Soner Polat: Uçak gemisi!

Kınalıada korvetimizin 3 Temmuz 2017 günü yapılan denize inme töreni Türk milleti için büyük bir gurur kaynağı oldu. İnşallah gemimiz 2019 yılında dünyanın yedi denizinde bayrağımızı gururla dalgalandıracak! Kınalıada’nın yolu ve bahtı açık, pruvası nete olsun! Bu başarı ile Türkiye, modern gemi inşa edebilen ülkelerin mücadele ettiği süper ligdeki yerini perçinledi. Başta Türk Deniz Kuvvetleri olmak üzere emeği geçen her kişi ve kurumu yürekten kutlarım. Sıra ilk modern Türk fırkateyninin denize indirilmesinde! Haydi hayırlısı!

 

 

UÇAK GEMİSİNE İHTİYAÇ VAR MI?

 

Törende konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Uçak gemimizi de yapacağız. Bunda da kararlıyız!” dedi. Aslında ilk duyulduğunda insanı heyecanlandıran çarpıcı bir hedef! Ancak tehditler, güvenlik politikaları, askeri coğrafya ve daha birçok unsurun değerlendirilmesinden sonra silahlanma modelleri tespit ediliyor.

 

Örneğin yaz aylarında Ege’de deniz yüzeyine yakın tabakalar oluşur. Bu tabakalar ses enerjisinin denizin derinliklerine inmesine engel olur. Güçlü sonarlar kullanılsa bile tabaka altındaki denizaltılar tespit edilemez. Bu nedenle derinliklere sonarlarını daldırabilen helikopterler zorunlu bir harekât ihtiyacı olarak karşınıza çıkar. Diğer bir ifade askeri coğrafya koşulları size seçilecek silahı adeta dayatır!

 

Acaba, mevcut koşullarda gerçekten Türkiye’nin bir uçak gemisine ihtiyacı var mı? Türkiye’ye yönelik tehditlere baktığımızda, ülkemize yönelik sorunların neredeyse tamamının yakın çevremizde odaklandığı görülür. Yakıcı sorunlar, Ege, Kıbrıs, Doğu Akdeniz ve güney sınırlarımızın hemen ötesindedir. Bu çerçeveden yaklaştığımızda, Türkiye’nin kendisi büyük bir uçak gemisidir. Havada yakıt ikmali yeteneği ile mevcut hava gücümüz tüm ihtiyaçlarımızı karşılayacak yeterliliktedir. Hatta bir uçak gemisi ilave koruma ve destek ihtiyaçları ortaya çıkaracağından kuvvet israfına yol açar. Aynı kaynak Hava Kuvvetlerimiz için sarf edilirse çok daha caydırıcı bir muharebe etkinliği yaratılır.

 

 

DENİZ AŞIRI ÇIKAR ALANLARIMIZ!

 

Ayrıca Türkiye denizaşırı hayati çıkarları olan emperyalist bir ülke değildir. Türk Silahlı Kuvvetleri, Türk topraklarını savunmak ve ülkemizin stratejik çıkarlarını korumak üzere teşkilatlandırılmıştır. Dünyadaki dağılıma baktığımızda, uçak gemileri genellikle 15-100 uçak taşıma kapasitesindedir. Taşınan uşak sayısı azaldıkça etkinin de azalacağı aşikârdır! Gelişmiş Batı ülkeleri ve özellikle ABD emperyalist amaçlarla silahlanmaktadır. Fransa ve İngiltere’yi de bu kapsamda değerlendirmeliyiz. Ancak bir ülke 1-2 uçak gemisi ile hava üstünlüğü mücadelesini yürütemez. Charles de Gaulle (Fransa) ve Kuznetsov (Rusya) uçak gemilerinden havalanan uçakların Suriye’de IŞİD hedeflerini vurması bir şey ifade etmez. Gerçek bir savaş ve ciddi bir rakip olsaydı, bu gemiler kolay bir hedef olabilirdi! Bir ülke sadece bir uçak gemisi ile güç intikal (power projection) yeteneği kazanamaz.

 

Bu yetenek ancak sınırlarınızın çok ötesinde, kendi kolunuzun uzanamadığı mesafelerde hava üstünlüğü mücadelesi verecek bir gücü yığmak ve bu gücü koruyabilecek tedbirleri almakla sağlanabilir. Hâlihazırda sadece ABD bu imkân ve kabiliyete sahiptir. Rusya’nın kapsamlı bir uçak gemisi inşa projesi yoktur. Çin ise ABD’yi dengelemek için uçak gemisi edinmiş ve bu alandaki çabalarını artırmaktadır. Yakında dünyanın en büyük ekonomisine sahip olacak Çin uçak gemisi inşa faaliyetlerini aralıksız sürdürecektir. Okyanuslara kıyıları olan Brezilya, Arjantin, Hindistan gibi ülkelerin uçak gemisi edinmesi de bir ölçüde anlaşılabilir. Hem orta güçteki ülkelere karşı denge sağlamak hem de tehdidi ileriden karşılamak hedefine yönelmiş olabilirler.

 

Türkiye mevcut koşullarda bir uçak gemisini ancak bir ittifak sistemi içinde etkili olarak kullanabilir. Bu çerçevede ister BM ister NATO veya başka maksatla olsun bu büyük yatırım Türkiye’den ziyade başkalarının hedefine hizmet eder. Kaldı ki her yıl ortalama 40 milyar dolar cari açık veren bir ülke kaynaklarını rasyonel kullanmak zorundadır. Tabii ki bu değerlendirme bugün için geçerlidir. Yarın koşullar değişirse, o çerçevede yeni bir değerlendirme yapılır!