Soner Polat: Yeni umutlar yeni ufuklar

Ülke olarak bir seçimi daha geride bıraktık. Zorlu bir dönem bizi bekliyor. Ege’den, Doğu Akdeniz’den, Suriye’den, Irak’tan yükleniyorlar. Şaşkın Fransız topçusu bile Kuzey Suriye’de PKK lehine topa girdi. Küresel tefeci bankerlere bakanlar gönderdik. Mehmet Şimşek uluslar üstü bir organizasyon olan Bilderberg’in gülü olarak sahne aldı! Ekonominin belini bükecek yüksek faiz yaşamın gerçeği oldu. Dışarıda TSK’nın bileğini bükmek, içeride savaşmadan ülkeyi teslim almak için düşmanlar plan üstüne plan yapıyor... Ayrıca ülke içindeki keskin kutuplaşmayı sokak çatışmalarına dönüştürmek için Büyükelçiliklerde toplantı üstüne toplantı yapılıyor. Bu koşullar altında milli birliğe olan ihtiyaç her zamankinden çok daha fazladır.

 

 

HAYAT DEVAM EDİYOR...

 

Seçim dönemlerinde siyaset doğal olarak sertleşir. Kazanma hırsı ağır bastığından seçimler millete bir hayat memat meselesi olarak sunulur. Ama oylar atıldıktan sonra da dünya güneşin etrafında dönmeye devam eder. Türkiye’de de hayat kaldığı yerden devam edecek. Evet, yeni bir sisteme, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçtik. Ancak ülkenin dokusuna, doğasına, genetik kodlarına uygun olmayan dayatmalar zaman içinde kendiliğinden ortadan kalkar. Hiçbir ülke üzerine uygun olmayan elbiseyi, usta terziler olsa bile uzun süre üzerinde taşıyamaz. Bu nedenle zaman içinde çözülecek sorunları ve acil sorunları birbirinden ayırmalıyız.

 

 

ÖNCELİK NEDİR?

 

Türkiye’nin önceliği, birlik ve bütünlüğü için ülke içinde ve ülke dışında terörü kullanan emperyalist merkezlere karşı kararlılıkla mücadele etmek ve bir an önce yağma ve borçlanma ekonomisine son vermektir. Küresel merkezlerden bağımsız olarak yeni ve üreten bir ekonomik sistem kurmak zorundayız. Bunu başaramazsak, siyasi bağımsızlığımız tehlikeye düşer. Dış ticaret dengesini lehimize çevirmeden gerçek anlamda zenginleşemeyiz. Bu alanda başlangıç noktası, ulusal bir direnme ekonomisi örgütleyebilecek cesareti gösterebilmektir. Ekonomiyi sıcak para simsarlarına teslim edersek, kısa süre içinde nefesimizi keserler.

 

 

DÜNYA DA DEĞİŞİYOR...

 

Dünyadaki değişim ve dönüşümü iyi okumalıyız. Batı’nın hâkimiyetindeki küresel düzen çatırdıyor. Trumplaşan sistemin dikiş tutma şansı kalmadı! Emperyalist merkezler kendi içinde bölünüyor. Avrupa, Atlantik’ten uzaklaşıyor. Hatta Atlantik’te bile ABD ile Kanada arasında soğuk rüzgârlar esmeye başladı. Batı kendi içinde ticaret savaşlarına girdi. Geçmişte ekonomideki keskin rekabetin iki dünya savaşını tetiklediğini unutmamalıyız. Avrupa Birliği (AB)’nin geleceği olmadığı açık seçik görülüyor.

 

Asya hem siyasi hem de ekonomik olarak yükseliyor. Tek kutuplu dünya resmen sona erdi. Ayrıca, Batı’nın tamamında demokrasi ve insan hakları kavramı bütünüyle ikinci plana atıldı. Merkezi iktidarları güçlendirecek ve stratejik çıkarları savunabilecek politikalar merkeze konuluyor. Bunun anlamı ise olası bir çatışmaya hazırlıksız yakalanmamak! Ya da olası bir çatışmaya avantajlı koşullarda girmek! Batı kendi içinde merkezi yapıları güçlendirirken, Türkiye’de yerel yönetimleri teşvik ediyor. Ülkedeki bütün siyasi partiler bu çelişkiyi iyi analiz ederek tuzağa düşmemeli! Biz de merkezi yapılarımızı güçlendirerek jeopolitik rekabete hazır olmalıyız. Dünyanın neredeyse tamamında kıyasıya bir jeopolitik yarış var. Dünyaya jeopolitik geri döndü ve biz de bunun koşullarını çok iyi değerlendirerek, ülkemizi konumlandırmalıyız.

 

 

MÜŞTEREK MİLLİ POLİTİKALAR

 

Türkiye’nin ateş çemberinden geçeceği bu dönemde milli meselelerde partiler üstü devlet politikalarının belirlenmesi hayati önem arz ediyor. Kıbrıs, Doğu Akdeniz, Ege, Irak, Suriye konularında emperyalist ülkelerin yıkıcı politikalarına karşı milleti de birleştirecek ortak bir tavır alınması ülkemizi daha da dirençli bir hale getirecektir. Diğer taraftan, PKK ve FETÖ ile mücadele kararlılıkla sürdürülmelidir. Bu dönemde en çok ihtiyaç duyulacak husus, partilerin ortak bir anlayış birliği ile stratejik çıkar alanlarımızda buluşmasıdır. Yeni dönemdeki ağır sorunları, ancak ortak bir ruh ve ortak bir heyecan ile aşabiliriz. Kutuplaşma yerine kucaklaşmalıyız...