Doğu Perinçek: Kıbrıs’tan yöneltilen tehdidin yanıtı Suriye ve Irak’ta

Türkiyemize Kıbrıs ve Ege üzerinden yöneltilen tehditlere dikkat çeken uyarılar yoğunlaştı. Bu uyarılar çok yerinde ve zamanında. Ancak Kıbrıs ve Ege’den gelen tehdide verilecek yanıt konusunda kafalar karışık.

 

İlk akla gelen nedir? 12 yaşında bir çocuk bile, Kıbrıs ve Ege’den gelen tehdidi Kıbrıs ve Ege’de göğüslemeyi düşünür.

 

 

İSRAİL İLE GÜNEY KIBRIS RUM YÖNETİMİNİN ORTAK ASKERİ TATBİKATI

 

Oysa tehdide stratejik düzlemde bakmak gerekir. Türkiye’ye yönelen tehdit, Doğu Akdeniz’den Umman Denizi’ne kadar uzanmaktadır. Ve cephenin bütününde askerî meydan okumalar ve hazırlıklar gündemdedir. Örneğin en son 11-14 Haziran günleri Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile İsrail’in birlikte yaptıkları askerî tatbikat, bizim için kuvvetli uyarılar içeriyor. Buna rağmen Türkiye kamuoyunda gözardı edildi. Neyse ki, Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Tüm Amiral Soner Polat önceki gün Aydınlık’taki yazısıyla dikkatimizi çekti.

 

 

CEPHE GENİŞLİĞİNİN EKSİLERİ VE ARTILARI

 

Türkiye’ye Doğu Akdeniz ve Ege’den silah gösteriliyor. Amaç, Türkiye’yi Irak’ın kuzeyinde teslim almak içindir. Türkiye’yi enerji yollarının dışında bırakan planlar da kuşkusuz ABD ve İsrail siyasetlerini belirleyen başlıca etkenler arasındadır. Doğu Akdeniz’in enerji yatakları paylaşılırken, Türkiye’ye Kıbrıs’tan ve Ege’den yöneltilen tehditler de ağırlaşıyor. Güney Kıbrıs ve Yunanistan bu alanda Türkiye’nin üzerine sürülen güçler olarak gözüküyor.

 

Bu durumda karşılaştığımız tehditleri tek tek ele almak ve tek tek göğüslemek olanağı bulunmuyor. Tek başına Kıbrıs’ta, tek başına Irak’ın kuzeyinde bir çözüm bulunmuyor. Mücadele, cephenin bütünündedir ve zafer de cephenin bütününde kazanılacaktır.

 

Başlıca tehdit odakları, Doğu Akdeniz’den başlarsak,

 

1. Ege,

 

2. Kıbrıs,

 

3. Suriye’nin kuzeyindeki ABD-İsrail koridoru,

 

4. Irak’ın kuzeyindeki sözde “Kürdistan” girişimi,

 

5. Katar’a yöneltilen tehdit ve

 

6. İç cephede mücadele ettiğimiz ABD-İsrail güdümlü PKK ve FETÖ terör örgütleri olarak saptanabilir.

 

Cephe bu kadar geniştir. Geniş olmasının önümüze koyduğu sorunlar vardır. Öte yandan cephenin geniş olmasının Türkiye’ye kazandırdığı ittifak birikimi de var.

 

 

AĞIRLIK MERKEZİ

 

Önce cephenin bugünkü ağırlık merkezini doğru saptamamız gerekiyor. ABD ve İsrail’in hedefi, İkinci İsrail’i, başka deyişle sözde “Kürdistan”ı kurmaktır. O nedenle bu geniş cephenin ağırlık merkezi, şu anda Irak’ın kuzeyidir. Diğer odaklar, Ege ve Kıbrıs’tan Katar’a kadar cephenin kanatları olarak değerlendirilebilir.

 

 

İKİ CEPHEYİ BİRE İNDİRMEK

 

Türkiye, iki cephede savaşla tehdit edilmektedir. Ege ve Kıbrıs’ı ayrı ayrı sayarsanız, cephe sayısı üçe çıkar.

 

Karşımızdaki güç, PKK, Barzanistan, Güney Kıbrıs ve Yunanistan’dan ibaret değildir. Öyle olsa tehditten söz etmezdik. Karşımızdaki asıl önemli güç, ABD ve İsrail’dir. Güney Kıbrıs’ın Avrupa Birliği üyesi olması da hesaba katılması gereken bir etkendir. ABD’nin 2002 yılında yaptığı “Millenium Chalenge2002” (Binyılın Meydan Okuması 2002) başlıklı Türkiye’yi işgal tatbikatının Kıbrıs adasındaki anlaşmazlıktan başladığı da unutulmamalıdır.

 

Geniş açıdan bakılırsa, Türkiye’nin iki cephede mücadelesi önemli zorlukları içermektedir. İki cepheyi bire indirmek, izleyeceğimiz stratejinin öncelikli görevi olarak gözüküyor.

