Soner Polat: Savaş ciddi bir iştir

“Başarılı bir strateji, zaferi garanti altına aldıktan sonra savaşa girer, kaderi yenilmek olan ise önce saldırır, sonra zaferi aramaya başlar.”

Çinli strateji ustası Sun Tzu şöyle diyor: “Savaş bir ölüm-kalım meselesidir. Güvenlik içinde yaşamaya ya da yok olmaya giden bir yoldur. Bu yüzden koşullar ne olursa olsun ihmal edilemeyecek bir inceleme konusudur.” Savaşta strateji ve taktikler hayati önem taşır. Taktiklerde hata olabilir. Taktik bazı girişimler mutlak başarısızlıkla da sonuçlanabilir. Bunların telafi imkânı vardır. Ancak esas olan stratejidir. Stratejik seviyede bir sorun varsa, askeri ve siyasi hedeflere ulaşma şansı yoktur. Sağlıksız bir stratejiyi başarılı taktikler de kurtaramaz! Muharebeyi kazandıran taktikleri düşmanımız öğrenebilir; tedbir de alabilir ama bizi zafere götüren stratejiyi düşman asla göremez. Sağlam kurgulanan gerçekçi bir strateji bizi kolayca hedefe ulaştırır.

 

 

NASIL BİR KUŞATMA?

 

Askeri harekâtta kuşatma geniş olarak tartışılan bir konudur. Bir şehrin kuşatılması tarihsel süreçlerde sık olarak karşımıza çıkan bir durumdur. Leningrad kuşatması gibi birçok tarihi olayın filmi de çekilmiştir. Her bir kuşatma özel bir durumdur ve kendi özel koşulları içinde değerlendirilmelidir. Bir alanda sonuç veren bir kuşatma eylemi, diğer bir alanda başarısız olabilir. Ama tartışılan konu şudur: “360 dereceyi kontrol eden, hiçbir çıkışa izin vermeyen mutlak bir kuşatma mı yoksa bir istikametten bilinçli olarak kaçış koridoru bırakan bir kuşatma mı daha faydalıdır?”

 

Geri çekilme ya da kaçma olasılığı olmayan bir savaşçı ölüme meydan okuyarak savaşır. Farkında olmadan hayatta kalmak için bütün yaratıcılığını cesaretle kullanır; bir savaş makinesine dönüşür. Ayrıca böyle durumlarda birlik disiplini, dayanışma ve taktik etkinlik artar. Emre itaat ve sadakat duygularının da yükseldiği tespit edilmiştir. Harp tarihi bize, “böyle durumlarla yüz yüze gelen askerlerin korku duygusunu kaybettiğini” söyler.

 

Bu nedenle bazı strateji uzmanları bu tür durumlarda, “düşmanın kaçması için bir sektör bırakılmasının daha uygun olacağını” ileri sürer. Tezleri şudur: Yoğun ateş ve baskı altında bunalan düşman askerlerinden direnci daha az olanlar kaçmaya meyleder. Korku duygusu yayılmaya başlar. Korku ise bulaşıcıdır; yıkıcı bir etkisi vardır. Hem mantıklı düşünme yetisini kaybettirir hem de sadakat bilincini zayıflatır. Kontrol edilemediği takdirde genel bir panik havası ortaya çıkar. Düşmanda geri döndürülemez bir çözülme süreci başlar. Eğer bu atmosfer yapılan anonslar, atılan bildiriler gibi uygun psikolojik harp yöntemleri ile desteklenirse, çözülme daha da hızlanır. Eğer kuşatma ile ulaşılacak askeri hedeflerin acil olarak ele geçirilmesi gerekiyorsa, düşmanın çekilmesine izin verilmesi de değerlendirilmelidir.

 

 

İSTİHBARAT BELİRLEYİCİ OLABİLİR!

 

Günümüzde, vekâlet savaşları da dâhil her türlü çatışmada en önemli unsur istihbarattır. Devlet dışı aktörlerin katıldığı çatışmalarda istihbaratın önemi daha da artar. Çünkü terör örgütlerinin de muharebe sahnesinde olduğu çatışmalarda geleneksel istihbarat usulleri yeterli olmayabilir. Daha etkili ve yaratıcı yöntemler gerekir. İnsan İstihbaratı ve İnsansız Hava Araçları ile havadan gözetleme önem ve öncelik kazanır. Düşman haberleşmesinin gizlice dinlenmesi (COMINT) başarıya giden yolu kısaltır. Dinamik, gerçek zamanlı, anlık ve operasyona yönelik (actionable intelligence) istihbarat ön plana çıkar. Hedef şehirlerde geniş bir istihbarat ağı kurulmalıdır. Müzahir yöre halkı bu konuda hayati bir rol oynayabilir. Ayrıca İstihbarata Karşı Koyma (İKK) konusunda da son kerte dikkatli olunmalıdır. Birliklerin harekâtı düşmandan gizlenmelidir. Çağımızın hastalığı olan ve düşman için bir ihbar vasıtası niteliğindeki cep telefonları yasaklanmalı, kullananlar rütbe ve makam gözetilmeksizin cezalandırılmalıdır. Diğer taraftan bir terör örgütü bir devlete yaslanıyorsa, o devletin bütün istihbarat toplama gayretinin karşı taraf üzerinde odaklanacağı göz önünde bulundurulmalıdır. Bu çerçevede şüpheli ülkelere karşı da etkin önlemler alınmalıdır.

 

Sun Tzu ile başladık; onunla bitirelim: “Başarılı bir strateji, zaferi garanti altına aldıktan sonra savaşa girer, kaderi yenilmek olan ise önce saldırır, sonra zaferi aramaya başlar.”