Şule Perinçek: Yüreği kocaman Muşlular Merkeze oturacak

“Burası Muş'tur yolu yokuştur” Yemen'de çatışmada ölen Osmanlı askerleri için yakılmış bir ağıt. Türküyü ilk olarak 1944'te Muzaffer Sarısözen, Düriye Keskin isimli mahalli sanatçının parçasından derlemiş. Bildiğiniz gibi Muş mu, Huş mu konusunda tartışma var. Çünkü Muş yokuşlu değil.Türkünün ille Muş'ta geçmesi gerekmediği, Birinci Dünya Savaşı için Yemen'e gönderilen askerlerin tamamı Muş'tan seçildiği için öyle söylendiği ileri sürülüyor.


Huş Yemen'de şehir


Yokuşlarını bilemem ama etrafı karlı dağlar. Türkiye'nin sayılı verimli ovalarından. Yeraltında yer üstünde suyu bol. 20 metrede su çıkıyor. Kahvelerdeki çaydan anlarsınız bir de balkonda sallanan çamaşırdan suyun güzelliğini...


Doğal lalesinin ünlü olduğunu da biliyor muydunuz...


Geri dönüşte uçağa binerken temiz havadan derin derin nefes aldım, depoladım. İstanbul'da epece idare eder artık... İnsanı yiğit, kapı gibidir bütün tanıklarım. İki göz vermiş yaratan da... alanın elleri pek çok.


Bu 80'lerden sonra uygulanan ekonomi politikaları cennet vatanımıza olmadık kötülük etmiş gerçekten. Tütün varmış artık yok. Tekel fabrikası kapandı. Ankara'da o zaman birlikte direnmiştik. Bir tek şeker fabrikası açık. Ama pancarda kota var. Ah bir elime geçirsem şu kotacıları. Söke'den Van'a kadar kovalarım inanın. Üstelik beş yıldır, bütün girdilerin fiyatı artarken pancarın fiyatı aynı... Diyelim 50 ton pancar ürettin. Kota 30 ton. Kotası eksik olana mecbur yok pahasına 20 tonu elden çıkarıyorsun.


İş?


Özel idarelerde geçici altı ayı, dokuz ay iş.


Belediye'e 15 kişiye çıkmış o da...


Hayvancılık bitmiş hemen her yerde olduğu gibi.


Neden?


Ot pahalı, saman pahalı...


Satan göçüp gitmiş.


Milletvekili sayısı dörtten üçe düşmüş. İki HDP, bir AKP. Belediye AKP'li.


Vatan Partisi, Türkiye'ye Muş'tan seslenecek. Taze kurulmuş il yönetimiyle miting yapacağız. AKP'den başka Muş'ta miting yapan tek parti Vatan Partisi. Dört yandan, İstanbul'dan bile Öncü Kadın'dan memleketli olan olmayan koşmuş işin ucundan tutmaya. Muş'ta duymayan kalmadı diyorlar.


Biz Ankara'dan uçtuk. İner inmez Sungu köyüne gittik. Pazartesi lapa lapa Muş merkezde kar yağmış. Bugün Perşembe. Hava bizden yana. Nasıl güzel bir güneş. Paltoları arabada bıraktık. Oh sırtımız bir güzel ısındı... Kahvede çaylar sıcak, insanlar sıcak, karşı evin damında çocukluğumdan özlediğim leylekler lakırdayıp duruyor... Burası AKP'li bir köy. “Evet”çi...


Hadi bakalım cesareti olan beri gelsin. Öyle üç kişilik “hayır”cı çadıra ya da iadeyi ziyaret babında “evet”çi çadıra göstermelik girmeye benzemez. Altı bin nüfuslu. Onmuş da binler işsizlikten Bursa ve İstanbul'a göçmüş. Her yörede köyler böyle. Yaşlılar kalıyor, gençler gidiyor.


Korucular da sigortalı oldu. Ama koca köyü kurtarır mı?


Ucuz sanmayın buraları da. Hava bu yıl eksi 32'leri görmüş. Kömür çıkmış 600'den 1100'e. Trabzon'dan geliyormuş. Ne ilgisi var?


İthal kömür.


Dokununca ahlar bitmiyor, elbette.


Neyse dönelim bizim kahveye.


Bu memleketin köylüsünün kıymetini bilmeyene kızıyorum gerçekten.


Cumhuriyet öyle bir özgüven vermiş ki...


Art arda başladılar neden evet demiyoruz diye sorulara... İkna et hayır diyeyim rahatlığı içinde, üsteleyip duruyorlar. Zihinsel engellileri bile...


“Kontrollu darbe”, “Denize mi dökeceksiniz” bütün evetçilerin sorularında var... Çok tepkililer. Hollandalı'nın “atı iti” de etkilemiş.


