Doğu Perinçek: Ahmet Turan Kul’un zamanı

"Zamanın içine sığmayan bir şeyler var bu havalarda!"

Ahmet Turan Kul, derinlikleri olan bir şairdir. Bu toprakların ozanıdır.

 

Türkçeyi pınarlarından içmiştir. Türkçe, bütün geçmişiyle O’nun şiirindedir.

 

Ama Türkçe şiirini, Farsça ve Arapça çağrışımlarıyla okuyabilirsiniz.

 

Hatırladığıma göre Muşlu, ama Antalya’da oturuyor.

 

Ve Asya’nın şairi.

 

Türk halk şiirini, Divanı, Batı Asya’nın medeniyet tarihini derinlikleriyle bilir.

 

Kusuru, aşırı alçak gönüllü olmasıdır. Gönlü toprakla birdir. Ama yüce gönül de budur işte.

 

Ama hiç belli etmeksizin gururlu ve onurludur.

 

Bütün serveti, bir lokma bir hırka.

 

Olağanüstü zenginliği işte o lokmada ve o hırkadadır.

 

Yedi iklimde, 5 milyar insanla paylaşacak kadar lokması ve hırkası vardır.

 

Bir derviş, bir ermiş.

 

 

YOLU OLAN ŞAİR

 

Bu köşede yazmıştım. “Yolu olan yorulmaz” saptaması onundur.

 

“Yolunu seven yorulmaz” diyecek olursanız, yine Turan Kul’undur.

 

“Eşeği semer yorar, yol yormaz” gerçeğini de O’ndan öğrendim.

 

Biraz Yunus’tur, biraz Nasrettin Hoca’dır ve Mustafa Kemal’in erenlerindendir aynı zamanda.

 

Firdevsî’nin Şahnamesini manzum olarak Türkçe yazıyordu. Kaç bininci dizeye geldi, şu anda bilmiyorum. Ama sabırlıdır, yapar. “Pirincin Maosu” şiiri de onundur.

 

Kişiliği olan bir şairdir Ahmet Turan Kul. Gösterişi yoktur ve olamaz. Ama nice fiyakalı şairi cebinden çıkarır.

 

Şu anda hangi şair, hangi meyhanede, hangi imgeleri yakaladı bilemiyorum ve merâk da etmiyorum, ama Ahmet Turan Kul, hayatın bir yerinde, bütün Asyalılar gibi gözlerinin biçiminden kaynaklı gülen yüzüyle bir iş yapmaktadır.

 

 

TRABZON VE ORDU ZAMANI

 

Siz bu satırları okurken, ya Trabzon uçağındayım, ya da Trabzon’a indim. Saat 14.00’te Borsa’da Üreticiler Kurultayı’na katılıyorum.

 

Yarın, pazar günü Ordu’dayım. Yine saat 14.00’te.

 

Trabzon’da ve Ordu’da söze nasıl başlamalıyım. İşte o sırada Ahmet Turan Kul’un bildirisi geldi. Bildiri dediğim şiir. Son dizeler şöyle:

 

Derler ki her devrin bir kıyameti vardır

 

Hükmü veren zamandır

 

Reklamdan sonra devam ediyor

 

Hükümlü hükümdardır

 

Benim konuşmamın başlıkları da çıktı:

 

Böyle gitmez.

 

Amerika güdümlü Mafya-Tarikat düzeninin sonuna geliyoruz.

 

Türkiye, büyük kararın eşiğindedir.

 

Vatan Partisi’nin zamanı gelmiştir.

 

Trabzon’da, arkasından Ordu’da bunları anlatacağım. Turan Kul, benden daha güzel anlatıyor.

 

 

TRABZON ORDU GEZİSİNİN SEBEBİ HİKMETİ

 

Trabzon ve Ordu’ya niçin gidiyorsun diye sorabilirsiniz. Bazı arkadaşlarım var, her yere gidişimin nedeni onlardır. Kamuoyu bilmez ama her yere, onlara bir şey getirmek için giderim. Bu kez benden fındık istediler. Onlara fındık getirmeye gidiyorum.

 

Yoksa zamanın hükmüymüş falan, Türkiye bir devrim sürecine girmiş vesaire, hayır bunları anlatmak için değil, arkadaşlarıma fındık getirmek için Trabzon ve Ordu’ya gidiyorum.

 

Evliya Çelebi acaba Trabzon’a niçin gitmişti, yoksa gitmemiş miydi? Şu anda bu konuyu araştıracak zamanım yok.

 

Rota yazacak zamanım da yoktu. Ahmet Turan Kul imdadıma yetişti. O’nun bir şiirini daha bu köşede kayda geçiriyorum. Yine zaman!

 

Adil Özkol arkadaşım, bundan 60 yıl önceydi, şöyle söylemişti: “Zaman, zamanın içine sığmayan kavramların mekânıdır.” Alın size bir hikmet daha!

 

Zamanın içine sığmayan bir şeyler var bu havalarda!

 

Ahmet Turan Kul’u şaşırtan zaman bu olsa gerek. İşte bir başka şiiri. Yine zaman:

 

 

ZAMANA ŞAŞTI ZAMAN

 

düşündüm ki baltaya dönüşen taştı zaman

 

delikten sapa geçti ele ulaştı zaman

 

düllük ül şems dediler Kaldeliler güneşe

 

sır büyüttü ışığı dünyalılaştı zaman

 

zaman zemin ve insan devindiler iç içe

 

birliği karşıtlığı mizanla aştı zaman

 

deve kazık ve ipte Muhammet’in hüneri

 

durulan yere göre hep başkalaştı zaman

 

bir kıyamet daha var kıymeti harbiyede

 

ahmet ucube ahval zamana şaştı zaman