Soner Polat: Milli Güvenlik Kurulu (MGK) mesajları

"Ülkenin birlik ve bütünlüğü için verilen vatan savaşı, dâhil olanları Atatürk ve Türk milleti ile buluşturuyor..."

MGK’nın Anayasa ile belirlenen görev tanımı şudur: “Devletin milli güvenlik siyasetinin tayini, tespiti ve uygulanması ile ilgili alınan tavsiye kararları ve gerekli koordinasyonun sağlanması konusundaki görüşlerini Bakanlar Kurulu’na bildirir. Kurulun, devletin varlığı ve bağımsızlığı, ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği, toplumun huzur ve güvenliğinin korunması hususunda alınmasını zorunlu gördüğü tedbirlere ait kararlar Bakanlar Kurulu’nca değerlendirilir.”

 

 

HÜKÜMET KARARI MI, DEVLET KARARI MI?

 

Bilindiği üzere MGK’nın yapısı değiştirilmiş, asker üyelerin sayısı azaltılmış ve karar inisiyatifi ağırlıklı olarak iktidarın tekeline girmiştir. Cumhurbaşkanı başkanlığındaki Kurul’da Başbakan, Başbakan yardımcıları, Adalet, Milli Savunma, İçişleri ve Dışişleri Bakanları ile iktidar mensupları büyük bir çoğunluğa sahiptir. Kurul tarafından yayımlanan bildiriler dikkatle incelendiğinde, son yıllarda hükümet politikalarını onaylayan bir kurum haline geldiği izlenimi uyandırmaktadır. Diğer bir ifade ile Kurul, iktidar uygulamalarına devlet damgası vurmaktadır.

 

Böyle bir yapılanma, doğası gereği her türlü fikir ve düşüncenin gündeme getirilmesinin önüne sınırlar koyar. Devlet meselelerinde ve özellikle milli güvenlik konularında kurumların özgün görüşlerini dışlar, ortak aklı küçümser ve dar bir kadro ile kararlar alırsak, önemli sorunlarla karşı karşıya kalabiliriz. Ancak tüm bu eleştirilere karşın son iki yıl içinde Türkiye’ye yönelik saldırılar ciddi bir boyut kazanınca, MGK bildirilerine devlet aklının da yansıdığını müşahede etmekteyiz. MGK’nın son 28 Kasım 2017 günkü toplantısı sonrasında yapılan açıklamada, satır aralarında kritik mesajların verildiğini görüyoruz.

 

 

AFRİN VE BATI HALEP’TE GÖZLEM MİSYONU


MGK, “İdlib’de olduğu gibi gerginliği azaltma hedefi kapsamında Afrin ve Batı Halep’te de ‘Gözlem Misyonu’ kurulmasının faydalı olacağını” ifade ediyor. Bu mesajın Rusya, İran ve Suriye’ye yönelik olduğunu söyleyebiliriz. Türk devleti Afrin’deki PKK/PYD varlığından duyduğu rahatsızlığı ve hassasiyeti gündeme getirip Avrasyalı ortaklarını daha sorumlu bir çizgiye çekmeyi amaçlıyor. Aynı zamanda Afrin’deki PKK varlığına karşı Türk devleti çeşitli planları olduğunu bütün dünyaya dolaylı bir yöntemle açıklamış oluyor. Bildirideki, “terörün sonlandırılması için yurtiçinde ve yurtdışında azim ve kararlılıkla sürdürülen mücadele” söylemi ile birlikte değerlendirildiğinde, Afrin’deki PKK varlığının yok edilmesinin Türkiye’nin öncelikli hedeflerinden birisi olduğu anlaşılıyor.

 

Diğer taraftan MGK, PKK/PYD’yi “Suriye’nin kadim demografik yapısını, örtülü etnik temizlik yaparak değiştirmekle” suçluyor. Ayrıca “PKK/PYD’nin toprak edinme girişimleri” de MGK’nın gündemine giriyor. Bu iki konunun hem uluslararası hukuka hem de insan haklarına aykırı ve kabul edilemez olduğunun altı çiziliyor. Burada da doğrudan PKK/PYD’nin hamisi ABD’ye şu mesaj veriliyor: “Örtülü etnik temizlik yapma! Arap topraklarını terör örgütüne peşkeş çekme!” Türkiye’nin bu girişimleri kabul etmeyeceği şu sözlerle vurgulanıyor: “Türkiye’nin kendi güvenliğini sağlamak maksadıyla, özellikle hudut bölgesinde gereken her türlü tedbiri almaya devam edeceği bir kez daha vurgulanmıştır.”

 

 

TÜRK MİLLETİNİN TEMSİLCİSİ!

 

Astana sürecinin önemli sonuçlar doğurduğu MGK tarafından da vurgulanıyor. Ayrıca FETÖ ile mücadeleye MGK tarafından büyük bir önem ve öncelik verildiği görülüyor. NATO tatbikatında Norveç’te yaşanan skandal ile ilgili olarak, “Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile Türk milletinin ve devletinin temsilcisi Cumhurbaşkanı’na yönelik bu tarz düşmanca yaklaşım ve ifadelerin hiçbir şekilde kabul edilemeyeceği, bir kez daha vurgulanmıştır” söylemi özellikle dikkat çekiyor. Bildiride, “Türk milleti” tanımını pek kullanmayan ve “milletimiz” sözcüğünü tercih eden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Türk milletinin temsilcisi” olarak tanımlanması önemli bir değişim ve dönüşümü gösteriyor.

 

Ülkenin birlik ve bütünlüğü için verilen vatan savaşı, mücadelenin ruhu itibarıyla kaçınılmaz olarak bu savaşa dâhil olanları Atatürk ve Türk milleti ile buluşturuyor...