Türkiye Gençlik Vakfından biri “demokratik şekilde sizi evet'e davet ediyorum...” diyor Doğu Perinçek'e


Doğu Perinçek de sabır taşı. Olmak zorunda. Tek tek sakin sakin kucaklayarak konuşuyor, anlatıyor. Aklımız 17 Nisan'da. Türkiye'nin geleceğinde. Yumurta küfesiz siyaset yapsan söylenecek söz çok da... Gün, mecburiyet günü. Gün birlik günü. Sorunları nasıl çözeceğiz onun hesabındayız.


Zor mu?


Kolay.


Bakın şimdi söylediklerini not ettim, aktarayım. Siz de bana hak verin:


-Biz askerimiz polisimiz için canımızı feda ederiz. Biz aşiretiz. Türkiye hepimizin. Çocuklarımızdan candırma, polis olan da var. Hepimiz beraber yaşıyoruz. Hepimizin evet demesi lazım.


-1972'de 19 ay askerlik yapmışım. Gerekirse 24 sene daha yaparım.


Sonuç?


-Yunan'ı denize Türkler döktü...


Hayır'a bağlayacak sanıyorsun.


Ama o sağlık sistemine bağlıyor. Oradan evet'e varıyor. Sanki oyladığımız Erdoğan.


-Okumadım ama iyi değerlendiriyorum.


Gelelim Doğu Perinçek'e. Onun morali yerinde. Tutmuş sıkı sıkı vatandaşını bırakası yok:


-Sizdeki bu kararlılık, vatanseverlik oldukça Türkiye'nin sırtı yere gelmez.


-Vatanın iyiliğini böyle görüyor. 17 Nisan'dan sonra da birlikte olacağız.


-Halkı birleştirmekte örnek oluyorsunuz.


Bizden bir hafta önce milletvekili gelmiş köye. Demediklerini bırakmamışlar. Hep diyoruz ya bizim millet gerçekten “vekili” diye bakar. Oyunun hesabını çatır çatır sorar. Verdik dönüp yüzümüze bakmadın, havaalanı inşaatına akrabalarını yerleştirdin... 20 sene de geçse çok duydum köylerde, şu çeşmenin musluğunun sapını şu milletvekili yaptı diye de yazar deftere.


Milletvekili istediği kadar “bu seçim değil...” diye çırpınmış ama nafile...


Şimdi nasıl verecek o kıymetli oyunun denetim hakkını geri??


Onun için hayır vermesi lazım.


Oradan Muş Belediye Meydanı'ndaki mitinge gittik. Diyarbakır


İlk önce bir buçuk ay önce kurulan İl örgütümüzün başkanı Yıldırım Suluvan ve il sekreterimiz Cazım Yıldız konuştu. Vatan Partisi buralarda derde deva gibi görülüyor biraz. Onlar da buna yanıt verdiler.


-Vatanı birleştirecek tek partidir. Başı sıkışan her kim olursa kapımız açıktır.


-Halkımızın gösterdiği ilgi bize cesaret veriyor.


-Biz Vatan Partisi olarak siyasi görüşü ne olursa olsun katılmaya davet ediyoruz.


Dinlemeye gelenler ilginçti. HDP'liler de varmış. Üç dört misli kalabalık bariyerlerin dışındaydı. Onlar da aktif katılımcıydı. Hatta bir ara rabia yapan evet'çilerle artık ne söyledilerse bilmiyorum, Muş'lu bir hayır'cı arasında tartışma çıktı. Doğu Perinçek kürsüye çağırdı. Gelsin fikirlerini buradan söylesin diye. Platformdaydım. Uzaktan yüzlerini seçemedim ama bir şaşkınlık oldu. “Kabadayı” değil, hiç alışık olunmayan “devlet adamı” tavrı. O sokakta kahveler vardı. Hepsi dikkatli dinledi.


-Hükümet saraya taşınacak! Sarayı uzaktan seyredeceksiniz! “Çocuğum işsiz!” diye bağırsanız sesiniz duvara çarpıp dönecek!


Doğu Perinçek öyle bir anlattı ki bunu, sanki film gibi gözümüzün önünde canlandı.


Anında fırlayıp duvarları yıkasımız geldi.


“Herkesi kucaklayan, yüreği kocaman” Muşlulara öyle bir seslendi ki...


-Kenarlarda durmayınız. Merkeze oturunuz!


-Türkiye Muş'tan, Kars'tan, Diyarbakır'dan, Antalya'dan, Mersin'den, Edirne'den yönetilecek...


Anında fırlayıp yönetesimiz geldi...!


Gelecek! Göreceksiniz!


“Havada bulut yok bu ne dumandır


Mahlede ölüm yok bu ne figandır”


Artık mahallelerden doğum ve yaşam haberleri gelecek,


sevinç çığlıkları yükselecek...


Göreceğiz!