Doğu Perinçek: Göbeklitepe’de 12 bin yıl önce Türk ve Hz İbrahim keşfi

"Göbeklitepe, kuşkusuz dış ve iç turizm için eşsiz bir uygarlık mekânı. 2019 yılı bu açıdan yeni bir olanak..."

Önceki gün bu köşede, Göbeklitepe konusunda bilim adına öne sürülen tarih dışı görüşler üzerinde durmuştuk.

 

12 bin yıl önce Göbeklitepe’de yapılan tapınakların Türklerin ya da Öntürklerin eseri olduğuna ilişkin yazılar da okuyoruz. Bu arada Göbeklitepe’deki dikilitaşları Hz. İbrahim’in kırdığı putlarla ilişkilendirenlere de rastlanıyor.

 

Kazıları yönetmiş olan Arkeolog Klaus Schmidt’in öne sürdüğü üzere, Göbeklitepe tapınaklarının yapılmasına, MÖ 9600’da başlanmış. Aşağı yukarı 12 bin yıl öncesinden söz ediyoruz.

 

12 bin yıl önce dünyamızda Türk, Arap, Fars, Çinli, Rus, Alman, İngiliz, Fransız var mıydı acaba?

 

 

BOY BİRLİKLERİNİN VE KAVİMLERİN OLUŞMASI

 

Milletlerin doğuşundan söz etmiyoruz. Milletler, Atatürk ve Yusuf Akçura’nın da belirttikleri gibi kapitalizmin şafağında oluştu.

 

Millet öncesinde kavimlerin ya da halkların ortaya çıkışı ise kuşkusuz daha eskidir. Kavimlerin oluşması, kabile toplumlarının Boy Birlikleri şeklinde örgütlenme sürecinde yaşandı. Önceden kabileler halinde yaşayan ve genellikle aynı dilleri konuşan topluluklar, belli kabilelerin üstünlüklerini sağlamaları ve otoritelerini kurmalarıyla boy birliklerini oluşturdular, kabile konfederasyonları kurdular ve yeni oluşan birliklerin adlarıyla anıldılar.

 

Türk tarihinde Karadeniz’in kuzeyindeki bozkırlarda yaşayan On Ogurlar, Otuz Ogurlar ya da Asya içlerindeki On Oklar, Dokuz Oğuzlar (sonra On Uygur oldular), Kıpçaklar, Peçenekler, Kırgızlar, Otuz Tatarlar, Üç Oklar (Karluklar), Sekiz Oğuzlar vb bu döneme denk düşer. Bu boy birlikleri Orhun Yazıtları’nda bodun, yani boylar diye adlandırılıyordu. Türk bodunu, Dokuz Oğuz bodunu, Türgiş bodunu, Kırgız bodunu, hepsi boy birlikleri idi. Dede Korkut Destanları’nda da yine onların hikayeleri anlatılır.

 

Bodun, belli bir Kağana bağlı olan kabileleri kapsıyordu. Örneğin Çin Hanedan kayıtlarında adı Mao Tun diye geçen, bizim Mete diye adlandırdığımız Hun Hakanı, MÖ 176’da Çin İmparatoruna yazdığı mektupta, “26 ülkeyi fethederek halklarını Hun yaptığını” yazıyor. Bilge Kağan, 8. Yüzyılda “Türküm, bodunum idi” diyor. Bir kabile topluluğu kendisine bağlandığı zaman da, onlardan “bana itaat ettiler, bodunum oldular” diye söz ediyor.

 

Bu süreçte tek tek kabilelerin birlikleri bozuldu, farklı kabileler birbiriyle kaynaştı. Hattâ farklı dilleri konuşan kabilelerin bile özümlendiğini biliyoruz. Örneğin Siri Derya Oğuzlarının bir kolu olan Boz Oklar, bozulmuş boylardan oluştukları için böyle adlandırıldılar. 6-13. Yüzyıl arasında İpek Yolu üzerindeki çeşitli kavimler, Türkleştiler.

 

Bu süreç, kabile toplumunun çözülmesi ve kavimlerin oluşması sürecidir. Tarihte bütün kavimler, şu veya bu tarihte benzer dönemlerden geçtiler. Hazreti Muhammed’in Arap kabilelerini Ümmet olarak birleştirmesi de bu kapsamdadır. Aynı süreci farklı tarihlerde Çin, Anadolu, Yunan, Roma, Rus, Cermen, İngiliz vb coğrafyalarında da görüyoruz. Bu kavimler ve hakanlıklar/krallıklar, milletlerin köklerini oluşturdular.

 

 

12 BİN YIL ÖNCE KAVİMLER VAR MIYDI

 

Gelelim 12 bin yıl öncesine: Yeryüzünde yaşayan topluluklar, henüz avcılık ve toplayıcılıkla geçimlerini sağlıyorlardı ve kabileler halinde örgütlenmişlerdi. Göbeklitepe, taş devrinin son dönemleri olan Neolitik çağdan uygarlığa çıkışın şu anda en erken örneği olarak gözüküyor. O zaman henüz Türk, Arap, Fars, Rus, Cermen kavimleri vb henüz oluşmamıştı. Kuşkusuz onların ataları yaşıyorlardı. Ancak o atalarımızı henüz kavim adlarıyla adlandıramıyoruz. Bu nedenle Göbeklitepe’yi kuranları Türk olarak adlandırmak, “Türkçü” bir zorlama oluyor. Ne var ki bilim zorlamalarla yapılmıyor.

