Yunus Soner: ABD - İran gerginliği ve Türkiye

ABD’nin İran’ı geriletme çabaları sadece İran’ı değil, Batı Asya’nın tüm bağımsızlıkçı ve antiemperyalist/antisiyonist güçlerini hedef almaktadır

Hürmüz Boğazı’ndan Basra Körfezi’ne Fırat’ın Doğusu’ndan Suriye’nin Kuzey Batısına ve Doğu Akdeniz’de uzanan coğrafya, son günlerde ABD’nin İran’a yönelik tehditleri ile sarsıldı.

 

Mayıs 2018’de İran’la Ortak Kapsamlı Eylem Planı’ndan çekilen ABD, İran’a yönelik ambargo uygulamalarını son günlerde askeri saldırı tehditleri ile zenginleştirdi.

 

 

ABD’NİN HEDEFİ İRAN’IN BÖLGESEL ETKİSİ


ABD’nin İran’a yönelik taleplerini, tam bir yıl önce Dışişleri Bakanları Pompeo, 12 madde ile özetlemişti. Söz konusu 12 madde, nükleer silah anlaşmasının tam uygulanması ve İran’ın bölgesel etkisinin kırılması olarak özetlenebilir.


Obama’yı “çok kötü bir pazarlık yapmakla” eleştiren Trump hükümeti, selefinin taleplerine ek olarak İran’ın Yemen’de Husilere, Lübnan ve Suriye’de Hizbollah ve Hamas’a, Irak’ta Şii milislere, Afganistan’da Taliban’a ve dünya çapında El Kudüs güçlerine verdiği desteğin kesilmesini yeni bir talep olarak öne sürdü (bkz. Pompeo’nun Heritage Vakfı konuşması, 21 Mayıs 2018).


ABD İran Özel Temsilcisi Brian Hook da, Voice of America kanalına verdiği röportajda önceki anlaşmanın nükleer silahlanma ile sınırlı olduğunu, şimdi ise “İran’ın bölgesel saldırganlığının” ele alınacağını belirterek, İran’ın farklı ülkelerde desteklediği güçler hakkında müzakere sinyali verdi (9 Mayıs 2019, Voice of America).

 

 

SURİYE VE IRAK: İKİNCİ İSRAİL’İN GÜVENLİĞİ


ABD-İran gerginliğinde Türkiye’nin ulusal güvenliği açısından en önemli coğrafya hiç şüphesiz Suriye. İran’ın desteklediği milis güçleri Suriye’de ağırlıklı olarak Suriye’nin doğusunda, PYD/PKK bölgesine baskı oluşturuyor.


Bu güçlerin Suriye ve Irak arasındaki bağlantıyı korumak için, Suriye Ordusu ile birlikte Deyr Ez Zor ve güneyinde hem ABD güçlerine, hem de PYD unsurlarına karşı çatışmalara girdikleri ve askeri baskı yarattıkları bilinen bir gerçek.


Nitekim ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, 22 Mayıs 2019’da Temsilciler Meclisi’nde verdiği raporda ülkesinin Suriye’de en temel amaçlarından birinin, İran destekli grupların Suriye’den çekilmesi olduğunu açıkladı.


Irak’ta ise Haşdi Şabi ve benzeri güçlerin Barzanistan Referandumu ve sonrasında İkinci İsrail’in engellenmesi ve Irak’ın bütünleşmesi için oynadıkları rol ve özellikle Kerkük özelindeki eylemleri ABD tarafından not edilmiştir.


Dolayısıyla ABD’nin İran’a yönelik güncel tehditleri, hem Irak, hem de Suriye’de Kürt özerk bölgelerinin güvenliği olarak yorumlanabilir.

 


AK PARTİ HÜKÜMETİ’NİN SESSİZLİĞİ


AK Parti Hükümeti’nin ABD-İran gerginliğinde şimdiye değin sergilediği görece sessizlik ise oldukça şaşırtıcı.


Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, 17 Mayıs’ta bir soru üzerine “12 Mayıs 2019 tarihinde Umman Körfezi’nde dört ticari gemiye yönelik düzenlenen sabotaj eylemine ilişkin haberleri endişeyle takip ediyoruz, 14 Mayıs’ta Yemen’deki Huti milisleri tarafından Suudi Arabistan’ın iki petrol dolum tesisine saldırıyı da kınıyoruz” açıklaması yaptı.


Hükümete yakın yazarlar ABD-İran gerginliğini bir “Arap-Fars Savaşı” olarak değerlendirirken (bkz. İbrahim Karagül, Yeni Şafak, 14, 17, 21 Mayıs 2019 yazıları) AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, 22 Mayıs’ta “Bölge, kapasitesinin çok üstünde bir gerginlikle karşı karşıyadır. ABD-İran hattında yaşanan gerilim Yemen, Irak ve Afganistan’da anında tansiyonun yükselmesine yol açmıştır. Bu son derece tehlikeli bir tablo” ifadesiyle yetindi.


Oysa ABD/PKK cephesinin hem Suriye, hem de Irak’ta geriletilmesi, Astana İttifakı’nın güçlendirilmesi ve Türkiye’nin enerji güvenliğinin sağlanması için Türkiye’nin ABD’nin saldırgan tutumunun karşısında net ve kararlı bir tutum sergilemesi elzemdir.

 

 

ABD’NİN SALDIRI HEDEFİ: BATI ASYA BİRLİĞİ


ABD’nin İran’ı geriletme çabaları sadece İran’ı değil, Batı Asya’nın tüm bağımsızlıkçı ve antiemperyalist/antisiyonist güçlerini hedef almaktadır.
ABD’nin baskılarına bölge olarak göğüs germeden ne Filistin Davası savunulabilir, ne İkinci İsrail engellenebilir, ne de Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki çıkarları savunulabilir.


Türkiye’nin milli çıkarları, Vatan Partisi’nin Batı Asya Birliği programını gündeme getirmiştir. Trump Hükümeti’nin hedef aldığı asıl unsur, bu programdır.