Doğu Perinçek: Döviz yedeği kötü yönetim nedeniyle eriyor

Ünsal Aysun, Türkiyemizin seçkin iktisatçılarındandır. Bankalarımızda en yüksek düzeylerde görevler yaptı. Bugün Vatan Partisi’nin önder kadroları içindedir. Ekonomideki gelişmeleri arkadaşımızın düzenli verdiği bilgilendirmeler sayesinde dikkatle izliyoruz. Ve süreç herkesin dikkatle izleyeceği ve günlük hayatında yaşayacağı bir durağa doğru ilerlemektedir.

 


İKİ AYDA 9 MİLYAR DOLARLIK ERİME


Ekonomimizin döviz rezervi son Aralık ve Ocak ayları içinde 9 Milyar dolar eridi.


Cari işlemler/ödemeler açığı Ocak 2017'de 2.8 milyar dolar düzeyinde.


Doğrudan yatırımlar, portföy yatırımları ve diğer kalemlerden gelen döviz girişleri bu açığı kapatamadığı için, sorun önümüze yığılmaya devam ediyor. Ocak 2017'de ödemeler dengesi, Merkez Bankası’ndaki 2.1 milyar dolarlık döviz yedeği kullanılarak sağlanabildi. Aralık 2016'da ise ödemeler dengesi için, 6 milyar 966 milyon yedeğin kullanılması gerekmişti.


Son iki ayın ortalamasına göre, Merkez Bankası’nın döviz yedekleri ayda 4.5 milyar dolar erimiş bulunuyor. Şubat 2017 verileri henüz açıklanmadı. Ancak gidişin olumluya çevrilmesi umudu veren bir gelişme yok.


En önemlisi, Merkez Bankasının döviz yedeği geleceğimiz açısından güven vermiyor. Bir bankanın raporunda, Aralık 2016’da Merkez Bankası’nın 33-35 milyar dolar kullanılabilir-serbest döviz yedeği olduğu belirtiliyordu. Bugüne gelecek olursak, eski banka yöneticilerimizden Vefa Tarhan, "net rezervlerin sadece 25 milyar dolar" kaldığını yazdı (Odatv, 14 Mart 2017). Bu veriler de, aylık yedek erimesinin 4-5 milyar dolar çevresinde olduğunu gösteriyor.

 


AKP HÜKÜMETİ TÜRKİYE’Yİ YÖNETEMİYOR


Ekonominin hızla döviz bulması zorunlu. AKP Hükümetinin bürokratları da kuşkusuz bu gidişi görüyorlar. Ancak çare üretme konusunda şu anda bir ışık gözükmüyor. Dahası Türkiye’nin döviz kaynakları bizzat Türkiye’yi yönetenler tarafından kurutuluyor. Bilindiği gibi Almanya, bizim Çin ve Rusya’dan sonra en büyük dış ticaret ortağımız, dışsatımda ise birinci ortağımız. Türkiye’yi yönetme iddiasında olanların Almanya’ya hakarette sıraya girmeleri, devlet edep ve erkânı açısından yakışıksız olmanın ötesinde hem dışsatım gelirlerimize hem de turizm gelirlerimize karşı bir saldırı. Bu saldırıyı düşman değil, AKP yönetimi yapıyor.


Rusya ilişkilerinde de aynı olayı yaşadık. O zaman birinci ticaret ortağımızdı. Şimdi Rusya ile ilişkilerimizi eski hale getirebilmek için uğraşıyoruz.


Bilindiği gibi enerjiye ödediklerimiz dışalımın yarısını oluşturuyor. Enerji güvenliğimizi sağladığımız ülkelere bakıyoruz: Irak, İran, Azerbaycan ve Rusya. Neredeyse hepsiyle AKP hükümeti tarafından yaratılmış sorunlarla boğuşuyoruz.


Vazgeçtik üretim ekonomisine geçmeyi, varolan ekonomik sistem de kötü yönetiliyor. Bu yüzden ağır bedellerle karşı karşıya geldik. Salatalık ve domates üreticisinden sanayiciye, işçi ve turizmciden esnaf ve tüccara kadar 80 milyon insanımızın önümüzdeki aylarda çetin koşulları paylaşmak durumunda olduğu apaçık ortadadır.

 


16 NİSAN FIRSATI


Halkoylamasına bu koşullarda gidiyoruz. Bu nedenle toplum, halkoylamasında AKP iktidarını sorgulayan bir eğilim içine gi16 Nisan, karşılaştığımız sorunlara çözüm üretme açısından bir fırsat değeri kazanmaya başladı.


16 Nisan’da verilecek oy, yalnız Atanmışlar rejimi dayatmasına değil, aynı zamanda Türkiye’nin kötü yönetimine de Hayır kararını içeriyor.


Artık Türkiye bağırarak çağırarak, öfkeyle ve dengesiz tavırlarla yönetilemez.



YÜKLERİ PAYLAŞAN VE YÜKLERİ PAYLAŞTIRAN HÜKÜMET İHTİYACI


Yükleri paylaşan ve yükleri paylaştıran bir yönetim, yalnız halkın geçimi açısından değil, huzur ve vatan bütünlüğü açısından da zorunlu hale gelmektedir.


Türk milletinin bir bütün olarak, geçim, huzur ve birlik amacıyla bir Millî Seferberlik Hükümeti’ne ihtiyacı var. O hükümette kuşkusuz AKP’nin de bulunması zorunludur ve gereklidir.


16 Nisan, kötü yönetilen Türkiye dönemine son vereceğimiz bir tarih olarak takvim yaprağındaki umut günüdür.