12 bin yıl öncesinin Cilalı Taş Devrinde henüz hiçbir kavim oluşmadığı gibi, Türklerden de söz edilemez. Türk tarihini MÖ 9. Yüzyılda Sakalardan (İskitler) başlatabiliriz. Değerli Dostum Prof. Semih Güneri’nin “Türk-Altay Kuramı”nda incelediği MÖ 6. binde, Neolitik Çağda Kuzey Asya’da yaşayan Türk dili konuşan halkları Ön-Türkler diye adlandırabiliriz. Viyana Okulu diye bilinen Koppers, Menghin, Schmidt gibi halk bilimciler de, MÖ 4. ve 3. Binlerde Kuzeybatı Asya bozkırlarında atlı çoban kültürünü geliştiren topluluklardan “Ön-Türkler” diye söz etmektedirler.

 

 

TÜRK TARİHİNDE DUVAR VE TAŞ İŞÇİLİĞİ NE ZAMAN BAŞLADI

 

Eğer Göbeklitepe’nin, Orta Asya ile bağlantısı kuruluyorsa, o zaman Orta Asya’da MÖ 12 bin dolaylarında benzer duvar ve taş işçiliğini göstermek gerekir ki, Orta Asya’da kale duvarları ve kentler, MS 10-11. Yüzyılda bile kerpiçten örülüyordu. Anadolu’da Türklerin duvar ve taş işçiliğini 12 bin yıl öncesine kadar uzatabilmek ise, Göbeklitepe’nin 60 tonluk dikilitaşlarını tek kişinin taşıması kadar zor bir iştir.

 

Yok eğer Türklerin anayurdunun Anadolu olduğu ve oradan Asya içlerine gittikleri gibi tezler benimseniyorsa ki, Feridun Celilov gibi Azerî bilim adamları “Urum Teorisi” başlığı altında bu tür görüşleri öne sürmektedirler, o zaman da bunun kanıtlanması için çok zahmet gerekiyor. Ancak o da yetmiyor. Anadolu’dan Asya içlerine göç eden Öntürklerin 12 bin yıl önce Göbeklitepe’yi inşa ettikleri gibi bir sorunun kanıtlanması da ortada durmaktadır.

 

 

BİZİM MİRASIMIZ

 

Göbeklitepe, Türk vatanı içindedir. Bu topraklarda yapılan işlerin, kurulan uygarlıkların mirasçısı, kuşkusuz bugün Türk milletidir. Göbeklitepe de, bu mirasın çok değerli bir unsurudur. Bu topraklarda yaşamış eski kavimlerin kalıntılarının tarihsel süreçte Türkleştikleri de bir gerçektir. Ancak Göbeklitepe’yi inşa edenlerin Türk veya Öntürk olduğunu ileri sürmek, tarih dışındaki bir iddiadır. Çünkü o zaman ne Türk vardı ne de Öntürk, ne Arap vardı ne de Fars, ne Cermen vardı ne de Rus, ne Çinli vardı ne de Japon vb. Neolitik çağın çıkışında kavimler keşfetmek, bilim dünyasının dışındaki bir merâk olarak görülebilir.

HAZRETİ İBRAHİM’İN KIRDIĞI PUTLAR

Göbeklitepe’nin dikilitaşları ile Hazreti İbrahim’in kırdığı putlar arasında ilişki kurulduğu da görülüyor. TRT’nin 3 Ocak 2017 günlü yayınından bu keşfi öğrenmiş bulunuyoruz.

Bilindiği gibi Hz. İbrahim’in MÖ 2000’lerde yaşadığı kabul ediliyor. Göbeklitepe ile arasında 8 bin yıllık bir zaman var.

 

Hz İbrahim’in putları kırması bir tarihsel gerçek.

 

TRT’nin Göbeklitepe potunu kırması da mizah tarihindeki yerini almış bulunuyor.

 

 

GÖBEKLİTEPE YILINDA UYGARLIK MİRASIMIZI ARAŞTIRMA GÖREVİ

 

UNESCO, Göbeklitepe’yi Dünya Uygarlık Mirası Listesine aldı.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan da 2019 yılını Göbeklitepe Yılı ilan etti.

 

Biz de Aydınlık gazetesi olarak son üç gün bu köşede çıkan yazılarla Göbeklitepe Yılına merhaba demiş olduk.

 

Göbeklitepe, kuşkusuz dış ve iç turizm için eşsiz bir uygarlık mekânı. 2019 yılı bu açıdan yeni bir olanak. Ancak yaşadığımız toprakların bilincinde olmak, hele bugün tarihsel önemdedir. Vatana sahip çıkmak, üzerindeki mirası bilmekle olur. Göbeklitepe Yılı’nı bu açıdan değerlendirme görevi önümüzde duruyor.

 

 

GÖBEKLİTEPE NASIL YAZILIR

 

Kimi okuyucularımız, Göbeklitepe’nin yazımını soruyorlar. Çünkü “Göbekli Tepe” diye ayrı yazanlar da var. Göbeklitepe özel bir isim. Yoksa göbekli olan bir tepeden söz etmiyoruz. Çanak Kale, Kırık Kale, Ak Saray diye yazan var mı? Çanakkale’yi, Kırıkkale’yi, Aksaray’ı nasıl birleşik yazıyorsak, Göbeklitepe’yi de birleşik yazıyoruz.