İkinci İsrail için yürütülen savaştı. Uçaklarla, tanklarla, helikopterlerle, her tür ağır silahla yürütülen bir savaş! Daha önce Fetullahçı Gladyo’nun üzerine yürümekten kaçınmıştık. Bedelini 15 Temmuz gecesi ödedik.

 

* Türkiye, Suriye’nin kuzeyindeki “ABD-İsrail Koridoru”nun üzerine silahla yürümekten sakınıyordu. Ancak sakınmanın bir çözüm olmadığını tecrübeler öğretti. 24 Ağustos 2016 günü Türk Ordusu O Koridora girdi.

 

 

YİNE GERÇEKLE YÜZ YÜZEYİZ

 

Yine gerçekle tanışmak zorunda olduğumuz bir döneme girdik. ABD tankları namlularını Türkiye’ye çevirmiş bulunuyor. ABD, 1300 TIR silahı göstere göstere PKK/PYD’ye veriyor. Barzani, ABD ve İsrail tarafından “Bağımsız Kürdistan” girişiminin içine itilmiştir.

 

Eğer Irak’ın Kuzeyindeki Kukla Devletin pekişmesini seyrederseniz, bu kez silahla tanışmanız Türkiye sınırları içinde olur. Arkada kalan dönemdeki boyutlarda değil, çok daha kapsamlı ve ağır boyutlarda!

 

 

AMERİKAN SAVAŞININ BARIŞ KAMPANYACILARI

 

İşte bu koşullarda Türkiye’de Ertuğrul Özkök’ün başlattığı bir barış kampanyası yürütülüyor. Aydın Doğan’ın Hürriyet gazetesi başı çekiyor. Abdülkadir Selvi ve Murat Yetkin gibi yazarlar, en gayretli gözüküyorlar. Abdullah Gül-Davutoğlugillerin Karar gazetesi, bu kampanyanın AKP içindeki kolunu temsil ediyor. Atlantik güdümlü PKK organları yanında Atlantikçi Vatansız Sahte “Sol” un da görev başında olduğu gözden kaçmıyor. Bunlar Amerikan Savaşının propaganda müfrezesi olarak çalışıyorlar. “Açılım” sırasında da aynı görevi yapmışlardı. Hatta adını “Barışçı Çözüm” koymuşlardı.

 

 

İKİNCİ İSRAİL GİRİŞİMİNDEN OTUZ YILDIR AKAN KANLAR

  

ABD ve İsrail’in İkinci İsrail girişimi, bir barış girişimi değil, savaş girişimidir.

 

ABD’nin 1991 Irak işgali, Sözde “Kürdistan” kurmak içindi. İlk adım olarak Barzanistan kuruldu.

 

2003 baharındaki Irak işgali, Barzanistan’ı pekiştirdi ve Türkiye ile Barzanistan’ı birleştirme projesini uygulamaya soktu.

 

2010’da ABD’nin Suriye’ye açtığı savaş, Barzanistan’ı Doğu Akdeniz’e bağlamak içindi. Bu görev PKK/PYD’ye ve DAEŞ’e verildi.

 

1991’den bu yana İkinci İsrail devletini kurmak için kan dökülüyor. Milyonların kanı! Ülkeler yıkıma uğratılıyor. Milyonlar evinden yurdundan oluyor.

 

 

NAMLULAR BİZİ KOVALIYOR

 

Milyonların kanını dökerek yürütülen otuz yıllık savaşın, bize öğrettiği bir gerçek var: Silah kullanmaktan ne kadar kaçarsak kaçalım, namlular bizi kovalıyor ve önünde sonunda bizi yakalıyor.

 

Çünkü İkinci İsrail, Diyarbakır merkezli bir tasarımdır. O nedenle şuna karar vermek durumundayız. Bu girişimi sınırlarımızın ötesinde mi önleyeceğiz, yoksa bu girişimle sınırlarımızın içinde mi karşılaşacağız? Dikkat buyurulsun bu seferki karşılaşma, PKK Terörü boyutunda olmayacaktır. Irak ve Suriye’nin kuzeyinde kurulmuş olan İkinci İsrail Devletiyle ve arkasındaki büyük güçlerle doğrudan savaş boyutlarında olacaktır.

 

 

FIRSATI DEĞERLENDİRMEK

 

Şu anda Türkiye, güvenliğini ve toprak bütünlüğünü sağlama almak için çok önemli bir fırsat yakalamış bulunuyor. Irak, İran, Suriye ve Rusya ile kurulan ittifak karşısında ABD ve İsrail’in başarı şansı bulunmuyor. Çünkü İkinci İsrail, Batı Asya ülkelerinin ortasındadır. İsrail, çatışma coğrafyasına uzaktır ve olanakları bellidir. ABD ise dışardan gelmedir ve önemli iç güçlüklerle karşı karşıyadır.

 

Türkiye’yi korkutanlar, asıl büyük tehditlerin hizmetindedirler. Sözde barış kampanyacıları, Türkiye’nin bölünmesini peşin olarak kabul etmişlerdir. Bunların “barış” dediği, Türkiye’nin bölünmesine teslim bayrağı çekmektir. Bu olamayacağına göre, bunların “barış” dedikleri, daha kanlı bir savaşın önünü açmaktır.

 

 

IRAK’A DESTEK OLMAK

 

Şu anda Irak, toprak bütünlüğünü sağlamak için, silahlı güç kullanma kararındadır. Türkiye’nin ve diğer komşuların yapacağı iş, öncelikle Irak’ın silahlı vatan savaşını kararlı olarak desteklemektir. Elbette lafla değil, eylemli olarak. Bu destek, büyük olasılıkla devletin yaptırım gücünü kullanmayı da gerektirebilir. Kararlılık, en başta buradadır.

 

Türkiye, öncelikle Suriye’ye elini uzatarak kararlılığını göstermelidir.

 

İkincisi, Irak’ın kuzeyi ile sözde PKK kantonlarının oluşturulduğu coğrafyanın aslında tek bir cephe olduğunu bütün dostlarımıza kabul ettirmeliyiz. Kesin başarının şartı budur.

 

Üçüncüsü, Irak’ın mücadelesini her alanda ve her cephede destekleyeceğimizi dünyaya ilan etmeliyiz.