Soner Polat: Yenilenen dünya eskimeyen Türkiye

Türkiye 600 ton altın varlığına sahiptir. Dönemin Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, “altınların büyük bir bölümünün Londra’da tutulduğunu” açıklamış

Yazının başlığı Enerji Uzmanı Dr. Volkan Özdemir’in Destek Yayınevi’nden çıkan yeni kitabına verdiği isim! Çağına ve ülkesine karşı sorumluluk duyan Dr. Özdemir değişim ve dönüşüm sancıları ile kıvranan küresel sistemi, Türkiye’ye olan etkileri ile masaya yatırıyor. Ara başlıklar bana aittir.

 

 

HERKES GİDER MERSİN’E BİZ GİDERİZ TERSİNE!

 

Kitap önemli bir boşluğu dolduruyor. Dünya bütün eski kalıpları yıkarak yeni bir rotaya doğru seyrederken, ülkemizdeki siyasi partiler eskimiş köhne sisteme sıkı sıkıya sarılıyor. Yıllar içinde devlet içinde güç kazanan tutucu bürokrasi bir türlü yeni gelişmelere ayak uyduramıyor. Bu nedenle Türkiye bir türlü ileri doğru sıçrama yapamıyor. Siyaseti ekonomiden bağımsız değerlendiremeyiz. Kitap bu gerçeğin ışığında siyasi gelişmeleri veriye dayanan ekonomik arka planı ile birlikte sunuyor. Böylece ortaya fikir dünyamıza katkı yapan sağlıklı bir çerçeve çıkıyor. Aşağı inmekte olan yürüyen merdivende yukarı çıkmaya çalışan şaşkın insanın durumuna düşmemek için kitaptaki bilgilerden mutlaka istifade edilmelidir.

 

 

ABD BİLE ROTA DEĞİŞTİRDİ

 

Kitaptan aktaralım: “ABD’nin bile küreselleşmeyi boş vererek, ‘Önce Amerika!’ dediği bir dünyada bizim de artık, ‘Önce Türkiye!’ diyerek krize yerel çözümler üretmemiz gerekir. Brexit’le birlikte artık İngiltere dahi konumunu sorgulamakta ve yenilenen dünyaya hazırlık yapmaktadır. Türkiye özellikle son 40 yılında iktisat, siyaset, eğitim, kültür demeksizin her alanda kendisine ait olmayan, bünyesine oturmayan ve büyük tahribata yol açan neoliberalizmin pençesinde can çekişiyor. Küreselleşme döneminde yıllardır benimsetilen yalanların aksine bugün ulusalcılık kaçınılmaz hale gelmiştir.”

 

 

ÇARE ‘ESKİMEYEN TÜRKİYE!’

 

Dr. Özdemir kitabında Türkiye’nin modern tarihini üç bölüme ayırıyor. Küresel sisteme tamamen teslim olduğumuz son dönemi “Yeni Türkiye” olarak adlandırıyor. İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki Türkiye’yi, eskiyip başkalaştığı için “Eski Türkiye” olarak isimlendiriyor. Bu dönemi derinlemesine analiz ediyor. Kitaptan aktaralım: “1946’ya kadar dış ticaret fazlası veren Türkiye ekonomisi bu tarihten itibaren kronik olarak dış ticaret açığı veriyor. Tarihe dikkat edelim: Bu tarih İkinci Dünya Savaşı’nın bittiği ve Türkiye’nin artık Batı sisteminde konumlanmaya başladığı yıl!” Bu acıklı filmin, “AKP’nin de hataları ile 480 milyar doları aşan rekor bir dış borç ile sonuçlandığını” vurguluyor. Dr. Özdemir, Atatürk dönemini, “Eskimeyen Türkiye” olarak isimlendiriyor. “Türkiye’nin ancak o dönemdeki siyasi, ekonomik ve kültürel politikalara geri döndüğü takdirde ölüm çemberini yarabileceğini” belirtiyor.

 

 

HIRVAT ŞOFÖR KÜRESELLEŞME VE AB

 

Dr. Özdemir, Zagrep’te taksiye biner. Şoföre sorar: “AB üyesi Hırvatistan’ın vatandaşısın. Halinden memnun musun?” Cevap ilginçtir: “Yugoslavya döneminde yılda iki kere tatil yapıyordum. İyi bir eğitim aldım; doktora derecesine yükseldim. Çocuklarımı rahat büyüttüm. Şimdi geçinemiyorum. Düşük emekli maaşı nedeniyle taksicilik yapıyorum.” Daha sonra söyledikleri ise uluslararası sistemin sırlarını ifşa ediyordu: “Liberalizm bir Alman için çok iyi olabilir. Ben de Alman olsam, isterdim. Ama dünyaya Hırvat olarak geldim. Beni kimse hayatın eskiye oranla daha iyi olduğuna ikna edemez!”

 

 

İngiliz Dışişleri Bakanı Hunt ülkesindeki Brexit tartışmalarına şöyle katılır: “Mevcut durum tıpkı Türkiye gibi, üye olmaksızın İngiltere’yi AB politikalarına bağımlı kılar ve uydulaştırır.” Gümrük Birliği’ni bir sömürü ilişkisi olarak gören Dr. Özdemir’in AB konusundaki düşünceleri oldukça çarpıcıdır: “Koşullar değişmiştir. Bu nedenle yenilenen dünyanın yeni koşullarında AB’yi savunmak ve Türkiye’nin hedefi olarak görmek çağdışılıktır, gericiliktir.”

 

 

ALTINLARIMIZ NİÇİN LONDRA’DA?

 

Türkiye 600 ton altın varlığına sahiptir. Dönemin Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, “altınların büyük bir bölümünün Londra’da tutulduğunu” açıklamıştır. Gerekçesi ise Londra döviz piyasalarında işlemlerin daha kolay yapılabilmesidir. Ancak çok daha fazla altın stoğuna sahip olan Rusya ve Çin böyle bir yola başvurmamıştır. Dr. Özdemir’in ortaya attığı soru önemlidir: “Acaba altınlar küresel sermayeye teminat olarak orada tutuluyor olabilir mi?”

 

Kitap dünyanın değişim ve dönüşümün arifesinde olduğu bir dönemde etkin ve gerçekçi politikaların formüle edilebilmesi için önemli bilgiler ve ipuçları veriyor. Küresel sistemi, Türkiye’nin nesnel koşulları ile buluşturuyor. Türkiye’deki yapısal sorunların kökenine iniyor ve çıkış yolları arıyor.