 

 

ÜSTÜN OLDUĞUMUZ CEPHE

 

Türkiye, Kuzey Irak cephesinde üstün gözüküyor. Orada ABD ve İsrail tehdidini göğüsleyecek bir ittifak birikimi var. ABD, Batı Asya’da hızla kuvvet kaybediyor. Bölge ülkeleri Irak, Suriye, Lübnan, İran, Katar ve bu ülkelerle birlikte hareket edenler, ABD ve İsrail’e karşı vatanlarını savunuyorlar. Rusya da onlarla aynı mevzide ve bu ittifakın Çin’den Almanya’ya kadar uzanan bir arka cephesi oluştu.

 

Türkiye, Kuzey Irak ve Kuzey Suriye cephesinde anahtar ülke konumundadır. Elimizi Suriye’ye uzattığımız zaman, cephe birliği sağlanmış olacak. Bu durumda sözde “Kürdistan” üzerinden yöneltilen tehdidin püskürtülmesi koşulları fazlasıyla vardır. ABD ve İsrail’in yumuşak karnı Kuzey Irak’tır.

 

Ege ve Kıbrıs’ta ABD’nin ve İsrail’in askerî güçleri ile baş başa kalabiliriz. Özellikle deniz güçlerinin etkisini dikkate almak durumundayız. Ancak Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyinde çok geniş bir ittifak birikimimiz var. Üstün olduğumuz cephe, orasıdır. ABD-İsrail stratejisini bozacağımız cephe öncelikle orasıdır. Orada çevik davranmak durumundayız. Kuzey Irak’ta gündeme getirilen “Kürdistan” referandumunu seyretmez ve bu girişimi bozacak ittifak birikimini hızla devreye sokarsak, o cephede kalıcı bir çözüme ulaşabiliriz. O zaman Türkiye için tek cephe kalır, yığınağı Kıbrıs ve Ege cephesine yapabiliriz. Doğu Akdeniz’deki hayati çıkarlarımızı koruyabilecek dengeleri yaratırız.

 

 

ÖNCELİKLİ VATAN GÖREVİ: SURİYE İLE İŞBİRLİĞİ

 

Bu koşullarda, tehdidi tek cepheye indirmek için, Suriye ile işbirliğine gitmek öncelikli adımdır. Türkiye hükümetinin elini Suriye hükümetine uzatması, bir vatan görevidir. Kuşkusuz dün de vatan görevi idi, hele bugün ertelenemez bir görevdir. Suriye’ye uzattığımız el, aynı zamanda Lübnan’a, İran’a, Irak’a, Rusya’ya uzatılmış olacaktır. Bizim bu ülkelerle eylem birliği oluşturmamız şarttır ve iki cephede karşı karşıya bulunduğumuz tehditlere verilecek en etkili yanıttır.

 

 

ABD VE İSRAİL’İN KIBRIS’TAN BASTIRIP KUZEY IRAK’TA TESLİM ALMA PLANINA YANIT

 

Türkiye için bugün Ege’de ve Kıbrıs’ta dik durmanın yolu, öncelikle bu cepheye yığınak yapmak değildir. Bununla birlikte Kıbrıs ve Ege'de diplomasi masasındaki zaafı gidermek durumundayız. Enosis gündemli görüşmelere katılmak akılla açıklanamaz. Geriye dönülemeyecek tavizler verilmesi kesinlikle önlenmelidir. Bunun için şu anda Kıbrıs cephesine güç yığmak gerekmiyor, stratejik akla sahip olmak yetiyor. Kıbrıs ve Ege’de şimdilik dengeleri koruyarak asıl cephemizi Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyindeki tehdide dönmeliyiz.

 

ABD ve İsrail’in Kürdistan planını bozacak ittifak birikimini harekete geçirdiğimiz zaman, Kıbrıs ve Ege’den gelen tehdide en güçlü yanıtı vermiş olacağız. Orada pusuda bekleyen güçlerin beklentilerini boşa çıkaracağız ve onları Türkiye’nin çıkarlarına saygı göstermek ile macera yapmak arasında seçime zorlayacağız. Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın kuvvet dengelerini ve tarihî dersleri dikkate alan bir seçeneği yeğlemesini bekleyebiliriz.

 

Bu nedenlerle Kıbrıs ve Ege’den gelen tehdidin yanıtı, öncelikle Kıbrıs ve Ege’de değil, Suriye’nin ve Irak’ın kuzeyindedir. ABD ve İsrail’in iki cepheden yönelttiği baskıya en etkili yanıt, Suriye ile askerî alan dahil her alanda işbirliğine girişmektir. Bizi bütün bölge ülkeleri ve Rusya ile birleştirecek halka, Suriye’dir. Herkes, Suriye ile dostluğumuza bakarak bize güvenecek. Ve o güven, bize yalnız Irak’ın kuzeyinde değil, Doğu Akdeniz ve Ege cephelerinde de gereklidir.